• DOLAR 32.548
  • EURO 34.926
  • ALTIN 2427.683
  • ...
Suriye, İsrail İçin Bir Bedel mi?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Fehim Taştekin`in Suriye, İsrail için Bir Bedel mi? adlı makalesini olduğu gibi aşağıya aldık.
 
İşte o mekale....
 
Suriye, İsrail İçin Bir Bedel mi?
 
Suudi Arabistan’ın arkasından sürüklediği diktatörler kulübü Arap Birliği ile Türkiye, Suriye’de rejimi devirmeye yönelik riskli adımlar atıyor. Türkiye ve Araplar sahada oyuncu; ABD ile AB’nin müdahaleci güçleri türbinlerde amigo. Batılıların çizdiği resme bakılırsa bugünlerde Türkiye’den daha kıymetli bölgesel güç yok. Batı arkada, Arap Birliği ve Türkiye önde. Göz yaşartan Arap-Türk ittifakının, muhaliflerin özgürlük arayışına denk düşen bir yanı var mı? Despotluk yarışında diğer Arap liderler Beşşar Esad’dan daha mı geri? Bahreyn’de Şii ağırlıklı barışçıl gösterileri Körfez İşbirliği Örgütü’nün askeri müdahalesiyle boğan, Tunus’ta Zeynel Abidin Bin Ali ve Mısır’da Hüsnü Mübarek devrilirken cinnet getiren Suudi Arabistan, nedense Libya ve Suriye için özgürlükçü. Suudilerin patron olduğu Körfez İşbirliği Örgütü’nün 5 üyesi aynı zamanda Libya’da Muammer Kaddafi’yi imha eden koalisyonun en can alıcı kanadıydı. Evet Kaddafi, Arap Birliği’nde Suudilerin forsunu bozan bir liderdi. Suriye de Araplar içinde ayrık bir ülke. ABD’nin de Ortadoğu ‘puzzle’ında ters duran bir parça. Onlarca yıldır Amerikan çıkarlarını Suudiler temsil ederken Suriye Rus müttefiki. Irak’ı Şiilere kaptıran Suudiler, bu curcunada Suriye’yi yedeklemeye çalışıyor. ‘Ilımlı Sünni’ iktidar kuşağı hem Arap Birliği, hem Türkiye hem de ABD’nin çıkarlarıyla örtüşüyor. Böyle bir operasyon haliyle ‘direniş kanadı’nı besleyen İran’a karşı dolaylı savaşı gerektiriyor. Bu savaşı zorlaştıran da İran’dan, Suriye, Lübnan ve Filistin’e uzanan direniş hattının sanıldığı gibi sadece Şii dayanışması olmaması ve Suriye’deki Baas rejiminin basitçe Nusayrilere dayanmayıp Sünnilerden de önemli oranda destek görmesi.

Esad ya devrilmezse?
ABD, Ortadoğu’da en zayıf olduğu bir dönemde Suriye’ye fazla müdahil olmak istemiyor. Müdahale için herkes kılı kırk yarıyor. Suriye’nin NATO’nun tanıyamadığı Rus silahlarıyla dolu askeri kapasitesi caydırıcı bir faktör. Daha önemlisi ABD, İran ve Hizbullah’ın bölgedeki Amerikan hedeflerini vurmasından korkuyor. Müdahaleyi göze alsalar bile BM’de Rusya ve Çin’i aşmaları gerekiyor. Libya’da ‘uçuşa yasak bölge’ diye ucube bir kararla ‘uluslararası meşruiyet’ sorununu aşmışlardı. Çin’in İran’la derin ekonomik ilişkileri, Rusya’nın Akdeniz’de tek deniz üssünün Lazkiye’de bulunması işi zorlaştırıyor. Hal böyle olunca ihale Türkiye ve Arap Birliği’ne kalıyor. Eğer Türk-Arap ittifakının eli kulağındaki diplomatik, ekonomik ve siyasi yaptırımları netice vermezse ayakta kalmayı başarmış bir Esad rejimi özellikle Türkiye için dünden daha fazla tehlikeli hale gelecek. Türkiye bu denklemle yaşayamaz. Şimdiden muhaliflerin askeri kanadı Özgür Suriye Ordusu ile siyasi kanadı Suriye Ulusal Konseyi’ne verdiği destekle iç savaşın tarafı olan Türkiye, şimdiye kadar ‘aman olmasın’ diye titizlendiği dış müdahaleyi en çok isteyen ülke haline gelecek. “Kardeşim Esad”dan “Beşşar, sen”e dönüşen retoriğin Türkiye’yi götürdüğü yer orası. Kuşkusuz Esad’ın ömrü ekonomik kayıplarını Çin gibi Asya ülkeleriyle telafi edebilmesine, silah tedarikçisi Rusya ile dış müdahaleye karşı çıkan muhalif kanatla görüşüp farklı seçenekleri de dikkate alan İran’ın belli garantiler karşılığında çark etmemesine ve tabi ki tank paletlerinin kendi istediği yönde dönmeye devam etmesine bağlı. Bunlar olmazsa süreç ‘Türkiye’nin savaşına’ dönüşecek. Çok tehlikeli bir istikamet bu...
 
ABD adına bölgesel güç
Türkiye neden savruldu? Sadece 911 km sınırı olan Suriye ile değil, 454 km sınırı paylaştığı İran’la ‘düşman komşu’ durumuna düşmeyi, Rusya ile ‘soğuk savaş’a dönmeyi neden göze aldı? Başbakan “Halkları cezalandırmaktan başka işe yaramıyor” diyerek sergilediği ilkesel duruşu neden terk etti? “Verdiğim elektriği keserim”le başlayan yaptırım tehditler ‘smart sanction’ (akıllı yaptırım) teziyle izah edilebilir mi? Sanki Türkiye elektriği kesince Esad’ın sarayı kararacak! Türkiye geçmişte Suriye-İsrail, Hamas-Fetih, Batı-İran arasındaki müzakerelerde eşit mesafede herkesle konuşarak yakaladığı eşsiz pozisyonunu neden çöpe attı? Neden başından barışçıl gösterilere paralel gelişen silahlı direnişi görmeyip Esad’ı da aşan şartlar koştu? Tüm bu soruların yanıtı belki de şu soruda gizli: Türkiye, İsrail’le restleşme nedeniyle üzerinde oluşan baskıları bertaraf etmek için Suriye’yi feda ediyor olmasın?
 
Önce İran ve Rusya’ya karşı NATO radarını kabul ederek “Türkiye Batı’dan kopuyor” diyenlerin ağzını kapadı. Sonra ABD’nin Irak’taki askeri varlığını İncirlik’e taşımasına izin verdi. ABD’nin Irak’ta işi bitmedi. Belli ki bu savaş örtülü olarak İncirlik’ten yürütülecek. Obama, AfPak savaşında ağırlığı konvansiyonel güçlerden Predetor’lara vermenin avantajını gördü. Irak’ta eğitici kılıfıyla dahi olsa asker bırakmama kararındaki rahatlığın kaynağı İncirlik. Tabi İncirlik’te biriken savaş takımları Türkiye’nin Suriye’de topa girmesinde cesaret verici unsur. Suriye’ye olası müdahalede artık füze rampalarının nerede olacağı çok açık. Obama, AfPak adıyla Afganistan’daki savaşı Pakistan’a yayarken yaptığı gibi olası yeni stratejiye IrSur (Irak-Suriye) ya da İran’ın katılmasıyla IrSurİn diye isimler takarsa şaşmamalı. İşin espirisi bir yana ABD bölgedeki etkinliğini yitirirken ‘bölgesel müttefik’ ihtiyacı artıyor. Türk imajının parlatılıp ön saflara itilmesinin başka izahı var mı?
 
Fehim Taştekin / Radikal

Bu haberler de ilginizi çekebilir