• DOLAR 32.576
  • EURO 34.963
  • ALTIN 2426.327
  • ...
Coğrafyamızın İslam`la Şereflenmesi – 8
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Ahmet Yılmaz / Araştırma

Eyyübî hâkimiyetinin en uzun sürdüğü yöre SİİRT`İN FETHİ

Fatihimiz İyaz b. Ganm(ra) ve onun komutası altındaki Halid b. Velid(ra), Diyarbakır`ın fethinden sonra durmadılar. "Ruha Şartları" ile siyasi ve sosyal anahtarı; Diyarbakır`ın fethiyle coğrafik üstünlük anahtarını bulmuşken kapıları açmamak doğru olmazdı. Onlar, kendilerini yeryüzünün her karışına Kelime-i Tevhid`i ulaştırmakla görevli biliyorlardı.


Siirt, dağların ardında bir şehirdi. Coğrafyamızdaki diğer şehirler gibi, Hurri, Med, Pers, Sasani hâkimiyetleri görmüş; Bizans`la Sasani arasında sıkça el değiştirmişti.

Botan ve Reşan nehirleri arasında yer alan, isminin See`rd Süryanice kelimesinden* geldiği belirtilen Siirt, İslam ordularının Bitlis yöresine açılması ve oradan daha kuzey ve daha doğulara ulaşması için bir eşik gibiydi.

SİİRT, İSLAM`A KAVUŞUYOR
Halid b. Velid(ra), yanında Abdullah Yuhenna(Yukenna) olduğu halde, muhtemelen önce Hasankeyf`e uğradı. Hasankeyf halkıyla, Ruha Şartlarına benzer şartlarla anlaştı. Ardından Tanza(h), Siird, Hizan, Behmerd kalelerine yöneldi. Buraların halkıyla yine Ruha Şartları üzerine anlaştı. Buna göre Müslüman olanlar, her Müslümanın sorumluluklarına ortak olacak, kendi dinlerinde kalanlar ise cizye ödeyeceklerdi.


Hz. Halid(ra), bu kaleleri sulhla teslim alırken Hz. İyaz(ra), Diyarbakır yöresinde bulunan ancak bugün varlığını sürdürmeyen Sukarıya kalesinin kuşatılmasıyla meşguldü. Sukarıya kalesinin ele geçirilmesinden sonra Hz. İyaz(ra) da Siirt yöresine yöneldi. Bugün Batman`ın Kozluk ilçesinde Garzan Çayı kıyısındaki Oyuktaş Köyü civarında olduğu tespit edilen Erzen kalesini sulhla teslim aldı ve Siirt`e ulaştı. Siirt halkına İslam`a girmeyi tavsiye etti. Ancak Hıristiyan halk, buna razı olmadı. Bunun üzerine Hz. İyaz(ra) Siirt Hıristiyanlarıyla kalıcı bir cizye antlaşması yaptı. Siirt, bu antlaşmayla kesin olarak İslam hâkimiyetine girdi. Şehrin valiliğine Hakem b. Hişam atandı.(1)

ŞEHİR, UZUN SÜRE EYYÜBİ HAKİMİYETİ ALTINDA KALDI
Siirt, Abbasiler döneminde yörenin pek çok şehri gibi Hamdanilerin hakimiyeti altına girdi(Miladi 906–990). Miladî 990`da şehre Mervaniler hakim oldu. Mervaniler, bütün yöre gibi Siirt`in kalkınmasına katkıda bulundu. Ancak, eldeki verilere göre Siirt bugünkü şehir kimliğine Hasankeyf Artukluları döneminde kavuştu. Artuklular, başta Ulucami olmak üzere Siirt`te pek çok eseri inşa etti veya onardı. Artuklular, 1181`de Anadolu Selçuklularına karşı Eyyübilere bağlandı. 1232`de ise hakimiyet tamamen Eyyübî soyundan olanlara geçti. Eyyübî hakimiyeti, (Moğollar tarafından harap edildiği dönemde olduğu) kimi dönemlerde kesintilere uğradıysa da 16. yüzyılın ortalarına kadar "beylik" düzeyinde hep devam etti. (2) Bu yönüyle Siirt, Hasankeyf`le birlikte Eyyübî hakimiyetinin en uzun sürdüğü yöredir.


Safeviler, yöreye geldiğinde Siirt hâlâ Eyyübî hâkimiyetindeydi. Hasankeyf ve Siirt`in hükümdarı olan Eyyübi Emiri Melik Halil, İran`ın Safevi Şahı Şah İsmail`le anlaştı ve Şah İsmail`in ablası ile evlendi. (3)

Siirt yöresi, İslam`ın ilk yıllarında Hariciliğin etkisinde kalmıştı, hatta kimi iddialara göre Siirt Hariciliğin merkezlerindendi. Daha sonra coğrafyamızın diğer yöreleri gibi Hambeli ve Maliki mezhepleri etkisinde kaldı. Ancak Mervanilerle Şafii mezhebine geçti. Kürtlerin ezici çoğunluğu gibi Şafii mezhebine mensup olan Eyyübiler, Mervaniler dönemiyle başlayan bu kimliği korudu.
Ancak Safeviler Şiiydiler; Kürdistan`da hakimiyetlerini sağlamlaştırdıktan sonra Kürt beylerini görevden aldılar ve Kürtleri Şii olmaya zorladılar. Bu durum, Kürtler arasında huzursuzluğa yol açtı. Safevi hakimiyetine karşı itirazlar başladı. "Şah İsmail, bunun üzerine çok sayıdaki Kürt beyiyle birlikte Hasankeyf-Siirt Eyyübi Meliki ve eniştesi Melik Halil`i de Tebriz`e çağırdı ve orada hapsetti.(4)"

Melik Halil, daha sonra Tebriz zindanından kaçtı ve İdris-i Bitlisî`nin girişimleri sonucu diğer Kürt beyleriyle birlikte 1514`te Osmanlı ile anlaştı. Ancak gerek beyliğinin büyüklüğü gerek Kürtler arasındaki Eyyübî saygınlığı Osmanlı`nın Melik Halil ile ilişkilerini "kuşku" üzerine kurmasına yol açtı. Eyyübiler arasına fitne sokuldu ve beylikleri dağıtıldı.


Siirt, Eyyübilerin hakimiyeti altındaki her şehir gibi bir ilim-medrese şehri hâline geldi, Eyyübilerden sonra da bu özelliğini korudu.
Siirt`te nice medrese inşa edildi ve bu medreseler Cizre beylerinin de maddi katkısıyla bir ilim merkezi olarak çalıştı.

SİİRT MEDRESELERİNDE BÜYÜK ALİMLER YETİŞTİ
Siirt medreselerinde pek çok alim yetişti. Mahmudiye Medresesi, Rahimiye Medresesi, Fahriye Medresesi, Zükayt(Zükayde) Medresesi gibi medreselerde Marifetname`nin sahibi İbrahim Hakkı, Molla Halil Siirdî gibi nice alimler ders verdi. Üstad Bedizüzzaman`ın da yolu pek çok alimimiz gibi Siirt medreselerinden geçti.


Osmanlı salnamelerine (şehir yıllıkları) göre 1892`de Siirt ve çevresinde resmi kaydı bulunan elli iki medrese vardır ve bu medreselerde 372 feqî ders görmektedir. Bu sayı sonraki yıllarda medrese sayısı yirmiye, öğrenci sayısı olarak ise 200 civarına düşmüştür. Bu düşüşte medreselerin hamisi yerel hanedanların dağıtılıp sürgünlere yollanmasının ve modern okulların Siirt`te inşa edilmesinin etkisi olduğu gibi Osmanlı-Rus savaşlarının da etkisi vardır. Siirt medresesinin seyda ve feqîleri, Ruslara karşı Osmanlı saflarında gönüllü olarak yer almış, cihada koşmuş ve şehidler vermişlerdir. Bugün, Tillo`da medrese eğitimi hâlâ devam etmektedir. (5)

Cumhuriyet Dönemi Uygulamalarının Gerekçesi:

ŞEYH HALİD VE OĞLU ABDÜKUDDÜS OLAYI

Kıyam tarihlerinde anlatılmasa da "Türkiye`de Gericilik-İrtica Tarihi" gibi başlıklar altında yazılan yazılarda Siirt yöresi ile ilgili şu bilgi aktarılır:


1935`te Beşiri`nin Kayıntar Köyü`nde Nakşi Şeyhi Şeyh Halid, Eruh köylerine mürid göndererek Cumhuriyetin uygulamalarına karşı bir isyan hazırlığı başlatır. Aralık ayında harekete geçen Şeyh Halid şehid edilir; hareketin başına oğlu Şeyh Abdükuddüs geçer; o da ardı arkası kesilmeyen takipler neticesinde Suriye`ye geçer. (7)


1930`lardan sonra kendisi için tehdit arayan Cumhuriyet yönetimi başta Menemen Vakası olmak üzere, her olayı olduğundan büyük gösterir, simgeleştirir ve "baskı politikası" için gerekçe yapar.
Siirt yöresi de Şeyh Halid Vakası üzerinden "Cumhuriyetin sosyal projelerine boyun eğemeyen yöre" sınıfına alınmış ve bugüne kadar devam eden, yazarımız M.İkbal Atak`ın "Siirt Cumhuriyeti" eleştirisine yol açacak özel uygulamalara konu olmuştur.
İnönü meşhur Şark İslahat Raporunda Siirt Araplarını Türkleşmeye en yatkın topluluk olarak zikretse de Siirt`in taşınmasını dahi gündeme getirmiştir.


1960 İhtilâlinden sonra Siirt, Devrimlerin ruhunun canlandırılmak istendiği pilot yerler arasında yer almış; köyleri gezen jandarmalar, Seydaların sarıklarını yakmış; Arapça kitap bulunduranları karakollara götürmüştür.


Aynı yıllarda "seyyare" adı verilen gezici askerler; eşkıyalara sunulurcasına Siirt dağlarında gezdirilmiştir. (70`li yıllarda Siirt`te görev yapan bir valinin şu anda adını hatırlamadığım bir Ankara meslek odası dergisinde şu satırını okudum: "İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş`in isteği üzerine Siirt eşkıyalarına karşı savaş ilan ettim ve Diyarbakır Emniyetinden Kürtçe bilen polis memurlarını getirterek bunları "öğretmen" olarak köylere yerleştirdim, onların sayesinde büyük başarı elde ettim.)"


1980`den sonra, Siirt`in girişinde yer alan karakollar, zaman zaman sarık kontrülü yaptırmıştır; halka şapka zorunluluğu getirmiştir. Bunun için belki Botan yöresi Türkiye`de Yunan tipi sekiz köşe şapkanın en yaygın olduğu yöreler arasındadır.


TARİH KAYGISIZLIĞI
Coğrafyamızın İslam`la Şereflenmesini işlerken tarihin resmi anlatılışını görmek ve güncel bilgilere ulaşmak için her ille ilgili Kültür Bakanlığı, Valilik ve Müftülük Sitelerine giriyorum.


Kültür Bakanlığı Sitesinin Siirt maddesinde Fatihimiz Hz. İyaz b. Ganm`ın adı, İlyas Bin Ganem diye verilmiş; mezhep durumuyla ilgili olarak da Şafii mezhebinin Mervaniler döneminde, Türk beylikleri döneminde de Hanefi mezhebinin yayıldığı belirtilmiş ama biraz sonra "Kürt mirlikleri döneminde Hanefi mezhebi bölgede tamamen kaybolmuştur" deneceğine Mervanoğulları döneminde Şafiilik ortadan kalkmıştır, diye bir çelişkili bilgi verilmiştir.

Bu bilgiler istisnasız bütün Siirt sitelerinde, Siirt Valilik ve Belediye sitelerinde olduğu gibi alınmış. Ama en kötüsü Siirt Müftülüğü de, muhtemelen okuma ihtiyacı duymadan, bunu kendi sitesine kopyalamıştır.


Dünü yanlış bilmek, bugünü ve yarını yanlış bilmeye yol açar. Tarihimizin anlatılmasını başkasına bırakamayız. Milliyet`in Büyük Ansiklopedi`sinde Siirt tarihi anlatılırken 1. İslam fethinden hemen sonraki günler tekrar Bizans`a bırakılır. 2. Beylikler dönemi anlatılırken Mervaniler atlanır. 3. Urfa yöresine bir dönem hâkim olan Ermeni Filaratos`un hakimiyetinin Siirt`e kadar uzandığı söylenir.


Belli ki maddeyi yazanlar iki amaç gütmüşler: 1. Hıristiyan hakimiyetini olduğundan yaygın göstermek 2. Müslüman Kürtlerin Siirt tarihindeki varlığını silmek.


Bugünü üzerinde çok oynan her şehrin tarihi üzerinde de oynanmıştır. Siirt gibi okumuşları çok olan bir şehrin tarihini en çok saklanan ve saptırılanlar arasında görmek gerçekten üzücüdür. Bu konuda Siirtli araştırmacılara hakikaten çok iş düşmektedir.


SİİRT-TİLLO ARAPLARI
Siirt ve Tillo`daki Arapların bu yöreye ne zaman geldikleri tam bilinmemektedir. Siirtli Arap kültürü araştırmacısı M. Şefik Görgin, İslam kaynaklarının Siirt Araplarının kökeni hakkında hiçbir şey yazmadığını söyler. Ancak, özellikle Tillo Arapları kendilerinin Moğol zulmünden kaçan Bağdat Abbasileri olduklarını söylerler. Aynı dönemde Siirt`in de Moğollar tarafından tahrip edildiği düşünülürse bu bilgi sıkıntıya düşer. Ama, halkın verdiği bu bilgi kaynaklarca farklı şekillerde aktarılmadığına göre onu olduğu gibi kabul etmek lazım. Tillo ahalisi, eskiden beri yörede saygın bir kimliğe sahiptir ve sevilmektedir.


VEYSEL KARANÎ HAZRETLERİ
Tabiinin hayırlısı Veysel Karanî (Üveys Bin Amir-i Kareni) Hazretlerine Yemen ve Şam`da da mezar yeri atfedilir; Yemenli olduğu bilinen büyük tabiine atfedilen bu yerler arasında Siirt-Baykan- Ziyaret de vardır. Hz. Peygamber(S.A.V.)e olan sevgisi menkıbe ve ilahilere konu olan o büyük tabiin ve Hırka-ı Şerif Muhafızının mezarı gerçekten Baykan- Ziyaret Beldesindeki yer ise, o türbe coğrafyamızdaki en mühim İslam mühürlerinden biri sayılır. (Hırka-i Şerif İstanbul Hırka-i Şerif Camisinde muhafaza edilmektedir.)

ERMENİ-YEZİDİ İSYANI
İslam fethinden sonra da Siirt civarında nüfusun bazen üçte birini oluşturacak şekilde bir Süryani-Ermeni varlığı kaldı. 19. yüzyılın başlarından itibaren, Batılılaşma hareketiyle iç çekişmelere sürüklenen ve çöküşü hızlanan Osmanlı`nın topraklarının kendisine yakın yerlerini ele geçirmek isteyen Rusya, Siirt-Ridvan yöresi Ermeni ve Yezidilerini teşkilatlandırdı ve 1829`da ayaklandırdı. Yezidi Mirza Ağa`nın liderliğindeki bu ayaklanma, İslam`ın zayıfladığı 19. yüzyılda Siirt yöresindeki İslam varlığını tehlikeye düşürdü. Ancak Müslüman halk, Ermeni ve Yezidilere karşı savaşarak onlara Kafkasya`ya göç etme yolunu açtı. (6)
Devam Edecek...

Notlar ve Kaynaklar:
*Veya "Se Ard(Üç Yer)" Kürtçe kelimesinden gelmiştir.
1. Fütühü`s Şam, Vakidi; İslam`ın Anadolu`ya Gelişi, Ahmet Demir
2. MEB İslam Ansiklopedisi, Diyanet İslam Ansiklopedisi
3. Şerefname, Şeref Han (M. Emin Bozarslan çevirisi)
4. Şerefname, Şeref Han (M. Emin Bozarslan çevirisi)
5. MEB, Eğitim Tarihçesi
6. Celîlê Celîl, Kürt Halk Tarihinde 13 İlginç Yaprak
7. Tarık Zafer Tunaya, İslamcılık Akımı; Neşet Çağatay, Türkiye`de Gerici Eylemler; Doç. Dr. Çetin Özek, 100 Soruda Türkiye`de Gerici Akımlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir