• DOLAR 32.521
  • EURO 34.802
  • ALTIN 2419.857
  • ...
İnsana sa`yından  başkası yoktur,  ancak sa`yı vardır
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Bir hareketin gelişmesi ve ilerlemesi, fertlerin gelişmesi ve ilerlemesine bağlıdır. Ferdin gelişmesi hareketin gelişmesi demektir. Fertlerin kendi gelişimlerini tamamlamaları ise ciddi bir çalışmayı gerektiriyor. Gelişip ilerleme, metotlu ve ciddi bir çalışma ile mümkündür. Görev ve sorumlulukların hakkıyla yerine getirilebilmesi ve amaçların gerçekleştirebilmesi de öyle. Fertler tüm vakit ve sağlıklarını hareketlerine aktarabildikçe, hareket gelişir, büyür ve ilerler... Vakit ve sağlıklarını başka şeylere ayırır, yönlendirir ve aktarırlarsa, kendi bireysel gelişimlerine mani olacakları gibi hareketin de gelişimine engel olmuş olacaklardır. Çalışmalarını ağırdan almak, kendi, görev ve sorumluluklarını ihmal etmek, zaten başkaları çalışıyor, “ben biraz tembellik etsem ne olur”lu işler, çalışmalar bir şekilde yürüyor, yapılıyor, kim bilecek, kim görecek gibi bir algı, anlayış, tutum, yaklaşım ve bakış açısı doğru ve sağlıklı değildir. İnsan için çalışma esastır. Özellikle, bu bir hareket ferdi için elzemdir. Çünkü insana Sa`yından, çalışmasından başkası yoktur. Bu bilinç ve şuur kuşanılmalıdır.

Fert kendi gelişimini tamamlamak için ciddi çalışmayı ihmal ettikçe harekete olan katkısında da ihmalkâr davranacaktır. Çalışmasında zaafa düşen fert, duygusunda, düşüncesinde, aklında, kafasında, kalbinde ve ruhunda da zaaflar oluşur. İnsandaki tüm unsur, organ ve duyular birbirleriyle irtibatlı ve ilişkili olduğundan iyi veya kötü birbirlerini etkiler ve tesir ederler. Onun için çalışmalardaki ihmali, ataleti ve zaafı basite almamak gerekiyor. Bunu yaparak en büyük kötülüğü kendimize yapmış olacağız. Onun için ciddi çalışmamızdan ödün vermeden, hep daha çok ciddi çalışmamız lazım. Öyle ki bu ciddi çalışmamızdan, çalmamamız gerekiyor. Her çalmanın bizde bir zaaf meydana getireceğini ve zaaflarımızın da dünya ve ahiretimizi alt üst edeceğini bilmeliyiz.

Bir işin yapılması başka bir şey, amacına ve hakikatine uygun yapılması başka bir şeydir. İşlerin yapılmasındaki amaç Allah rızası olduğundan, Allah`ın razı olduğu şekilde emirleri ve yasakları doğrultusunda yapılması gerekiyor. Çünkü fertlerin kulluklarında ve çalışmalarında ihlaslı olmaları istenmektedir. İhlas ise Allah`ın gerek insan fıtratında gerekse toplumsal hayatta maddi ve manevi âlemde koymuş olduğu emirlere, yasaklara, kanunlara, ölçülere itaat edip bu itaati de sadece Hak olduğu ve Yüce Allah`ın bir muradı olduğu için yapmaktır.

İhlas; ciddi bir çalışmayı, sa`yı gerekli kılıyor. İhlası sa`ydan ayrı düşünmek elde etmek mümkün değildir. İhlasın pratikteki tezahürü sa`ydır, çalışmadır. Sa`ysız ihlasın eksik olacağı aşikârdır. Çünkü ihlası pratik hayata yansıtan, aktaran ve taşıyan sa`ydır. İhlas ciddi ve devamlı bir çalışma ile elde edilebilir. İhlaslı olmak, ihlaslı kalabilmek için ciddi ve devamlı bir çalışma içinde olunmalıdır. Çalışmasından, sa`yından çalan, eksilten, ihmal eden, zaafa düşen, kaytaran ve tembellik edenlerin ihlası kırılır, ihlasın kırılmasıyla hayat büyük yıkımlara, manevi hastalıklara, ciddiyetsizliklere, amaçsızlıklara ve dünyevileşmeye neden olur, bunlar ise insanın manevi ölümü demektir.

İnsan rahatına çok düşkündür, bu alışkanlığından kolay kolay vazgeçemiyor. Birinci tercihler rahat etmek olunca ciddi çalışmayı göze alamıyor insan. Huzur ve manevi hazzın rahatta olduğuna inanmış olmalı ki rahata bu kadar meyilli ve eğilimlidir. Maalesef insan bu alışkanlığının ve düşkünlüğünün kurbanıdır. Rahat kavramı insandan insana değişiyor; kimi için ekonomik refahtır, kimi için yan gelip yatmaktır, kimi için de maddi/manevi rahatlıktır. Kimileri için rahatlık, nefsi tembelliktir. Rahat edince insan daha bir fedakâr olacağını, daha çok çalışacağını, imanını güçlendireceğini, ihlaslı olacağını, kendini İslam`a vereceğini sanır ve inanır. Oysa bu tamamiyle bir kuruntudan ibarettir. Rahat etmek aldatıcı bir hayat, tatlı ama öldürücü bir zehirdir. Rahata düşkünlük ve böyle bir hayale kapılmak manen ölümdür, ölmektir.

Münazarada Bediüzzaman “Umum meşakkatin anası ve umum rezaletin yuvasının meylür-rahat olduğunu söylüyor. Sa`ysizlik, tembellik halini tutup, himmeti sefalete atmaktadır. Oysa sa`ysızlıkta, çalışmamazlıkta ve tembellikte ihlas ve rahat yoktur. Allah`ın rahmeti ihlasla sa`y edenlerin üzerinedir. İnsanın fıtratı müteheyyiç (heyecanlı coşkulu) olan insanoğlunun rahatı sa`ydadır” diyor. Sa`y, çalışma fıtratın bir gereği olduğu gibi bir vazifedir de. İnsan için asıl rahat Sa`yda, çalışmadadır. İnsanların zihin ve algılarındaki rahat gibi bir kavramda değildir.

İnsana sa`yından, çalışmasından başkası yoktur, o zaman sa`y ve çalışmanın devamlı ve sürekli olması gerekiyor. Durmak, ara vermek, teneffüs etmek, dinlenmek insan için ciddi kayıplar demektir, o esnada neler kaybettiğini, kaybedildiğini, nelerden masum olunduğunu kim bilebilecek. Sa`y/çalışma harekettir, faaliyettir. Bizi Rabbimize yaklaştıran, bir bakıma muhatabı Rabbimiz olan eylemlerdir. Her varlık Allah`a baktığı gibi her hareket, eylem, davranış da Allah`a bakmakta, Allah`ı göstermektedir. Sa`ysızlık, çalışmamazlık yani tembellikte faaliyet ve hareket söz konusu olmadığı için, Allah`la irtibat da kesilmiş olacaktır. Allah`a ait olmayan, O`nunla irtibat kurmayan, O`na bakmayan ve O`nu göstermeyen bir hayatın, rahatın ve anın ne değeri ve kıymeti olacaktır.En büyük arzumuz Allah`a ulaşmaktır. Allah`ı aramak sonsuza karşı duyulan bir özlemdir aslında. Sa`y ve çalışma sonsuz nefsimizde, hayatta, işte, gündelik yaşamda aramaktır. Rahat arzusu ise çalışma hayatını kurutur, yaşamı, yaşamayı verimsizleştirir, insanın yaratılış amacını anlamsızlaştırır, insanı tembelleştirir ve manevi ölümünü gerçekleştirir. Sa`y ve çalışmak ile her şey kulluğun bir ifadesi bir resmi olur. Böylelikle Müslüman-mü`min bir işi başka bir işe, bir ibadeti diğer bir ibadete, bir faaliyeti başka bir faaliyete, bir görevi diğer bir göreve bir hizmeti başka bir hizmete geçmek için bitirir. Rahat etmek, dinlenmek ve tembellik etmek için değil.

İnsana Sa`y`ından, çalışmasından başkası yoktur fermanıyla Allah`ın rızasını kazanmanın, O`na lâyık bir kullukta bulunabilmenin yolu sa`y ve çalışmadan geçiyor.

Hareket açısından da bu böyledir. Hareket için Sa`y etmek, çalışmak bir esastır, bir vazifedir. Hareket için canla başla çalışmanın bir vazife olduğunu bilmeliyiz, vazife ise ihmale, tembelliğe ve çalışmamazlığa gelmez. Hareketin yaşamı ve devamlılığı fertlerin çalışmalarına bağlı olduğundan, aralıksız çalışmanın olması zorunludur.

Hareket için gündelik yaşamlarının boş veya ara vakitlerini değil, tüm zaman ve varlıklarını vermeliler. Hareketi hareket yapan fertlerin fedakârlık, samimiyetleri ve çalışmalarıdır.

Şartlar zorlaştıkça, daha çok çalışma ve fedakârlık da kaçınılmaz oluyor. Hareketin başarısı ve gelişmesi için bu şarttır. Sevgili Peygamberimiz (sav) dahi kendi davasını yürütürken ömrü boyunca hiç rahat etmedi, etmeyi de düşünmedi, istemedi, durmadan, vefatının son anına kadar çalıştı.

Artık rahat etme tercihlerimizi yeniden gözden geçirmeli, bu ısrarımızdan vazgeçmeli, asıl rahatın çalışmada olduğunu görmeli ve buna inanmalıyız.

Enver Kaplan

Bu haberler de ilginizi çekebilir