• DOLAR 32.625
  • EURO 34.792
  • ALTIN 2508.106
  • ...
İslâm`da Genç Demek, Hizmet Eden Demektir
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Gençliğin içinde bulunduğu durumu, İslam’ın gençliğe verdiği önemi, gençlerin yapması gerekenleri ve gençliğin nasıl bir cevher olduğunu Kur’an ve sünnet ışığında Yazar Mustafa Çelik ile konuştuk. Gelecek aydınlık günlerin gençler eliyle olacağını söyleyen Çelik, “Bunun için bilinçli, aktif ve heyecanlı bir genç nesil yetiştirilmelidir” dedi.

GENÇLİK ÜZERİNDE KİRLİ HESAPLAR YIPILIYOR

Hocam, günümüz geçliğini nasıl buluyorsunuz?

Allahû Teâlâ tarafından insanoğluna bahşedilmiş nimetlerden birisi de gençliktir. İnsan ömrünün hareketli, bereketli ve verimli dönemidir. Günümüzün gençliğinin yaratılış gayesine ve hikmetine uygun hareket ettiğini söyleyemeyiz. Çünkü asrımızda genelde İslâm coğrafyasında özelde ise ülkemizde gençlik yalancı ve yabancı değerlerin peşinde ve pençesindedir. Şunu bilelim ki; biz Türkiyeli Müslümanlar olarak giydirilmiş adetlerin, bindirilmiş törelerin, uydurulmuş hikâyelerin kabul gördüğü bir ülkenin sakinleriyiz. Ömürlerimizin dönem ve devreleri üzerinde sahte ilahlık iddiasında bulunanların hesapları var. Özellikle gençlik dönemi üzerinde. Dolayısıyla günümüzün gençliği sahte ilahların plan ve projelerine malzeme olmuş durumdadır. Sahte ilahların iradesine ve icazetine dayanan cahili eğitim ve öğretim kurumlarında gençlik eğitilmiyor, aksine eritiliyor. Burada en önemli mesele, Müslümanlar tarafından gençliğin değerinin bilinmemesi ve önemsenmemesidir.

Müslümanlar, gençliği nasıl anlamalıdır?

Gençlik, başlı başına bir değerdir. Gençlik dönemini ganimet bilip değerlendirmek, her Müslüman’ın görevidir. Resûlüllah (sav) buyuruyor: “Beş şeyden önce beş şeyi fırsat ve ganimet bil. İhtiyarlık gelmeden gençliği; hastalık gelmeden sıhhati; fakirlik gelmeden zenginliği; meşguliyet gelmeden rahatı ve ölüm gelmeden hayatı ganimet bil.” Gençliği ganimet bilmek, gençliği değerlendirmek demektir. Gençlik, aynı zamanda İslâm dininin bir vasfıdır.

İSLAMIN YAYILIŞI GENÇLİK DÖNEMİNE BENZER

Gençliksiz bir İslam hareketi düşünülebilir mi?

İslâm dininin ortaya çıkardığı insan tipi biyolojik devreleri bir yana bırakırsak daima gençtir. İslâm dini gençliksiz olmaz. Gençliği hesaba katmayan planlar ve projeler, hizmetler ve meşrepler, İslâm’ın nazarında bir değer ifade etmez.

İslâm’ın doğuşu aslında bir gençlik hareketini, bir gençlik serüvenini andırmaktadır. İlk doğuş yıllarındaki söylemlere, karşı çıktıklarına, isyan ettiği meselelere, korkusuzca meydan okuyuşuna, saf hareketine, durmuş oturmuş cahili statükoları hiçe sayan tavrına, taşıp gelen heyecanına bakılırsa tam bir gençlik hareketi özelliği taşıdığı görülür. Her gençlik hareketi gibi, İslâm da ilk ortaya çıktığında küçümsenmiş ve gelip geçici bir gençlik heyecanı olduğu sanılmıştır. Geleneklere karşı gelmekle, sonunu düşünmeden hareket etmekle, hayalci ve maceracı olmakla suçlanmıştır. Onca yaşını başını almış “iki şehrin büyük adamı” veya adamları varken yetim birisinin peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkması fazlasıyla cüretkâr bulunarak dışlanmıştır. Bunlara rağmen heyecan kısa süre içinde her yanı sarmış, genç ihtiyar herkesi etkilemiştir. Rasûlullah (sav)’ın tebliğ ve tebyin ettiği Kelime-i Tevhid her ailede gündeme girmiştir.  İslâm’ın; değil Arap yarımadasının, tüm insanlığın kurumuş vicdanını ve tutulmuş aklını açan, donmuş dimağını ve katı geleneklerini parçalayan tarihin en kalıcı hareketi olduğu anlaşılmıştır.

EN ÖNEMLİ GÖREVLERE GENÇLER GETİRİLMİŞTİR

Peki, hocam gençler İslami hizmet bağlamında neler yapabilirler. İslam tarihinde bunun örnekleri var mıdır?

Gençlik, kişinin enerji dolu ve hareketli olduğu en dinamik çağdır. Genç insan sahip olduğu enerjiyi harcayabilmek için daha çok harekete ihtiyaç duyar. Bu itibarla o, birçok meseleyi çözebilecek heyecan, dinamizm ve fiziksel beceriye de sahiptir; kendisine fırsat verildiğinde çok önemli başarılara imza atabilecek yeteneğe sahip bulunmaktadır. Ciddi görevleri yerine getirebilecek kabiliyet, genç insanda daima mevcuttur. Esas olan, gençteki bu kabiliyeti keşfedip, onu geliştirmek, bunun için de ona görevler vererek sorumluluk bilincini kazandırmaktır. Asr-ı Saadet’te üsve-i hasenemiz Hz. Muhammed (sav)’in, gençliğin bu tür özelliklerini azami ölçüde dikkate alarak değerlendirdiği, açık bir biçimde görülmektedir. Çünkü Hz. Muhammed (s.a.v.), gençleri, tebliğ ve irşat faaliyetleri dâhil, devlet teşkilatının en üst kademelerine kadar hemen her alanda görevlendirmiştir. Gençler ise, Allah’ın Resûlü’nü hiçbir zaman mahcup etmemişler, Onun güvenini boşa çıkarmamışlar ve kendilerine verilen çok ciddi dini ve idari görevleri, hakkıyla yerine getirmişlerdir. Bu görevler arasında müsteşarlık, valilik, sekreterlik, hâkimlik, komutanlık, sancaktarlık, istihbaratçılık, güvenlik görevliliği, maliyecilik, öğretmenlik gibi çok önemli devlet görevleri bulunmaktadır.

MÜSLÜMAN GENÇLİK HALİFE KADAR ÖNEMLİDİR

Hocam sizin bu anlattıklarınızı dinleyince sanki İslâmî hizmetler gençliksiz olmayacak gibi geliyor. Yanılıyor muyum acaba?

Gençlik, Müslümanlar için vazgeçilmezdir. Gençliğinden vazgeçen bir ümmetin yarını olmaz. Müslümanlar için Allah’ın inzal ettiği hükümlere bağlı kalan bir halifenin varlığına duyulan ihtiyaç gibi, Allah’a ibadet eden bir gençliğe ihtiyaç vardır. Rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teâlâ, yedi insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır:

Adil imam (Allah’ın şeriati ile idare eden devlet başkanı),

Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç,

Kalbi mescitlere bağlı Müslüman,

Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan,

Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine “Ben Allah’tan korkarım” diye yaklaşmayan yiğit,

Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse,

Tenhada Allah’ı anıp gözyaşı döken kişi.”

Bu hadisi şerifte bir tertibi nebevi vardır. Adil imamdan sonra ibadet içinde neşet eden genç gelmiştir. Bunun manası; Müslümanlar için gençlik en azından halifelik kadar önemlidir. Gençliğini kaybetmiş bir ümmet, halifesini kaybetmiş bir ümmet gibidir. Halifelerini kaybetmiş Müslümanlar ile gençliklerini kaybetmiş Müslümanlar aynı esaret ve meskenet içerisindedirler. Allah’a ibadet eden gençliğin adil imamdan sonra zikredilmesinin bir manası da, adil imamı teyyid eden, destekleyen bir gençliğin varlığının zaruri olmasıdır. İbadet eden bir gençlik arkasında bulunmayan adil imam, her an zalimler, zorbalar tarafından alaşağı edilebilir. Bu nedenle diyoruz ki; Müslümanların Allahû Teâla’nın inzal ettiği hükümlerle tebasını sevkü idare eden adil imam/halifenin ortaya çıkması için çalışmaları ibadet olduğu gibi,  Allah’ın hükmüne ve hakimiyetine teslim olmuş bir gençliğin ortaya çıkması için çalışmaları da bir ibadettir.

İSLAM GENÇLİĞİNİN EN BÜYÜK VASFI BAĞLILIKTIR

Gençliğin İslâmî daveti üstlenmesi hususunda ne söylersiniz?

İslâm gençliğinin asli vazifesi, insanları İslâm’a davet etmektir. Allah’a davet, Müslüman gencin azad kabul etmez görevidir. Hz. Peygamber dönemini dikkatlice incelediğimizde, genç jenerasyonun İslâm’ın mesajını yaşlılardan daha önce ve daha büyük bir arzu ve iştiyakla kabul ettiğini görmekteyiz. Bu nedenle ilk Müslümanların büyük çoğunluğunu gençlik kesimi oluşturmuştur.

Gençlerin İslâm dinine rağbeti o kadar fazla olmuştur ki, hicret sırasında Ubeyde b. Haris gibi oldukça yaşlı bir-iki kişi dışında, İslâm mensuplarının büyük ekseriyeti Müslüman oldukları zaman otuz yaşın altında idi ve ancak bir veya iki kişi otuz beşin üzerinde bulunuyordu. En nüfuzlu ailelerin, gençleri İslâm’a koşup, kutlu davasında Allah’ın Elçisi’ne destek ve yardımcı olmuşlar, Onu en olumsuz şartlar altında bile yalnız bırakmamışlardır.

Şurası gerçek ki, günümüzde de İslâmiyet, usulüne uygun bir şekilde insanlara takdim edilirse, ona ilk önce koşacak olanların gençlik kitlesi olacağı bilinmelidir. Gençlik, İslâm’ın hazır potansiyelidir. Çünkü İslâm dini verdiği evrensel ve insani mesajlarla gençliği cezp etmeye müsait bir dindir.  Gençliği İslâm’dan gayri mutmain kılmaz. Bilinmesi gereken önemli bir husus şudur ki; Asr-ı Saadetteki bu gençler sadece verdiği sözlerle kalmamışlar, bu sözlerin gereğini yerine getirerek, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e inanılmaz bir bağlılık göstermek suretiyle, Peygambere nasıl sadakatte bulunulacağına dair de eşsiz örnekler sergilemişlerdir.

SAHABE HAYATINDAN BİR TABLO

Hocam, gençlerin bağlılıkları üzerine bir örnek verebilir misiniz?

Sahâbe neslinden Talha b. Ubeydullah’ın bir genç olarak Uhud savaşında Hz. Peygamberi korumak için gösterdiği yoğun çaba gerçekten her türlü takdirin üzerindedir. O, Hz. Peygambere inen kılıç darbelerine karşı elini uzatarak kendisini kalkan yapması nedeniyle eli kesilmiş ve çolak kalmıştır. Onun bu korumasına rağmen Hz. Peygamber çok zor duruma düşünce, hatta yaralanınca, Onu savaş hengâmesinden kurtarmak için sırtına yüklemiş ve büyük bir kaya parçası üzerine çıkararak kurtulmasını sağlamıştır. Bundan sonra Allah’ın Rasûlü, hayatı pahasına kendisini koruyan ve kurtaran bu genç için Hz. Ebû Bekir (r.a.)’e “Ey Ebû Bekir! Bugün cennet Talha’ya vacip oldu” demiştir.

MÜSLÜMAN GENÇ KENDİNİ MÜSLÜMANLARA EKLEMELİDİR

Hocam Genç davetçinin uymak mecburiyetinde olduğu genel prensipler nelerdir?

Müslüman genç davetçi, bütün insanların Müslüman olmasını isteyecek ve bütün Müslümanları sevecek. Müslümanları kendine değil, kendini Müslümanlara ekleyecek.  Kur’an-ı Kerim, Müslüman insanı  “benmerkezcilik anlayışı”ndan kurtararak “Müslümanlardan olma şuuru”na sahib kılar. Rabbimiz buyuruyor: “Allah’a davet eden, salih amel işleyen ve: «Ben gerçekten Müslümanlardanım» diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?” (Fussilet Suresi/33) Bu ayet-i kerime’nin bir gereği olarak İslâmî daveti yürüten gençlerin “Müslümanlardan olma şuuru”nu taşımaları lazımdır. Hayatta “şucu” veya “bucu” olmayı reddedip sadece ve sadece “Müslüman” ismine razı olmuş ve davetine salih amelini şahit tutmuş bir gencin; meşrebi ve mezhebi, kavim ve kabilesi farklı olsa dahi “tağutu tekzip tevhidi tasdik etmiş” olan alnı secdeli her Müslüman’ı sevmesi, sayması ve küfür cephesi karşısında sahiplenip savunması şarttır. Kendini Müslümanlardan saymayan, benmerkezcilik anlayışından uzaklaşmayan gençlerin İslâm’a davet vazifesini yürütmeleri mümkün değildir.

"İçten Yusufî, dıştan ise İbrahimî" olan bir gençlik

Asrımızın Müslümanları “içten Yusufî, dıştan ise İbrahimî” olan bir gençlikle ancak ayakta durabilirler. Rabbimiz Kur’an’da şöyle haber veriyor:  “(İbrahim’in Kavmi) ‘İlahlarımıza bunu kim yaptı? Doğrusu o zalimlerden biridir.’ dediler.  (Nemrudi düzenin istihbaratçılarından bazıları) ‘İbrahim denen bir feta/gencin, onları zikrettiğini/diline doladığını duymuştuk’ dediler.” (Enbiya: 59-60)

Bu ayet-i kerime’de Hz. İbrahim (as)’in Allah’a davet ettiği kavminin Allah’ın dışında bir takım sahte ilahlar edindiklerini öğreniyoruz. Sahte ilahları, putları, heykelleri kutsayan bir Nemrudî düzenden ve bu Nemrudî düzenin istihbaratçılarından haberdar oluyoruz. Ayet-i kerime’de Nemrudî düzenin putlarını ortadan kaldırmaya çalışan Hz. İbrahim (as) bir “Feta” yani genç, cömert, fedakâr, düşmanın karşısında direnen kahraman birisi olarak tanıtılmıştır. Hayatı putlardan ve putperestlerden arındırmak, Hz. İbrahim (as)’in zikir virtlerindendi.

MUSTAFA ÇELİK HOCA KİMDİR

1960’da Şanlıurfa’nın Bozova ilçesinin Boztepe köyünde doğdu. İlk tahsilini Boztepe Köyü ilkokulunda tamamladı. 1973-74 öğretim yılında Şanlıurfa İmam-Hatip Lisesine kaydoldu. Orta kısmı Şanlıurfa İmam-Hatip Lisesinde, liseyi de 1980–81 tarihinde Bitlis İmam-Hatip Lisesi’nde tamamladı. Yazı hayatına ortaokul yıllarında başladı.

“İslami Hareket Fıkıhı” isimli eserinden dolayı 2 yıl ceza aldı. Yazarın bugüne Kadar: “Ölçü”, “Yenda”, “Misak”, “Fütüvvet” Yayınlarından 100 üzerinde eseri yayınlandı. Vahdet Gazetesi, Ribat Dergisi, Vuslat dergisi ve haber sitelerinde birçok yazısı yayınlandı. Çok iyi derecede Arapça bilen yazar halen Akit Gazetesinde ve 21 yıldır da Misak Dergisinde yazmaktadır.

Mehmet Demir / doğruhaber

Bu haberler de ilginizi çekebilir