• DOLAR 32.543
  • EURO 34.875
  • ALTIN 2430.052
  • ...
Şeyh Halîlê Serdêfî (2)
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Seydayê Şeyh Halil’in yanında yetişip icazet almış âlimlerden Molla Muhammedê Bêcirmanî’den (1) Seyda hakkındaki hatıra ve düşüncelerini yazmasını talep ettik. Bize Seyda hakkında düşünce ve anılarını ele aldığı güzel bir yazı gönderdi. Bu yazıyı ilave ettiğimiz notlar ile okuyucularımızın istifadesine sunuyoruz.

Bismillahirrahmanirrahim

Benim, hocamın ve şeyhimin hayatı hakkında bildiklerimi ve anılarımı yazmamı istemişsiniz. Onun hakkındaki bildiğim, müşahede ettiğim bazı durumları size yazıyorum.

HOCAMIN BAZI VASIFLARI:

Hocam çok büyük bir âlimdi. Şerh-il Akaîd ve Cem’ûl Cewamî (2) kitaplarını yanında okudum. Hiç takılmadan derslerini veriyordu. Seydalar bilirler ki ilmi iyi olmayan biri bu ağır iki kitabın dersini veremez.

Fıkıhta çok âlimdi. Sorduğumuz çoğu soruyu ayet ve hadisle cevaplandırırdı.  İlmi delilli olup delille konuşurdu. Genellikle ayet ve hadislerden delil getirirdi.

Hafızası çok güçlü idi. Ne kadar ayet ve hadis ezberlediğini bilmiyorum. Ancak konuştuğu ve cevap verdiği her konuda ayet ve hadis getirmesinden de bu hususta çok ezberi olduğu anlaşılmaktadır.

Meşhur Siirtli Seydayê Molla Halil’in “Kafiye” isimli eseri halen ezberinde mevcut idi.

İlmi müzakereyi çok severdi. Bayramlarda ve diğer özel günlerde misafirliğine gelen mollalarla birçok konuda ilmi müzakere yapardı. Öğrenmek ve ilim alışverişi amacıyla soru sorardı. İmtihan veya tahkir için değil. (3)

Yanına gelen Âlimlere çok saygı gösterir bazılarına da “Seyda” diye hitap ederdi. Onlardan biri Dargeçit’li Molla Abdullah idi. (4) Hocam ona çok saygı duyar ve ona hep “Seyda” diye hitap ederdi.  Allah onlara rahmet etsin.

Çok halimdi. İlmi müzakerede ve eleştirdiği durumlarda da kızmazdı.

Hiç kimsenin gıybetini yapmaz ve başkasının, yanında yaptığı gıybete de müsaade etmezdi. O konuda çok hassastı. Gıybeti yapılan veya ona rakip sayılan insanların iyiliklerini dile getirir, övgüyle bahseder ve böylece gıybetin önünü alırdı.

Çok cömert idi. Yanına gelen mürit ve misafirlere çok ikram da bulunuyordu. Kahvaltıda bile önlerine bol ve dört çeşit yemek koyardı. Bu hususta zengin fakir ayırımı yapmazdı. Zengin değildi. Mal biriktirmezdi. Yarının veya çocuklarının hesabını yapmazdı. Geldiği gibi bolca dağıtıyordu.

Devlete, resmiyete ve adamlarına yakınlık göstermezdi. Onlardan hiçbir şey istemez ve hiçbir durumda kendini onlara muhtaç etmezdi.

Cesurdu. Hakkı dobra dobra söylerdi. İslami kıyafetinden taviz vermezdi. İslama, uygun olmayan teklifleri kabul etmezdi. Oy için gelenlere oy sözü vermez, hiç kimsenin propagandasını yapmazdı. Ancak oy kullanıp kullanmadığını bilmiyorum.

Çok muttaki idi. “Sünnet ile bütünleşmiş ahlaka” dikkat ederdi. Cami imamı olmadığı halde her sabah namaza mutlaka giderdi. Namazdan sonra güneş doğup Duha namazı zamanına kadar yerinden ayrılmayıp zikir ederdi. Ondan sonra Duha namazı kılıp eve dönerdi.

Kendi işlerini kendisi yapardı. Evinin yanında bir bahçesi vardı. Bahçenin işi olduğunda her gün gidip içinde saatlerce çalışırdı. En çalışkan işçilerden daha fazla çalışabiliyordu. Onun için bedensel olarak sağlam ve çevikti. Oturup da işini başkasına yaptırmazdı. Mutlaka o da yardım ederdi.

Toplumun sorunlarına ilgisiz kalmazdı. Olup bitenleri takip eder ve toplumun derdiyle dertlenirdi. Küskünleri barıştırır ve onlara nasihat ederdi. Barıştırmalarda çok zekice davranır ve adaleti elden bırakmazdı. Konuşabilen ve ikna kabiliyeti yüksek bir insandı.

İslami hareket ve şahsiyetlere karşı mutedil bir tavrı vardı. Onlar hakkında ya övücü konuşur ya da bir şey demez suskun kalırdı.

Tecvid ilmini de çok iyi bilirdi. Çok güzel, etkili ve hüzünlü bir ses tonuyla Kur’an okurdu.

Kendi müritlerinden âlim olanlara vird olarak me’sûr (Resulullah Sallallahu Aleyhi wesellemden rivayet edilen) zikirleri verirdi. Âlim olmayanlara ise “Allah Allah” zikrini ve Nakşibendîlerin usulüne göre zikir verirdi.

Güler yüzlü idi ve bazen tatlı şakalar yaparak gülerdi. Misafirleriyle konuşur, sohbet eder, onları açar, neşelendirir ve onları anlamaya çalışırdı.

Mütevazı bir evi, misafir odası vardı.

Kibir ve ucub’tan uzaktı. Kendini hiç övmezdi. Çok vakurdu. Ne dediğini bilirdi. Münasebetsiz ve hikmetsiz konuşmazdı.

Çokça Kur’an ve kitap okurdu.

Hâsılı kelam tam bir İslam Âlimi idi. Ona denk şu ana kadar hiçbir âlim ve şahsiyet görmedim.

ŞEYH’İM İLE İLGİLİ BİR ANIM

nekeBen hocamdan ilim ve Kur’an (Tecvid) (5) icazetlerini aldıktan sonra eve döndüm ve babamın yanında kalıyordum. O arada Said Havva, Seyyid Kutup, Mevdûdi ve Ebul-Hasen En-Nedvi gibi çağdaş İslam âlimlerinin kitaplarını okuyordum. Tabi doğal olarak onlardan etkileniyordum ve yaşantım da değişiyordu. Özellikle Said Havva’nın “ Cundullah” adlı kitabını okuduktan sonra çok etkilendim ve tümden hayatım değişti. Önce bir ölü gibi durgun ve sakin bir yaşantım varken sonra birden bir uyanışa ve canlanmaya başladım. İslami davayı tebliğ etmeye başladım. Köydeki çocuk ve gençlere ders veriyordum. Sohbet yapıyordum. Etraftaki köylerin imamlarını ziyaret edip onları şuurlandırmaya çalışıyordum. Bu durum başta babamın hoşuna çok gidiyordu. Ancak yakın bir köyde kalan bir Seydam bu durumu babama menfi bir şekilde anlattı ve babamı etkiledi. Babam da bu sefer bana engel olmaya başladı. Bende çareyi meseleyi Seydama havale etmekte buldum. Zira rahmetli Seydam) ın tabiatını biliyordum. Ve babam da Seydama mürit olduğu için söylediklerine kani olacağına ve itiraz etmeyeceğine emindim. Onun için babama bir gün dedim ki “Eğer kabul edersen Şeyhin yanına gidelim. Şeyh, bu dava işini bırak ve çağdaş âlimler menfi insanlardır ve şu anda şeriatçı denilen gençler menfi şahıslardır derse ben bu işi bırakırım. Yok, eğer şeyh bu işe müspet bakarsa ben yoluma devam ederim. Buna razı mısın?” diye sordum. Babam da kabul etti. Biz kalkıp beraber Seydamın yanına gittik. Müsait bir zamanda Seydama konuyu açtık ve ona sordum. “ Hocam Saîd Havva nasıl bir insandır ve kitapları ne konumdadır?” Seydam şöyle cevapladı. “ Saîd Havva çok iyi bir âlimdir. Ve kitapları da çok faydalı kitaplardır! Özellikle “Cundullah” adındaki kitabı yanımda olup, okuduğum ve çok faydalı bulduğum bir kitaptır. Şeyh Muhammed Nurullah(6) bana hediye etti. Ve okumamızı istedi” diye söyledi. Sonra ben: “Bölgede Şeriatçı diye bilinen İslam davetçileri olan gençler için; bu insanlar nasıldır? diye sordum.” O da cevaben: “Allaha çağıran, Salih amel işleyen ve “kuşkusuz ben Müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kimdir.?”(Fussilet,33) ayetini okuyarak “ İnsanları Allah’a davet eden insanlara nasıl “ kötüdür” diyebiliriz. Onlar iyi insanlardır. Bizim yapmadığımız ve cesaret edemediğimiz güzel bir iş yapıyorlar.” diye cevap verdi. Böylece babamla aramızdaki mesele de hal olmuş oldu. Allah hocamdan razı olsun bu tavrı ve verdiği cevaplarla dava hizmetinde önümü epeyce açmış oldu. Uzun bir zaman babamla problem yaşamadım.

Hocamın diğer güzel bir meziyeti de bizimle arkadaş gibi muamele etmesiydi. Konuşabiliyorduk, soru sorabiliyorduk en güzel şekilde cevabımızı alıyorduk. Hatta onunla bazen tartışabiliyorduk. Çok sakin bir şekilde dinliyor ve hiç kızmıyordu.

Allah-u Teala hocamdan ve sizden razı olsun. Ve sizi Allah-u Tealaya emanet ediyorum.

………………………………….

(1): Bölge halkı tarafından Molla Muhammedê Bêcirmanî ismi ve Molla Mizgîn mahlasıyla yazdığı yüzlerce şiirlerle tanınır. Seyda, Kürd Diwan edebiyatının son dönemdeki en ciddi temsilcilerinden biridir. Otuz yıldan bugüne yazdığı şiirlerle klasik ve modern Kürd şairleri arasında “şiirleri en çok bestelenmiş şair” olma özelliğine sahiptir.

(2): İki ciltten oluşan fıkıh usulü kitabıdır. Kürd medreselerinde son kitap olarak okutulur ve bundan sonra icazet verilir. Üstad Bediüzzaman bu kitabı bir hafta içerisinde ezberlemiş ve kitabın sonuna kendi el hattıyla “Cema’tu cem’al cewamia fî cum’ateyni yevme cum’atin.” (cem’ul cewamî kitabını iki Cuma günü arasında ezeberledim.) ibaresini yazmıştır.

(3): Medrese mollaları arasında zor kitaplardan sorular sorup imtihan yapmak meşhurdu. Mesela Tefsirul Kadî Beydavî’nin “Eş-Şehab” isimli haşiyesi, “Tefsirul Mühmel” isimli muğlâk ibareli zor eser ve mantık ilmine dair telif edilmiş “Kavli Ahmed” isimli eserler bazı mollaların ilmini ispatlama aracı olup bu kitaplardan kendi aralarında bazen imtihan ve küçültme amaçlı sorular sorarlardı.

(4): Molla Abdullahê Botikî olarak tanınır. İnşallah ileriki sayılarda hayatını yayınlayacağız.

(5): Şeyh Halil, talebelerine ilim icazeti verdikten sonra isteyenlere kısa bir sürede tecvid ilmine dair bir eser okutur ve tecvid icazeti verirdi.

(6): Cizreli büyük mutasavvıf Şeyh Seyda’nın oğlu Şeyh Nurullah, 12 Mayıs 1985 tarihinde 34 yaşındayken elim bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetmiştir. Bu kazanın suikast olduğu da dillendirilmektedir.

M. Ali Erdoğan / Araştırma

Bu haberler de ilginizi çekebilir