• DOLAR 32.426
  • EURO 35.857
  • ALTIN 2325.988
  • ...
Arap liderlerin Trump kumarı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

ABD Başkanı Donald Trump'ın düşman listesinin en tepesinde Müslümanlar bulunuyor. Trump seçim kampanyası sırasında bütün Müslümanların ABD'ye girişinin yasaklanması ve Amerikalı Müslümanların fişlenmesi için bir veri tabanı oluşturulması çağrısında bulunmuştu. Fakat vazifesine resmen başladıktan sonra, seyahat yasağını, nüfuslarının çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu yedi ülkeyle sınırlı tutarak Müslümanlara gösterdiği saldırgan tutumu yumuşatmış oldu; bu hareketini ise "detaylı güvenlik soruşturması" önlemi olarak nitelendirdi.

Büyük ölçüde aşırı sağcı Hıristiyanlardan oluşan bir seçmen bloğuna sahip olan Trump'ın, Müslümanların hepsine karşı bu denli saldırgan tutum takınıyor olması anlaşılabilir bir durum. Ancak, Hıristiyanlar ve Yahudiler de dâhil olmak üzere milyonlarca Amerikalı Trump'ın Müslümanlara yönelik ABD'ye seyahat yasağını protesto ederken, sadece birkaç Müslüman Arap idarecinin yasağa yönelik destek açıklamasında bulunması ya da böyle bir yasak yokmuş gibi davranmış olması gerçekten şaşırtıcı.

Arap ülkelerinin yaklaşımı

Müslümanların Trump'la ilgili bölünmüşlüklerini anlayabilmek için, Arap ve Müslüman dünyasındaki bölünmelere değinmek lazım. Arap ülkeleri başlıca iki kampa ayrılmış durumda: Birinci kamptakiler, İslami hareketlerin siyasete iştirak edip seçimlere katılmasına müsaade ederken, diğer kamptakiler toptan yasaklayarak bu partileri engelliyor.

2011'deki Arap Baharı'nı ve Mısır ile Tunus gibi ülkelerde İslamcı partilerin iktidara gelişini takip eden yıllarda, İslamcı partilere karşı olan kamp, evvela yönetimdeki otokratlarla, sonra da Mısır örneğinde olduğu gibi, muhalefetin İslamcılardan iktidarı geri almayı başardığı zamana kadar askeri veya laik muhalefetle saf tuttu. Bu Müslüman Arap ülkeleri, kendi ülkelerindeki İslamcı partileri yasaklamakla kalmadı, üstüne, Arap Birliği ve Körfez Ülkeleri Konseyi gibi bölgesel organizasyonlarda da bu partilerin terörist olarak tanımlanması için lobi faaliyetlerinde bulundular.

Kuveyt`in arabuluculuk çabaları

Kuveyt gibi tarafsız kalan birkaç ülke ise, bu iki kampın arasında arabuluculuk çabaları başlattı. Gerçekten demokratik yollarla seçilmiş bir meclisi ve hükümeti olan az sayıdaki Arap ülkesinden biri olan Kuveyt, İslamcıların aday listesi oluşturmasına izin veriyor ve adaylar bu sayede seçimlere katılabilmenin ötesinde, genelde mecliste büyükçe bir parti grubu elde ediyorlar. Kuveyt, ülkedeki İslamcılara suçlu muamelesi yapamayacağını açıklayarak diğer Arap başkentlerine, siyasete katılmasına müsaade edilmesi gereken ılımlı İslamcılarla, hem fikri temelde hem de savaş alanında kendileriyle mücadele edilmesi gereken radikalleri bir tutmama çağrısında bulundu.

Ancak, Kuveyt'in bu iki yakanın arasına köprü olmaya yönelik arabuluculuk çabaları başarısız oldu. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) de nihayet İslamcı grupları yasakladı ve bu grupların partilerini, en başta da Müslüman Kardeşleri (İhvan) terör örgütleri listelerine ekledi.

Arap yöneticiler Trump'a baktıklarında, onda değerli bir müttefik görüyorlar

İslamcıların siyasete katılmasına izin veren ülkelere gelince, aralarında Katar, Türkiye ve Tunus var; Mısır da, seçilmiş hükümetin askeri bir darbeyle devrilmesinden önce bu gruba dâhildi.

Mısır ve BAE gibi, siyasi İslam`ı hükümetlerine karşı bir varlık tehdidi olarak gören Müslüman Arap yöneticiler Trump'a baktıklarında, onda değerli bir müttefik görüyorlar. Trump'la, başkanlık koltuğuna daha resmen oturmadan önce New York'ta bir araya gelen ilk lider, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi oldu. Emirliklerden bir işadamı, büyük ihtimalle yeni seçilmiş Amerikan başkanının teveccühünü kazanabilmek için, Trump'a 2 milyar dolarlık bir yatırım ortaklığı teklifinde bulundu. Müslüman Arap kesimin Trump'a böylesine hayranlıkla bakması ve kendi Müslüman kardeşlerine karşı onunla ortak bir dava gütmenin mümkün olabileceğine inanmaları, bu hükümetlerin en isabetsiz politika tercihlerinden biri olabilir.

Trump`a destek veren Arapların yanılgıları

Bu Müslüman Arap yetkililer, Trump'ın başının sadece siyasi İslam`la hoş olmadığına inanıyor; hâlbuki Trump'ın ılımlı Müslümanlarla radikallerin arasındaki farkı dahi bilmiyor olması kuvvetle muhtemel. Trump (bizatihi dine atfen kullanılan) 'İslamî' ile (siyasi İslam'a atfen kullanılan) 'İslamcı' kelimelerinin arasındaki farkın ne olduğunu da söyleyemez. Size söyleyemeyeceği diğer bir şey ise Müslüman Araplarla Müslüman olmayan Arapların arasındaki farktır. Nitekim kısa süreli seyahat yasağı ilk uygulandığında, bir Amerikan havaalanına henüz inmiş bulunan Suriyeli bir Hıristiyan aile gerisin geriye Şam'a gönderildi.

Trump'a ve onun gündemini belirleyen ekibe göre Müslümanlar, Araplar, Türkler ve İranlılar arasında gerçekte hiçbir fark bulunmuyor. Trump ve yandaşları Müslüman Araplarla gayri-Müslim Araplar, Müslüman İranlılarla gayri-Müslim İranlılar arasında da bir fark göremiyorlar.

Trump'ın, dünya görüşünün kaynağı faşist düşüncedir. Trump'ın siyaseti -ve şayet öyle bir şey varsa, ideolojisi- öncelikle Amerika'ya, ikinci olarak da dünyanın geri kalanına yönelik bir tehdit. Bu da şu anlama geliyor: Kısa vadeli siyasi kazanımlar elde etmek için Trump'ın bir müttefik olarak görülmesinin, yanlış kaynaklardan beslenerek oluşturulmuş bir politika olduğu ortaya çıkabilir.  AA`dan özetlenerek alınmıştır

 Mütercim: Ömer Çolakoğlu

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir