• DOLAR 32.559
  • EURO 34.855
  • ALTIN 2431.41
  • ...
Şeyh Diyauddin-i Norşini (Hazret)
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

M. Ali ERDOĞAN

Norşin ulemasının Din-i mubini İslam’a yaptıkları hizmetler, bazı şark ulemasına nisbetle zor şartlarda olmasına rağmen, daha azimli, daha bereketli olmuştur. Üstad Bediüzzaman’ın da yanında yetiştiği Şeyh Abdurrahman-i Taği ile başlayan bu hizmetler, Şeyh Diyauddin vasıtasıyla Şeyh M. Ma’sum ve Şeyh M. Ma’şuk tarafından günümüze kadar ulaşmış, Cumhuriyet dönemi, Şeyh Said kıyamı dahil ciddi bir kesintiye uğramadan devam etmiştir.(1) Batı illerinde imam, müftü, vaiz bulunmadığı dönemlerde, Norşîn medreselerinde yetişmiş alimler gelip İstanbul, Çanakkale, Tekirdağ, Niğde gibi illerde bu vazifeleri yerine getirmişlerdir. Hazret namıyla meşhur Şeyh Diyauddin de bu hayırlı hizmetlere öncülük etmiş, Müslüman Kürd halkındaki İslami hassasiyeti ihya etmiş önemli şahsiyetlerdendir.

1855 yılında Hizan’ın İsparit nahiyesine bağlı Usb Köyünde dünyaya gelen Şeyh Muhammed Diyauddin’in babası bölgede Seydayé Taği namıyla meşhur, Şeyh Abdurrahman-î Taği’dir.

Seydayé Taği bölgede zamanının en tanınmış mutasavvıflarından olup, İslama büyük hizmetlerde bulunmuş, Nakşi-Halidi şeyhlerindendir. Silsilesi Seyyid Sıbğatullah-i Arvasi (Ğavsi Hizan), Seyyid Tahayé Nehri vasıtasıyla Mewlana Halid-i Bağdadi’ye ulaşır.

Şeyh Diyauddin ilk eğitimini babası Seydayé Taği’den aldı. Daha sonra Şeyh Ahmed-i Taşkese’nin yanında bir müddet ders okuduğu, Şeyh Diyauddin’le ilgili yazılmış bazı araştırma yazılarında geçmektedir. Son eğitimini ise babasının büyük halifesi Şeyh Fethullah-i Verkanisi’nin yanında 7 yılda bitirip, icazetini ondan almıştır.

BABASININ VEFATI

Şeyh Diyauddin genç yaşlardayken babası vefat etmiştir. Şöyle anlatılır: Babası ölüm döşeğindeyken, Şeyh Diyauddin gelip onun başında ağlamaya başlar. Seydayé Taği sorar: “Oğlum niye ağlıyorsun?” Şeyh Diyauddin: “Niçin ağlamayayım ki, büyük bir tüccar vefat ederken oğluna hiç miras bırakmazsa, oğlu ağlamaz mı?” Seydayé Taği: “Evladım merak etme seni Şeyh Fethullah’a teslim ettik, İslami ilimlerini ve maneviyatını onun yanında ikmal edersin.” der. Şeyh Diyauddin bu sözle teselli bulur.

CİHAN HARBİNDEKİ  KAHRAMANLIĞI

Şeriat’a tavizsiz bağlılığıyla bilinen Şeyh Muhammed Diyauddin, birinci cihan harbinde Ruslar tarafından Bitlis, Van havalisi işğal edildiğinde, talebeleri ile birlikte savaşa katılmış, büyük kahramanlıklar göstermiştir.

Şeyh Diyauddin’le birlikte o savaşa Üstad Bediüzzaman, Şeyh Said, Şeyh M. Masum vs. gibi bazı alimler de talebe ve müridleriyle iştirak etmişlerdi.

Şeyh Diyauddin, bu savaşta Bu savaşta bu yaradan ötürü kolundan yaralanır; imdadına koşan müridlerine "Bırakın bu onun (kolunu kasdederek) hakkıdır. Daha önce öpülmek onun hoşuna gidiyordu. Şimdi onun kefaretini ödüyor." diye latife yapar. Kolu felç olmuş, bütün vücuduna felçlik yayılmaması için daha sonra kolu kesilmiş, yıllarca tek kolu ile usanmadan hizmetlerine devam etmiştir. Ayrıca bu savaşta Şeyh’in Muhammed Said, Muhammed Eşref isimli kardeşleri ve birçok talebesi şehid olmuştur. Şeyh Diyauddin kardeşinin şehadet haberini öğrendiğinde, yeğeni olan Şeyh Masum’a sorar: “Masum, Muhammed Said şehid mi oldu?” Şeyh Masum “Evet” der. Şeyh tekrar: “Önden mi, arkadan mı vuruldu?” der. Şeyh Masum “Önden vuruldu” deyince, Şeyh Diyauddin sevinir kardeşinin cesedinin başına gider bütün kurşunların önden isabet ettiğini görür. “Allah’a hamdolsun ki kardeşim düşmandan kaçmamış, hakiki şehiddir.” der.

