• DOLAR 32.513
  • EURO 34.78
  • ALTIN 2423.348
  • ...
"Darbe girişimi halkta herkese karşı bir güvensizlik meydana getirdi"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Dicle Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikiyatri Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Tahsin Kula, 15 Temmuz ABD destekli darbe girişimini İLKHA’ya değerlendirerek darbe girişiminin toplum üzerinde hem ruhsal hem de psikolojik bir dönüm noktası olduğunu söyledi.

Darbe girişimiyle halkta, herkese karşı bir güvensizlik meydana geldiğinin altını çizen Yrd. Doç. Dr. Tahsin Kula, insanların zihin dünyasını kontrol etmesi gerektiğini belirtti.

Darbe girişiminin meydana getirdiği travmanın kolay kolay atlatılmayacağını dile getiren Kula, darbelerin kişinin ruh dünyasında bıraktığı olumsuzluklara dikkat çekerek , “Bizim gibi yaşı 40’ı geçmiş insanlar darbe gördü. 80 darbesinde biz çocuktuk ve darbenin olumsuzlukları halen üzerimizde var. Mesela darbe zamanının generalinin konuşmaları hâlâ kulağımda. Bu kolay kolay atlatılacak bir şey değil. Anne babalar bu olayları konuşurken çocuklarıyla da ilgilenmeleri gerekiyor. Bunu sürekli, olarak gündeme getirseniz olumsuz etkiler meydana getirebilir.” dedi.

Darbe girişiminin Türkiye’de bir infial meydana getirdiğine vurgu yapan Kula, sözlerine şöyle devam etti:

“Bu olay hiç de tahmin etmediğimiz bir şeydi. Bundan dolayı da bir kere psikolojik olarak Müslüman'ım diyen her insan şok yaşadı. Bu yapılanmayı hepimiz biliyoruz ülkemizdeki insanlarda biliyor. Dindar kesimde bu yapının mazisini biliyordu ama bu yapılanmanın böyle bir kalkışmaya böyle bir olaya sebep olabileceğini doğrusu tahmin edemiyordu. Şunu söyleyelim ki bizim tarihimizde bir takım ayaklanmalar olmuştur, bazı şeyler yaşanmıştır bunu da onlardan birisi sayıyoruz ama bu olayın diğerlerinden farkı şudur; bu olay yayıldığı andan itibaren ülkemiz olmak üzere bütün dünyada infial yarattı. En çokta İslami kesime veyahut da kendisini İslam’a hizmet yapmak için bir yere gelmiş olan kitleler üzerinde büyük bir yankı yarattı. Ben kendim şahsen Müslüman olarak bu darbe girişiminin kendim üzerimde şok yarattığını söyleyebilirim. Tarif edemiyorum, kaldı ki diğer insanları düşünün. İnsanlar şu an bu olayın şokundalar ama bundan sonraki süreç içerisinde ümit ederiz ki vahim, menfur olayı bahane ederek dinle aralarına mesafe koymuş olmazlar. Çünkü özellikle uçakların meclisi bombalaması, cumhurbaşkanı sarayının bombalanması, sonra köprüde masum insanlara fütursuzca silah sıkılması tarifi imkânsız bir şey. Bu halk üzerinde kesinlikle büyük bir hayal kırıklığı yarattı.”

“Bu yapı, Allah rızası için çalışan insanlara karşı güveni de sarstı”

Anadolu insanının bu darbe girişimi ile şok olduğu tespitini yapan Kula, “Bu yapılanma temelinde gizemi, sırrı ve sızıntıyı ilke edindiği için hiçbir zaman kendi orijinal kişiliklerini ortaya koyamadılar. Eğri ağacın doğru dalı ancak bu kadar oldu. Bu yapılanma kendi içerisinde zaten problemliydi. Bundan dolayı bizim bazı çocuklarımızın kandırıldığını düşünüyoruz. Anadolu insanı kandırıldı. Çünkü bu insanlar dişinden tırnağından artırarak bu tür yapılanmalara; zekât, fitre ve sadaka veriyordu. Daha hayatının baharında çocuğunu herhangi bir şekilde endişe duymadan bunların kucağına bırakıyordu, bunların eline emanet ediyordu. Ülkesine, milletine, insanlığa faydalı olan nesiller yetiştirecek diye… Ama bu işin böyle olmadığını, paralarında bu insanlara harcanmadığı gördüler. Bu, elbette ki insanların bundan sonraki yapıları sorgulamalarına sebep olacaktır. İki kişi bir araya geldiklerinde, bir şey yapmak istediklerinde, etraftaki insanlar ‘acaba’ sorusunu sorarlar. Çünkü bu yapı ülkedeki inanca dayalı kanaati bozdu. Hakikaten, Allah rızası için çalışan insanlara karşı güveni de sarstılar.” dedi.

Paralel yapının kurulduğu günden bu güne ahlaki zaaf içerisinde olduğunu söyleyen Kula, bu yapının ‘dine dayalı ve ahlakı erdemlere dayalı erdemli insanlar yetiştireceğiz’ diyerek ahlaki ilkeleri göz ardı ettiğini ifade etti.

Kula, “Yetiştirdikleri elemanları askeriye ve emniyete yerleştirerek akıllarını satın aldılar. Bu şekilde elemanlarını ahlaki değerlerden yoksun yetiştirdiler. Dolayısıyla makam büyürken kişilik küçüldü. Makamları ne kadar üst seviyeye gelirse gelsin bu elemanların kişilikleri küçüldü ve bir noktaya geldikten sonra da zaten tamamen kontrolleri kendi ellerinden alındı. Adam albay olmuş, general olmuş ama bir başkasından emir alarak hareket ediyorsa bu insanın yapacağı bir şey yok. Gerek emniyette, gerekse de askeriye ve diğer kurumlarda yetkili kişilerin kendi iradeleriyle kendi tecrübeleriyle değil de daha çok birilerinin onlara verdiği direktiflerle hareket ettiği ortadadır. Burada tecrübe, bilgi ve makam kullanılmıyor. Dışarıdan gelen direktif neyse kişinin zihninde bir proje oluşturuyor, bunu gerçekleştirmek için de küçük değer yargılarını ahlaki değerleri altüst ediyor. Yani işte birilerinin hakkı yenmiş, birilerinin canı yanmış, biri birilerine yalan söylemiş, birilerinin namusu gitmiş, birilerinin onuru zedelenmiş, hiç kimsenin umurunda bile değil. Birilerinin menfaatine veya dünyayı ele geçirme projelerinin bir parçası olarak alttaki insanları kullanıyorlar. Şimdi her şeyi daha iyi görüyoruz.” diye belirtti.

“Temiz iş yapan insanları diskalifiye etmek için her türlü oyun oynadıklarını gördük”

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde meydana gelen çatışmalarda paralel yapının olup olmadığının sorgulanması gerektiğini aktaran Kula, “1990-95 yıllarında ülkemizdeki bir takım olayların içerisinde bu yapının olduğunu çok rahat bir şekilde görebiliyoruz. Bunların da sorgulanması gerekiyor.  Dindar insanlara yapılan işkencelere baktığımız zaman ‘Acaba bu yapılanma ileride kendilerine karşıt olacak insanları diskalifiye etmek için mi böyle bir oyun içerisine girdi’ diyoruz. Biz devlet kademelerine kendi adamlarını yerleştirmek için gerçekten iş yapan temiz insanlara iftira attıklarını çok iyi gördük. Bu temiz iş yapan insanları diskalifiye etmek için her türlü oyun oynadıklarını gördük. PKK'nin yapmış olduğu olaylarda bunlar birlikte çalışıyorsa ki öyle gözüküyor, bunu nasıl ifade edecekler? Devlet cesur bir şekilde bunun üzerine gitmeli ve millet neyin ak neyin kara olduğunu görebilmeli. Devlet öncelikle kendi organları içerisindeki bozukluğu en küçük bir müsamaha göstermeden temizlemeli.” şeklinde konuştu.

