• DOLAR 32.559
  • EURO 35.007
  • ALTIN 2435.049
  • ...
İslam Tarihindeki ilk hemşire; Rufeyde Binti Sa`d
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Rufeyde binti Sa'd, Medine'de doğup büyümüştür. Babası Sa'd, insanları tedavi etmekle meşgul olan biriydi. Ve bunun eğitimini kızına da vermişti. Kızı da hem (Allah'ın izniyle) insanlara şifa dağıtıyor, hem de kız çocuklarının cahiliye adetleriyle ölümüne engel olmaya çalışıyordu. Rufeyde ve eşi Abdullah Mekke'de yeni bir dinin zuhur ettiğini duymuşlardı. Bir gün Hz. Peygamber (sav) tarafından Medine'ye gönderilen Musab bin Umeyr ile görüştüler. Bu yeni din hakkında konuşurken bahis, hastalık ve şifa konusuna geldi. Rufeyde, "Biz halkın şifa bulması ve belalardan kurtulması için fidye ve dualarla ilahlara yaklaşmaya çalışıyoruz ," dedi. Musab ise, "Beni yaratan da doğruya ulaştıran da O'dur. Beni yediren ve içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana şifa verir. Beni öldürecek sonra da diriltecek de O'dur,"(Şuara, 78-81) ayetleri ile karşılık verdi. Bu  konuşmaların etkisiyle  Rufeyde, İslam'la müşerref oldu ve kısa sürede dini emir ve prensiplerdeki eksiğini tamamladı.

Rufeyde Müslüman olduktan sonra daha önce babasının hastalarını muayene ettiği tapınağı da putlardan ve muskalardan temizlemişti. Yine yaralılara ilk yardımda bulunmak ve onları tedavi etmek için birçok savaşa katılmış ve eğitim gören hemşirelerin idare ettiği ilk Sahra hastanesini kuran kişi olarak da  İslam tarihinde önemli bir yere sahiptir.  İslam tarihine geçmiş ve "savaş tıbbın da en önemli şey tertip ve düzendir" diyerek, savaş esnasında arka planda yaralılar için bir çadır kurar ve bu çadırda ilk müdahale yapılırdı. Yaralıların nasıl taşınması gerektiğini, sedye kullanmayı da  ilk öğreten Rufeyde binti Sa'd'dır. 

Hayber savaşında da ordu harekete hazırlanırken o bir grup kadına ilk yardım ve tedavi teknikleri hakkında eğitim veriyordu. Bu gayretleri kısa sürede meyve verdi ve savaşta büyük fayda sağlandı. Efendimiz ‘in de (sav) çoğu zaman övgüsüne  mazhar olur ve öyle ki bu kutsal vazifeden  ötürü savaşta 'kılıcı ve atı ile savaşan 'er'e verilen ganimet kadar pay alırdı. Hastalığın ve şifanın Allah tarafından verildiğine inanan Rufeyde, insanların sıhhat bulmasının kendi marifeti sebebiyle olmadığını söyler ve hastalarına sıkıntı, felaket, hastalık ve ölüm anında feryat etmeyip sabrı elden bırakmamalarını tavsiye ederdi. 'Mutluluğu, hasta ve yaralılara yardım etme, onların acılarını hafifletme ve durumlarını gözetmede buldum" diyen Rufeyde şifa dağıtan elleri ile Ensar'ın en sevilenleri arasında olmuştu. 

İslam tarihinde bilimin gelişmesine öncülük eden Razi, İbn Heysam, İbn Sina, İbn Rüşd gibi onlarca ismin yanında Rufeyde binti Sa'd'ı anmak yalnızca tarihe not düşmek değildir. Bir olayı yahut bir şahsiyeti başlangıç yapmak, milat saymak bundan sonra anılacaklara referans oluşturmak anlamına gelir. Tarihte varlığını sürdürebilmiş medeniyetler, kendi isimlerini kendi serüvenlerinin kilometre taşı sayar. Günümüzde modern hemşireliğin kurucusu olarak sayılan Florance Nightingale, 1854 yılında Kırım savaşı sırasında yaralanan İngiliz askerlerini tedavi  ve bakımını yapmak üzere İstanbul`a gelmiş bir İngiliz hemşiresidir. Nightingale, gerek savaş sırasında gösterdiği fedakârlıkla gerek hasta bakıcılığa getirdiği bilimsel yaklaşımla bugünkü hemşireliğin kurucusu sayılmıştır. Halbuki Rufeyde binti Sa'd, savaş sırasında ki ciddi fedakarlıkları ve organizasyon kabiliyetinin yanında özellikle o dönem halk sağlığı alanında getirdiği yeni yaklaşımlarla İslam tarihinde yer bulmuş önemli bir isimdir. Elbette Rufeyde'den önce ve ondan sonra hasta bakımı sağlanmıştır. Fakat İslam'ın getirdiği prensipler ile hasta bakımında sağlanan bu dönüşüm bizim için gözden kaçırılmayacak bir milattır. Hasta bakımı ve hemşirelik alanında ki Rufeyde binti Sa'd ismini görünür kılmamız, kendi serüvenimizi tanımamız ve hatırlamamız adına elzemdir.                                           

MERYEM DEMİR

Bu haberler de ilginizi çekebilir