• DOLAR 32.51
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...
`FETÖ`yü Hizbullah soruşturmalarıyla fark ettim`
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Eski AK Parti Batman milletvekili Erkmen`e göre, darbe girişimi Suriye`deki gelişmelerden de bağımsız değil.

Aslına bakarsanız Suriye`nin geleceği ne olursa olsun orada Kürtlerin bir statüsü olacak,” diyen Erkmen`e göre, “PKK Türkiye`deki tehdidi sonlandırmalı ki Türkiye, Suriye`deki gelişmelerin kendisi için bir tehlike oluşturmayacağı kanaatine ulaşabilsin.

"Türkiye`de radikal İslam tehlikesi var` imajı Kürt Bölgelerinden başlatıldı"

Bir yazınızda Gülen Örgütü`nün, Kürt Sorunu çerçevesinde mahkemelerde anadilde savunma krizi çıkarmaktan KCK operasyonlarındaki rolüne kadar bir dizi kırılma yaratan olayda etkisi olduğunu söylüyorsunuz. Bunları, olurken fark etmemiş miydiniz?

Bunlara dair ilk farkındalığım Hizbullah`a yönelik yürütülen bazı soruşturmalar, açılan bazı davalar sırasında oluştu. Şimdi geriye dönüp baktığımda, 2009 ve 2010 yılı içerisinde, Türkiye`de radikal İslam tehdidi olduğu imajını oluşturacak şekilde, en az altı yedi dava süreci yürütüldüğünü görüyorum. Siyasi araçlarla bize gelen dosyaları hukukçu kimliğimle özel olarak inceliyordum. İnanılmaz derecede vahim dosyalardı. Mesela, Hizbullah Ankara oluşumuna yönelik açılan dava dosyasında, Altı aylık izleme takip sonucunda, örgütsel amaçlı ev taşıma faaliyeti, örgütsel amaçlı düğün faaliyeti ve örgütsel amaçlı cenaze ziyareti olarak sunulan fotoğraflar dışında suç oluşturacak hiç bir veri bulunamamıştı. Yine aynı tarihlerde Elazığ`da bir işyerine yapılan baskında bir CD ele geçirilmişti. Oysa o CD`nin dışarda olması mümkün değil; emniyet arşivinde ve adli sicilde var sadece.  Bunun üzerine de Hizbullah suçlaması ile dava açılmıştı. Başka bir davada sadece bir kafeteryada çay içildiğine dair görüntü üzerine bir gence El Kaide üyeliğinden dava açılmıştı. Hizbututahrir davası da vasıflandırma ve delil açısından felaketlerle doluydu.

Velhasıl bütün bunlar bir araya geldiğinde, açılan davalar ile;  “Türkiye`de radikal İslami tehdit var ve siyaset bununla yeteri kadar ilgili değil, ama emniyet ve yargı içerisinde bir grup var ki bu operasyonları hakkıyla yürütüyor” imajı veriyordu.  Hatta, yurtdışında yabancı dilde yayınlanan makalelerde bu söylem kullanılıyordu. Kendi adıma bu örgütün emniyet ve yargıdaki gücünü kullanarak manipülasyon yapma iradesini ilk orada tespit ettiğimi söyleyebilirim. Mesela yine 2009 yılı KCK davalarındaki ilk tutuklamalarda da garip şeyler oluyordu. Dönemin Batman milletvekili Ayla Akat Hanım anlatmıştı, tutuklama işlemi bitiyor, aralarında seçilmiş siyasetçiler de olan sanıklar cezaevine götürülmeleri gerekirken tekrar adliyeye getiriliyorlar ve fotoğrafları çekiliyor. Çeken emniyet fotoğrafçısı, servis yapan Anadolu Ajansı. Bunun gibi örnekler çok, doğrusu bir şeyleri fark ediyorsunuz, görüyorsunuz, buna karşı bir çaba yürütüyorsunuz, fakat önceki ismiyle paralel devlet yapılanması, şimdiki ismiyle de FETÖ`yü o gün tespit edebilmiş miydik, çok emin değilim.

Peki, bunları partinizde dile getirmiş miydiniz?

Bu olaylarda Fetullahçı ve paralel bir örgütlenme var, diye ismini koyarak bu hususları paylaştığımı iddia edemem. Ama, “Yargı ve emniyet içerisinde bir irade var, bu irade ürettiği işlerle siyasete rağmen ve siyasi alanı manipüle ediyor. Bu uygulamalar etkili sonuçlar üretiyor, örneğin, Hizbullah`ı tahrik ediyor, bu tahrikin sonucunda Hizbullah partileşiyor. PKK`yı tahrik ediyor, saldırılar artıyor”, diye görüşlerimizi ifade ediyorduk. Birçok arkadaşımız ifade ediyordu. Siyasi muhataplarımız çoğunlukla bu itirazları, tespitleri ciddiye alıyordu, talimatlar veriyorlardı. Yargıyla ilgili kısımda ise bazı çabaları oluyordu. Ama açıkçası, ahtapot gibi vücudu saran bir yapılanma var. Siyasetin yanlışları görse bile sisteme nüfuz etme imkanı yok, bir savcının ya da sulh ceza hakiminin çok olağan gözüken bir kararı deprem etkisi yaratabiliyor. Adalet Bakanı arayıp o savcıya, hakime bunu niye yaptın diye hesap soramıyor. Bir üst mahkemeye bunu halledin diye talimat da veremiyor. Lisanı münasiple yaptığı girişimler de bir duvara çarpıp geri dönüyor.

Mesela Fetöcüler, Balyoz tutuklamalarında, İlker Başbuğ tutuklamasında çok esaslı bir tepkiyle karşılaştılar. Sayın Erdoğan açık bir tavır aldı. Ama zerre miskal geri adım atmadılar. Bürokratik düzeni kuşattıkları için kendi işlerini kendileri görüyorlar, kendi göbeklerini kendileri kesiyorlar. Dolayısıyla, bizim bu tartışmalarımız farkındalık ve duyarlılık oluştursa bile, süreci kesen bir etki yaratmıyordu.

(Kaynak: Aljazeera)

Bu haberler de ilginizi çekebilir