• DOLAR 32.583
  • EURO 34.891
  • ALTIN 2423.199
  • ...
`Yolumuz Cihad ve Sebat Yoludur`
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Mücahid Temel / Doğruhaber

HAMAS Hareketinin siyonist oluşumla yaptığı esir takası anlaşmasında, yıllardır HAMAS’ın askeri kanadı İzzettin Kasam Tugaylarının ellerinde bulunan siyonist asker Gilad Şalit’e karşılık 1027 Filistinli esirin serbest kalması büyük bir başarı olarak kamuoyunda yer aldı. Şalit’e karşılık İlk aşamada 477 Filistinli 18 Ekim’de serbest bırakılmıştı. Ardından 19 Aralıkta ikinci aşamada 550 Filistinli özgürlüğüne kavuştu.

Konuyla ilgili HAMAS üst düzey yetkililerinden Dr. Nevaf Tekruri ile konuştuk. Şüphe yok ki, bizim düşmana karşı yolumuz cihad ve sebat yoludur diyen Tekruri, serbest bırakılan esirler cezaevine girerken arkalarında bıraktıkları cihadi vazifelerine geri dönecekler” dedi.
 
450’DEN FAZLA MÜCAHİD CEZAEVİNDEN ÇIKTI

Esir takası anlaşması HAMAS’ın başarısı olduğu konusunda ortak bir kanaat var? Sizin bu konu ile ilgili ayrıca söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Hiç şüphe olmasın ki bu anlaşma Allah-u Teâlâ’nın halkımıza ve ümmetimize, mücahidlere ve sabredenlere faziletlerinden dolayı verdiği bir nimettir. Bu anlaşmayla çok sayıda mücahid cezaevinden çıktı. Bunlardan 450’den fazlası müebbetle mahkûm edilmişti. Cezaevine girerlerken arkalarında bıraktıkları cihadi yükümlülüklerini ve özgürlük taleplerini koruma rollerini yeniden üstlendiler.

Şüphe yok ki, bizim düşmana karşı yolumuz cihad ve sebat yoludur. Mukaddes topraklarımızı gaspçı düşmandan geri alıncaya kadar hak ve ilkeler üzerine sebat edeceğiz.

Dediğim gibi bu anlaşma bizim için bir nimettir. Onun için Allah Subhanehu Teâlâ’ya şükrediyoruz. Bu konuda müzakerelerde bulunan kardeşlerimiz ilkelerimizden taviz vermediler. Bu büyük anlaşmayla esirlerimizi düşmandan Allah’ın izniyle sökerek almayı başardılar.

Esir takası anlaşmasında siyonistler basın yoluyla “bir siyonist’in binden fazla kişiye eşdeğer olduğunu” vurguladılar. Sizce basının bu açıklamalarına nasıl bir cevap verilebilir?

Bize göre bu açıklamaların hiçbir değeri yoktur. siyonist oluşum bu tür açıklamalarla askerlerinin moralini yükseltmeye çalışıyor. Askerlerin her birinin mücahidlerden çok kişiye eşdeğer olduğunu söylüyorlar. Bunun yanı sıra herkes tarafından biliniyor ki, direnişin durumu işgalinkiyle aynı değildir. Bizim düşmanların evlerini basıp tutuklamamız, onlarınkine oranla çok daha zayıftır. Bunlarla beraber biz bire karşılık bir kişi ya da şu an yaptığımızın aksini yapmış olsaydık halkımızın cezaevlerinde kalmalarına hükmetmiş olacaktık.

BİR’E KARŞILIK BİN BÜYÜK BİR KÂRDIR

Onların bu açıklamaları bizim için önemli değildir. Önemli olan direnişin, Allah’ın inayeti ve azimle düşman askerini tankından alıp esir edecek güce sahip olmasıdır. Ardından da yakaladığı az sayıdaki düşmanla kendi esirlerini esaretten kurtarmasıdır. Özelikle de daha önce yapılan siyasi girişimler ve doğrudan müzakerelerin halkımızı cezaevinden çıkaramadığını gördükten sonra cihad ve kaçırmalarla, siyonist oluşumun mücahidleri cezaevlerinden çıkarmasına zorlaması çok daha büyük bir başarıdır. Cezaevinden çıkan mücahidler şerefli işler yaptıktan sonra tutuklanmıştı.
Ayrıca, bu takas onların hoşuna gitmişse niye Şaliti yılarca Filistin’de esir bırakıp, anlaşmayı kabul etmiyorlardı. Hâlbuki onu bin Filistinliye karşılık hemen bıraktırabilirlerdi. Ancak bunu yapmadı. Aksine direnişe karşı mecbur kalıp bunu kabul etmeye zorlandılar.

ARAP BAHARI FİLİSTİN DİRENİŞİNDEN ETKİLENMİŞTİR

Hocam, hiç şüphesiz Filistin davası ve direniş, Arap baharına doğrudan etki etti. Sizce Arap ülkelerindeki bu hareketliliğin Filistin davasına özellikle etkileri ne olabilir?

Filistin halkı Arap halklarından önce özgürlük mücadelesi veriyorlardı. Filistinliler tabii olarak kendi topraklarını siyonist işgalden kurtarmak istiyor. Filistin halkının cüreti ve işgalci düşmana karşı durması zulüm altındaki birçok Arap halklarına ders oldu. Arap halkları ülkelerindeki devrimleri gerçekleştirmek için Filistin direnişinden etkilendiler. Özellikle eski yöneticileri direnişe karşı olan Mısır halkı, Filistin halkının direnişini görüyordu. Filistinliler kendi canlarını ve en değerlilerini bu uğurda feda ediyorlardı. Filistinlilerin verdiği bu mücadele Mısır halkında büyük bir etki bırakıyordu. Son olarak da onların, kendilerine kötü muamelede bulunan yönetime karşı durmasına sebep oldu. Yani Mısırda eski yönetime karşı yapılan başkaldırının nedeni, eski yönetimin kendi halkına yaptığı zulüm ve baskının yanı sıra, Gazze’ye karşı kuşatmayı artırması olarak da düşünülebilir.

Arap Baharı’nın Filistin davasına etkisine gelince, Filistin davası Arap ülkelerindeki devrimlerden dolayı ilk etapta zarar görebilir. Arap, İslam ve dünya halkları daha önce Filistin halkını destekleyip, ellerinden gelen imkânlarla yardım edebiliyor ve Filistin davasını takip edebiliyorlardı. Ancak şu an halklar, Arap Baharı’yla meşgul olduklarından Filistin davası ikinci planda tutulmuş olabilir, ancak, Arap halkları hür olduklarında ve kendi kararlarına sahip olabildiklerinde Filistin davası onlardan faydalanacaktır. Kendi yönetimlerini kendileri seçebildiğinde Filistin davası o zaman daha çok faydalanacaktır. Arap halkları daha önce yaptığı destekten çok daha fazla destek verecekler. Diktatörlerden kurtulan, özgür Arap ve İslam halkları Filistin’e çok daha fazla destek vereceklerdir.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir