• DOLAR 32.354
  • EURO 34.996
  • ALTIN 2322.886
  • ...
6-8 Ekim olayları anatomisi -2
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Yasin Börü, Hüseyin Dakak, Hasan Gökgüz ve Riyat Güneş`in 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde Diyarbakır`da vahşice katledilmelerinin üzerinden 2 yıl geçti. Yaşanan vandalizm hafızalardaki tazeliğini korurken, bunun neden olduğu acılar ise hâlâ yüreklerde hissediliyor.

İhtiyaç sahibi ailelere, özellikle de Suriye`den göç etmek zorunda kalmışlara kurban eti dağıtan Yasin Börü ve arkadaşları, PKK/HDP`liler tarafından örneği Arakan ve Myanbar`da görülen bir vahşetle katledilmişi.

Yaşananlar dünden bugüne gündemden düşmedi. Yüzlerce makaleye konu olan bu katliamla ilgili son olarak ETİKET yayınlarından “6-8 Ekim Olayları Anatomisi” adıyla, olayları geniş çerçevede aktaran bir kitap yayınlandı.

Kitapta, PKK/HDP`lilerin Diyarbakır`daki İslami Sivil Toplum Kuruluşlarından Köy-Der ve Cami-Der`e yönelik gerçekleştirdiği saldırılar tanıkların dilinden anlatılıyor.

Hatırlanacağı üzere önce Selahhattin Demirtaş`ın kendi kitlesine sokağa inmeleri yönündeki çağrısı ve ardından dönemin BDP Diyarbakır İl Başkanı Zübeyde Zümrüt`ün kentte faaliyet gösteren dernekleri IŞİD`çi diye yaftalayarak hedef göstermesiyle saldırılar başlamıştı.

Zümrüt`ün hedef göstermesinin ardından PKK/HDP`liler, birçok İslami kurum gibi Köy-Der ve Cami-Der`i hedef almış, saldırılarda Köy-Der üyesi Turan Yavaş şehit edilirken, derneğin onlarca üye ve gönüllüsü de yaralanmıştı. Merkez Sur ilçesindeki Cami-Der`e yönelik saldırıda ise derneğin tarihi binası, içierideki Kur'an-ı Kerimlerle beraber saldırganlar tarafından yakılmış, yaşanan hengâmede dernek üyeleri son anda ölümden kurtulmuştu.

Köy-Der`e yönelik gerçekleştirilen saldırının tanıklarından olan S.T, olay günü yaklaşık 100-150 kişilik PKK/HDP`li bir grubun dernek çevresinde toplandığını, durumun anormalliğinden kuşkulandıklarını fakat kendilerine yönelik bir saldırıya ihtimal vermedikleri için pek önemsemediklerini, ancak bir süre sonra grubun derneğin çevre güvenlik kameralarını kırmaya başladıklarını, bunun üzerine kurban eti dağıtımı ve koordinesini sağlamak üzere dernekte bulunan 13-15 dernek gönüllüsü ile saldırgan PKK`liler arasında tartışma başladığını, hafif bir itişmeden sonra PKK`lilerin çekip gittiklerini söyledi.

Vahşetin boyutunu kan donduran ifadelerle anlatan tanıklardan M.E, yaşananları şu sözlerle ifade ediyor:

“Dışarıda bir aile kavgası olduğunu, PKK`li çetelerin de bir aileye yardım ederek diğer aileden bir kadına şiddet uyguladıklarını, kadını yere atıp darp ettiklerini, 15-16 yaşlarındaki çocuğunu da bıçakladıklarını duyduk. Bir genç gönüllümüz vurulan tesettürlü kadın ve çocuğunun dernek gönüllülerinden A.A`nın akrabası olduğunu söyledi. Biz de 12-13 kişi dernekten aşağı indik. Yaklaşık 15-20 PKK/HDP`linin tesettürlü bir kadın ve çocuğuna şiddet uygulayıp darp ettiklerini ve bıçakladıklarını, çevredeki diğer PKK`lilerin de onları seyrettiğini gördük. Kadın, yalvararak çevreden yardım istiyordu ama kimse yardım etmiyordu. Biz de PKK`lilere hitaben ‘Ayıptır, ne yapıyorsunuz? Bizim örf ve geleneklerimizde kadına el kaldırılmaz. Sözde kadına şiddeti reddettiğinizi söylüyorsunuz. Bu kadın ve çocuktan ne istiyorsunuz. Bırakın gitsinler` dedik. Buna rağmen PKK/HDP`liler kadın ve çocuğu darp etmeye ve bıçaklamaya devam edince aralarına girip kadın ve çocuğu ellerinden çekerek kurtardık. Burada bize karşı ciddi bir problem yaşanmadı.  Saldırganlara da ‘Hiçbir Kürt, kadın ve çocuklara karışmaz. Bu davranışı İsrail askerleri yapıyor, ayıptır. Allah için bırakın kadın evine gitsin` dedik ve kadın ile çocuğunu salıverdik. Ayrıca PKK`lilere ‘Derneğimize de taş atmayın, bizim sizinle bir problemimiz yok, eylemlerinizi protestolarınızı IŞİD`e karşı yapıyorsanız gidin onlara tepkinizi gösterin. Bizim IŞİD ile bir ilgimizin olmadığını da zaten biliyorsunuz` diye uyarıda bulunduk.

Geri dönüp dernek binasının kapısına vardığımızda bir PKK`li yanımıza gelip hem ‘Tamam hocam, bizim sizinle bir problemimiz yoktur. Olay çıkmasın…” gibi sözleri tekrarlıyor hem de dernek gönüllülerinin tek tek üzerlerini süzüyordu. Biz de herhangi bir silah veya kesici alet dahi olmadığını anlayınca yine aynı kelimeleri sarf edip gitti. Biz tavrından biraz endişelensek de ters bir durum oluşmasın diye bir şey söylemedik, sadece ‘Biz de problem çıkmasını istemiyoruz` dedik. Bu şahıs binamızın önünden ayrılıp derneğin olduğu sokaktan Barış Caddesi`ne çıktı. Köşeyi döndü. Bir-iki dakika geçmemişti ki yaklaşık 100 kişilik PKK/HDP`li çetenin ellerinde tüfek, satır ve sopalarla bize doğru koşarak geldiklerini gördük. Sonradan çevredekilerden öğrendik ki en son bize ‘Sizinle bir problemimiz yoktur. Olay çıkmasın…` gibi sözler sarf eden kişi gidip PKK/HDP`lilere ‘dernek gönüllülerinin üzerlerine iyice baktım. Hiçbirinde kesinlikle silah yoktur, saldırabilirsiniz` demiş.”

“Daha büyük bir katliamı Köy-Der`de yapacaklardı”

PKK/HDP`lilerin birden bire üzerlerine geldiğini söyleyen tanıklardan S.T, öşyle konuşuyor: “Sonradan öğrendik ki PKK`lilerin Köy-Der çevresinde toplanma nedeni saat 17.00`da diğer İslami STK`larla birlikte bize de eş zamanlı olarak saldırmakmış. Fakat Cenab-ı Allah, onların planını bu aile kavgası ile bozdu. Böylece PKK`liler derneğimize 16.00 sularında saldırınca diğer derneklerde bulunan akrabalarımız ve din kardeşlerimiz bize yardıma gelebildi. Yoksa PKK`liler Yasin Börü ve arkadaşlarından daha büyük bir katliamı Köy-Der`de yapacaklardı. Eli silahlı PKK/HDP`lilerin bize saldırmak üzere koştuklarını görünce hemen kendimizi binanın içine attık. PKK`liler kilidi dahi olmayan kapıyı yaklaşık yarım saat boyunca zorlayarak açmaya çalıştılar. Biz de bina içinde 3-4 kişilik gruplar halinde dönerli olarak sırtımızı binanın dış kapısına dayayarak içeri girmelerine mani olmaya çalışıyorduk. Fakat PKK`li saldırganlar, bina giriş kapısını açamadıklarını görünce kapının üst kısmındaki camları sopalarla kırıp cam parçalarının kapının açılmasına engel olanların (M.Y, B.Y, S.Ç…) üzerine düşmesini ve böylece kapıyı bırakmalarını sağlamaya çalıştılar. İçeride yaralananlar ise nöbetleşe kapıyı tuttular. Daha sonra saldırgan PKK`liler kırılan camlı bölümden içeriye ses bombası attılar. Cam parçalarından ve atılan taşlardan, bazı gönüllüler yaralandı.”

“Çok çaresizdik ama yine de Allah`tan ümidimizi kesmiyorduk”

Bir başka tanık M.E. de dernek içerisine atılan ses bombasının ayaklarının önün de patladığını ifade ederek, içerde yaşananları anlattı…

“Bir kısmımız kapıyı tutuyor diğer bir kısmımız ise kapının üst kısmındaki camlı bölmeden PKK`lilerin içeri attığı taşları dışarı atıyorduk. İçeriye ses bombası attıklarında bomba ayağımın önüne düştü. Tekme vurarak bombayı uzaklaştırabilirdim. Ama bu kez kapıyı tutanlar zarar görür diye vazgeçtim ve sadece ‘yüzünüzü kapatın` diye bağırdım. Bomba patladı… Çok çaresizdik. Fakat yine de Allah`tan ümidimizi kesmiyorduk. Hepimiz fırsat buldukça akraba ve ailelerimize telefon açıyor, yardıma gelmelerini, PKK`lilerin bizi katletmek üzere olduklarını söylüyorduk. Hatta en son takatimizin kesildiğini, artık PKK`lilerin içeri gireceklerini düşündük ve birbirimizden helallik aldık. Akrabalarımız ve yakın çevrede olan mütedeyyin halk ve diğer İslami STK üyeleri bize saldıran bu PKK`li gruba müdahale etti. Şayet yardımımıza gelenler 5-10 dakika daha gecikmiş olsalardı, bizler de Yasin Börü ve arkadaşları gibi vahşice katledilirdik.”

“Birden bire Turan Hoca yere düştü, başında durdum, derin derin nefes almaya çalışıyordu”

PKK`lilerin silahla ateş ederek kaçtıklarını aktaran M.E, dernek üyesi Turan Yavaş`ın da bu kurşunlara şehid olduğunu belirterek, sözlerine şöyle devam ediyor:

“Kaçan saldırgan PKK/HDP`liler, silahla ateş etmeye başladıklarında Turan Hoca ile geri dönüp dernek sokağına girmeye çalıştık. Birden bire Turan Hoca yere düştü. Başında durdum. Sırtına kurşun isabet etmişti. Derin derin nefes almaya çalışıyordu. A.X. adlı dernek gönüllüsü Turan Hoca`yı arabasına alıp hemen hastaneye götürdü. Fakat derneğimizin hocası kaldırıldığı hastanede hakkın rahmetine kavuştu.”

“Halk PKK/HDP vahşetine karşı durdu”

Yaşanan bu saldırılara karşı halkın gösterdiği tepkiye de yer verilen kitapta şu ifadeler dikkat çekiyor:

“PKK`liler, Köy-Der çevresindeki iki binanın bir-iki dairesinden Köy-Der gönüllülerinden oluşan yaralıların üzerine şişe, sürahi, bıçak, konserve, tahta parçası, mermer ve saksı parçaları atmaya (hatta bazı kadınlar ısıtıcı kethell ve çaydanlıklardan bu yaralı dindarlar üzerine sıcak su dökmeye) çalışır. C.K, M.Y. gibi birçok kişi bu sebeple yaralanır. PKK`li saldırgan çetelerin peyderpey dernek yaralılarına yaklaştıklarını gören çevredeki duyarlı bazı kişiler, kurban etlerini yedikleri bu yaralı dernek gönüllülerinin linç edilmek istendiğini görünce balkonlarında bulunan odunları PKK`li çetelere doğru atarak katletmeye çalıştıkları bu dindar yaralılara yaklaşmalarına izin vermezler.

Hatta bir HDP`li kadının eski bir televizyonu dernek üyelerinden birinin üzerine atmak için balkon korkulukları üzerine kaldırmaya çalıştığını gören karşı binadaki başka bir bayan, eline geçirdiği bir tahta parçasını bu kadına fırlatır. İsabet eden tahta sayesinde televizyon PKK/HDP`li kadının kendi ayağına düşer. Böylelikle bayan, olası bir facianın önüne geçer.”

Cami-Der`e Saldırı

PKK/HDP`lilerin hedefindeki bir başka dernek de Sur ilçesinde bulunan Cami-Der`di. Saldırganlar, ihtiyaç sahibi ailelere kurban eti ulaştırmak isteyen dernek gönüllülerini dernek binasında diri diri yakmak istedi.

Cami-Der`e yapılan saldırı hakkında dernek başkanı Şeyhmus Taş ve Muttalip Y`nin ifadelerine yer verilen kitapta, polisin saldırıya maruz kalan dernek gönüllülerinin can güvenliğini sağlamak için çaba harcamadığına da dikkat çekiliyor.

Dernek binasında saldırılara maruz kalan Muttalip Y`nin kitapta geçen ifadelerinde, dernek binasında saldırıya maruz kalan 2 arkadaşını kurtarmak için gittiklerini fakat kendilerinin de PKK/HDP`lilerin saldırılarına maruz kaldığını anlattığı görülüyor.

Cami-Der`e yaklaştıklarında derneğe saldıran birkaç kişiyi tekbirlerle ve taşlarla kovaladıklarını ve kaçmalarını sağladıklarını söyleyen Muttalip Y, Cami-Der`de mahsur kalan iki arkadaşı dışarı çıkartıp dernekten ayrılmak üzereyken PKK/HDP`li çetelerin köşe başlarından silahlarla ateş etmeleri üzerine birinin saçmalardan yaralandığını ve hep birlikte tekrar derneğe girmek zorunda kaldıklarını ve böylece dernekte mahsur kalan kişi sayısının 8`e çıktığını aktarıyor.

“Sıkça aradığımız polis bizimle alay edercesine konuşuyordu”

Muttalib Y, yaşananları şu sözlerle anlatmaya devam ediyor:

“Bizim silahımız abdestimizdi, imanımızdı, okuduğumuz ayet ve dualardan başka bir şey değildi. Sadece dernek müstakil ve taştan yapılan eski bir yapı olduğu için avludaki büyük taşları kırıp damın girişindeki duvarın arkasından onlara atıyorduk. Ayrıca kış için aldığımız odunları da onlara atıyorduk. Daha önce karşılaşmadığımız ve karşılaşacağımızı tahmin etmediğimiz bir durumla karşı karşıya kalmıştık. Zaman ilerledikçe manevra alanımız da daralıyordu. Soğukkanlı olmaya, panik yapmamaya çalışıyorduk. Ama yine de gençleri görünce onlara bir şey olmasından korktuğumuz için endişeleniyor, Allah`tan yardım diliyorduk.

Defalarca polisi aramamıza rağmen bize ‘biz gelemiyoruz, başınızın çaresine bakın, iyi günler` diyerek kapatıyorlardı. Sıkça aradığımız için polis en son bizimle alay edercesine ‘tamam, güvenli olan Balıkçılarbaşındaki ana caddeye gelin sizi alalım` deyince ben kendisine kızarak ‘Bizimle dalga mı geçiyorsunuz. Ben, sana dernek binasında mermiler altında sıkıştığımızı söylüyorum sen bizden ana caddeye gelmemizi istiyorsun. Ben ana caddeye gelebileceksem ne diye sizi arıyorum` dedim ve telefonu kapattım.”

Polisin görevini yapmayacağını anladıklarında Mustazaflar Cemiyeti`ni arayıp kendilerine yardım etmelerini istediklerini belirten Muttalib Y, sonraki süreci şöyle anlatmaya devam ediyor:

“Mustazaflar Cemiyeti`ni arayarak yardım talebinde bulunduk. Yardıma gelmeye çalışanlar da sokaktaki PKK`lilerin saldırısına uğradıkları için Cami-Der`e yetişemediler. PKK/HDP`li çeteler, Diyarbakır`daki İslami kurumlara eş zamanlı saldırı yaptıkları için diğer derneklerdeki duyarlı kardeşlerimiz de kendi derneklerini korumaya çalıştıklarından dolayı yardım isteklerimize o anda toplu olarak cevap veremiyorlardı. Mustazaflar Cemiyeti Diyarbakır şubesinden gelen şu minvaldeki mesaj her şeyi anlatıyordu: ‘Tüm İslami STK`lar PKK/HDP`li çeteler tarafından yoğun saldırı altındadır. Tüm kardeşlerimiz kendilerine en yakın İslami STK`lardaki kardeşlerine yardıma gitsin…` Bir süre sonra bu mesajı alıp yardımımıza gelen 8 kişilik bir gurubun da bir binanın çatısında sıkıştırıldığını ve çevre binalar üzerinden kendilerine ateş edildiğini duyunca daha çok tedirgin olup heyecanlandık. Bizim için fedakârlık yapıp gelen kardeşlerimizin şehit edilmek üzere olması bizi derinden üzdü.

Daha sonra çatılardan saldıran PKK`lilerin mermileri bitmiş olmalı ki bir süre sessizlik hâkim oldu. Ayrıca yardımımıza gelen bazı dindarların saldırganların dikkatini kendilerine çekerek uzaklardaki köşe başlarından silahlılara taş attıklarını sonradan öğrendik. Bu kovalamacadan dolayı oluşan sessizlikte çıkıp gitmeyi düşünürken kapımız çalındı. Komşumuz olan iki dernek gönüllümüz bir yolunu bulup yardıma gelmişlerdi. Yanlarında birer tane sopa getirmişlerdi. Biz kendilerine ‘Allah razı olsun buraya kadar hayatlarınızı tehlikeye atıp bize yardıma geldiniz. Fakat sopalar işe yaramaz ki keşke kendinizi de tehlikeye atıp gelmeseydiniz` dedik. O iki arkadaş ‘Hocam, sizin burada böyle hunharca katledilişinize göz yumamazdık. Silahımızda yoktu ama yine de Hz. İbrahim`in atıldığı ateşi söndürmek için su taşıyan karınca misali safımız belli olsun, yoksa Allah`a hesap veremeyiz deyip geldik. Şehit olacaksak beraber olalım. PKK`liler yardıma gelenleri kovaladılar sonra tekrar derneğe yöneldiler. Derken yine kapı çalındı, komşu bir dernek gönüllüsü idi. O da evdeki ekmek bıçağını alıp getirmişti. O da az önce gelen iki dernek gönüllüsü gibi aynı samimiyetle gelmişti. Biz yine dernekten çıkmayı düşünürken PKK/HDP`li çeteler cephanelerini yenilemiş olmalı ki tekrar sokak köşelerinden ve diğer damların üzerinden ateş etmeye başladılar. Bizler tekrar içeri girdik. Saldırganlar birilerinin derneğe yardıma geldiklerini görmüşlerdi.

Bir süre sonra saldırganlar dernek kapısına dayandı. Kapıyı kırıp içeri girmeye çalışıyorlardı. Kapıya silah sıkıyorlardı ama Allah`ın yardımı ile kapı kırılmıyordu. Birden karşılıklı tüfek sesleri geldi ve kapıyı kırmaya çalışanlar yaralandıkları için bağrışıp kaçışmaya başladılar. Birilerinin yardıma gelip kapıyı kırmaya çalışanlara ateş ettiğini ve onları kapının önünden uzaklaştırdığını anladık. Fakat uzun sürmedi. Tanımadığımız bu yardıma gelen kişilerin mermileri bitince geri dönmek zorunda kaldılar. Daha sonra halen kim olduğunu bilmediğimiz yardımımıza gelenlerden biri bir şekilde karşı evlerden birinin çatısına çıkarak derneğe kurşun yağdıranlara beklemediği bir anda pompalı tüfeğiyle ateş etti. Yaralanan PKK`liler bağrışıp kaçışmaya ve uzaklaşmaya başladılar. Ancak PKK`lilere damdan ateş eden kişinin de bir süre sonra mermisi bittiğini silah seslerinin kesilmesinden anladık.”

PKK/HDP`lilerin saldırısı sırasında Cami-Der`de bulunan Ö.Y. ise şunları anlatıyor: “Artık karanlık çökmeye başlamıştı. Mermi vızıltıları altında nöbetleşe namaz kılıyor, nöbetleşe taş atıyorduk. Derken PKK`lilere ek destek gelmiş olmalı ki birden bire dört taraftan hiç kesintisiz bir şekilde derneğin bitişik damlarından kaleşnikoflarla taramaya başladılar. Derneğin damından saldırgan çetelere taş atan diğer gönüllülerimiz kendilerini aşağı atmak zorunda kaldılar. Artık silah sesleri yaklaştığı gibi konuşma seslerini de duyuyorduk. Bize ‘Etrafınız sarıldı, teslim olun` diye sesleniyorlardı. Hepimiz birbirimizle helalleştik. Bazılarımız ailelerini ve tanıdıklarını arayıp helallik istedi. Art arda kelime-i şehadet getiriyorduk. Bir ara ‘Allah`ım, Ya Rabbim. Bu saldırgan vahşilerin canını almadan bizim canımızı alma` diye dua ettim. Yanımdakiler de amin dediler.”

Dernek üyelerinden Muttalip Y, ölümle yaşam arasında gidip gelen süreci anlatmaya devam ediyor…

“Saldırganların konuşmaları ve ayak seslerini duymaya başlayınca gençleri içeri aldık ve son bir şans olarak yaşı büyük birkaç kişiyle dama çıkan merdivenin dibinde gizlendik. Planımız; canımız pahasına da olsa silahlarıyla merdivenden inecek olanları sopalarımızla vurup üzerlerine atlayarak ellerindeki silahları almaktı. Zaten başka çaremiz de yoktu. En azından içerde bulunan 18-20 yaşlarındaki gençlerden önce biz canımızı feda edelim, dedik. Her taraf karanlıktı. Bizler merdiven dibinde beklerken silah sıka sıka yaklaşıyorlardı. Artık ayak seslerini de duyuyorduk. Dua etmekten başka bir şey yapamıyorduk. Çete üyelerinden biri merdivenin tepesine yaklaştı. Bu arada dört bir taraftan rast-gele silah sıkıyorlardı. Derken saldırganların sıktığı kurşunlardan bir kaçı merdivenin tepesinde bulunan kendi arkadaşlarına değdi ve yaralanan saldırgan, inlemeye çevresindekiler de bağrışmaya başladı. Yaralı avazının çıktığı kadar bağırıyordu. Sonra sesi kesildi. PKK`lilerde bir panik başladı. Yanındakiler diğer HDP`li arkadaşlarına ‘durun! salaklar! Kendi arkadaşınıza ateş ettiniz` diye bağırıyordu. Yaralı kan kaybettiği için onu hastaneye götürdüler. Biz merdivenin başındakilerin aşağı inmesini bekliyorken Allah, onları birbirine vurdurtmuştu. Rabbimizin yardımıyla bir süre silah sesi kesildi.

Kısa bir süre sonra saat 19.30 sıralarında hem sokaklardan hem de damların üzerinden tekrar silah sesleri gelmeye başladı. Biz tekrar ilk taş attığımız dam girişinden eli silahlılara taş atmaya başladık. Bir süre sonra tekbir çeken bir grupla PKK`li çetelerin karşılıklı yoğun silah sesleri gelmeye başladı. Kurşunların Cami-Der`e isabet etmemesi için birilerinin saldırgan PKK`lilerle çatıştığını anladık. Silah sesleri yaklaşık yarım saat sürdü. Daha sonra birilerinin dernek kapısı önüne kadar geldiğini fakat derneğe değil de farklı noktalara ateş ettiklerini anlayınca PKK`li olmadıklarına kanaat ettik. Bir süre sonra tanımadığımız bu kişiler Cami-Der`in kapısını çaldılar ve bize ‘Selamun Aleykum. Kardeşler! Sizlere yardıma geldik. Çabuk çıkıp evlerinize gidin” dediler.  Biz de hemen dernekte mahsur kalanlarla birlikte derneğin civarında bulunan bir eve topluca girdik. (20.00-20.30 suları)”

Dernek üyelerinin sağ salim olay yerinden kurtulması üzerine saldırganlar, dernek binasına gelip, hem derneğin odalarına hem de avluya getirdikleri Kur`an-ı Kerimlerin üzerine benzin dökerek derneği 21.30 sularında ateşe vermişti.

Dernekteki gönüllüler saldırılardan kurtulurken, onlara yardıma gelen 8 kişi ise PKK/HDP`lilerin saldırılarına maruz kalmış, bir binanın damına saklanmışlardı. Kitapta saldırılardan dama sığınanlardan E.Y. ve R.S`nin ifadelerine de yer verilmiş.

E.R. ve R.S. yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor:

“Binanın damında olduğumuzu görünce hemen bizlere ateş ettiler. Hepimiz kendimizi yere attık. Bina damının korkulukları da kısa olduğu için hep uzanmış halde kaldık. Allah`a şükürler olsun bize sıkılan yüzlerce mermiye rağmen hiçbirimize herhangi bir mermi değmedi. Yardım talepleri için herkes ailelerini arıyordu. Arkadaşlarımızın yavaş yavaş telefon şarjları bittiğinde bu kez ‘Tüm telefonlara cevap verelim ama görüşmeyi kısa tutup kapatalım` dedik. Ancak başlangıçta şarjları cömertçe kullandığımız için hepimizin şarjı tek tek bitti. Sonradan öğrendik ki, hepimizin annesi bizlere ulaşamayınca hepimizin (Yasin Börü ve arkadaşları gibi) şehit edildiğimizi düşündükleri için bayılmış ve hastaneye kaldırılmışlar. Ailelerimiz Sur İlçe Emniyet Müdürlüğüne defalarca gitmesine rağmen polisler, onlara da çocuklarınıza söyleyin ‘Balıkçılarbaşı caddesine gelsinler onları alalım, başka türlü şu an yardımcı olamayız` demişler.”

Kitabın devamında damda mahsur kalan gençlerin gecenin ilerleyen saatlerinde kurtarıldığına da yer veriliyor. (M. Hüseyin Temel, M. Sıddık Bilge – İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir