• DOLAR 32.603
  • EURO 34.802
  • ALTIN 2496.525
  • ...
Peygamber Varisi Bir Öğretmen - 1
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Sümeyye Ürük / Fadıl Şani

Peygamber Varisi Bir Öğretmen ŞEHİD ABDULVAHHAB YERSİZ ( 1968 - 1992 )

Şehid Abdulvahhab Yersiz, Mardin’in Mazıdağı ilçesinde doğdu. Doğumundan on bir ay sonra annesi hastalandı ve vefat etti. Annesiz bebekliği kelimelerin anlatmakta kifayet edemeyeceği, herkesi gözyaşına boğacak bir dramla geçti.

 

ANNESİNİN CANSIZ BEDENİNDEN SÜT İÇTİ

Şehid Abdulvahhab Hoca gelecek hayatında onu bekleyen sıkıntılara on bir aylıkken annesini kaybetmekle merhaba demiştir. O bebekken henüz vefat eden annesinin yerde yatan cansız bedenine emekleyerek gitmiş her gün emdiği sütünden içmiştir. Bu acıklı manzara karşısında ev halkı feryadlara boğulmuştur.

SÜT EMZİRİLMEK İÇİN KAPI KAPI DOLAŞTIRILDI

Annesinin vefatından sonra babaannesi onu yanına aldı. Bu dönem babaanne için de çok zor olan bir dönemdir; çünkü yanına aldığı çocuk henüz bir yaşını tamamlamamış bir süt çocuğudur. Bebek mamalarının olmadığı 1968’li yıllarda babaanne, torununun büyütebilmek için tanıdık tanımadık sütü olan kadınları gece-gündüz dolaşmıştır. Bilindiği kadarıyla en az sekiz kadından süt emmiştir. Bunlardan başka da Hoca’nın sütanneleri vardır.

KENDİ ADINA ALINAN YENİ BİR KIYAFET GİYEMEDİ

Liseyi bitirip Siirt Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliğini kazanıncaya kadar hiçbir zaman kendi adına alınan yeni bir kıyafet giymemiştir. Diyarbakır Balıkçılarbaşı’ndaki “Suka Şewıti” çarşısı dar gelirlilerin mekânıydı. Burada cebindeki cüz’i bir parayla bir takım elbise, bir gömlek, bir kravat ve bir de ayakkabı almak istedi fakat çarşıyı alt üst ettikleri halde bir türlü parasının çıkışabileceği bir şeyler bulamadı. Çarşıda öyle dolaşmıştı ki çarşı esnafı “Abi ne yaptınız? Pantolon aldınız mı? Gömlek buldunuz mu?” diye ona seslenirler. Sonunda bir şeyler alır ama ceket alamadığı için arkadaşının ceketini giymek zorunda kalır. İki yıl üniversite hayatını bu kıyafetle okuyup tamamlar.

sabdulvahhabhoca

İSLAMİ MÜCADELEYLE TANIŞMASI VE ÖĞRETMENLİĞİ

1985 senesinde Siirt Eğitim Fakültesine gitmesiyle beraber hayatı bir değişime uğrar. Orada İslami hizmetlerde bulunan şahsiyetlerle tanışır ve hizmet saflarına atılır. Üniversiteyi bitirdiği sene Diyarbakır’ın Çınar İlçesinin Celıka Köyüne ataması yapıldı. Ataması yapıldıktan sonra arkadaşları evlenmesini istediler. Ancak o, henüz evlenmek istemiyordu. O, İslam davasına hizmet derdindeydi. Ancak arkadaşları onu evlendikten sonra İslam davasına daha rahat ve daha güzel hizmet edebileceği konusunda ikna ettikten sonra evliliğe razı oldu. Şehid Hoca’nın o ana kadar kendisine ait bir evi yoktu. İlk dönemlerde babaannesi, üvey annesi; son dönemlerde ise ağabeyinin yanında kalıyordu.

MAZIDAĞI’NDAN EVLENMEK İSTEMİYORDU

Şehid Hoca nihayet evini İslami hizmete adamak, bol bol misafir ağırlamak düşünce ve niyetiyle evlenmeyi kabul etti. Ancak Mazıdağı’ndan evlenmek istemedi. Kader-i İlahi buna izin vermedi. Çünkü bebekliğinde çok kadından süt emmişti. İhtimal ki alacağı kız ile sütkardeşi olabilirdi.

sabdulvahhabhoca1

İSLAMİ DÜĞÜNLERE İLGİSİ VE DÜĞÜNLERDE SÖYLEMESİ

Şehid Hoca’nın İslami düğünlere ilgisi büyüktü. Ona göre düğünler, İslami davetin vazgeçilmezlerindendi. Sesi, dinleyenleri ağlattıracak türden yanıktı. Güzel, yanık ve mikrofonik sesiyle söylediği İslami marş ve ezgilerle dinleyenleri mest ederdi.

MAZIDAĞI’NA TAYİN İSTEMESİ

Şehid Hoca’nın gerek Mazıdağı’nda gerekse de Mazıdağı dışında yoğun İslami davet çalışmaları vardı. Çalışmalarına daha iyi zaman ayırabilmek için Mazıdağı’na tayin istedi. Ancak Mazıdağı’na 15 km. uzaklıkta, Mardin-Diyarbakır ana yolu üzerinde olan Yukarıkonak Köyüne ataması yapıldı. Artık vaktini fazlasıyla, gece-gündüz İslami çalışmalara verebilecekti. Gençlerin İslam ile tanışmalarına, İslami dönüş yapmalarına ve ıslah olmaları için çok çaba sarf ederdi. İslami tebliğ ve sohbetlerinde gençlerin İslami bir bilinçle bilinçlenmelerini sağlamaya çalışıyordu.

EŞİ ZÜLEYHA HANIM’IN DİLİNDEN ŞEHİD ABDULVAHHAB HOCA

“O, müsamahakâr, güler yüzlü ve yardımseverdi. Çocuklar konusunda bana çok yardımcı olurdu. Çoğu zaman gece çocukların ağlamasına benden önce uyanırdı. Uyanınca, beni uyandırmaz, çocukların mamalarına varıncaya kadar tüm ihtiyaçlarını kendisi giderirdi. Bilmeden ya da yanılarak yaptığım hatalarım yüzünden beni azarlamaz ve rencide etmezdi. Öğütler, hatalarımı düzeltmem için bana yardımcı olurdu. Sıla-i rahim’e çok önem verirdi. Dost, akraba ve arkadaş; hasta, yaşlı ve sıkıntısı olanları fırsat buldukça ziyaret eder, gönüllerini alırdı. Onunla yaklaşık 3 yıl beraber kaldım; ama ondan çok şey aldım. Zamanı değerlendirmede çok hassastı. Her gece yatmadan önce kendisine, “Bugün Allah için ne yaptın?” sorusunu sorar, bana da kendime sormamı tavsiye ederdi. Çocuklarım küçük olmasına rağmen, her gün ziyaretlerde bulunmamı isterdi. O her zaman şöyle derdi, “Bazı insanları evlilik, makam, şöhret, para ve sair şeyler değiştirir; ama beni hiçbir şey değiştiremeyecek; çünkü ben Rabbime söz verdim…”

ÇOK MİSAFİRPERVERDİ

Eşi Züleyha Hanım Şehid’in hayatından pasajlar aktarmaya devam ediyor: “Misafirperver olduğu kadar henüz bir yaşında olan ve yeni yürümeye başlayan oğlumuz Zekeriyya’ya da misafirperver olmayı öğretiyordu. Abdest alan misafirlere havlu verdirir, misafirlerin ayakkabılarını indirtir, onlara hizmet ettirirdi. Evde güzel bir yemek pişse asla yalnız yemez, misafirsiz sofraya oturmazdı. Hiç kimseyi bulmasa da mahalleden birkaç çocuk toplar yemeği onlarla yerdi. Maaşlı olmasına rağmen eve lüks ve çekici şeyler almamıza müsaade etmezdi. Bazen, aybaşında maaşını aldığı gün cebinde para olmadığı halde eve gelirdi. Sorduğumda, “Allah’ın üzerimdeki borcunu ödedim” derdi. Çok fedakâr ve cömertti. Bir seferinde kendine yeni bir mont almıştı. Sanırım bu mont kendine aldığı ilk giysisiydi. İki gün sonra eve eski bir montla geldi. “Montuna ne oldu?” dediğimde; “Bir arkadaş çok beğenmişti” ben de ona verdim. Allah’a canlarını ve mallarını verenlerin, karşılığında alacakları cennettir” dedi. Ben de; ticaretin hayırlı olsun” dedim. Herkesle selamlaşır hal-hatırlarını sorardı. Tüm çocukları sevdiği gibi kendi çocuklarını da çok severdi. Bazen kendini onlara fazlasıyla kaptırdığında şöyle derdi; “Ya Rabbi! Sen şahit ol ki bunları çok seviyorum; ama seni her şeyden daha çok seviyorum.” Çok genç olmasına rağmen çok olgundu. Zaten Şehid olduğunda 24 yaşındaydı.

‘İZZETLİ BİR DİRENİŞİ MİRAS BIRAKACAĞIZ’

Öğretmen olup evleninceye kadarki hayatı mahrumiyet ve sefaletle geçmiş olduğundan, her eve gelişinde sıcak bir aş ve sıcak bir aile ortamı gördüğünde çokça şükrederdi. Gençleri de çok severdi. Zamanının büyük bir bölümünü onlarla ilgilenmekle geçirirdi. İyi bir yetiştirici, iyi bir öğretmendi. Zaten bu özelliğinden dolayı mürted örgüt onun varlığını hazmedemedi. Hep tehdit ediyorlardı; ama o kadere yakinen inanmıştı ve şöyle diyordu, “Yatakta ölmektense, Allah’tan şehid olmayı istiyorum.” Bana hep şunu vasiyet ediyordu, “Bir gün şehid olursam sakın ağlama! Cenazemin üzerine geldiğinde üç tekbir getir, o kadar!” diyordu, Ben de vasiyetini aynen yerine getirdim; ama ağlamamak için kendimi tutamadım... Ayrıca kıyamet günü kanıyla Allah’ın huzuruna çıkabilmeyi arzuladığını dile getiriyordu; Allah da kavli ve fiili duasını kabul etti, onu şehidler kervanına kattı. O, “inşallah biz, izzetli bir İslami direnişi bizden sonraki nesle bırakacağız” diyordu.

HER AYBAŞI EVE AZIK ALIR GİBİ MUTLAKA İSLAMİ KİTAP DA ALIRDI

İnfak için beni de teşvik ederdi. “Bir şey infak ettiğim zaman hoşuna gitsin ki, sen de hâsıl olacak hayra ortak olasın” derdi. İnfak edince her şeyin en güzelinden vermek isterdi. Öğretmenliği para için değil,  İslami hizmet bilinciyle yapardı. Öğrencilerine Allah’ı tanıtmak ve sevdirmek istiyordu. Bunu, kendi çocukları için de hayal ediyordu. “Canımın yarısı çocuklarımı, şayet ömrüm yeterse büyük bir titizlikle mükemmel bir şekilde yetiştireceğim. Şayet ömrüm yetmezse onlar sana emanet; onlara çok iyi bak.” diyordu. Vasiyetini baş-göz üstüne aldık, inşallah onu, çocuklarını ve en önemlisi Rabbimizi razı ederiz. Bunun için Allah bana ve benim durumumda olanlara güç-kuvvet versin… Her aybaşı eve azık alır gibi mutlaka İslami kitap da alır, yeri geldikçe gençlere dağıtırdı. Kur’an-ı Kerim’i mealiyle okurdu. Günlük yapılması gereken ibadetlerini aksatmazdı. İbadetler dışında da temiz ve titizdi. En büyük titizliği ise kul hakkı noktasındaydı. Buna çok önem verir ve şöyle derdi; “Rabbimin huzuruna borçlu ve kul hakkıyla gitmekten korkuyorum…”

Bu haberler de ilginizi çekebilir