• DOLAR 32.525
  • EURO 34.798
  • ALTIN 2421.415
  • ...
Bir hikaye: Kardeşlik
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

DOĞRUHABER / BİR HİKAYE / REMZİYE ÇELİK

Soğuk bir kış günüydü. Hava o kadar soğuktu ki dışarıda herhangi bir canlıya dair bir iz yoktu. Bomboş sokakta iki çocuğun geldiğini gördü.

Pencereden dışarıyı izliyordu Hüseyin. Çocukların kendilerinden büyük ve ağır kâğıt toplama arabasını kan-ter içinde çekmeleri dikkatini çekmişti. Sonra bir an babası geldi aklına. Memurdu, temiz bir işi vardı. Sabah nasıl giderse akşam öyle geliyordu eve. Üstelik dışarıda da çalışmıyor ve üşümüyordu. Çocuklar yakına gelince daha iyi görebilmişti. Üstleri başları pek de iç açıcı değildi.

Aklına bir şey gelmiş gibi yerinden fırladı. Mutfağa annesinin yanına gitti. Yemek yapıyordu annesi.

-Anne, sokakta iki çocuk var. Kâğıt topluyorlar. Ama çok üşüyor olmalılar. Onlara biraz yardım edemez miyiz acaba?

Annesi bu sözler karşısında gülümsedi. Elindeki işi bırakıp omuzlarından hafifçe tutarak eğilerek;

-Güzel kalpli yavrum. O durumda birçok insan var, hangi birisine yardım edelim ki? Sen git ödevini bitir, diyerek işine devam etti.

Annesinin dedikleri hayal kırıklığına uğratmıştı küçük Hüseyin`i. İsteği geri çevrilen Hüseyin, mutfaktan ayrıldı, üzgündü. Tekrar pencereye yöneldi. Çocuklar hala sokaktaydı. Kapı önlerindeki kâğıtları toplaya toplaya ilerliyorlardı. Bir yandan da ellerini ovuşturarak ısınmaya çalışıyorlardı.

Onları kendisiyle kıyaslamaya başladı. Çok fazla kıyafeti vardı. Anne babası dışında büyükannesi de her gelişinde ona muhakkak hediye kıyafet getirirdi. Karar verdi, yapacak bir şeyler olmalıydı. Odasına gitti. En azından fazla giysilerinden verebilirdi. Acele ile bulduğu poşete doldurdu giysilerinden. Annesine baktı işine dalmıştı. Kapıyı yavaşça açıp çıktı. Çocuklar sokağın sonuna varmak üzereydiler. Arkalarından koşarak yakalamıştı. Nefes nefese kalmıştı.

-Durun bir dakika!

Aralarında mesafe az olmasına rağmen durmuyorlardı. Birisinin omuzuna dokunarak durdurdu. Çocuk dönüp yüzüne baktı. Arapça bir şeyler söyleyince Suriyeli olduklarını anlamıştı. Derdini nasıl anlatacağını düşünürken, sadece poşeti uzatmakla yetindi. Çocuk almaya kalkışırken diğeri kızdı. Yollarına devam etmeye hazırlandılar. Eli boşta kalan Hüseyin, arkalarından:

-Bunlar sizin, lütfen alın. Dedi ağlamaklı bir sesle. Yola koyulmuşlardı bile. Fakat kafasına koymuştu. Giysileri onlara verecekti, kırmadan vermenin yolunu bulmalıydı. Arkadan koşup önlerine çıkmaya karar verdi. Daha onlara yetişmeden kuytudan çıkan aç bir köpekle göz göze geldi, korkunçtu. Kaçamadı, kaçmamalıydı da. Nefes almaya korkuyordu.

Kalbi yerinden çıkacaktı sanki. Bağıramıyor, kaçamıyor ve kıpırdayamıyordu. Tam o sırada öteye bir şey düştü. Köpek oraya yöneldi. O da baktı. Suriyeli çocuklardan biri, çöpten buldukları yarım bir sandviçi yere atmış, köpeğin ihtiyacını karşılamıştı. Köpek açlıktan bitap ve ürkekti, yemeğe koyuldu.

Hüseyin durumu anlayınca bu sefer karşılarına dikildi, kararlıydı. Canını ortaya koymuştu adeta.

-Biz kardeşiz. Neden hediyemi almıyorsunuz? Lütfen beni daha fazla zora sokmayın.

 Arkadaşının yüzüne baktı çocuk. Onayı aldıktan sonra aldı poşeti.

-Allah razı olsun kardeşim, diyerek bozuk Türkçesi ile teşekkür etti.

Poşeti alıp yollarına devam ettiler. Gözden kayboluncaya kadar arkalarından bakakaldı. Şaşkınlık, sevinç, hüzün ve dehşet… Hepsini bir arada yaşıyordu.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir