• DOLAR 32.593
  • EURO 34.808
  • ALTIN 2499.91
  • ...
Nebi(s.a.v) Mekke`yi Neden Başkent Yapmamıştır?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Kur’an-ı Kerim’in inmeye başladığı ve Peygamber(s.a.v)’e Risalet görevinin verildiği Şehrin; Mekke ve Bekke; Peygamber’in(s.a.v) hicret ettiği ve orada vefat ettiği Şehrin de aynı şekilde Medine ve Yesrip diye Kur’an-ı Kerimde iki müseccel ismi vardır. 

Baktığımızda Mekke ile Medine arasında İslami davet açısından ters bir seyir söz konusudur. Medine’de toplum eliyle devlet inşa edilirken, Mekke’de devlet eliyle toplumun inşası için zemin hazırlanmıştır. Buna göre toplum, devleti; devlet de toplumu meydana getirebilir. Bu, vakıi bir durumdur. Ama hangisi daha üstün ve daha makbuldür denilirse hiç şüphesiz Medine örneği daha üstündür. Peygamber(s.a.v) bir hadisinde; “Allah’ım! Mekke’ye verdiğin hayrın iki katını Medine’ye ver” buyurmuştur. Ayrıca Mekke fethedildiğinde Peygamber(s.a.v) beklentilerin aksine Medine’ye dönmeyi tercih etti. Bu, Peygamberin(s.a.v) çok latif bir sünnetidir. Böylece Efendimiz(s.a.v), askerle fethedilen bir yeri devletine başşehir olarak layık görmediğini ortaya koymuştur. Her ne kadar fetihten sonra Mekke’de bir İslam toplumu oluşmuşsa da bu, İslam’ın arzuladığı ideal yolla oluşmamıştır.

Peygamber(s.a.v) Mekke’yi güçle fethettiği için insanların kalplerini İslam’a ısındırmaya(Müellefe-i kulub) çalışmış, bu şekilde gönüllü bir toplumun vücut bulmasını murat etmiştir. Çünkü Peygamberler, krallardan farklı olarak idare ettikleri yerin halkının kalbinde taht kurmayı esas alırlar. Peygamberler, boyun eğdirdikleri yerleri kendilerine layık görmezler. İşte bu İlahi-nebevi sünnet, İslam idare nizamının ve Onun Anayasasının ruhunu teşkil etmektedir. Buna göre İslam asla totaliter bir yönetim tarzını benimsemez. Bu nedenle Müslümanlar; topluma dayanan, toplumdan neşet eden devlet modelini esas almalıdır. Devletin toplumu meydana getireceği alanlar olacaktır. Lakin bu, asıl değildir. İşin lezzetli ve hikmetli tarafını temsil etmez.

İslam Toplumunun devlet olduğu şehrin bir ismi Medine, diğer ismi Yesriptir. Medine, “medeniyet ve bayındırlık” manasındadır. Yesrip ise “şiddetli kınama, iç yağı” anlamına gelen “serebe” kelimesinin bir türevidir. Bu nedenle Peygamber(s.a.v) Medine’ye hiç “Yesrip” dememiştir. Kur’an’da da Yesrip adı sadece münafıkların bu ismi kullanması sebebiyle bir kere geçmektedir. Yani sadece münafıklar, ısrarla Medine’ye “Yesrip” demeye devam ediyordu(Ahzab:13). Çünkü bu isim; kınamayı, çekişmeyi ve katılığı çağrıştırıyor. Münafıklar, özellikle bu ismi kullanarak Müslümanların birbirlerine karşı adavet duygularını uyandırmaya, zihinlerde kötü çağrışımlar meydana getirerek İslam’ın toplum-devlet ilişkisinin “bir model” olmadığı algısını oluşturmaya çalışıyorlardı. Ayrıca bu şekilde Nebevi İdarenin bir “Medine-Medeniyet” inşa ettiğini inkar etmiş oluyorlardı. 

Mekke; “kuzunun bütün sütü emmesi, kişinin elinde maldan bir şey kalmaması” manalarına gelir. Bunun gibi Mekke, ihrama giren insanı dünyalık açıdan kurutur. Diğer ismi olan Bekke ise “izdiham ve boyun eğdiren” manasındadır. Çünkü Mekke’ye giden herkes fakirliğinin ve acizliğinin farkına vararak boyun eğer. İsimlerinin manasına uygun olarak Mekke, idare merkezi olmaya elverişli değildir. İnsanlar Mekke’de boyun eğmek zorunda kalır. Oysa Medine’de aziz, dengeli ve gönül esasına dayalı Hak bir nizam var. Yani Peygamber(s.a.v) başşehir edindiği yere verdiği isimle(Medine-i Tayyibe) İslam idaresinin ruhunu ve esaslarını ifade buyurmuştur.

Müslümanlar bunu örnek alarak öncelikle, bir toplumun inşasını esas almalıdır. Toplum inşa etmeden oluşturacakları yapı, boyun eğdirme(Bekke) esasına dayanmak zorunda kalacaktır ki bunun örnek olma kapasitesi ve vasfı çok zayıftır. Bu nedenle Tunus’ta Gannuşi’nin Elnahdasının, Mısır’da Müslüman cemaatlerin seçimlerde elde ettiği başarıya Müslümanların sevinmesi gerekir. Eğer biz Mekke’yi değil, Peygamber’in(s.a.v) yaptığı gibi Medine’yi başkent modeli olarak kabul ediyorsak-ki ediyoruz-oy vererek de olsa insanların verdikleri desteği önemsememiz ve bunun için sevinmemiz gerekir. Bunu zımni bir akit olarak kabul etmek mümkündür. Demek ki insanlar Müslümanlara güveniyor. Onların idaresini talep ediyor. Hal böyleyken insanların teveccühünü nasıl basit görebiliriz.

Medine-i Münevvere misali şehirler kurmak için çalışan; hikmet, izzet ve gayret ehli Müslümanlara selam olsun.

 A. Hakim Sonkaya/ Doğruhaber

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir