• DOLAR 32.37
  • EURO 35.013
  • ALTIN 2325.369
  • ...
Hakk`a yürüyüş
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Muhammed ŞAKİR
Veda
Yirmi ikiyi yirmi üçe bağlayan gecenin ikisi... Nöbet sırası Bayram Yüksel`dedir. Bayram Üstad`ın ellerini, kollarını ovmaktadır. Üstad bir ara ellerini Bayram`ın boynuna atar, tutar. Sonra elleri göğsünün üzerine düşer. O esnada iki asrın şahidi ve son devrin de büyük mücahit âlimi Bediüzzaman vefat etmiş, çok sevdiği Rabbi`ne kavuşmuştur. Ama Bayram`ın haberi yok. O Üstad uyudu zanneder. Üşümesin diye sobayı yakar, öbür odaya geçer. Sabah namazı, ardından günlük cüz... Nöbet Hüsnü`yle Zübeyr`de. Üstad`dan ses, hareket yok. Bayram`a gelirler: "Yahu Bayram! Üstad`dan ses yok..." Bayram: "Üstad uyudu..." der. Giderler. Ama içleri rahat değildir. Tekrar Bayram`a: "Hele sen de bir gel, beraber bakalım..." derler. Öyle yaparlar. Evet, ses ve hareket yok ama vücudu sıcaktır. Gençlerin içinde derinden bir boşluk oluşur. Hiçbirinin önceden böyle bir tecrübesi olmamıştır. Nedense Üstad`larının vefatını akıllarına getirmezler. Halbuki Üstad`ları son zamanlarında bulduğu hemen her fırsatta "Bana ihtiyaç kalmamıştır" diye söylemişti. Ayakları üzerinde kalmaları gerektiğini vurgulamıştı.

Risale-i Nur`daki hakikatleri, prensipleri, tesbitleri ölçü almalarını istemiş; bu sayede Kur`an ve sünnetten en iyi şekilde istifade edebileceklerini nasihat etmişti. Ama şimdi bunları hatıra getirmek zor! Ve aslında şimdi acilen bir şeyler yapılmalı. Akıllarına o sırada Urfa`da bulunan Elaziz Vaizi Ömer Efendi gelir. Çağırırlar. Ömer Efendi gelir, bakar ki, her fani gibi Nur`un kahramanı da Hakk`a yürümüştür: "İnna lillahi ve inna ileyhi raciun, Üstad ölmüş kardeşlerim..." Hicri: Ramazan 25, 1379... Miladi: Mart 23, 1960

24 MART 1960 PERŞEMBE

Ulu Cami`de öğle namazı sonrası... Görülmemiş kalabalıkta bir insan kitlesi ile Üstad`ın cenaze namazı kılınır. Dergâhta defnedilmek üzere mübarek na`şı omuzlara alınır. Askeri birlikler ve komşu illerden getirilen polis ve jandarma kuvvetleri kalabalıkların kontrolü için şehir merkezini doldurmuştur. Yolların açılması ve cenazemin selametle menziline ulaşması yönünde uğraşları vardır. Buna rağmen beş dakikalık mesafe olan Ulu Cami ile Dergâh arası bir buçuk saatte ancak aşılabilmişti.

Yüzlerce şahidin ihbarı ve şehadetiyle o gün Urfa`da bütün dükkânlar kapalıdır. Herkes cenaze namazına iştirak eder. Urfa valisi ve Garnizon komutanı başta olmak üzere resmi, gayri resmi, bütün insanlar cenaze namazındadır. Türkiye`nin bütün foto muhabirleri de o gün Urfa`dadır. Sonraki günün gazete manşetlerine bakıldığında bu görülecektir.

Üstad`ın mübarek tabutu omuzlar üzerinde değil, adeta parmak uçları üzerinde gidiyormuş gibi... Denizin üzerinde boş bir kayık gibi gah geri gelir, gah yana doğru gider, gah ileri gider... Herkes hiç olmazsa elimi tabuta değdireyim mücadelesinde... Kendi kendine hareket ediyormuş gibi tabut bir o yana bir bu yana dalgalanıp gider. Tekbir sadaları, ilahiler, zikirler, cezbe ile cuş`u huruşlar birbirine katılır.

Dergah-ı İbrahim Halilulullah`daki mübarek menzilinde Rabbi`ne teslim edilir."

• Yıkılmış bir mezarım ki...

12 Temmuz 1960 gece...

Urfa şehir merkezinde görevli polis ve bekçiler karakollarına hapsedilir. Şehrin belli başlı noktalarına tanklar ve zırhlı araçlar yerleştirilir. Askeri birlikler köşe başlarını tutar, halkın şehir içinde dolaşmasına müsaade edilmez. İlan edilmemiş sokağa çıkma yasağı... Dergah Camiinin etrafı kordon altına alınır...

Kabrin mahalline girerler. İlkin dokunmaya korksalar da zalim babalarından aldıkları emir gereği kabrinin mermerini kırarlar. Bugün bazı Müslümanların kabirlerine dokundukları gibi... Üstad`ın na`şını çıkarırlar. Üzerinden bir hayli zaman geçmiş olmasına rağmen na`ş yeni konulduğu gibidir. Yeni bir tabuta koyduktan sonra askeri bir uçakla ilkin Afyon, oradan da askeri araçlarla çok sıkı tedbirler altında Isparta civarına bilinmeyen bir yere götürürler, geceleyin defnederler. Urfa`dan Afyon`a, oradan bilinmeyen bir yere götürülmesinde merhum Bediüzzaman`ın kardeşi Abdulmecid Efendi de mecburi tutulur..."

Bir bilinmezden geçip tekrar bir bilinmezliğe kanat açan ve ama aslında O`ndan gelip tekrar O`na doğru yola çıkan Bediüzzaman`ın dünya gurbeti böyle, muhteşem bir sonla noktalanmış olur. Vefatından tam otuz dokuz sene önce Lemeat`ında der ki:

"Yıkılmış bir mezarım ki

Yığılmıştır içinde

Said`den yetmiş dokuz emvat

Bu âsam u âlâma

Sekseninci olmuştur mezara bir mezar taş,

Beraber ağlıyor hüsran-ı İslâma

Mezar taşımla

Pür-emvat enindar o mezarımla,

Revanım saha-i ukba-yı ferdama

Yakinim var ki,

İstikbal-ı semâvât-ı zemini Asya

Bahem olur, teslim-i yed-i beyza-yi İslâma"
Allah ğani ğani rahmet eylesin. Amin?...

Bu haberler de ilginizi çekebilir