• DOLAR 32.371
  • EURO 34.973
  • ALTIN 2325.538
  • ...
En Hayırlı Ümmetin Sahip Olduğu Vasıf: Hayra Davet
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İlim / İrfan

İlk insan ve ilk peygamber olan Hz. Âdem (as)` den son peygamber olan Hz. Muhammed (sav)`e kadar gelmiş geçmiş tüm peygamberlerin ortak yönü davetçi olma özellikleridir. Biz de Müslümanız ve bu peygamberlerin varisleriyiz. Bu yüzden de peygamberlerin en büyük görev ve sorumlulukları olan İslami davet ve tebliğ konusunda bizler de peygamberlerin yolunda yürümeli, davet ve tebliğ çalışmalarını vazife olarak görmeliyiz. Unutmayalım ki davetçi dünyanın en hayırlı insanıdır.

Allah`ın dinini ve yolunu tanıdıktan sonra şuurlu bir Müslüman için yapması gereken en önemli görev ve sorumluluk, inandığı davayı diğer insanlara götürmek ve onların hidayetine vesile olmaktır. Bu davet faaliyeti, bütün Müslümanların kaçınılmaz görev ve sorumluluklarından birisidir. Her Müslüman gücü, bilgisi ve bulunduğu konum nispetinde davet vazifesini yerine getirmekle mesuldür. Çünkü Kur'an, insanlara tebliğ edilmek üzere indirilmiştir. Hz. Muhammed (sav), bu yolda her türlü sıkıntıya göğüs gererek, gerektiği gibi bu vazifeyi yerine getirdi. O'nun ümmetinin de, bu vazifeyi Allah rızası için hakkıyla yerine getirmesi gerekir. Peygamber ve O'nun yolunda yürüyenlerin en önemli görevi Hakk'ı tebliğdir. Bütün Müslümanlar bu konuda görevli olup bu husustaki görevlerini yerine getirmeleri farzdır.

Allahu Teâlâ Kur'an-ı Kerim`de tebliğ ve daveti Müslümanların en önemli görev ve sorumlulukları olarak zikretmiştir.

"Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz: iyiliği emreder, kötülükten sakındırırsınız. " (Âli İmrân: 110)

 "Sizden öyle bir cemâat bulunsun ki (onlar herkesi) hayra davet etsin, iyiliği emredip kötülükten sakındırsın. " (Ali İmrân: 104).

 Hz. Peygamber (sav) Efendimiz ise davet görevinin direkt olarak imanla ilişkili bir husus olduğunu şu şekilde belirtmiştir.

"Sizden her kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin; gücü yetmezse diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin ki bu, imanın en zayıfıdır. (Müslim)

Ancak şu unutulmamalıdır ki davet ve tebliğ çalışmalarının istenilen faydalı neticeleri vermesi için, plânlı, programlı, metotlu ve muntazam bir şekilde yapılması gerekir. İslam Davetçisi, gayesine ulaşabilmek için doğru olan usul ve metotlara başvurmak zorundadır. Şayet metot, hatalı ve uzaklaştırıcı ise dava ve tebliğ edilen hususlar ne kadar yüce de olsa o davet yeterince başarılı olamaz. Bu sebeple bizzat Allah-u Teâlâ davetin metotlu yürütülmesini emretmiştir.

"(İnsanları) Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et. Onlarla mücadeleni en güzel (yol) hangisi ise onunla yap. " (Nahl: 125);

"Ehli kitap ile ancak en güzel (metod)`la mücadele ediniz. " (Ankebût: 46)

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir