• DOLAR 32.582
  • EURO 34.764
  • ALTIN 2489.134
  • ...
Büyük Cihad; Nefisle mücale
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Muhammed Yararlı / Doğruhaber

Aklı başında olan kimsenin, nefsin arzularını açlıkla sindirmesi gerekir. Çünkü Allah (cc)`ın düşmanını (nefsin arzularını) ancak açlık dizginleyebilir. Nefsin arzuları şeytanın vasıtalarıdır. Nitekim İnsanoğlu hesabına en büyük tehlike kaynağı, midenin doyumsuz arzularıdır. Hakikatte mide, aşırı arzuların kaynağıdır. Hikmet ehlinden biri der ki; “Nefsinin kontrolü altına giren kimse, onun arzularından hoş-lanmaya mahkum olmuş, onun yanılmalar zindanında tutuklanmış ve kalbini faydalı şeylerden mahrum etmiş olur. Vücud toprağını nefsani arzularla sulayanlar, kalblerine pişmanlık ağacı dikmiş olurlar.”

Cenab-ı Allah (cc) canlıları üç türlü yaratmıştır. Melekleri akıllı fakat şehvetsiz yaratmıştır. Hayvanları şehvetle donatmıştır fakat o da akıllı değildir. İnsanoğlunu ise akıl ve şehveti bir arada yaratılmıştır. Buna göre aklını nefsani arzularının ve şehvetinin kontrolüne veren kimse hayvanlardan aşağıdır, bunun tersine nefsani arzularını aklının kontrolü altında tutan kimse de meleklerden üstündür.

İbrahim Havvas (raimehullahu) anlatıyor: Bir gün Likâm dağındaydım. Bir nar ağacı gördüm, canım çekti. Ağaçtan bir nar kopararak yardım, nar ekşiydi. Elimden attım ve yoluma devam ettim. Az ileride birini gördüm, yere serilmiş ve üzerine arılar üşüşmüştü. Adama selam verince “Aleykümselam, ey İbrahim         “ diye cevap verdi. “Beni nereden tanıyorsun” diye sordum. “Allah'ı tanıyanlara hiç bir şey saklı değildir.” karşılığını verdi. Ona: “Anlaşılan Allah ile münasebetin iyi, şu arılardan seni kurtarmasını O'ndan dilesene?” diye takıldım.

Bana şu cevabı verdi, “Ben de senin Allah ile münasebetin olduğunu sanıyordum. Asıl kendin, nar düşkünlüğünden seni kurtarmasını istesene! Nar düşkünlüğünün acısını insan ahirette çeker, oysa arı sokmasının acısı dünyadadır. Öte yandan arı sokması vücudu incittiği halde nefsani arzular, iğnelerini kalbe batırırlar.” Bana ağır, fakat güzel bir ders veren o adamı kendi hâline bırakarak yoluma devam ettim.” .

Nefsin aşırı arzuları padişahları köle yaptığı gibi, sabır da köleleri padişahlığa yükseltir. Hazreti Yusuf (as) sabrı sayesinde Mısır`a melik oldu. Buna karşılık Züleyha, nefsinin arzularına yenik düştüğü için zavallı, düşkün, yoksul, yaşlı ve gözlerinden mahrum bir duruma düştü.

Ebul Hasan Errazi'nin anlattığına göre babasını ölümünden iki yıl sonra rüyasında görür, üzerinde katrandan bir elbise vardır. Ona sorar: “Babacığım, niye seni cehennemliklerin kılığı içinde görüyorum?” Babası, “Yavrum, nefsim beni cehenneme sürükledi! Sakın nefsine aldanma!” der.

Hatem'ül Asam der ki: “Nefsim ayakbağım, ilmim silahım günahım hayal kırıklığım ve şeytan da düşmanımdır. Nefsimin arzusuna, hiçbir zaman uymam.” Ehli marifetten bir zatın şöyle, dediği nakledilir: “Cihad üç türlüdür. Birincisi  küffar ile savaşmaktır ki, bu zahiri cihattır. İkinci çeşit cihad, ilimle ve hakikati ispat eden deliller ile batılın taraftarlarına karşı verilen cihattır. Üçüncü çeşit cihad, kötülüğü emreden nefse karşı verilen cihattır.

Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurur: “En faziletli cihad, nefse karşı verilen cihattır.”

Nitekim sahabeler (Allah onlardan razı olsun) küffara karşı verilen bir seferden dönünce “Küçük cihaddan büyük cihada döndük” derlerdi. Şeytana, nefse ve nefsani arzulara karşı verilen cihada “büyük cihad” ismini vermelerinin sebebi şudur; Nefse ve arzularına karşı verilen cihad devamlıdır, oysa kafire karşı cihada kimi zaman ara verilir. Öte yandan cephede düşman görünür, fakat şeytan ve nefis görünmez, görünür düşmana karşı cihad etmek, görünmez düşmanla cihad etmekten daha kolaydır.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir