• DOLAR 32.393
  • EURO 35.067
  • ALTIN 2326.63
  • ...
Kumpas Mağdurları  ADALET BEKLİYOR
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

M.Tahir Özsoy/Ahmet Karakaş/Zeki Aras - İSTANBUL

FETÖ`nün mağdurları ‘adalet` bekliyor. Kumpas ve iftiralarla insanlara onlarca yıl cezayı reva gören FETÖ`nün hâkim ve savcıları tek tek tutuklanırken, onların baktıkları davalarla onlarca yıl ceza alan mahkûmlar için bir adım atılmıyor. Fetullah Gülen ile ilgili ‘mistik hezeyanlar` adlı bir yazı dizisi yayımladıktan sonra kumpasa maruz kaldıklarını ifade eden Umut Davası mağduru Mehmet Şahin yaşadıkları hukuksuzlukları anlattı.

FETÖ mağdurlarını konuştuğumuz Avukat Kaya Kartal ise devletin kendi anayasa ve düzenine karşı çıkanları en ağır şekilde cezalandırdığını fakat vatandaşlara karşı suç işleyenleri serbest bıraktığını ifade etti.

25 yıldır çeşitli kitaplar yazan ve dergilerde, gazetelerde köşe yazarlığı yapan Türkiye kamuoyunun yakından tanıdığı yazarlardan Nihat Nasır da FETÖ tarafından mağdur edilen insanlar hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

“FİZİKİ VE PSİKOLOJİK ÇOK CİDDİ İŞKENCELER GÖRDÜK”

Akıncılar Derneği Onursal Başkanı ve ‘Cezaevinde Kardeşlerimiz Var Gurubu` sözcüsü Mehmet Şahin, Umut Davası kumpasını detaylarıyla gazetemize anlattı. Umut Davası mağdurlarından olan Şahin, kumpas sürecini şu şekilde ifade etti: “5 Mayıs 2000 yılında gece saat 3`de gözaltına alındım. Önce İstanbul Emniyeti`nde, ardından Ankara Emniyeti`nde yaklaşık 8 gün fiziki ve psikolojik çok ciddi işkenceler gördük. Netice itibarıyla sevk edildiğimiz Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından tutuklandım ve cezaevine konuldum. Türkiye genelinde yaklaşık 2 bin insan gözaltına alındı. Umut Davası biliyorsunuz en önemli siyasi cinayetlerin söz konusu edildiği bir dava. Uğur Mumcu ile birlikte Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy işte Amerikalı, İsrailli, Suudlu diplomat, Hindistanlı diplomat gibi pek çok faili meçhul cinayetin, bu davada görüldüğünü kamuoyu biliyor. Aynı zamanda Umut Davası ile bu dosyaların hepsinin kapatıldığını da kamuoyu biliyor.”

“SERBEST KALMAMIZ GEREKİRKEN, TUTUKLANDIK”

Umut Davası`nın hukuk açısından tam bir skandal olduğunu vurgulayan Şahin; “Ne bir bilgiye, ne bir belgeye, ne de bir delile dayanmamaktadır. İlk başlarda itirafçı konumunda ki kişilerin itiraflarına dayanarak bu ifadeler hazırlanmış ve insanlara zorla imzalatılmıştır. Daha sonra bu itirafçılar, kendilerine itirafçılık teklif edildiğini kabul ederek böyle bir şey yaptıklarını söylemelerine rağmen dava düşürülmemiştir. Uğur Mumcu cinayetiyle suçlanan arkadaşlara tatbikat yaptırılmıştır. Fakat daha sonra bu tatbikat yaptırıldıktan ve basına katil olarak lanse edildikten sonra bu tatbikatı yapan Abdulhamit Çelik arkadaşımızın o gün İstanbul`da düğünü olduğu ve hepimizin de düğünde olduğu videolarla ortaya çıkmıştır. Serbest kalmamız gerekirken, bizler yine tutuklandık.” dedi.

Şahin; “Ankara`da bir takım insanlar gözaltına alındı ve bu sefer işte bunlar değilmiş ama bunlar yapmış şeklinde garip bir senaryoyla bütün faili meçhul cinayetler Uğur Mumcu da dâhil olmak üzere Ankara`da yakalanan arkadaşların üzerine yıkıldı ve bu şekilde dosyalarda kapatılmış oldu. Şuanda hukuken bu dosyalar hepsi kapatılmış durumda ama kamuoyunun vicdanında bu dosyaların hiçbiri kapanmış değil. Mesela Uğur Mumcu`nun yakınları bile hala faili meçhul olarak bu cinayetten bahsediyor. Çünkü bu mahkeme sürecinde gelişen olaylar, verilen ifadeler ve ortadaki çelişkiler göz önünde bulundurulduğunda Umut Operasyonu`nun düzmece olduğunu ve belli bir çevreye operasyon olduğunu onlar da anladılar.” ifadelerini kullandı.

‘MİSTİK HEZEYANLAR` VE FETHULLAH GÜLEN

Çıkardıkları Tevhid Dergisi ve Selam Gazetesi`nden dolayı Tevhid Selam Örgütü denildiğini belirten Şahin; “Ardından Selam Vakfı diye bir vakıf kurduk. Bunlar tamamen legal, yasal vakıf ve gazete. Bu çalışmaları yaparken anti Emperyalist, anti Siyonist bir çizgide duruyorduk ve bu konuda sürekli yayınlar yaptık. Birinci sebep buydu. İkinci sebep de ve bana göre aslında da ikinci ama asıl sebep, Fethullah Gülen`e yönelik bir yazı dizisi başlattık. Şuanda kendisi vefat etmiş olan gazetemizin yazarı rahmetli Sükuti Memioğlu diye bir kardeşimiz vardı. ‘Mistik Hezeyanlar` başlığı altında Fethullah Gülen`in kendi makalelerinden, kendi kitaplarından alıntılar yaparak Fethullah Gülen`in ne kadar itikadi bir sapkınlık içinde olduğunu, bu camianın aslında hedeflerinin ne olduğunu, bu işin içerisinde Amerika`nın ve küresel güçlerin olduğu noktasında bir takım ifşalarda bulundu.” dedi.

“TABİRİ CAİZSE KUYRUKLARINA BASTIK”

“Bu tabiri caizse kuyruğa basma oldu” diyen Şahin; “Bir süre sonra başlatılan 28 Şubat süreci ve ardından 2000 yılında Selam Gazetesi`ne ve Selam çevresine yönelik Umut Operasyonu gerçekleştirildi. Bunun altyapısı hazırlanmıştı. Hepimiz İran`la bağlantılı ajanlardık. Hepimiz Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy`u öldürmüş katil insanlardık. Bunun altyapısı, senaryosu hazırlandı. İtirafçıları ayarlandı ve bu operasyon başlatıldı. Ben idamla yargılandım. Daha sonra örgüt üyeliğine karar verdiler. 5 sene cezaevinde kaldım. Cezamın tamamını yattım çıktım. Benim gibi diğer arkadaşlara da örgüt üyeliğinden ceza verdiler. Kimilerine örgüt liderliğinden ceza verdiler. Ankara`da yakalanıp ta üzerine cinayet yıkılan arkadaşlar ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına çarptırıldılar. Önce idam aldılar, idam kalkınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına dönüştü. Bu arkadaşlarımız 16 yıldır cezaevinde ne yazık ki suçsuz yere yatmaktadırlar.” diye konuştu.

AV. KAYA KARTAL: CEZAEVLERİNDEKİ NÜFUS HER GEÇEN YIL ARTIYOR

15 Temmuz`da darbe girişimi esnasında ve sonrasında cezaevlerine alınan tutuklulardan dolayı oluşan mahkûm sayısının, cezaevindeki kapasitelerin üstüne çıktığını belirten, Avukat Kaya Kartal bu sayıdan dolayı cezaevlerinde fiziki olarak ciddi mağduriyetlerin yaşandığını dile getirdi. Av. Kartal “Türkiye`de cezaevi sorunu yeni bir sorun değil. Bir takım dolaylı ya da doğrudan af düzenlemeleri getirilmiş olmasına rağmen, cezaevi nüfusu her geçen yıl artıyor. En son 2016 Temmuz`una baktığımızda,  darbe süreci öncesinde cezaevlerinde 165 bin kapasite, 175 bine çıkmıştı. Yaklaşık 10 bin kişilik bir fazlalık oluştu. 15 Temmuz sonrası tutuklamalarla beraber ise bu sayı 200 binlere yaklaştı. Mahpus sayısının artmasından dolayı, içeride fiziki olarak çok ciddi mağduriyetler oluşmaya başladı.” dedi.

“CEZAEVLERİNDE HAKSIZ YERE TUTUKLANAN MÜSLÜMANLAR VAR”

Cezaevlerinde haksız yere tutuklu Müslümanların bulunduğunu, bu tutukluların 28 Şubat ve Paralel Devlet Yapılanmasının mağdurları olduğunu dile getiren, Av. Kartal; “Af düzenlemesiyle ve Kanun Hükmünde Kararnameyle cezaevlerinde boşaltma, yer açma için bir adım atıldı. Anlaşıldığı üzere tamamen bu kanun devletin 15 Temmuz`da darbe girişiminden dolayı tutuklananlara bir yer açma çabası içerisindeydi. Cezaevinde haksız yere tutuklanan insanlar var. 28 Şubat sürecinde ve sonrasında da paralel devlet yapılanmasının, yargıda güçlü olduğu ve kumpas niteliğinde diyebileceğimiz bir takım dosyalara imza attıkları süreçlerde, cezaevine giren Müslüman mahpuslara dönükte bir düzenleme içereceği olabileceğini düşünüyorduk. Öyle bir baskı da vardı, hükümet üzerinde ama tamda işte bu taleplerin aksi yönde gelişen bir dolaylı af gerçekleşti.” dedi.

“28 ŞUBAT SÜRECİ İLE İLGİLİ SOMUT ADIMLAR ATILMIYOR”

28 Şubat ve 90`lı yılarda tutuklananların halen cezaevlerinde oluğunu belirten Kartal; “28 Şubat ve 90`lardan beri tutuklananlar var. Sivas Dosyası, 28 Şubat sürecinin yoğunluğu devam ederken karara bağlanan dosyalardaki cezaevine giren mahpuslar maalesef yararlandırılmadı. Neden böyle diye sorduğumuzda bu konuyla ilgili yetkililerden somut bir izah alamıyoruz. Kendimize dönüp bakımlığımızda bir gerekçe bulamıyoruz.  Bu durumun siyasi bir nedeni olsa gerek diye düşünüyoruz. Çünkü hukuki bir nedeni yok. 28 Şubatçıların halen yargılandığı bir süreçten geçiyoruz. 28 Şubat sürecinde, yargı kararıyla cezaevine konulan sanıklar halen içerdeler ve bunların tahliyesiyle ilgili somut bir adım atılmıyor.  Paralel Devlet Yapılanması denilen şebeke darbe girişiminde bulunuldu. Ceza Mahkemelerini 2006-2007`den beridir takip ediyoruz, gerçekten fecaat denebilecek işlere imza atmışlardı. Bunlarda artık ortaya çıktı. Bununla ilgili de bir somut adım atılmıyor. Bu durumu pek umursamıyorlar.” ifadelerini kulandı.

“GERÇEK MAĞDURLAR İÇİN DÜZENLEMELER YAPILMALI”

Hükümetin suç işlemiş olanları değil de hiçbir suçu olmayanlar için yenide yargı ve düzenlemeler yapması gerektiğini dile getiren Kartal; “Hukukçular olarak adaleti eksene alan insanlarız. Çok iyi düzenlemeler ile gerçekten suç işlemiş insanların dışarı çıkmasını önleyecek ve gerçek mağdur olmuş insanları dışarıya çıkarabilecek, yenilikler pekâlâ yapılabilir.” dedi.

 “DEVLETİN VATANDAŞA KARŞI SUÇ İŞLEYENLERİ, AFFETME GİBİ BİR YETKİSİ YOKTUR”

Vatandaşa karşı suç işleyenleri affeden ve bunlar için af kararları çıkaran devletin kendisine karşı herhangi bir suç işleyenlere kayıtsız kaldığını belirten Av. Kaya Kartal “Burada da şunu düşünmek gerekiyor, devlet yaklaşık on yılda çeşitli af kanunları çıkarıyor. Bu af kanunlarında vatandaşa karşı suç işlemiş olanları bırakıyorlar. Adam öldürmüş, hırsızlık yapmış, gaspta bulunmuş, tecavüz etmiş kişileri çıkarıyorlar. Ama devlet kendisine karşı suç işleyen siyasi suçlar dediğimiz, anayasa düzenine karşı çıkmış kişileri çıkarmıyor. Devlet eğer kendisinde adli suçlar yani kişilere karşı suç işleyenleri affetme yetkisi görüyorsa (aslında böyle bir yetki düşünülemez hukuk mantığı açısından) Böyle bir yetki kullanacaksa önce kendisine karşı kullanmalı. Geçmişte Cumhurbaşkanının da buna benzer sözleri var. Devlet başkasına karşı suç işlemiş kişileri affedemez gibi ibare kullanmıştı. Bu söylediklerinin kanun ya da hükümlere yansıma şekli tam tersi yönde oldu”.

“HAKSIZ YERE YILLARCA CEZAEVLERİNDE OLANLAR İÇİN DESTEK KAMPANYALARI OLUŞTURULMALIDIR”

Son olarak cezaevlerinde haksız yere Müslümanların tutulduğunu ve bu Müslümanlar için kampanyalar düzenlemesi gerektiğini belirten Kaya Kartal “2008-2009 yıllarından sonra mahkûmların dosya avukatları ve aileler çok ciddi kampanyalar içerisine girdiler. Biz Mazlum Der olaraktan destek sağladık bunlara. Bu kampanyalar içerisinde güzel, olumlu sonuçlar var. Bu şunu gösteriyor aslında kampanyaya büründürülmüş, yoğunlaştırılmış, ailelerin de dâhil olduğu basının sürekli meşgul edildiği, adliye önlerinin meşgul edildiği, çabalar bir şekilde karşılıksız kalmıyor. Yeterli değil tabi siyasilerle, partililerle görüşmek gerekiyor. Bu anlamda HÜDA PAR`ın ve Mustazaflar Cemiyetinin bir takım çalışmalarını da görüyoruz. Kamuoyu araçlarının tamamının kullanılması ve cezaevlerinde mahpusların ziyaret edilmesi gerekiyor. Adliye önünde, cezaevleri önünde sabahlara kadar gerekirse çadırlar kurulsun. Sivil toplumun bu anlamda bir uyarı vazifesini ciddileştirilmesi ve bir takım eylemler birleştirmesi gerekiyor. Bu şekilde ciddi bir adıma dönüşecektir”. dedi.

25 yıldır çeşitli kitaplar yazan ve dergilerde, gazetelerde köşe yazarlığı yapan Türkiye yazarlardan Nihat Nasır FETÖ tarafından mağdur edilen insanlar hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

BASKINLAR DÜZENLEYEREK KENDİ ELLERİYLE KOYDUKLARI BELGELER BULDULAR

Kendilerine tehdit olabilecek bütün İslami grupların müntesiplerini fişlemeye başladıklarını belirten Nasır, yapının önce bunun alt yapısını oluşturduğunu söyleyerek şöyle devam etti; “Bunlarla alakalı provokatif manipülatif eylemler düzenlediler. Sonra baskınlar düzenleyerek elleriyle koydukları belgeler buldular. Mutfak dolabının üstünde aha buldum deyip bir şeyler çıkarıyorlardı.”şeklinde konuştu.

EN HAKLI TALEP “AF DEĞİL YENİDEN YARGILANMA İSTİYORUZ”

Asıl meselenin mağdurların haklarının iade edilmesi olduğunu vurgulayan Nasır, “Bunlardan bir tanesi belki de birincisi 28 Şubat mağdurlarının hala hapiste yatıyor olmalarıdır. Asıl mesele bu bütün mağdurların, İslami yapıları ile bilinen bu insanların en önemli talebi ‘Biz af istemiyoruz yeniden yargılanma istiyoruz` demeleridir. Bizim söylediğimiz de budur. Muhakkak surette bu adamların tezgâhından geçmiş menfi, müspet bütün davalar yeniden raftan indirilmelidir.”şeklinde konuştu.

Bu haberler de ilginizi çekebilir