• DOLAR 32.535
  • EURO 34.976
  • ALTIN 2443.002
  • ...
Coğrafyamızın İslam`la şereflenmesi – 6
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Ahmet Yılmaz / Araştırma

Urfa… Peygamberlerin şehri… Hz. İbrahim(a.s.)in ata yurdu ve ateşle imtihan edildiği yer olduğuna inanılan şehir… İslam’ın eline sulhla geçmiş ve kendisinden sonra gelen fetihler için örneklik teşkil etmiştir. Ne var ki düşman, Urfa’dan kolay vazgeçmemiş; bu yüzden Urfa’nın tarihi, İslam’ın Haçlı zihniyetiyle mücadele tarihi gibi olmuş.

URFA’NIN FETHİ

Urfa, tarihin ilk yerleşim yerlerinden biri kabul edilse de şehrin bilinen tarihi Hurrilere dayanır. Hurri, Babilcede “mağara” demektir. Hititlerin çivi yazılarında, “Hur Memleketleri” diye geçer. Grekler, şehre Edessa, Ermeniler Urhay, Suryaniler Orhai demişlerdir. Urfa, adının bu Suryanice kelimeden gelmesi muhtemeldir.

Urfa, Kürtlerin ata kavimlerini teşkil ettiğine inanılan Hurrilerin ve Mitanilerin ardından Hitit, Asur hâkimiyeti gördü. Asurlardan sonra kısa bir süre Medlerin eline geçti. Medlerin ardından Keldaniler, Persler, Büyük İskender, Selevkoslar şehre hakim olmuşlar. Sonra Süryaniler, şehir ve çevresinde yerel bir devlet kurmuşlardır.

Hz. İsa(as)’ın çağında Abgar krallığının elinde olan Urfa, oldukça erken dönemde, M.S. 37’de, kadim dini olan gök cisimlerine tapıcılıktan* Hıristiyanlığa geçti.

Hıristiyanlığa bu erken geçiş ve Hıristiyanlığa geçişle ilgili anlatılanlar, Urfa’yı Hz. İbrahim(as) kıssasıyla birlikte Hıristiyanların inancında mukaddes kılmıştır. İddialara göre, Kral V. Abgar, Kudüs’e gidip Hz. İsa(as)’yı görmek istemiş ancak hasta olduğundan kendi yerine bir adamını göndermiş. Adam Hz. İsa(as)’nın resmini bir mendile çizmek istemiş. Hz. İsa(as), mendili alıp onunla yüzünü silmiş ve resmi mendile yansımış. Hz.İsa(as), bu mendille birlikte Thomas da denen Adday adlı havarisini ve “Ne mutlu sana Abgar ve Edessa adındaki kentine!” diye başlayan bir mektup yollamış Abgar’a. Kral Abgar, mendili yüzüne sürünce iyileşmiş.

Bu hikaye ile tarihe “Kutsal Mendil” diye geçen mendil, Bizanslar tarafından, Urfa’yı ele geçirmek için sebep yapılmış; Hıristiyan ordularınca Urfa’ya sıkça saldırı düzenlenmiştir.

Urfa, Yahudilerce de mukaddestir ve Arz-ı Mev’ud(Yahudilere vad edildiği iddia edilen) topraklar arasındadır. Urfa, Hıristiyanların gözünde kutsaldır. Urfa, Müslümanlar katında da önemli bir şehirdir. Bu yönüyle Urfa, Kudüs’e benzemektedir ve bir dönem neredeyse Kudüs kadar önemsenmiştir.

URFA FETHİMİZİN ANAHTARIDIR

İslam orduları El Cezire coğrafyasında ilerlerken, Urfa Binzans’ın hakimiyetindeydi. İslam ordularından kaçan Heraklius, bir süre Urfa’da kalmış ancak İslam ordularının dört koldan Urfa’ya doğru geldiğini görmesiyle şehri terk etmişti.

Heraklius, Urfa halkını da Bizans topraklarına çağırmış, halk bu çağrıya karşı çıkarak İslam ordularıyla yüzleşmeye karar vermişti.

Urfa’nın fethiyle ilgili yaygın rivayet olan Balazurî’nin anlattıklarına göre,

Hz. İyaz(ra), Hicri 17’de (miladi 639’da) Rakka’yı aldıktan sonra Harran üzerine yürür. Harran halkı, ona Urfa’ya yönelmesini ve Urfa’yı alması durumunda İslam ordusuna teslim olacağını va’d eder. Fatihimiz Hz. İyaz(ra) teklifi kabul eder, pâk mücahitlerini Urfa üzerine yürütüp kısa bir sürede Urfa önüne gelir. Urfa askerleri bir süre dirense de halk, İslam’ın adaletine teslim olmayı seçer.

"RUHA ŞARTLARI"

Hz. İyaz(ra), urfa halkıyla,

1. Ergenlik yaşına gelen erkeklerin bir dinar ve iki müd/avuç buğday ödemeleri,

2. Urfa halkının can, mal ve mülkünün İslam ordusunun güvencesi altında olması,

3. Urfalıların, yollarını kaybeden Müslüman yolculara yol göstermeleri, köprüleri onarmaları, Müslümanlara ihanet etmemeleri şartlarıyla sözleşme yaptı.

Tarihe Ruha Şartları diye geçen bu sözleşme, İslam ordusunun bundan sonra fethedeceği bütün şehirlerimiz için örneklik teşkil etti. El Cezire halkı, ağır Bizans vergilerine karşı, az vergi ve İslam ordusunun yüce güvencesini öneren bu antlaşmadan istifade etmek için yollar aradı ve yüce adalete şehir şehir ulaşmıştı.

Urfa, coğrafyamızın fethi için bir anahtar oldu; o anahtarın ele geçmesinden sonra Harran, Suruç, Siverek, Tel Mevzen(Viranşehir), hatta Nusaybin, ve Amed(Diyarbakır) gibi dönemin önemli şehir ve yöreleri peş peşe İslam’a teslim oldu.

ibn-i Esir Urfa üzerine can alıcı bilgiler veren tarihçi olarak bilinse de Urfa’nın fethiyle ilgili hikâye tadındaki bilgiler Vakidî’ye aittir. Bu bilgilere göre,

İslam ordusu, Mardin’in fethi sırasında Harran meliki Rodos’u esir aldı. Rodos, Müslümanlarla işbirliği yaptı ve Fatihimiz Hz. İyaz(ra)’ın emriyle, eski Halep patriklerinden iken Müslüman olan Abdullah Yukenna(Yuhanna) ile birlikte Urfa’yı fethetmek için yola çıktı. Büyük bir savaş üstadı olan Abdullah, Urfa meliki Keyluk’un kıyafetine benzer bir kıyafet giydi, askerlerine de Bizans kıyafeti giydirip Urfa kapılarına dayandı. Urfalılar, meliklerinin geldiğini sanıp şehrin kapılarını açınca Abdullah ve askerleri tekbirler getirerek şehre girdiler, şehir halkı direnmeden kendilerine teslim oldu, böylece Urfa bir savaş yaşanmadan fethedildi.

Urfa’nın ardından Harran’a gidildi. Harran, Urfa’nın fethi öncesinde verdiği sözde durdu. Rodos, şehre hakim oldu. Siverek halkı da kendi isteğiyle toplu halde Müslüman olarak Rodos’un bölgesine katıldı.

 

URFA, HAÇLILAR TARAFINDAN İŞGAL EDİLDİ

Urfa, İslam’ın elinde gelişti. Özellikle Emevi Halifesi II. Mervân’ın (saltanatı 744–750) hilâfetin merkezini Şam’dan Harran’a taşımasıyla yöre daha da kalkındı. Ama Hıristiyanlar, Kutsal Mendil’in bulunduğu ve İstanbul’la Antakya’dan sonra en kutsal şehir kabul ettikleri Urfa’nın İslam’ın eline geçmesini hazmetmediler. Urfa; Antep’i de içine alan Antakya ve Maraş yöresiyle birlikte daima Hıristiyan saldırılarına hedef oldu.

Urfa, Emevi ve Abbasilerden sonra Hamdanilerin eline geçti.

İslam dünyası zayıfladıkça Haçlılar Urfa’ya umut bağladı. Bu yönüyle şehir, ikinci Kudüs gibidir. Miladi 943’te, Bizans ordusu Kutsal Mendil’i almak için şehri kuşattı; 200 Müslümanı esir aldı. Bizans’a karşı direnemeyen Müslümanlar, Kutsal Mendil’i Bizans’a verdi ve mendil İstanbul’a götürüldü.

Hamdanilerin ardından Urfa’da Numeyri hakimiyeti kuruldu. Ancak Numeyriler şehri yönetemedi ve Mervanîlerden yardım istedi. Mervanîlerin şehre atadıkları Türk vali, Bizans’la işbirliği yaparak şehri 1031’de Bizans’a verdi. Bu olay, Müslümanlar üzerinde yıkıcı bir etki yaptı.

Urfa, Bizans’tan kurtarıldıysa da 1095’te Selçuklular tarafından Ermeni Thoros’a teslim edildi ve Batı’dan gelen Haçlı saldırılarına maruz kaldı, şehirde 1098’de Baudouin tarafından bir Haçlı Kontluğu kuruldu. Bu kont, Kudüs kontunun kardeşiydi; onun ölümünden sonra Kudüs kontu olup şehirden ayrıldı.

URFA, KUDÜS’ÜN FETHİNİ MÜJDELEDİ

Urfa, 1144’e kadar 46 yıl Haçlıların vahşi yönetiminde kaldı. Bu dönemde Urfa yöresinde pek çok katliam ve talan yapıldı. Urfa, baştanbaşa karanlığa gömüldü. Ama karanlığın doruğa çıktığı bir anda aydınlığın ilk ışıkları belirir.

Haçlı kontluğu Urfa’da hüküm sürerken Şam bölgesine Zengiler hakim oldu. Türk Zengiler, Kürt Eyyübileri de yanına alarak Haçlılara karşı amansız bir mücadele yürüttü. Bu mücadelenin neticesinde şehir 1144’te Nureddin Zengi’nin babası İmaddudin Zengi ve Selahaddin-i Eyyübi’nin amcası Esedüddin Şîrkuh tarafından Haçlılardan kurtarıldı.

URFA EYYÜBİLERLE İLİM MERKEZİ OLDU

Karanlıktan kurtulan Urfa, 1182’de Selahaddin-i Eyyübi ile yeni bir döneme girdi. İslam dünyasının her tarafına yatırımlar yapan büyük sultan Urfa’da da aynen Antep’te olduğu gibi bugünkü İslam eserlerinin çekirdeğini inşa etti. Başta Halilü’r Rahman Camisi olmak üzere Urfa’daki pek çok eser Eyyübilerden kalmadır. Urfa, Eyyübilerin döneminde bir ilim merkezi haline geldi.

Eyyübilerden sonra Haçlılar, Urfa’ya bir daha saldıramadı. Ancak 1240’ta Urfa Moğollar tarafından yerle bir edildi.

I. Dünya Savaşı’nda Müslümanlar Batı karşısında tarihi hezimete uğrayınca Urfa yöresindeki Ermeniler faaliyete geçti; şehir, kardeşleri Maraş ve Antep gibi önce İngiliz, sonra Fransız işgaline uğradı. Urfa halkı, Fransızlara direndi ve 11 Nisan 1920’de Fransızları kovma şanına erdi. TBMM, 1984’te bu şanlı direnişi anmak için şehre “Şanlı” unvanını verdi.

Urfa, Cumhuriyet döneminde kendisini çağdaşlık adlı, haçsız, kilisesiz modern Haçlı kültür işgalinden büyük ölçüde korudu. Ama Yahudilerin de ve zaman zaman şehre misyonerler gönderen Hıristiyanların da dikkati hâlâ Urfa üzerindedir. Her iki güç de aradan geçen bunca zamana rağmen hâlâ Urfa’yı işgal hayaliyle tutuşmaktadır. Buna karşı önlem kuşkusuz, Urfa’nın manevi olarak güçlendirilmesidir.

CEYLANPINAR’IN FETHİ…

Geçen sayımızda anlatıldığı üzere, Mardin kalesinin fethi için hazırlık yapan İslam ordusunun kimi askerleri Re’su’l-Ayn (Ceylanpınar) hapishanesine götürülmüştü. Re’su’l–Ayn, içine Viranşehir yöresini de almasıyla bölgenin en önemli merkezlerindendi. Şehir meliki Şehriyard, İslam ordusuna karşı ittifaklar kurmuş ve Mardin’in fethinden sonra öldürülmüştü. Re’su’l–Ayn halkı, buna rağmen İslam ordusuyla antlaşmaya yanaşmamıştı.

ZİNDAN MUHAFIZLARI MÜCAHİT OLDULAR

Hz. Ömer(ra), Fatihimiz İyaz b. Ganm(ra)’a bir mektup göndererek ondan Re’su’l–Ayn üzerine ordu göndermesini istedi. İyaz(ra), Umeyr b. Sa’d komutasındaki bir birliği Re’su’l–Ayn kalesine doğru yola çıkardı. Re’su’l–Ayn halkı, kalelerinin sağlamlığına güvenerek mancınıklardan taş atarak direneceğini ilan etmiş oldu.

Ancak, bu sırada ilahi yardım İslam ordusuna ulaştı. Daha önce Re’su’l–Ayn kalesine getirilen Müslümanlar, halleriyle zindan muhafızlarını etkilemiş ve onların İslam’la şereflenmelerini sağlamıştı.

İslam ordusunun kale önüne geldiğini duyan muhafızlar zindanın kapısını açtı ve zindandaki mücahitlerle birlikte kaleye içeriden saldırdı. Neye uğradığını şaşıran Re’su’l–Ayn halkı, İslam ordusuna karşı koymaktan vazgeçti, toprakların şehir halkında bırakılması, adam başına dört dinar cizye ve kadınlarla çocukların esir edilmemesi şartları üzerinde İslam ordusuna teslim oldu.

*Daha çok Güneş tapıcılığı: Şemsilik

URFA’NIN ZENGİ TARAFINDAN FETHİ

Urfa’nın Zengi tarafından fethi, Müslümanları çok sevindirir; fetih hakkında nice garip rivayet aktarılır. İbn-i Esir şehrin fethini ve o rivayetlerden ikisini şöyle aktarır:

“Atabeg Zengî, ne zaman Urfa`yı kuşatsa Haçlılar savunma için derhal toplanıyor; Zengi, bu müstahkem şehri ele geçiremiyordu. Bu yüzden Haçlılara Diyarbakır’la uğraşıyormuş vehmini uyandırdı. Haçlılar, rahatladılar. (Kont) Joscelin, Urfa`dan ayrılıp Fırat`ı geçti ve batıdaki şehirlere gitti. Zengi, Urfa’yı derhal kuşattı, yirmi sekiz gün boyunca savaşı ısrarla sürdürdü, surları deldirdi. Surların delinen kısımları yıkılınca Zengi, şehri ele geçirdi; hemen emir verip askerlerinin ne almışlarsa evlere iade etmelerini istedi. Zengî, orada muhafız birliği bıraktıktan sonra Suruç’a gidip orayı ve Birecik hariç Haçlıların Fırat`ın doğu tarafında sahip oldukları diğer yerleri de teslim aldı.

Bir alim şöyle demiştir: “Sicilya`da Müslüman bir âlim vardı. Muhterem ve salih bir insandı. Sicilya Kralı de ona hürmet gösterir, yanındaki papazlardan daha çok önem verirdi.

Bir gün Kral, denize nazır bir yerde oturuyordu. Tam bu sırada bir gemi yanaştı. Gemidekiler, askerlerinin İslam ülkelerine girdiğini, ganimetler elde edip ahaliyi kılıçlan geçirdiğini haber verdi. Alim, hafif uykuya dalmıştı. Sicilya Kralı ona: “Ey falan! Duyuyor musun?” dedi, o da “Evet!” cevabını verdi. Kral, “Muhammed(S.A.S.), halkını bırakıp nereye gitti?” dedi; âlim: “Hz. Muhammed(S.A.S.), onların yanından ayrılıp Urfa’nın fethine iştirak etti. Müslümanlar, şu an Urfa’yı fethettiler” dedi. Franklar güldü. Fakat Kral “Gülmeyiniz, Allah`a yemin olsun ki, bu adam ne söylerse doğrudur” dedi. Aradan bir müddet geçti ve Suriye`deki Franklardan Urfa’nın fethedildiği haberi geldi. (Yöre halkının bana anlattığına göre kral sonradan Müslüman oldu.)

Dindar ve salih bir cemaatın bana anlattığına güre, salih bir adam rüyasında Zengî`yi görmüş ve ona: “Allah, sana ne yaptı?” demiş, Zengî de, “Urfa`nın fethi sebebiyle günahlarımı bağışladı” diye cevap vermiş.”

 

KAYNAKLAR:

Vakidi, Fütûhü’ş –Şam

Ahmet Demir, İslam’ın Anadolu’ya Gelişi

Kültür Bakanlığı Sitesi, Şanlıurfa maddesi

İbn-i Esir, El Kamil Fi’t-Tarih
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir