• DOLAR 32.503
  • EURO 34.971
  • ALTIN 2423.94
  • ...
Libya`nın Geleceği Giderek Kararıyor…
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

3 yıl Libya’nın çeşitli bölgelerinde bir Türk firmasının yönetim kadrosunda çalışan Muhammed Çevlik, Libya ile ilgili merak edilen birçok konuyu gazetemize anlatarak ülkenin geleceğinin nereye doğru gittiğine ışık tuttu

Mehmet Özcan / Doğruhaber

Libya’da iç savaş ve kaos devam ediyor. Batılı güçlerin müdahalesi, çözüme yaklaşmaktan çok, ölü sayısını artırmaktan ülkeyi daha bir yıkarak karmaşık hale getirmekten başka bir işe yaramıyor. Batılı güçlerin bombardımanına rağmen Kaddafi güçlerinin muhaliflere karşı açık bir üstünlüğü bulunuyor. Bunun sebebi olarak da muhalif güçlerin kendi aralarında organize olamaması, yetersiz eğitimleri ve silah eksiklikleri gösteriliyor. Birçok bölgede ise karşılıklı çatışmalar sürüyor, ölü sayısı artarak katlanıyor.

Libya meselesi için Ankara’ya gelen NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile görüştü. Görüşmede özellikle Birleşmiş Milletler kararı çerçevesinde ateşkesin teminine yönelik neler yapılabileceği konuşulurken Başbakan Erdoğan, NATO Genel Sekreteri’ni, “Libya, Irak olmasın, dünya kamuoyu şimdiden bunun önlemini alsın.” diye uyardı. Diğer yandan ABD, Libya’ya karşı girişilen uluslararası operasyondan savaş uçaklarını ve Tomahawk füzelerini geri çektiğini bildirdi.

Bu arada Kaddafi’nin güvenli bir şekilde ülkeden çıkışını sağlamak adına birçok ülkeyle görüşmelerin sürdürüldüğü, bu çerçevede Yunanistan’ı ziyaret eden Libya Dışişleri Bakan Yardımcısı Abdülati El Ubeydi Türkiye’yi de ziyaret etti. Muhalif güçler ise Kaddafi sonrası senaryoları tartışırken kendi aralarında birtakım anlaşmazlıkların şimdiden baş gösterdiği izleniliyor.

LİBYA’NIN GELECEĞİ KARARTILIYOR

Libya içinde ve dışında gelişmeler bu yönde seyrederken ülkenin geleceğinin gittikçe kötüye gittiği izlenimi daha ağır basıyor. Libya halkı daha fazla özgürlük talebiyle, 42 yıllık Kaddafi rejimine başkaldırdı ancak ülkenin yer altı zenginliklerini kimseye kaptırmaya niyetli görünmeyen Batılı devletlerin, belki uzun sürecek bir işgaliyle karşı karşıya kalabilir.

Yaklaşık 3 yıl Libya’nın çeşitli bölgelerinde bir Türk inşaat firmasında çeşitli yönetim kadrolarında çalışan Muhammed Çevlik ile yaptığımız görüşmede Çevlik, merak edilen birçok konuda önemli bilgiler verdi. Olaylar başladıktan iki hafta sonra Türkiye’ye dönen Çevlik, Libya halkı ve muhalefetinin ne istediği ve kimler olduğu, bundan sonraki sürecin hangi aşamada devam edeceğine dair bilgilerle konuya ışık tuttu. İşte Muhammed Çevlik’in sorularımıza verdiği cevaplar;

En çok merak edilen konulardan biri Libyalı muhaliflerin kimler olduğu? Gözlemlediğiniz kadarıyla neler söylemek istersiniz?

Yaklaşık 40 yıldır büyük bir baskı altında olan, her türlü muhalefete sıfır toleransla müdahale edilen bir ülkede açık bir şekilde muhalifler şunlardır veya şu gruptur gibi yaklaşımlar kesinlikle bizi yanlış yönlendirecektir. Kaddafi hükümeti 1969’dan sonra yani devrimin hemen akabinde mevcut veya doğması muhtemel her türlü muhalefet anlayışının önünü kesmiş ve iktidarı döneminde de her zaman sıkı tuttuğu demir yumrukla bu tür yaklaşımlara zerre taviz vermeden varlığını sürdürmüştür. Böyle bir ortamın hakim olduğu bir ülkede doğal olarak bir muhalefet olsa bile dışarıdan birilerinin bunu gözlemleyebilmesi veya tanıyabilmesi takdir edersiniz ki çok zordur. Sadece dışarıdan değil iktidarın bile bunları tanıyabilmesi neredeyse imkânsızdır. Tersi bir durum olsaydı yani iktidar, muhalif bir hareketin varlığından zerre kadar haberdar olsaydı kesinlikle olaylar bu noktaya varmadan önce ve hiçbir tedbir göz ardı edilmeden çok sert bir şekilde müdahale edilirdi ve hiç kimsenin ruhu bile duymazdı. Kardeşin kardeşe bile güvenmediği, insanların kendi evi içinde dahi siyasi bir konu hakkında konuşurken kalkıp pencere altlarını kontrol ettiği bir ülkeden bahsediyoruz.

MUHALEFETİN BİNGAZİ MERKEZLİ OLMASI ESKİ KRALA DAYANIYOR

Muhalefetin Bingazi bölgesinde yoğunlaşmış olmasını neye bağlıyorsunuz?

Bildiğiniz gibi Muammer Kaddafi’nin 1969’da darbeyle yönetimden uzaklaştırdığı ve daha sonra yurtdışındayken ölen eski lider Kral İdris, Bingazi bölgesindendi. Aşireti hala Bingazi, Tobruk ve Derne (ki bu yerler şu an muhalefetin en güçlü olduğu yerlerdir) yörelerinde yaşamaktadır. Bu aşiret 42 yıldır Kaddafi’ye bir kin besledi. Açık bir muhalefet, açık bir başkaldırı olmasa da yönetime hiçbir zaman gerçek anlamda biat etmediler ve bu tutumları nedeniyle de ekonomik yatırımlar yönünden cezalandırıldılar. O bölgelere yatırımlar son birkaç yıl içinde hızlandırıldı. Ama tabi gönüllerinin alınması için yeterli olmadı. Ayrıca 1996 yılında İslami kimlikleri nedeniyle Ebu Salim cezaevinde tutuklu bulundukları sırada katledilen yaklaşık 1200 mahkûmun büyük çoğunluğunun Bingazi bölgesinden oldukları biliniyor.

ORGANİZELİ BİR İSLAMİ CEMAATİN VARLIĞINA ŞAHİT OLMADIM

Libya’da etkin İslami cemaatler var mı? Varsa ne tür faaliyetlerde bulunuyorlar? Kaddafi’ye karşı direnişte nasıl bir etkiye sahipler?

Organize olmuş bir İslami grup veya cemaatin varlığına şahsım adına şahit olmadım. Gittiğim her şehirde halkın içinde bulundum, birçoğuyla sıkı arkadaşlıklarım oldu, sohbet etme şansım oldu; ama doğrusunu isterseniz böyle bir cemaatin varlığına ne şahit oldum, ne de duydum. Tabi bir yabancının şahit olmaması öyle bir cemaatin yok olduğu anlamına da gelmez. Demek istediğim Mısır’daki gibi baskı altında da olsa İhvan türü bir hareket Libya’da gözler önünde değildi. Varsa da marjinal ötesi çok gizli ve çok küçük gruplardır. Nitekim herkes tarafından da biliniyor ki 1996’daki cezaevi katliamında hayatını kaybeden mahkûmların büyük çoğunluğu İslami cemaatlere mensup kişilerdi. Ama şu anda böylesi büyük bir ayaklanmaya önayak olabilecek kadar güçlü bir cemaat var mıdır? Varsa bu kadar gizlenmesi mümkün müdür? Bilemiyorum. Camilerde özellikle akşam-yatsı arası gençlere ve çocuklara yönelik çalışmalar vardı; ama bu çalışmalar iktidarın gözetimi altında ve onların görevlileri tarafından legal bir şekilde yapılıyordu. Daha önce de belirttiğim gibi illegal hiçbir faaliyete kesinlikle göz yumulmuyordu.

AYAKLANMAYI EKONOMİK SEBEPLERE DAYANDIRMAK YANLIŞ

Bildiğimiz kadarıyla ülkede halkın ekonomik durumu fena değildi. Sizce ayaklanmaların sebebi neydi, neye dayandırılıyordu?

Evet, belki de üzerinde en çok düşünülmesi gereken bir konu… Libya, Mısır ve Tunus’un aksine ekonomik anlamda daha müreffeh, yabancı yatırımcının daha çok olduğu, ticari hayatın canlı olduğu bir ülkedir. Veya ülkeydi diyelim. Tabi ki ideal noktada değildi; ama şunu rahatlıkla belirtebilirim ki refah seviyesi yüksek olanların oranı hesaba katıldığında birçok Avrupa ülkesini de, Türkiye’yi de geride bırakacak bir seviyedeydi. Fakiri yok muydu? Tabii ki vardı. Ama fakirin çalışabileceği iş çok fazlaydı. Fakir, öyle bir ülkede kendi tembelliğinden fakirdir başka da hiçbir sebep aramaya gerek yoktur.

Bakın size bunu bir örnekle açıklamaya çalışayım. Libya kanunlarına göre bir yabancı firma çalıştırdığı işçi sayısının %30`u oranında lokal personel yani Libyalı çalıştırmak zorundadır. Ki bu rakam son değişiklikle bazı kurum işlerinde %70’lere kadar çıktı. Bunu bir örnekle netleştirelim. Ben bir Türk firması olarak yüz işçi çalıştırıyorsam bunların en az 30 tanesi Libyalı olmak zorundadır. Ayrıca çalıştırdığım işçi oranının yüzde yirmisi kadar bir sayıya tekabül eden oranda öğrencinin dershane masrafını vermek zorundayım. Eğitim antlaşması deniyor buna da. Yani yüz işçi çalıştıran bir yabancı firma bunların otuzunu Libyalılardan oluşturacak, ayrıca yirmi Libyalı öğrencinin de bir yıllık mesleki eğitim masrafını karşılayacak. Parasal değerini söylersek bir öğrencinin bir firmaya yıllık maliyeti yaklaşık 6500 Dinar yani yaklaşık 5000 dolar. Peki, biz kotayı doldurabiliyor muyduk? Yani işçilerimiz yüzde otuz Libyalı mıydı? Hayır…

Üç yıl boyunca özellikle bu konulardan sorumlu olarak çalıştım; ama biz hiçbir zaman yüzde on beşleri geçemedik. Çünkü işçi bulamadık. İşçi kurumundan denetim yapılırdı oran tutuyor mu diye, hiçbir firma hiçbir zaman tutturamadı. Çünkü çalıştıracak işçi yoktu. Ben bunları Libya’nın iş kanunlarını anlatmak için açıklamıyorum. İşsizlik denen olgunun Libyalı için geçerli olmadığını, Libya’da isteyen herkesin kendisine uygun işi çok ama çok rahatlıkla bulabileceğini dolayısıyla bu ayaklanmayı işsizlik ve ekonomik sebeplere dayandırmanın çok yanlış olacağını belirtmek istiyorum.

HALK HER SABAH FARKLI BAYRAĞIN GÖLGESİNDE UYANIYOR

Sizce Libya’nın geleceği nasıl olacak? Kaddafi’nin devrilmesi durumunda Libya’yı nasıl bir yönetim veya gelecek bekliyor?

Olayların; muhalefetin de, Kaddafi’nin de kontrolünden çıktığı bir ülkeyle karşı karşıyayız. Hiçbir taraf geri adım atmıyor ve görüyoruz şehirler sabah bir tarafın elinde, akşam diğer tarafın. Halk her sabah farklı bayrağın gölgesinde uyanıyor. Bu da gücün dengede olduğunu gösteriyor. Ülkenin zengin petrol yataklarına sahip doğu bölgesi yani Bingazi bölgesi, ilk günden beri tamamen muhalif grupların kontrolünde, nüfusun daha yoğun olduğu Trablus tarafı ise yine ilk günden beri Kaddafi güçlerinin kontrolünde. Her iki taraf da etrafındaki gücün büyüklüğüne bakarak geri adım atmaktan kaçınıyor ve dolayısıyla olaylar da, katliamlar da uzadıkça uzuyor. Muhaliflerin Batılı güçler tarafından silahlandırıldığını herkes biliyor ki onlar da bunu açık açık ilan ettiler. Amerika ve diğer Batılı ülkelerin desteklediği bir muhalif grup ve arkasında azımsanamayacak halk desteği de olan Kaddafi tarafı…

Azımsanamayacak diyorum çünkü olaylar başladıktan sonra yaklaşık iki hafta Trablus’ta yaşadım ve neredeyse her sokakta her caddede küçük küçük gruplar halinde Kaddafi yanlısı gösterilere şahit oldum. Bu gruplar gece olunca Yeşil Meydan’da toplanıp sabahlara kadar yönetim lehinde gösteriler yapıyorlardı ve Trablus hala Kaddafi’nin kontrolü altında. Kenar mahallelerde ufak çaplı çatışmalar olsa da büyük olayların yaşanmadığını biliyoruz. Hal böyleyken Libya’yı nasıl bir gelecek bekliyor doğrusu tahmin etmek çok zor.  

MUHALEFETİN BİR YOL HARİTASI YOK

Ortada organize olmamış, herhangi bir yol haritası da olmayan sanal ortam furyasıyla meydanlara dökülen bir muhalefet olduğunu söylersek bu ayaklanmaya haksızlık etmiş sayılmayız düşüncesindeyim. Ayaklanmanın gerekçelerini tabii ki küçümsemiyorum. Bir zalime karşı kıyam etmek her Müslüman’ın üzerine farzdır. Ben olayın gelişme şekline, organizasyona daha doğrusu organizasyonsuzluğa vurgu yapmak istiyorum.

Mısır’ı düşünürsek iyi veya kötü ortada bir isim veya bir grup var. Aynı şey Tunus için de geçerli. Ama Libya için ne bir grup adı biliyoruz ne de halkın etrafında toplanabileceği bir isim… Böyle bir ortam tam da Batılı sözde insan hakları savunucuları ülkelerin(!) istediği bir ortam. Dikkat ederseniz Batı, Kaddafi’ye şu ana kadar ciddi bir müdahalede bulunmadı. Kimse bu olayın bu kadar uzamasının sebebini Kaddafi’nin gücüyle açıklayamaz. Her şey tam da onların istediği gibi gidiyor. Kaddafi’nin katliamlarına göz yumuluyor. Ta ki ortaya yıllarca sürecek bir işgalin gerekçeleri çıkana kadar. Ve günden güne de bu gerekçelerin meydana geldiğine de şahit oluyoruz. Her iki taraftan da onlarca Libyalı katlediliyor ve bir ülke yok ediliyor…

Bu haberler de ilginizi çekebilir