• DOLAR 32.379
  • EURO 35.022
  • ALTIN 2326.145
  • ...
AKIL MI, KALP Mİ?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Bir kısım insanlar kalbe hitap eder, başka bir kısmı ise akla…

Şüphesiz kalbe hitap etmek, akla hitap etmekten daha kolaydır. İnsanları kazanabilmek, istediğini onlara kabul ettirip yaptırabilmenin en kolay ve kestirme yolu, ona kalbinden, duygularından yanaşmaktır. Kalbine hitap eder, biraz da duygularını okşadın mı tamamdır. Çünkü düşünme, doğru ve yanlışı muvazene yetisi yerine kalbi duygusal manevi yetiler devreye girer. Bu duygusal yetilerle ise kişi doğru kararlar veremez. Böylece başkasının yanlış kararlarına uymak zorunda kalır; ama duygusal, ama bilinçsiz …

İnsanlar bir anlık kalplerine ve duygularına hitap edilerek değim yerindeyse kandırılabilirler; ama bir anlık, bir zaman için. Ne zamana kadar? Duygusal atmosferden çıkana kadar… İnsanların duygularına bir an için hitap edip kandırabilir ya da her hangi bir konuda cuş-u huruşa getirebilirsiniz; fakat bu duygusal atmosferi yüz yıl koruyamazsınız.

Evet, dünya hayatı tüm kısalığına rağmen upuzundur ve bu hayat sürecinde elbette kalp ve duyguların önemi çok büyüktür; fakat insanların kalbine ve duygularına değil, akıllarına hitap etmek gerekir. Allah-u Teâlâ, Kur`an-ı Kerim de birçok ayette; “ya ulul el-bab (ey akıl sahipleri)”, “efela t`qilun” (akletmez misiniz?) diye hitap ederek insanların akıllarına dikkatimizi çekmektedir. Demek ki, insanların duygularına hitap etmekle birlikte akıllarına da hitap etmek gereklidir. Çünkü Allah-u Teâlâ, insana verdiği “akıl” denen şeyi başka hiçbir yarattığına vermemiştir. İnsanoğlu akıl sayesinde Allah-u Teâlâ`nın halifeliğine, Allah-u Teâlâ`nın halifeliği sayesinde de “eşref-i mahlûkat” mertebesine çıkmıştır.

O halde bizim kalbe ve duygulara hitap etmekten çok akla hitap etmeye ihtiyacımız vardır. Akl- ı selim sahibine rast geldi mi hitabımız, o zaman sen gör tesiri…

FADIL ŞANİ

Keskul

Ayı ile dost olan adam

Büyükçe bir yılan, ayıyı yakalamıştı. Genç ve kuvvetli bir adam ormandan geçerken ayının

bağırmasını duydu. Ayı, yılandan feryat edince, genç adam koştu, ayıyı onun pençesinden

kurtardı. Ayı ejderhadan kurtulup, o babayiğit erden iyilik görünce, Ashab-ı Kehf`in köpeği gibi onun peşine takıldı. O adam hastalanıp yastığa baş koyunca da ayı ona bağlanmış, gönül vermiş olduğundan bırakmadı, başında beklemeye başladı.

Dotlarından biri oradan geçerken “Ayı ile ne işin var?”

diye sordu. Genç adam ayının başına gelenleri olduğu gibi anlattı.

Dostu, “Ayıya güvenme, ahmaklık etme. Ahmağın dostluğu

düşmanlıktan beterdir. Ne suretle olursa olsun uzak durmak

gerek” dedi.

Genç adam dedi ki; “Vallahi bunu kıskançlıktan söyledin, yoksa sen

Ayı olduğuna ne bakıyorsun, sevgisini görmemişsin.” dedi.

Dostu, “Ahmakların sevgisi aldatıcı bir sevgidir, benim hasedim, onun sevgisinden iyidir. Be adam gel; benimle bir ol da bu ayıyı kovalım, defedelim.” dedi. Fakat genç adam onu dinlemedi, “Git, hasetçi herif, kendi işine bak” dedi. Her ne dediyse dinlemedi, ahmaklık etti. Dostu bir “la havle” çekip gittikten sonra, genç adamın uykusu geldi. Uzanıp bir ağacın altında uyumaya başladı. Bu arada ayı sinek kovalamaktaydı. Sinek durmadan uyuyan gencin yüzüne konup duruyordu. Ayı ne kadar kovduysa da yine gelip aynı yere konuyordu. Ayı sineğe kızıp gitti. Dağdan kocaman bir taş yakalayıp getirdi. Geldiğinde sineğin yine uyuyan adamın suratına konmuş olduğunu görünce, o koca değirmen taşını alıp sineği ezmek için adamın suratına fırlattı. Taş uyuyan adamın suratını paramparça etti. Bu mesele de bütün aleme yayıldı.

Ahmağın sevgisi şüphesiz ayının sevgisidir.

Kini sevgidir, sevgisi kin.

Sözü gevşek, zayıf ve bozuk.

Sözü büyük, vefası artık.

Yemin etse bile inanma.

Eğri sözlü adam yeminini de bozar.

Madem ki yeminsiz sözü yalandır; hilesine de, yemininede inanma.

Mevlana

FETVALAR

✒SORU: Saç ekimi caiz midir?

CEVAP:  Saç, insanı en güzel bir biçimde var eden Allah`ın, yaratılış itibariyle kullarına bahşettiği bir özelliktir. Kadın ve erkeklerin süsüdür, ziynetidir. Çeşitli hastalıklar veya asri birtakım illetlerden dolayı saçların dökülmesi, içerisinde bulunduğumuz zaman içerisinde kadın ve erkeklerin kendileri için ciddi sorun gördüğü hastalıklardan biridir. Bu hastalığa şifa olması adına ilaç ve saç ekimi gibi operasyonlar başta olmak üzere çeşitli tedavi yöntemleri mevcuttur. 

İlaçlı tedavileri uygulamakla ilgili her hangi bir sakınca yoktur. Önemli olan ilacın temiz ve helal maddelerden oluşmasıdır. Saç ekimine gelince; asrî âlimlerin birçoğu saç ekiminin helal olduğuna dair fetva verirler. Çünkü bu fıtratı değiştirme değildir. Allah (cc)`ın haram kıldığı ve sevgili peygamberimizin lanetlediği tüy ve kılları aldırmayla ilgili durumlar, insanın kendi fıtratını değiştiren türden aldırmalardır. Kaşları inceltmek, dişleri sivriltmek gibi.. Saç ise insanın aslında olan fıtrattır. Bu asıl da çeşitli hastalıklardan dolayı yok olursa tedavi edilebilir. Şer`î olarak bunda bir sakınca yoktur.   

 

Sahabelerden Arfece bin As`ad (radıyallahu anh)`ın Külâb savaşında burnu kesilmişti. Arfece, gümüşten bir burun yaptırdı. Aradan biraz zaman geçince burnunda kötü bir koku meydana geldi. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam), ona altından bir burun edinmeyi emir buyurdular. (Ebû Davud)

SURELERİ TANIYALIM

MU`MİNUN SURESİ:

Sure “Müminler” anlamına gelen adını, ilk ayetinden alır.  Ayrıca “Felah Suresi” de denilmiştir.

Mekke döneminde nazil olmuştur. Nüzul sıralamasında 74. Sure olup, Enbiya suresinden sonra, Secde suresinden önce indiği rivayet edilmektedir. Toplam 118 ayetten oluşmaktadır.

Hz. Ömer`den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber`e vahiy geldiği zaman, yüzünün etrafında arı uğultusuna benzer sesler işitilirdi. Bir gün yine kendisine vahiy geldi. Bir süre sonra vahiy halinden sıyrıldı. Kıbleye dönüp ellerini kaldırdı ve şöyle dua etti: “Allah`ım, bize olan hayrını bollaştır, azaltma. Bizi yükselt, alçaltma. Bize ihsan et, mahrum eyleme. Bizi üstün kıl, başkalarını bize üstün kılma. Bizi memnun et ve bizden razı ol”. Daha sonra Hz. Peygamber: “Bana on ayet indirildi. Kim, onların gereğini yaparsa, cennete girer” buyurdu ve ardından “Kad eflaha`l-müminun” dan başlayarak on ayeti okudu.

1 - Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir,

2 - Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler,

3 - Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler,

4 - Onlar ki, zekat (vazifelerini) yerine getirirler,

5 - Ve onlar ki, iffetlerini korurlar,

İşte sure bu ayetlerle başlıyor. Kurtuluşun reçetesini gözler önüne seriyor.

Devamında, günümüz bilimin daha yeni keşfettiği insanın anne karnındaki gelişim sürecini adım adım anlatıyor. 1400 yıl önce sunulmaya başlanan bu hakikatler Kuran`ın bir diğer mucizevi yönüne değinmiş oluyor... 

Rabbimizin nimetleri tek tek sıralanıyor. Gökteki 7 kat, bulutlar, yağmur, bitki ve daha birçok nimet…

Nuh (as)`ın davetinden tablolar sunuluyor. Akabinde Musa (as) ve Harun (as)`ın Firavunla olan mücadelesi tekrar hatırlatılıyor.

Sıralanan nimetler karşısında “ Ne de az şükrediyorsunuz!” ikazı ile insanoğluna tekrar ihtarda bulunuluyor…

Müşriklerin inkârına aldırmayıp kendi mağfiretimiz için dua etmemizi tavsiye eden  “Resulüm! De ki: “Rabbim, bağışla ve merhamet et! Sen merhametlilerin en iyisisin.” mesajı ile sonlanıyor.

 

Allah en doğru bilendir…

EL-HÂFİD

Allah`ın güzel isimlerinden olan El-Hâfid, aşağıya indiren, dereceleri alçaltan, kâfir ve facirleri alçaltan, suçluları cezalandıran ve en üst mertebelerden en aşağı mertebelere indiren anlamlarına gelmektedir.

Allah azze ve celle her şeye güç yetirendir. Dilediğini alçaltan dilediğini yüceltendir. Dünyaya imtihan için gönderildiğimize sürekli değiniyoruz. Hakikaten bütün olaylar gelir ve bu sırrın önünde durur. Bu nokta anlaşıldı mı bütün sıkıntılar çözülür. Hesap günü bilinciyle kimse zulmetmez ve zülme uğramaz, başkasını aldatmaz, malını haksızca gasp etme yoluna gitmez, sıkıntı anında yardımına koşar, tabir-i caizse melekleşir…

Yeyüzünde haksız yere büyüklük taslayanların en büyük korkusu şüphesiz Hafid olan Allah`tır. Dilediği anda onları esfele safilin çukurlarına atıverir. Hafid olan Allah dilerse hiç beklemedikleri bir anda ellerindeki tüm güçleri kaybedebilir, savunmasız hale gelebilirler. Karşı karşıya kaldıkları basit bir hastalığa yenik düşerler. Nemruda musallat olan bir sinek, günümüz Nemrutlarına ise bir mikrop -Allah`ın izni ile- onlara galip gelir. Kendilerini her şeyin sahibi zannettikleri bir anda tek bir geceyle alçalanları yakın tarihimizde gördük… Aynı şekilde kendi imparatorluklarını ilan ettikleri topraklarda birkaç mazlumun kanında boğulanları da müşahede ettik. Bütün bunların El-Hâfid olan Allah`ın eliyle gerçekleştiğini görmemek büyük bir zavallılıktır.

Dünya hayatındaki cezaları budur. Bir de ahirete ertelenen bir cezaları var ki, onu anlatmaya kelimeler aciz kalır…

Bu haberler de ilginizi çekebilir