• DOLAR 32.371
  • EURO 34.964
  • ALTIN 2325.29
  • ...
FEDAİLER ADLI DİZİNİN KRİTİĞİ
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Günümüzde siyasal stratejisyenler ile toplum mühendislerinin önem atfettikleri üç önemli sanat dalı bulunur. Bunlar; mimarlık, moda ve sinemadır. Bunları önemli kılan unsur ise; üçünde de ortaya bir tasarımın konulması ve düş gücünü besleyip zenginleştirmeleridir.

İslam dünyası, ardı sıra gelen sanayi ve teknoloji devrimlerini kaçırdığı gibi bu sanat dallarında da taklit ile yetinmektedir. Oysa her hareket, düşünce, çalışma grubu örgüt. Kendisini ancak “kendi dili ile “ ifade ederse derdini tam anlatmış olur. Aksi halde düşmanlarının eline ve diline mahkûm olur.

İslami grupların yazılı medyadaki izleri eski olsa da görsel medya ve özellikle dizi film ve sinema sektörüyle hemhal olmaları yeni sayılır.

Bu konuda daha yolun başında sayılan Filistin sineması zorlanarak da olsa tüm dünyaya kendi penceresinden derdini anlatmaya gayret göstermektedir.

“Ailenizin televizyonu” logosuyla hizmet veren Rehber TV`de yayınlanan ve Filistinlilerin topyekûn direnişini anlatan “Fedailer” isimli dizi; her sahnesinde kendini hissettiren yokluğun – imkânsızlıkların pençesinde yine topyekûn bir mahallenin fedakârane gayretleriyle vücut bulmuş, Filistinlilerin mücadelelerini anlatan bir ilktir. Oldukça zayıf bütçeli ve ibtidai ortamlarda çekilen bir dizi olmasına rağmen İsrailli yetkililer bu diziden rahatsız olmuş ve gösterime girmemesi için çabalamışlardı. Onların bu negatif yaklaşımı diziye ayrı bir değer ve ivme kazandırmıştır.

Dizideki vurgular ve karakterler çok çeşitli ve çok boyutlu olduğu için dizi ile ilgili kritik, iki bölüm şeklinde ele alınabilir. Önce verilen mesajlar sonra da karakterler şeklinde tahlil yapılabilir.

Dizideki mesajlar duygusal içerik taşıdıkları kadar, rasyonaliteyle de uyum içindedirler.

Diziye isim olarak “Fedailer” adının seçilmesi tarih boyunca işgale uğramış halkların yeraltı faaliyetlerinde görülen meşru karşı duruşu sembolize eder. Feda olanlar, kendi canlarını ve nefislerini ulvi amaçlar karşılığında yüce Allah`a satmışken (9/11) aslında bir yandan da eş – çocuklarının, anne-babalarının sevgi ve hasretlerini de davalarına feda etmekle ikinci büyük fedakârlığı yapmışlardır.

Dizide sık sık vurgulanan fedailer gibi, özellikle işlenen bazı kavramlar var ki bunlar üzerinden verilen mesajlarla Filistinlilerin derdi ve davası anlatılır. Bu kavramlar “mücadele – vatan – işgal – direniş (Hamasi) – yerleşimciler – Araplar – birlik – esirler - şehidler - hainler ve ihanet…” gibi rol ve söylemlerle kendine yer bulur.

Verilen mesajlara genel olarak bakıldığında; Filistin`de yaşanan sorunların temelinde Yahudilerin “Siyonizm`e” yönelerek bu toprakları büyük katliamlar ve sürgün politikalarıyla işgal etmelerinin yattığı görülür. Ortada toprakları işgal edilmiş ve kendi şehirlerinde – mahallelerinde hapsedilen Filistinliler vardır. İşgal güçleri, dünyadaki belli başlı tüm güç odaklarınca desteklenirken, Filistinliler için sığınılacak tek ve en muhkem kapı yüce Allah`tır.

Bunun için dillerden devamlı “Allah bize yeter, o ne güzel vekildir!” zikri yükselir.

İşgalin karşısında topyekûn bir halkın onurlu direnişi (Kurtuluş savaşı) sergilenir dizide. Dizi ve kazanımlar bir tek gruba mal edilmemek için birkaç yer dışında “Direniş; yani Arapçası mukavemet =Hamas” ismi zikredilmemektedir. Çünkü mücadele ve fedakârlık her Filistinlinin boynunun borcudur.

Ajanlaşmış çok küçük bir kesim dışında direniş ruhunun küçük çocuklara kadar aşılanmasında iki unsur ön plana çıkar: Binicisi; işgal ve akabinde yapılan mezalimler, büyüklerin yani canlı tarihlerin dili ile sürekli yeni nesillere aktarılmakta. İkincisi ise; Direniş yolunda fedakârlık yapanların tüm toplumda “Kahramanlar” olarak taltif edilmeleridir. Bu duygularla yetişen yeni nesiller bir yandan öfke ile dolacak bir yandan da onurlu bir kahraman olmak isteyecektir. Dizide sıklıkla ele alınan konulardan biri “Vatan – toprak” olgusudur. Ancak burada işlenen “Kutsal Kudüs ve bir İslam yurdu olarak Filistin vatanıdır” yoksa kimilerinin yaptığı gibi: “Faşizan söylemlerle dini kutsalların da önüne konulan vatan anlayışı” değildir. Hem Filistin`de bir işgalin olduğu da unutulmamalıdır. “İslam`a göre gasp edilmiş her karış İslam yurdu için gece gündüz cehd-ü gayret herkese farzdır.” (İmam Şafii)

İşgal edilmiş Filistin`in kurtarılması için mücadelenin gerekliliğini başrol oyuncu olan Nudal ilk bölümlerde şöyle ifade eder; “Eğer biz, nerede Araplar nerede Müslümanlar diye sorup onları beklersek daha milyon yıl bekleriz… Her Filistinli genç üzerine düşeni yapmalıdır. Ninem; kaşıntıyı ancak senin tırnağın geçirir” derdi”

Dizide yer bulan haklı mesajlardan biri de Filistinli Müslümanların cesaretleri ve işgalcilerin ne denli korkak oluşlarıyla ilgilidir. Gerçekten de; işgalcilerin ve onlara destek olan uluslararası güç odaklarının onca zulümlerine ve baskılarına rağmen Filistinliler geri adım atmayarak en büyük cesareti sergilemişlerdir. Nudal, teyzesi Ümmü Samir için: Kudüs`teki evini yıktılar ancak o, gidip harabede çadır kurarak orayı terk etmeyeceğini ilan etti.” Diyerek direniş ruhunun sıradan halkta oluşturduğu bilince işaret etmişti. Filistinlilerin cesareti, sadece direnişlerini evrensel bir doğru oluşundan ya da iman güçlerinden ileri gelmez, gerçekten de onlar için “yeryüzündeki en cesur halk” denilse abartı yapılmış sayılmaz.

Ancak ne hazindir ki dünyanın en cesur halkı, dünyanın en korkak halkına mağlup ve mahkûm olmuştur. Buradan da cesaretin tek başına yeterli olamadığı anlaşılmaktadır.

Esirler konusu Filistin`in bir yarası olarak güncelden dizide akseden bir realite şeklinde kendini gösterir. İsrail zindanlarında takriben 12 bin Filistinli esir bulunur ve bunlara uygulanan muamele sık sık insan hakları ve uluslararası AF örgütünün raporlarında kendine yer bulmaktadır. Filistinliler ve özellikle Gazze Hamas yönetimi “esirler bakanlığı” kurarak bu konuyu öncelikleri arasına almıştır. Özellikle mahkûm ailelerinin sorunlarıyla ilgilenip onları organize ederek mahkûmların sesini dünyaya duyurmaya çalışmaları hem mahkûmlar için moral, hem de potansiyel mahkûm olan her Filistinli için güven duygusu oluşturmaktadır. Esirler için Gazze`de bir radyo kanalının açılması ve duyarlı insanların diğer basın – yayın araçlarıyla devamlı onlarla ilgili yayınlar yapmaları ayrıca ne denli önemsendiklerini gösterir.

Dizide sunulan teknik ve taktik öğelerin Hamas gibi arka plana sahip bir senaryodan kaynaklandığını gösterir. Sık sık “dikkat” olgusuna vurgu yapılması, ajanlaştırılan hainlere karşı bilinç aşılanması, gözaltında nasıl davranılması gerektiği, gözaltı raporlarının yazılıp verilmesi, Siyonist sorgucuların devamlı yeni taktikler geliştirdiklerine vurgu yapılması… tüm bunlar cephe hattındaki iki düşman halkın karşılıklı konumlanmalarını yansıtır. Ancak itiraf etmek gerekirse “Fedailerin” dizi boyunca uygulayageldikleri istihbari teknik – taktik ve yöntemler oldukça zayıf ve iptidai görünmektedir. Bünyesinden Haması ve İslami Cephe gibi popüler yapıları çıkaran bir toplum için istihbari donanımın çok daha sofistike olması beklenirdi. Dizi boyunca İsrailli yetkililerin konu edilmemesi, isimlerinin zikredilmemesi; Filistinliler için hepsinin aynı oluşundandır. Onlar için güvercin – şahin ayırımı yoktur. “Biri diğerinden daha iyidir” dahi diyemiyorlar. Ancak “Biri şahinse, diğeri akbaba, ötekini sırtlan bir diğerini de anca leş kargası”… olarak görüyorlar.

Dizinin önemli mesajlarından birisi ajanların ihaneti konusudur. Bu konu tüm Filistin için kanamaya devam eden bir yaradır. Maalesef İsrail bu konuda başarılı olmaya devam etmektedir. Lakin gerek mahalleli halkın gerekse de fedailerin hainlere cevabı dizi boyunca önemle vurgulanan “Keskin bir cevap ve sert bir cezalandırmadır.” Hamdan`ın mahalleden sürülmesi, Ebu Kusay`ın zindanda hak ettiği cezayı bulması… gibi nihai sahneler “ihanetin cezasız kalmaması” gerektiğini işlemektedir. Çünkü cezasız kalan her hain ödüllendirildiği gibi, samimi insanlarda cezalandırılmış olurlar. İhanete gizli teşvik de işin cabası. Ayrıca hainlerin sığındıkları kapıda devamlı tahkir edilmeleri ibretlik sahneler ve mesajlardır.

Dizi boyunca kullanılan araba – ev araç gereç – giysi – yiyecekler ile oldukça sınırlı tutulan oyuncu kadrosunun tümüne yapılan masraflar, Türkiye`de çevrilen dizilerin sadece bir bölümünün cüz-i bir masrafına tekabül eder. Buradan Filistinlilerin maddi anlamda içler acısı hali anlaşıldığı kadar; böylesine dar bir bütçeye eklemlenen samimiyet ve dayanışmayla en azından dünyaya derdini anlatacak kendini tanıtacak düzeyde diziler ve filmler çevirebileceği de anlaşılmaktadır.

FARUK KUZU

Bu haberler de ilginizi çekebilir