• DOLAR 32.531
  • EURO 35.002
  • ALTIN 2435.09
  • ...
Ebü Hafs Ömer b. Muhammed
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Mutasavvıf, Sühreverdiyye tarikatı kurucusu, müfessir ve muhaddis (632/1234) Ebû Hafs Ömer b. Muhammed

SÜHREVERDÎ

Peygamber Efendimizin sünnet-i seniyyesine iyi sarıl. Helâlinden yemeğe çalış. Çünkü helâl yemek ve haramlardan sakınmak, bütün hayırların ve iyiliklerin anahtarıdır. İmam ve müezzin olmadığın zaman da cemâatle namaz kılmayı elden bırakma…”


Feyzullah Zerey
 

Şeyhu’l-islâm ve Şeyhu’ş-şüyûh lâkaplarıyla meşhur olan Ebû Hafs Sühreverdî, İran Kürdistan’ında doğdu. Babası Bağdat Nizamiyye medreselerinde okumuş âlim bir zattı. Altı yaşında babasını kaybetti. Âlim olan amcası tarafından yetiştirildi. Hadis, fıkıh, tasavvuf ilimlerini tahsil eden Sühreverdî, Şafii mezhebinden idi. Şihâbuddin Yahyâ b. Habeş ile lakap ve nisbelerindeki benzerlik sebebiyle zaman zaman karıştırılır. Bu şahıs dünyaca ünlü bir âlimdir ve felsefe yönü ağır basan bir zattır.
 

Sühreverdî, çok ibadet ederdi. Nâfile oruç, namaz ve zikirle meşgul olurdu. Eline geçen malı fakir ve muhtaçlara dağıtırdı. Vefat ettiğinde geride kefen parası bile bırakmamıştı. Züht ve vara sahibi olan Sühreverdî, bir zaman sonra Dicle Nehri kenarında bulunan ve amcasına ait olan medresede halka vaazlar verdi ve öğrenci yetiştirdi. Onun ders ve vaazlarına halk ile beraber birçok âlim de katıldı. Son zamanlarında gözlerini kaybettiği halde çalışmalarına devam etti.
 

Abdülkadir Geylânî, İbn Arab-î Mevlânâ’nın babası Bahâeddin Veled, Sa’di Şirâzi ile görüştü. İzzüddin İbn Abdüsselâm onun yetiştirdiklerindendir. Bu sahsın Sühreverdî’den tasavvuf aldığı, Kuşeyrî Risâlesi okuduğu bilinmektedir.
 

632 Muharrem’inin ilk gününde (26 Kasım 1234) vefât etti. Cenazesi ertesi gün büyük bir cemaatla kılınarak defnedildi.
Sühreverdî, oğluna yaptığı nasîhatte şöyle buyuruyor:
 

Ey oğul! Sana, Allahü Teâlâdan korkmayı, Allahü Teâlânın ve Resûlünün, ana-babanın ve evliyânın hakkına riâyet etmeyi tavsiye ederim. Eğer bunu yaparsan, Allahü Teâlâ senden râzı olur. Açıktan ve gizli olarak Allahü Teâlânın emir ve yasaklarına riâyet et. Gizli ve açık, içten ve dıştan, tefekkürle, hüzünle ve ağlayarak Kur’ân-ı kerîm okumayı ihmâl etme.

İlimden bir adım bile yüz çevirme. İlim öğren. Tasavvuf ehli olduğunu söyleyip de dalâlet içerisinde olanlardan, onların avâmından olma. Çünkü onlar, din hırsızları ve Müslümanları doğru yoldan saptıranlardır. Peygamber efendimizin sünnet-i seniyyesine iyi sarıl. Dinde sonradan ortaya çıkıp, dinden imiş gibi inanılan, hâlbuki dinde olmayan bid’atlerden sakın. Çünkü her bid’at dalâlettir. Kadınlarla, bid’at sâhibi kimselerle, zenginlerle ve nefslerinin peşinde giden avam ile berâber olma. Çünkü bunlar, senin dînini giderir. Dünyâda az bir şeyle kanâat et. Yalnızlığa iyi sarıl. Hatâ ve günâhların için çok ağla. Helâlinden yemeğe çalış. Çünkü helâl yemek ve haramlardan sakınmak, bütün hayırların ve iyiliklerin anahtarıdır. Harama sakın meyletme. Çünkü harama meyledersen, kıyâmet günü Cehennem’de yanarsın. Helâl olan eşyâları giy. Eğer bunlara riâyet edersen, îmânın ve ibâdetin tadını duyarsın. Allahü Teâlâdan devamlı kork. Yarın kıyâmet gününde, Allahü Teâlâ’nın huzûrunda hâlinin ne olacağını unutma. Geceleyin namaz kılmayı ve gündüz oruç tutmayı çoğalt. İmam ve müezzin olmadığın zaman da cemâatle namaz kılmayı elden bırakma. Başkan olmayı isteme. Çünkü başkan olmayı isteyen ve seven kimse, ebediyyen felâh bulmaz. Hüküm verenlerin ve sultanların meclislerinde bulunma. İnsanlarla münâkaşa etme. Seni medheden kimsenin sözüne aldanma. Seni kötüleyen kimsenin sözlerinden dolayı da üzülme. Herkese karşı iyi huylu ol. Tevâzuya yapış. Çünkü Resûlullah Efendimiz; “Kim Allahü Teâlâ’nın rızâsı için tevâzu yaparsa, Allahü Teâlâ onu yükseltir. Kim kibirlenirse ve böbürlenirse, Allahü Teâlâ onu alçaltır.” buyurdular. Her zaman, iyi kimseye karşı da, kötü kimseye karşı da edebli ol. Küçük-büyük herkese merhametli ol. Onlara karşı şefkat ve merhamet gözüyle bak. Çok gülme. Çünkü gülmek, gaflettendir ve kalbi öldürür. Resûlullah Efendimiz; “Eğer siz, benim bildiğimi bilmiş olsaydınız, az güler, çok ağlardınız.” buyurdu. Allahü Teâlâ’nın rahmetinden ümîdini kesme. Ümid ile korku arasında yaşa.
Ey oğul! Dünyâyı terk et, yâni haramları, Allahü Teâlânın yasak ettiği şeyleri ve dünyâ sevgisini terk et. Çünkü dünyâyı isteyenin ve sevenin dîni gider. Namazını kıl, orucunu tut. Allahü Teâlânın velî kullarına; malın, bedenin ve makâmınla hizmetçi ol. Onların kalblerini kazan, onların yaşayışlarına göre hareket et.
 

Ey oğul! Devamlı cömert ol. Allahü Teâlânın sana rızık olarak verdiği şeylerde cömert ol. Cimrilikten, hasedden, kin ve hîleden sakın. Çünkü, cimri ve hasedci kimsenin yeri cehennemdir. Hiçbir zaman hâlini insanlara açma. Zâhirini süsleme. Çünkü zâhirini süslemek, bâtının harâb olmasındandır. Rızık konusunda Allahü Teâlâ’nın vâdlerine güven. Çünkü Allahü Teâlâ, her canlının rızkını vereceğine dâir kefil oldu. Allahü Teâlâ, Kur’ân-ı Ke’rîm’de meâlen; “Yerde yürüyen ne kadar canlı varsa, hepsinin rızkı, ancak Allahü Teâlâ’ya âittir” buyurdu. (Hûd sûresi: 61) İnsanlardan hiçbir şey bekleme. Hakkı söyle. Mahlûkâttan hiçbirisine meyletme. Mâlâyânîyi terk et. Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfte; “Kişinin mâlâyânîyi, (faydası olmayan şeyleri) terketmesi, onun Müslümanlığının güzelliğindendir” buyurdu.
 

Ey oğul! İnsanlara nasîhat edici ve faydalı ol. Yemeyi, içmeyi, konuşmayı ve uykuyu azalt. Sâdece ihtiyâcın kadar ye. Zarûret olmadan konuşma. Çok uyuma. Namaz, oruç ve Allahü Teâlânın zikri ile meşgûl ol. Kalbin mahzûn, gözün yaşlar dökücü, amelin hâlis, duân hamd, arkadaşların fakîr, evin mescid, malın ilim, zînetin zühd olsun.
 

Ey oğul! Bu fânî dünyânın zînetine aldanıp gurûrlanma. Bir kimse dünyâya meylederse helâk olur. Âhiret yolculuğuna hazır ol. Fırsat elinde iken, Allahü Teâlâ’dan başkasına gönül bağlama. Bir gün gelir pişmanlığın fayda vermez.”
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir