• DOLAR 32.333
  • EURO 35.064
  • ALTIN 2280.994
  • ...
Erdoğan: Tek ümmet vizyonunu paylaşmamız çok önemli
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İSTANBUL - (AA) Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) Yönetim Kurulu Üyesi Bilal Erdoğan, TÜRGEV tarafından Sepetçiler Kasrı'nda düzenlenen etkinlikte, Amerika'da eğitim gören ve TÜRKEN Vakfı tarafından gerçekleştirilen organizasyonla Türkiye'ye gelen Müslüman üniversite öğrencileriyle bir araya geldi.

Kendisinin de 10 yıl Amerika'da yaşadığını dile getiren Erdoğan, "Amerika'da birçok Müslüman yaşıyor. Onlarla ortak değerleri paylaşıyoruz. Bir ümmet olarak birlik duygusunu bir arada paylaşıyoruz. O yüzden dünyadaki bu problemlerin çözümünde onlarla bir arada hareket etmemiz gerekiyor." diye konuştu.

Bilal Erdoğan, şöyle konuştu:

"Maalesef Müslüman ülkelerde ciddi gerilimler yaşanıyor. Bu gerilimler de bir ümmet olmamızı, bütünleşmiş ve birleşmiş bir ümmet olmamızı git gide daha da zor bir hale getiriyor. Ortadoğu'da çok ciddi sıkıntılar yaşanmakta. Yine Müslümanların yaşadığı diğer ülkelerde birçok sorunların yaşandığını görüyoruz. Vekalet savaşlarının Irak, Suriye ve Yemen'de yapıldığını görüyoruz. Türkiye bu anlamda aslında önemli de bir rol oynuyor. Çünkü kendimizi Sünni ya da Şii olarak değil, bilhassa Müslüman olarak vurguluyoruz. Tevhid dinini, birlik dinini bir arada yaşamaya gayret ediyoruz. Bir cemaat olmaktan önce aslında bir ümmet olmamız gerekiyor. Ümmet olduktan sonra kendimizi mescitlere, okullara ya da dine bakış açımızdaki farklılıklara göre ayırabiliriz. Ama bunu ancak ümmet olduktan sonra yapmalıyız. Aslında Amerikalı kardeşlerimiz bunu daha iyi anlayacaklardır. Çünkü orada da bunu yakından görüyorlar. Ortadoğu ülkelerinde aynı şeyi görüyoruz, herkes bir taraftan kendilerini çekmeye çalışıyor, bir başka tarafa yönlendirmeye çalışıyor ama yönlendirdikleri taraflar aslında hep uyduruk olan taraflar."

"Birbirimizi Sünni-Şii olarak ayırmak yerine bir arada hareket etmek durumundayız"

Bilal Erdoğan, 2005'te bir proje için Dünya Bankasında görev aldığını, bu sürecin de Irak'ın Amerika tarafından işgal edilmesini takip eden bir dönem olduğunu anlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Beraber çalıştığımız ekibin içerisinde yüksek mahkeme başkanı da vardı. Amerikalılar işte sürekli 'Siz Sünnisiniz, Şiisiniz' diye onlara bildirimlerde bulunuyorlardı. Tabii ben de o alanda yeni olduğum için bir gün Irak Yüksek Mahkemesinin Başkanına sordum, 'Bu Sünnilik ve Şiilikle ilgili durum nedir?' diye sordum. O da 'Aslında bizde öyle bir şey yok. Biz birleşik bütün bir Irak'ız. Bizde farklılıklar yok.' dedi ama Amerika hep kendilerine, 'Siz Sünnisiniz, siz Şiisiniz' dediği için üzerinden 10 yıl geçti şimdi Allah korusun Sünniler ile Şiiler arasında bir savaş söz konusu edilir hale geldi. Bu anlamda bizler bir arada çalışarak, birbirimizin deneyimlerini paylaşmak durumundayız."

Bilal Erdoğan, Osmanlı'nın daha önce Müslümanları bir bayrak, çatı altında bir araya getirebildiğini dile getirerek, şöyle devam etti:

"Bunu gördük. Yine Kabe'de dört minber var. Bu dört minber, dört mezhebi temsil ediyor. Bizler birbirimizi Sünni-Şii olarak ayırmak yerine bir arada hareket etmek durumundayız. Daha önce bunun Osmanlı'da yapıldığını gördük. 20 milyon kilometre karelik alanda hep bir arada hareket ettiler. Bu anlamda Türkiye'deki Müslümanların, Amerika'daki Müslümanlarla bir arada olması birbirimizi daha iyi tanımamız ve bu tek ümmet vizyonunu birlikte paylaşmamız çok önemli. Ben de daha önce Bloomington'da okudum. Orada okurken kampüsümüzde Suriye'den, Filistin'den, Ürdün'den, Pakistan'dan, Bangladeş'ten, Fas'tan gelen birçok arkadaşımız vardı. Ama biz orada birbirimizi farklılıklarımıza göre ayırmadık. Farklılıklarımız üzerine tartışmalarda bulunmadık. Yönetim kurulumuzla ile birlikte dışarıdan başka alimleri davet ettik, inanmayanlara dinimizi tanıtmaları için konuşmalar yapmalarına vesile olduk. Ama tam o dönemde ben orada öğrenciyken 11 Eylül yaşandı. 11 Eylül sonrasında artık işler çok daha farklı bir hal aldı. Birçok şey değişti ama biz yine orada bir ümmet olarak bir araya geldiğimiz için, bu zorlukların üstesinden gelmeyi de başardık. Bu anlamda buradaki iki derneğe de teşekkür etmek istiyorum."

"Sorunları çözebilmek için bir kere buna cesaretinizin olması çok önemli"

TÜRGEV Yönetim Kurulu Başkanı Arzu Akalın da dünyadaki genel gidişata bakıldığında Müslümanların çok daha huzurlu bir hayat yaşamadığına şahitlik edildiğini belirterek, "Şöyle bir dünya haritasına baktığımızda Müslümanların yoğun olarak bulundukları bölgelerde açlık, sefillik, iç savaşlar ya da bir madeni değeri olan servete sahip olan Müslümanların maalesef bu servetlerinin batı tarafından kötüye kullanıldığını, istismar edildiğini görüyoruz. Dolayısıyla dünya haritasına bakıldığında Müslümanların aslında diğer dünya insanları gibi huzur ve barış içinde yaşayamadıklarına şahitlik ediyoruz." dedi.

Akalın, yaşanılan başka sorunlar olduğuna da işaret ederek, şunları dile getirdi:

"Mesela terör kavramı İslam ile çok özdeşleştiriliyor. İslam terörizmi şeklinde bir kavramla da aynı zamanda bir algı yönetimi üzerinde Müslüman dünya kötüleştirilmeye ve terörizmle özdeşleştirilmeye çalışılıyor. Bir taraftan da yaşadığımız sorunlarımızdan biri de İslamofobi. İslamiyetin hoş görü ihtiva etmeyen, insan hayatını hiçe sayan ve korkulması gereken bir dinmiş gibi gösterildiği bir algı ile de mücadele etmek durumundayız. Bir sorunu çözebilmek için o sorunun ne olduğunu anlayabilmemiz lazım. Sorunun ne olduğunu anlarsak, o soruna karşı mücadele metotları geliştirmek çok daha kolay olur. Bu masa etrafında oturan siz değerli kardeşlerimizin sahip oldukları dil birikimiyle, farklı dillere hakim olmasıyla, çok iyi almış olduğunuz eğitimlerle ve bu sorunların nasıl ortadan kaldırılabileceğine dair çok daha şuurlu olmanızla, bu sorunların her birinin çok yakın bir zamanda çözecek olan asıl gücün siz olduğuna inanıyorum. Sorunları çözebilmek için bir kere buna cesaretinizin olması çok önemli. Ama cesaret tek başına yetmiyor, aynı zamanda çok iyi bir eğitime, bilgi birikimine ve bu sorunları çözmek noktasında bir iradeye sahip olmamız gerekiyor. Ben tüm bu sayılan unsurların eksiksiz şekilde bu masanın etrafında oturan her bir kardeşimin taşıdığına inanıyorum. Bu da beni ziyadesiyle mutlu ve ümitvar ediyor."

Bu haberler de ilginizi çekebilir