ŞEYH SAİD’İN DİLİNDEN  ŞEYH DİYAUDDİN

Cihan harbinde, Şeyh Diyauddin’in kahramanlığına ve takvasına yakinen şahid olan Şeyh Said, 1923 yılında Muş-Varto’ya vardığında, Şeyh Diyauddin’in vefat haberini alınca çok üzülür, şöyle der. “İşte hakiki şeyhlerden biri de bu idi ve vefat etti. Biz onunla aynı cephede Ruslara karşı cihad ederken, her namaz vakti geldiğinde, “Haydi arkadaşlar namazımızı cemaatle kılalım.” der, her ikindi namazından sonra yine “Haydi arkadaşlar cemaatle hatmemizi (zikir) yapalım” der ve hep beraber hem namazımızı kılar, hem de hatmemizi yapardık. Hazret’e: “Efendim cihaddayız. Namaz cemaatle olmasa, hatta hatme olmasa bile olur.” Denilince kendisi: “Hayır cihad ayrıdır, bu vazife ayrıdır. Biz hem cihad ederiz, hem de vazifemizi yaparız.” derdi.”

HİZMETLERİ

Norşin şeyhleri olarak bilinen Şeyh Abdurrahman-i Taği ve oğlu Şeyh Muhammed Diyauddin’in İslam’a birçok hizmetleri olmuş, Bitlis ve çevresinde var olan İslam medeniyetini ihya etmişlerdir. Bir taraftan medreseler kurmuşlar, ilim adamları yetiştirip, bölgenin çeşitli yerlerinde hizmet sunmalarını sağlamışlar, diğer taraftan dergahlar açıp, halkın manevi anlamda olgunlaşmalarına, zikir ve sohbetlerle ihya olmalarına olanak sağlamışlardır. Nitekim bu kurumlardan hem ilmi kişiliğiyle, hem de tasavvufi kişiliğiyle tanınmış birçok şahsiyet yetişmiştir. Bunların başında Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi, Menzil dergahının kurucusu Şeyh Abdulhakim El-Hüseyni, Haznevi dergahının kurucusu Şeyh Ahmed-i Haznevi, Zokayd şeyhi Şeyh Mahmud, Şeyh Masum, Oxin’li Şeyh Halid, Şeyh M. Şefik Arvasi, Molla Sadreddin, Şeyh Asım, M. Emin Er Yüksel gibi alimler gelmektedir. Bunun dışında yüzlerce alimin Norşin kurumlarıyla ya ilmi anlamda veya tasavvufi anlamda irtibatı olmuştur.

Şunu diyebiliriz ki; Norşin son 150 yıldan fazla süre içerisinde, Seydayé Taği, Şeyh Fethullah-i Verkanisi ve Şeyh M. Diyauddin’in hizmetleri neticesinde Kürtlerin ilim ve irfan cihetinden en bereketli toprağı olmuştur.

Üstad Bediüzzaman, Mesnevi-i Nuriyye isimli eserinde, İslam medeniyeti ile Batı medeniyetini ve Mü’min ile Kafirin suret ve siret farkını mukayese ederken Norşin’i misal verir, Seyda’nın dergahından şöyle bahseder; “Eğer istersen hayalinde Norşin karyesindeki (köyündeki) Seyda’nın meclisine git, bak: Orada fukara kıyafetinde melikler, padişahlar ve insan elbisesinde melâikeleri bir sohbet-i kudsiyede göreceksin. Sonra Paris’e git ve en büyük localarına gir. Göreceksin ki, akrepler insan libası (elbisesi) giymişler ve ifritler adam suretini almışlar.” Bu misalin dışında da Üstad,  Emirdağ Lahikası gibi bazı eserlerde Seydayé Taği ve Şeyh Diyauddin’den bahsetmiştir. Ayrıca Üstad’ın abisi Molla Abdullah da Hazret’in müridlerindendir.

HALİFELERİ

Şeyh Diyauddin’in Nakşibendi tarikatının Halidi kolunun yayılmasında büyük ğayretleri olmuştur. Yaptığı hizmetlerden ötürü Şeyhi olan Şeyh Fethullah-i Verkanisi tarafından kendisine Hazret lakabı verilmiştir. (2)

Şeyh Diyauddin vefat etmeden önce 15 kişiye tasavvuf hilafeti verir. Bunların adı şöyledir. Molla Muhammed Emin (Melleyé Mezin), Hacı Abdulkerim (Hizanlı), Şeyh Ahmed-i Haznevi, Şeyh Mahmud (Karaköy’lü), Şeyh Muhammed Selim (D.bakır-Hezanlı), Şeyh Mahmud-i Zokaydi, Şeyh Alauddin-i Verkanisi (Şeyh Fethullah’ın oğlu), Şeyh Şihabuddin-i Tihî (Muş’un nahiyesi), Molla Ubeydullah (Şeyh Şahabuddinin oğlu), Molla Halil-i Koğaki, Molla Yusuf-i Hort, Şeyh Abdurrahman-i Çoğreği, Şeyh İbrahim-i Abiri, Molla Abbas (Bulanıklı), Molla Halid-i Poğaşi

VEFATI

67 senelik ömrünü İslam’a ve Müslümanların yararına faaliyetlerle bereketli bir şekilde geçiren Hazret, 1923 (hicri 1342) yılında Norşin’de Cuma günü sabah namazından sonra vefat etmiş, naaşı babasının mezarının yanına defnedilmiştir. Allah rahmetini daim eylesin. (Amîn)

SÖZLERİ

“... Dünya Ahiret için bir tarla olmasa, Ahiret’e hazırlık yeri olmasa, çirkin şeylerin en çirkini, rezillerin en rezilidir. Allah-u Teala’dan uzaklaşmaya, insanı Ahiret’te faydadan mahrum etmeye sebeptir. Akıl sahibi olanların yanında kıymeti olmayan bu Dünya’da insan utançtan başını yere eğse yeridir. Nitekim Hz. Peygamber (sav); ‘Dünya, Ahiret’te evi olmayan kimselerin evidir. Malı olmayanların malıdır. Aklı olmayan kimse onu toplar.” buyurmuştur. Eğer Allah-u Teala’nın katında dünyanın sivrisinek kadar kıymeti olsaydı, düşmanı olan kafirlere ondan bir yudum su bile vermezdi. Zira dünyayı yarattığı günden beri rahmet nazarıyla hiç bakmamıştır. Güneşin herkese açık göründüğü gibi dünyanın kötülüğü de malumdur. Eğer dünyanın bir değeri olsaydı, insanların ve cinlerin Peygamberi olan Hz. Muhammed  (sav) ona iltifat ederdi.”

“Hakiki saadet ve olgunluk, iki cihanın efendisi olan Peygamber Efendimize tabi olmak, O’nun tebliğ ettiği İslamiyet’in boyasıyla boyanmak, bizzat emirlerine uyarak yasakladığı şeylerden sakınmakla mümkündür. Ayrıca bunları başkalarına da yaptırmalıdır.”

‘’Şeriata muhalefet eden bir kimsenin üzerine ard arda gelen ni’metler onun için ni’met değil, belki istidraç ve azab olmasından korkulur...şeriata muhalif olmayan, yapıldıktan sonra, insana nazil olan bela, ni’metten ve Allah o belalıdan yüz çevirmediğinden sayılır.” (Mektubat-26)

‘’Dünya fani olup onun için çalışmak, aziz olan ömür, boş olarak zayi olduğu bilmelidirler. Baki kalacak ancak âhiret olup, ona çalışmak lâzımdır.’’ (Mektubat-31)

‘’Sözün hülâsası, amelde çalışıp te’hir etmemelidir. Belki çalışmak lâzımdır. Çünkü zaman, kılıç gibidir. Onu, tâat ve ibâdetle harcayıp kesmezsen o seni kesip harcayacaktır.’’ (Mektubat-44)

‘’Muhakkak ki dünya ve âhiretin selâmati, dünya ile âhiretin efendisine (s.a.v) mütabeattadır.İnsanlar için yüz karası, aşağılık ve çirkinlik ise, ona mütabeat etmemektedir.’’ (Mektubat-45)

‘’Ey kardeş! Allah’a giden yol malumdur. Kapısı açıktır. Öyle ise çalışmak lazımdır.’’ (Mektubat-55)

‘’Nefsin razı olduğu şeylerle meşgul olmak, cehennem ateşinin yoludur. Muhalefetiyle uğraşmak, cennet yoludur.’’ (Mektubat-55)

……………….

(1): Şeyh Said kıyamında, Üstad Bediüzzaman’la birlikte Hazret’in vefatından sonra mürşitlik görevini yapan, yeğeni Şeyh M. Masum beş yıllığına İzmir-Antep sürgününe gönderilmiş, fakat Norşin’deki diğer mollalar tarafından onun sürgünde olduğu yıllarda da tedrisat devam ettirilmiştir.

(2): Mewlana Halidi Bağdadi’ye de Hazret denilir. Mewlana Halid, Hazret-i Evvel, Şeyh Diyauddin, Hazret-i Sani’dir.

……..

* Hazret’in yazılı olarak Mektubat isimli eseri mevcuttur. Bu eser Norşin’de yetişmiş alimlerden, eski Kozluk müftüsü merhum Molla Hasib Seven tarafından Türkçeye tercüme edilmiş, 1977’de İstanbul’da basılmıştır.

* Şeyh Diyauddin Norşînî, Hizan’da doğduğu halde ömrünün çoğunu Norşin’de geçirdiği için, Norşînî nisbetiyle tanınmıştır. Hazret’in bazı zamanlar Kurtalan topraklarındaki Ğarzan bölgesinde ikamet ettiği olmuştur.

Bu haberler de ilginizi çekebilir