• DOLAR 32.579
  • EURO 34.772
  • ALTIN 2486.942
  • ...
"Öğretmenler bölgeye gelmek istemiyor"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB), 15 Eylül'deki 37 bin öğretmen atamasının yüzde 70'i yine Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya yapıldı. En çok öğretmen sırasıyla, Şanlıurfa, Van, Ağrı, Şırnak, Diyarbakır, Muş ve Hakkâri’ye atandı. Yapılan atamalar ve yatırımlara rağmen bölgenin eğitimde istenilen düzeye gelmediğini belirten eğitimciler bunun sebebini ekonomik ve güvenlik gibi sorunlardan kaynaklandığına işaret ettiler.

TÜİK verilerine göre, 2014'te 39 bin 988 öğretmen özür durumuna ve isteğe bağlı olarak yer değiştirdi. Yer değiştirmelerin yüzde 80'i Batı, Orta Anadolu ve Karadeniz'e doğru gerçekleşti.

Bölgede eğitime yönelik yapılan ekonomik yatırımlar da azımsanacak düzeyde değil. Sadece Ağrı’da yapımı devam eden 42 okul inşaatı söz konusu. Peki, bu kadar atama ve yatırıma rağmen eğitimde, Ağrı başta olmak üzere Doğu illeri neden istenilen seviyede değil?

Konu ile ilgili görüştüğümüz, ancak isimlerinin yayınlanmamasını isteyen bazı öğretmenler, bölgede eğitimin ilerlememesinin nedenlerini ekonomi ve güvenlik gibi gerekçelere bağlıyor.

Ağrı'ya başka bir ilden atanan ve 2 yıldır öğretmenlik yapan A.Ç, öğretmenleri doğuda tutmanın çok zor olduğunu belirtti. Bunun en büyük sebebinin ekonomik sebepler olduğunu ifade eden A.Ç, "Doğu illerinin diğer illerden geri kalmış olması ve barınma sıkıntısı gibi nedenler öğretmeni kaçırmaya yetiyor. Zaten bir öğretmenin Ağrı’da kalma süresi hemen hemen 15 ayı geçmiyor. Tercihlerinde de Ağrı'yı son tercih olarak veriyorlar. Öğretmenler buralara istemeyerek geliyor. Eş ve özür durumu gibi nedenler atamaların önünü açıyor." dedi.

Maaşlarının büyük bir kısmını kira ve yakıta harcadıklarını söyleyen A.Ç, son zamanlarda meydana gelen olayların ve sınır kapılarının kapanmasının da kendilerini olumsuz etkilediğini belirterek giyim, gıda, sebze ve meyve fiyatlarının yüksek oluşundan da şikâyet etti.

Ağrı'da görev yapan başka bir öğretmen F.A. ise bölgeye gelen öğretmenlerin kendi çocuklarına iyi bir eğitim verecek deneyimli öğretmenlerin bölgede olmadığını savundu.

Bölgedeki güvenlik sorununa da değinen F.A, sözlerine şöyle devam etti: "Doğu'da güvenlik zafiyeti var. Gelen öğretmen ne ile karşılaşacağını bilemiyor. Bazı öğretmenler, doğu insanına karşı ön yargılı davranabiliyor.  Okulda Kürtçe konuşan öğrenci ile karşılaşan bazı öğretmenler hemen tedirgin oluyor. Öğrenciyle iletişim kuramayacağını ve bu işi sürdüremeyeceğini düşünüyor."

Öğretmeni sürekli değişikliğe uğrayan öğrencinin de bu durumdan psikolojik olarak olumsuz etkilendiğini söyleyen F.A, bunun sebebini ise öğrencinin anne babadan çok öğretmene bağlı olmasından kaynaklandığını belirtti.

"Doğu'nun çocukları çok zeki"

Psikolojik ve sosyal açıdan Doğu ve Güneydoğu'da çalışan öğretmenlerin desteklenmesi gerektiğini altını çizen F.A,  öğrencilerin ve halkın öğretmenlere büyük değer verdiğini ifade ederek, "Doğu'da kalan öğretmenlere Doğu tazminatı verilmeli. Yıpranma payı ve yakıt yardımı yapılmalı. Çünkü maaşın yarısını yakıta vermek zorundayız. Bu da ekonomik olarak bizi olumsuz etkiliyor. Doğu'da kalan öğretmenlere pozitif ayrımcılık yapılması lazım. Öğretmenlerin verimli olabilmesi için ekonomik olarak sıkıntılar yaşamamaları gerekir. Ayrıca Doğu'ya gelen öğretmenler ön yargılarını bir tarafa bırakmalı. Doğu'nun çocukları çok zeki, işlenmemiş altın gibidirler. Bunları doğru işlemek için ustalara ihtiyaç var. O ustalar toprağı kazıp bu cevherlerin farkına varmalılar."  dedi.

"Kalan öğretmenlerin çoğu bu bölgede doğmuş olanlardır"

Doğu ve Güneydoğu'da uzun süre öğretmenlik yapanların,  genelde bölge insanı olduğunu vurgulayan Mustazaflar Cemiyeti Ağrı Şubesi Başkanı M. Ali Ortaç da yaptığı değerlendirmede, eğitimcilerin bölgeden kaçmasının en büyük sebeplerinden birinin, medyanın Batı’daki halkın zihninde oluşturduğu olumsuz algı olduğunu söyledi.

Bölgede yaşanan şiddet olaylarının eğitimde aksamalara yol açtığına dikkat çeken Ortaç, şunları söyledi: "Şehirlerimizdeki yerel yönetimleri ellerinde bulunduran idarecilerin hizmetten ziyade siyasetle ilgilenmeleri, şehirlerimizdeki sosyal alanları oluşturmamaları, modern bir şehirleşmeyi sağlayamamaları ve üzülerek belirtelim ki, bölgemizde yaşanan şiddet olayları eğitimde aksamalara ve eğitimcilerin bölgeyi terk etmek için arayışlara girmelerine sebep olmaktadır. Herkesin malumudur ki, eğitimde verimliliğin en önemli hususlarından birisi öğretmen ve öğrenci arasındaki duygusal yakınlıktır. Bunun oluşması için de belirli bir zaman dilimine ihtiyaç vardır.”

Tatil zamanlarının bölgesel şartlara göre belirlenmesi gerektiğine dikkat çeken Ortaç, "Öncelikle devletin tüm bürokratik işlemlerini gözden geçirmesi gerekir. Buna Milli Eğitimin tatil dönemleri de dâhildir. Kanaatimce tatil zamanlarının bölgesel farklılıklardan dolayı, farklı zamanlarda olması eğitim ve öğretimdeki verimliliği artıracaktır. Örneğin; şehrimizde yaz mevsimlerinde serin ve güzel bir hava hâkim. Bu serin ve güzel havada hem öğretmenler ve hem de öğrenciler eğitim ve öğretimle ilgili iyi bir performans sergileyebilirler. Eğitim ve öğretim için de şehrimizin kış şartları, gerek ulaşım ve gerekse ısınmada ciddi problemler oluşturmaktadır. Ağır kış şartlarında hem eğitimciler hem de öğrenciler tatillerini bu dönemlerde geçirebilirler." şeklinde konuştu.

Eğitimde kalitenin yükselmesi için karma eğitim sisteminden vazgeçilmesi gerektiğini vurgulayan Ortaç, "Bunca anlatılandan sonra şunu diyebiliriz ki okul ve öğretmen sayılarının artırılması, eğitimde sorunların tamamen bitirileceği anlamına gelmemektedir. Bu sorun çok yönlü sebeplere bağlıdır. Okul ve öğretmen sayısının artırılması bölgede eğitimle ilgili sorunlardan sadece birini ortadan kaldırmış olur." dedi. (Ömer Adıgüzel - İLKHA)





Bu haberler de ilginizi çekebilir