• DOLAR 32.322
  • EURO 35.109
  • ALTIN 2293.066
  • ...
TARİHTE BUGÜN (30 EYLÜL)
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

TARİHTE BUGÜN / DOĞRUHABER / İSTANBUL / 30 EYLÜL

1207— İrfan Mektebi`nin büyük Piri Mevlana Celaleddin-i Rumi, Belh kentinde dünyaya geldi. Mevlânâ Celaleddin-i Belhi Rumi  İslam ve tasavvuf dünyasında tanınmış bir arif, düşünce adamı ve Mevlevi yolunun öncüsüdür. Görüşleri ve tasavvuf yolunda katettiği mertebesiyle bütün Müslümanların gönlünde taht kuran Mevlana, halen dahi etkinliğini korumakta ve bu yönüyle bütün araştırmacıların dikkatini çekmektedir. Eserlerinde bütün insanlığa seslenmesi onu Evrensel bir arif haline getirmiş ve fakat bu yönü zamanla yozlaştırılarak sanki de Mevlana`nın her türlü kötülüğü ve çirkinliği özellikle de gayrı İslami bir yaşantıyı hoşgörüp benimsediği şeklinde bir algı oluşturulmuştur. Kimileri daha da ileri gidip onun İslam`dan başka yeni bir din meydana getirdiğini ileri sürmüşse de bu büyük iftiraya kendisi şiddetle karşı durup, “ Ben Kur`an`ın bendesiyim ve Muhammed`in yolunun kölesiyim. Kim de bundan başka bir söz benden naklederse ondan da bizarım ve şikayetçiyim.” Demiştir.

1517 - Oruç Reis, Cezayir`i fethederek egemenliği altına aldı. Barbaros Hayreddin Paşa'nın ağabeyidir. Osmanlı'ya katılmadan önce Cezayir'i ele geçirip egemen olmuştur. Türk denizcilik târihinde önemli bir yeri olan Cerbe Adası, Oruç Reis tarafından 1513 yazında fethedildi. Burayı kendisine üs edinip, Doğu ve Batı Akdeniz`de pek çok gemi zaptetti. Papa`ya ait, o zamanın dev savaş gemilerini, ince tekneleriyle ele geçirmesi, şöhretini Avrupa ve dünyaya ulaştırdı.
İtalyanlar bu başarıları ve tanınmasının ardından kızıl sakalından ötürü kendisine Barbarossa lakabını vermişlerdir. Oruç Reis'in ardından kardeşi Hızır da ağabeyine hürmeten aynı lakabla anıldı.
Cezayir`de bir devlet kurmaya karar veren Oruç Reis, kısa zamanda bu toprakları ele geçirdi. İspanya Kralı Şarlken, Cezayir`e donanma gönderdiyse de, Oruç Reis`i elde ettiği yerlerden çıkaramadı. Becâye kuşatması sırasında Oruç Reis, sol kolundan ağır yaralandı ve hekimlerin tavsiyesiyle bu kolu dirsekten kesildi. Tek kolla mücadelede de şevk ve azminden hiçbir şey kaybetmeyen Oruç Reis, iyileşince derhal denize açıldı ve pek çok gemi ele geçirdi.
Çok güç durumda olan Emevilere yardım ederek, onların binlercesini Kuzey Afrika`ya taşıdı. Bu hareketleri saygısını arttırdı. Kardeşleriyle Kuzey Afrika`yı İstilacılara karşı savunmakla kalmayıp, Emevileri iskan ediyor, yiyecek ve diğer ihtiyaçlarını temin ediyordu. Elindeki leventler, akıncılar ve serdengeçtilerle, devrin en büyük denizci devleti olan İspanyollarla bitmek tükenmek bilmeyen mücadelelerine devâm ediyordu. İspanya kralı o dönemde, Avrupa`nın pek çok ülkesini elinde bulundurduğu gibi, Amerika`da da sömürgelere sahipti.

1520 - Kanuni Sultan Süleyman babası Yavuz Sultan Selim'in ardından tahta çıktı. 1521'de Belgrad, 1522'de Rodos, 1526'da Mohaç, 1534'de Bağdat ve Tebriz, 1538'de Boğdan'ın tamamı ve Preveze, 1541'de Macaristan'ın tamamı, 1543'de Estergon, 1551'de Trablusgarp, 1553'de Safevi topraklarının bir kısmı, 1566'da Zigetvar`ı fethetti. I. Selim'den 6.557.000 km2 olarak devraldığı Osmanlı İmparatorluğu'nu, kırk altı yılda 14.893.000 km2'ye ulaştırdı. Zigetvar fethedilmeden 1 gün önce, 6 Eylül 1566 tarihinde hayatını kaybetti.
45 yıl 3 ay 7 gün padişahlık yaptı. Saltanatının 2745 gününü (7,5 sene) at sırtında seferlerde geçirdi. 13 büyük seferinde at üzerinde yaklaşık 43 000 kilometre kadar mesafe katetti. 21 eyalet ve 250 sancaktan oluşan Osmanlı Devleti çok geniş sınırlara ulaştı.

1579 - Osmanlı devlet adamı Sokollu Mehmet Paşa hançerlenerek öldürüldü. Sırp asıllı devşirme Osmanlı Sadrazamı Sokullu, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim ve III. Murat döneminde sadrazamlık yapmıştır. Kimilerine göre en başarılı sadrazamların başında gelir. Kimi tarihçiler de icraatlarıyla Osmanlı`yı çöküş devrine sokan, gerçekte Sırp olduğunu unutmayan ve devleti tamamen kendi kontrolü altında tutma hedefi güden birisi olduğunu düşünmektedir. Nitekim Kanuni`nin dirayetli tüm oğullarının öldürülüp devlet idaresinde etkisiz olan ve aynı zamanda kayınbabası olan II.Selim`in tahta oturmasında etkili olmuştur. Böylelikle II. Selim döneminde devlet yönetiminde tüm ipleri eline almıştı.

1676 – Sabetaycılık denen iki yüzlülük tarikatının kurucusu yahudi din adamı Sabetay Sevi, öldü. Sabetay Sevi 17. yüzyılda Osmanlı Topraklarında İzmir, Agora`da doğdu. 22 yaşında Mesihlik iddiasında bulunan bir yahudidir. Dünyayı kötülüklerden arındıracağına tüm Yahudileri Kudüs`e götürerek orada yeniden tapınağı inşa edeceğine inanıyordu. Yahudiliği ikiye böldü. Sadece Osmanlı'da bir milyon kişiyi peşinden sürükledi. Her kıtada binlerce mürit edindi. Mahkemeye çıkarıldı, kerhen Müslüman oldu. İnananların çoğu peşini bıraktı ufak bir grup onu takip ederek Müslüman oldu. Bunlar dış görünüşte Müslüman veya Hristiyan, gerçekte Kabbala Musevi inancına sahip günümüze kadar gelen bir cemaattir. Halk arasında Sabetaycılık adı ile bilinir. Müritleri  ona Amira derler.

1888 - Karındeşen Jack üçüncü kurbanı olan Elizabeth Stride'ı ve dördüncü kurbanı olan Catherine Eddowes'u öldürerek aynı gün iki kişiyi öldürmüş oldu. Karındeşen Jack, 1888 yılının ikinci yarısında, Londra'nın gecekondu semti Whitechapel'da faaliyet göstermiş seri katil (veya katiller). Katile Jack ismi, Merkezi Haberalma Örgütü'ne katil olduğunu iddia eden bir kişi tarafından gönderilmiş mektuba binaen verilmiştir. Bu mektup cinayetlerin işlendiği dönemde basılarak yayınlanmıştır.
Karındeşen Jack'in kimliğine dair onlarca iddia ortaya atılmıştır ancak hiçbiri kanıtlanamamıştır. Bu şüpheli listesi birçok önemli ve soylu kişiyi de içermektedir. Katil olduğunu iddia eden kişinin Merkezi Haberalma Örgütü'ne gönderdiği mektubu inceleyen uzmanlar mektubun yazarının alt tabakadan, eğitimsiz biri olduğu sonucuna varmışlardır. Bunun yanı sıra birçok kişi tarafından cinayetlerin işlendiği bölgede yaşayan yahudi bir kasap olduğu düşününülmektedir. Bu tezi kanıtlayacak birçok delil bulunmuştur.

1919 Damat Ferit Paşa, hariciye nazırlığından istifa etti. Damat Ferit Paşa`nın istifası mecburi bir istifa olup, İşgal altındaki İstanbul ve Anadolu`nun bu hale gelmesinde onun payı büyüktü ve nihayet kısa bir süre sonra Avrupa`ya kaçarak ihanet dolu yüzünü göstermişti.

1949 - Mao Zedung, Çin Halk Cumhuriyeti başkanı seçildi. Marksizm`den etkilenerek ve Sovyet Sosyalist devriminin tahrikiyle Çin`de bir komünist rejimi hakim kılmak için çaba sarfeden Mao zamanla kendi komünist yorumunu geliştirmiş ve uzun süren iç çatışmalardan sonra Çin`de komünizm hakim olmuştur. Mao hakkındaki tartışmalar ölümünden yıllarca sonra bile hâlâ devam etmektedir. Taraftarlarına göre Mao, büyük bir devrimci önderdir ve görüşleri Marksizm'in gelişmiş yorumunu oluşturur.
Günümüzde Çin'de hala resmen saygı görmekle birlikte, Çin hükümeti adını nadiren anmakta, Maoist siyasetten gitgide uzaklaşmaktadır. Ölümünden sonra Mao'nun Çin siyasetine etkisi azalmıştır.

1960 - Devlet Planlama Teşkilatı kuruldu.

1962—27 Mayıs Cuntasının ömür boyu hapse mahkum ettiği Demokrat Parti Bolu Milletvekili Reşat Akşemsettinoğlu tedavi gördüğü hastaneden kaçtı.

1983 Milli Güvenlik Konseyi Çanakkale Zincirbozan'da zorunlu ikamet ettirilen 16 siyasinin serbest bırakılmasına karar verdi.

1996: Başbakan Erbakan`ın Libya gezisine karşı çıkan İçişleri Bakanı Mehmet Ağar; “Gezi kararnamesine imza atmam. Tükürdüğünü yalayan bir tip değilim.” dedi.

1996: RP Rize Milletvekili Şevki Yılmaz, Batman`da katıldığı bir toplantıda: “ Allah-u Teala Kur`an-ı Kerim`de bütün müminleri Hizbullah olarak isimlendirmektedir. Ben de Müslümanım ve hizbullahım... Türkiye`nin %99`u Müslümandır ve Hizbullahtır. Hizbullah olmayanlar hizbuşşeytandır.” dedi. Tüm Müslümanların ve Kur`an`ı bilenlerin bildiği bu gerçeği dile getirdiği için hakkında soruşturma başlatıldı ve daha sonra 28 Şubat yargısı tarafından mahkum edildi.

1999 Başbakan Bülent Ecevit'in Amerika ziyareti esnasında koltuğun kenarına oturmuş ve bacak bacak üstüne atmış Clinton'un karşısında el-pençe divan duran fotoğrafı basına yansıyınca Türkiye gündemi karıştı. Halkın büyük çoğunluğu Türkiye halklarını Amerika ve dünya nezdinde küçük düşürdüğü için Ecevit`e öfkeli ve tepkiliydi.

2005 – Danimarka`da Efendimiz Hz. Muhammed(SAV)`e hakaret içeren karikatürlerin yayınlanması bütün İslam Aleminde infiale yol açtı. Her fırsatta İslam`a ve Müslümanlar`ın mukaddesatına hakaret eden Batı, bu seferde geri adım atmadı ve özür dilemedi. Üstelik İslam Ümmeti`nin gösterdiği tepkiyi de aşırı saldırganlık olarak lanse ettirmeye çalışan Batılı devletler ve bunların başında ABD ve israil olmak üzere fiili ve manevi saldırılarını gün geçtikçe artırdılar. Danimarka karikatür krizinde tüm dünyada tel`in mitingleri yapılmış ve Danimarka malları boykot edilmişti. Her durumda birbirlerine destek olan Hıristiyan Avrupa devletleri bu hakarette de omuz omuza durmuş ve bu aşağılık karikatürler birçok Avrupa devletinde de yayınlanmıştı. 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir