• DOLAR 32.566
  • EURO 35.007
  • ALTIN 2432.034
  • ...
`Üretilmiş gerçeklikler` bağlamında medya ve terör
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Terör, medyayı, kendisi açısından, kullandığı şiddetin sonuçlarını daha da abartma, genele yayma, psikolojik etkiyi artırma ve ulaşabileceği maksimum etkiye ulaşabilme açılarından kullanmayı temel amaç edinir.

Medya ve terör kelimeleri yan yana konulduğunda, iki türlü etki alanı oluşabileceğine ilişkin bir durum kendiliğinden ortaya çıkar. Bir yönüyle medyanın terörü besleyici etkisini; diğer yönüyle de, medyanın elbirliği ile hareket edip teröre prim vermeyerek, onun en çok arzuladığı korku ve güvensizlik ortamı oluşturmasının önüne geçebileceğini görürüz.

"TERÖRİST YAPTIĞI İŞİN DUYULMASINI İSTER"

Şiddetin hemen her türlüsüyle gündelik hayatımızda karşılaşır hale geliyoruz. En azından bir şiddet mağduru olmama konusunda bireysel olarak, toplumsal olarak, yönetimsel düzeyde her türlü mücadelenin verildiğine tanık olmaktayız. 'Şiddetin Tarihi ve Diyalektiği' kitabının yazarı Fransız sosyolog Raymond Aron şöyle bir tespitte bulunur: “Terörist çok adam öldürmekten ziyade yaptığı işin çok duyulmasını ister.”

Geleneksel anlamdan farklı bir evreye geçiş yapan basın yayın organlarını, günümüz terminolojisindeki ifadesiyle kitle iletişim araçlarını, temel işlevleri açısından değerlendirdiğimizde; genel anlamda medyanın özelde de sosyal medyanın, televizyonun, gazetelerin, internet sitelerinin, blogların, sosyal ağların vb. günümüzde bilgi verme, kamuoyu oluşturma, eğlendirme, haber verme, farkındalık oluşturma ve eğitebilme gibi toplumsal algıyı yönetmeye ve oluşturmaya yönelik etkilerini göz ardı edemeyiz.

Aron`un belirttiği, “Terörist yaptığı işin duyulmasını ister” ifadesini yukarıda zikrettiğimiz kitle iletişim araçlarının işlevleri açısından değerlendirecek olursak şunu görürüz:
Terör, yukarıda sıraladığımız temel işlevlerini göz önünde bulundurduğumuzda; medyayı, kendisi açısından, kullandığı şiddetin sonuçlarını daha da abartma, genele yayma, psikolojik etkiyi artırma ve ulaşabileceği maksimum etkiye ulaşabilme açılarından kullanmayı temel amaç edinir.

ŞİDDET VE ZORBALIĞI ÖZENDİRİCİ YAYINLAR

Nitekim bu konuda meslek kuruluşlarının terörün psikolojik sonuçlarına ilişkin amaçladığı etik davranışları düşündüğümüzde örneğin, Basın Konseyi`nin Basın Meslek İlkeleri başlığıyla yayımladığı ilkelerin 13. maddesinde “Şiddet ve zorbalığı özendirici, insani değerleri incitici yayın yapmaktan kaçınılır” ifadesinin yer almakta olduğunu görürüz.

Terörün ve teröristin amaçlarına karşı tam da bu maddede ifade edilen bir etik duruşun sergilenmesi gerekirken ne yazık ki, özendirici ve incitici haberlerin yapıldığı, terörün ve teröristin adetâ kahramanlaştırıldığı haberlerle sıkça karşılaşıyoruz.

SOSYAL MEDYANIN ROLÜ VE ‘ÜRETİLMİŞ GERÇEKLİKLER`

Terörle yıldırılmak istenen toplumlarda, sadece medyanın değil, sosyal medyanın da teröre karşı yapılması gerekenin ne olduğu konusunda vicdanlarda karşılık bulması arzulanan temel nokta şu olmalıdır:

Parçalanmış insan bedenlerini önümüze koyanların, bu görüntüleri büyük bir maharetmiş gibi yurttaş gazeteciliğinin adetâ haz veren(!) bir davranış biçimi olarak yayanların, kendileri ya da yakınları için benzer bir tür olaya nasıl tepki vereceklerini düşünerek hareket etmelerinin insanî ve vicdanî bir davranış olduğunu bilmemiz gerekir.

Günümüz insanı gerçeklerin yanı sıra üretilmiş gerçekliklerle de birlikte yaşamakta; medyanın etki gücünü arzuları doğrultusunda kullanmak isteyenlerin ürettiği gerçekliklerle olgusal ve algısal bir kurgunun içerisine hapsedilmektedir. Hemen her türlü bilginin, belgenin, görüntünün çok hızlı bir şekilde paylaşıma sunulduğu bir dünyada, içerik üretenlerin kontrollü ya da kontrolden uzak tuttukları yoğun paylaşımlar, ülkelerin sadece iç kamuoylarında değil, ülkeler arası ilişkilerinde de belirleyici etkiler üretebilmektedirler.

Batı medyasının algı operasyonları

15 Temmuz Darbe kalkışmasından ancak 3-4 ay gibi bir süre geçtikten sonra ve belki de Türkiye kamuoyu tarafından darbe destekçiliklerine suçüstü yapılmış olmanın etkisiyle olsa gerek, Avrupa ülkelerinin neredeyse tamamı, lütfen ve ancak bunun bir darbe kalkışması olduğunu kabul edebilme noktasına geldiler.

Terörün, ülkeler arasında bir boyun eğdirme ve hizaya getirme amacı olarak kullanıldığı hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Türkiye teröre karşı mücadeleyi “üretilen medya terörüne” karşı da yapmaktadır.

Çifte standart oluşturan bir medya karşısında terör, kendine daha yayılmacı bir alan bulacaktır. Bu alan, terörü ve medya terörünü bir etki aracı, bir silah olarak kullanmak isteyenlerce her zaman el altında bulundurulacaktır. Batı medyasının olaylar karşısında sürekli takındığı ikiyüzlü tavır, medya ve terör ilişkisi söz konusu olduğunda çok daha açık bir şekilde ortaya konmaktadır.

Doç. Dr. Ali Büyükaslan / Anadolu Ajansından Özetlenerek alınmıştır

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir