El - Halim
ESMA'UL HÜSNA / EL-HALİM
“Gerçek hilm sahibi.”
Hilm, hiddet ve gazabın zıddı. Yumuşak huyluluk, mücrimlerin cezasını vermeye ve hepsini kahretmeye gücü yetip dururken bunu yapmamak, suçlular hakkında yumuşak davranmak ve cezalarını hemen vermeyip tehir etmek, geriye bırakmaktır. Suçluyu cezalandırmaya güç ve kuvveti olmayan aciz bir varlığa Halim denmez. Nice âcizler vardır ki, eğer ellerinde bir kudret bulunsa beden üstünde baş bırakmazlar.
Yüce Allah, Halîm`dir. Ve şöyle buyurur:
“Eğer Allah, insanları, yaptıkları günahlar yüzünden hemen yakalayıverseydi, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Lâkin onları belli bir müddete kadar geciktirir.”(Fatır 45)
Gerçek böyledir. Allahü Teâlâ, her günah işleyeni anında yakalayıp ceza verse, âlemde kimse kalmazdı. O, kullarına hilm ve keremle muamele eder. Düşmanlarının bile rızkını ayağına gönderir. Allahu Teâla İbrahim (as)`a hurma verdiği gibi, Nemrut`un sofrasından zeytini eksik etmez. Hâlbuki insanların yaptığı hataları, isyanları, günahları görür. Günahın üzerine bir perde çeker. O kula mühlet verir, tövbe etmesini bekler. Tövbe edenleri bağışlar, fakat günahta ve isyanda Israr edenler de cezasız kalmaz. Bununla beraber dilerse onları da affeder.
Bir düşünelim ki bizim isyansız günümüz, dakikamız var mı? Âlem dolusu halk başını almış felâketin kucağına gidiyor, meydanlarda şeytanlar cirit atıyor, kumarlar, içkiler, zinalar, haksızlıklar bir taun gibi beşeri sararken, evet, öyleyken, Yüce Yaratıcımız kullarını helak edivermiyor. O`nun bu suretle mühlet vermesi büyüklüğünün şanı olduğu gibi, kulları için de bulunmaz bir nimettir.
O halde, nimetin kadrini bilmeli, bu mübarek nimetten faydalanmalıyız. Yaptığımız yanımıza kâr kalıyor diye şımarmaktan, gurur ve kibire kapılmaktan sakınmalıyız. Allah-u Teâlâ bize hilmle nasıl muamele ediyorsa, biz de onun kullarına öyle davranmak durumundayız. Vurucu, kırıcı, kavgacı insanlardan kimseye bir fayda gelmez.
İnsanlığın baharı şefkat ve merhametle tüllenecektir. Diğer çırpınışlar beyhudedir.
Evet:
Bu nasıl bir dünya ki, beşer birbirini yer,
Merhamet bilmeyene acır mı göktekiler?