Dicle Üniversitesinin Paralel Yapı’nın merkez üssü diye anılmasına da değinen Kula, şöyle konuştu:

“Biz batıda herhangi bir yere seminere gittiğimiz zaman insanlar bize ‘Ha siz o üniversitedensiniz’ diyerek yaftayı yapıştırıyor. Buradan giden arkadaşların çoğu sırf bu yapılanmadan dolayı gidiyor. Şu an devletin elinde imkân var, o zaman temizlesin. Yani şu anda bu yapılanma varsa ve devam ediyorsa bunu yetkililer çok iyi bilir. Ben Dicle Üniversitesinde bir öğretim üyesi olarak şunu söylüyorum; lütfen temizleyin ki, kurtulmuş olalım. Dicle Üniversitesinde gerçekten kendi iradesini kendi aklını kullanamayan akademisyenler varsa devletin istihbaratı var, diğer birimleri var. Böylelikle çevremizdeki insanların bize bakışı değişmiş olur.”

“Yapmış oldukları yanlışların yanlarına kar kalması için PKK’yı kullanıyorlar”

PKK ile paralel yapı ilişkisine de dikkat çeken Kula, şu ifadeleri kullandı: “Biz Sur olaylarında görmüşüz ki bu yapıların birbirleriyle organik bir bağı var. Ülke şu an bir kargaşa içinde. Daha yeni 15 Temmuz menfur saldırısını atlatmış. 15 Temmuz askeri darbeyle elde edemediklerini gören insanlar, aynı şekilde terörü araya sokarak bir şekilde anlaşmaya gitmeye çalışıyor. Böyle halk üzerinde bir baskı oluşturmak istiyorlar. İnsanlar baskı hissettikleri zaman adaletli olamazlar. Bu devlet mekanizmasında da böyledir. Böylelikle yapmış oldukları yanlışları yanlarına kar kalmasını istiyorlar. İşte bunun için bu PKK’yı kullanıyorlar.  Anadolu’da kaybetmiş oldukları destek nedeniyle Doğu ve Güneydoğu’da güç bulmaya çalışıyorlar ama bu da kendilerinin aleyhine olacaktır.” ifadelerini kullandı.

“Müslüman, cemaati ve grubu için ahlaki ilkeleri yok saymaz”

Müslümanın elinden ve dilinden bir başkasına zarar gelmeyeceğini hatırlatan Kula, “Pedagogların söylediği bir şey var; insanlara yalan söylemeyin. İnsanları inandırmak için ayet ve hadisleri dile getirmeyin. Müslüman adam fedakârdır. Kendi menfaati için başkalarını dara sokmaz. Sırf cemaati ve grubu için ahlaki ilkeleri yok saymaz. Özellikle kurban bayramının yaklaştığı dönemde bunlar bir hayvanı parçalara bölerek herkese bir pay veriyor. Böylece kurbanın kesilmesi sağlanıyor. Bu konu ile alakalı bir öğrencim vardı. Onunla konuşarak ‘kurbanın bir bölümünü al bu senin ahirette bineğin olacak’ diyorlar. Çocuk öğle yemeği için 2-2,5 lira para getiriyor. Çocuk bu parayı kurban için oraya veriyor ve öğlen yemek yemediği için bayılıyor. Bu tür paralarla sen neler çeviriyorsun. Devreye dini ve Allah’ı katarak insanları kandırıyorsun. Bu tür sahtekârlığın sonu budur. Bütün dünyaya rezil olmanın tabiri budur. Bir insan eğer onuruyla yaşayıp onuruyla ölmüyorsa isterse saraylarda yaşasın, servet içerisinde yaşasın hayatı boştur. Şimdi de hadise dayanarak, ‘savaşta her şey meşrudur’ diyerek her şeyi meşru gören bir kitle yetiştirdiler.” dedi. (M. Hüseyin Temel – İLKHA)











Bu haberler de ilginizi çekebilir