• DOLAR 32.367
  • EURO 34.974
  • ALTIN 2325.254
  • ...
Bakan`a Göre Kürtlerin Sorunu Yok!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın 2005 yılında Diyarbakır`da yaptığı konuşmada, devletin geçmişte Kürt halkına karşı hata yaptığını kabul ederek, "… Her ülkede geçmişte hatalar yapılmıştır. Geçmişte yapılan hataları yok saymak büyük devletlere asla yakışmaz. Büyük devlet, güçlü millet kendisiyle yüzleşerek hatalarını ve sevaplarını masaya yatırarak, geleceğe yürüme özgüvenine sahip devlet ve millettir. Ben milletimin devletimin özgüvenine tarih bilincine ve coğrafya şuuruna inanan bir kadronun başbakanı olarak huzurunuzdayım.

… Soruna illa da ad koyalım diyorsanız, Kürt sorunu da bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorunudur. Benim de sorunumdur." diyerek Kürt sorununun çözülmesi noktasında atılan olumlu adımlar, şimdilerde "sorun yok", "nerde bu sorun" şeklindeki inkarcı politikalara bıraktı.

Daha önce Erdoğan`ın büyük tepkilere neden olan, “Kürt sorunu bitmiştir” sözleri hafızalardaki yerini korurken, bugün de İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Kürt sorunuyla ilgili duyanları hayrete düşüren açıklamalarda bulundu.

Konuşmasına Devlet ve Bayrağı kutsayarak başlayan Şahin, ``Devlet, ülke, bayrak bizatihi milletin kendi varlığı, her partinin olduğu gibi doğal olarak AK Parti`nin de üzerinde ki değerlerdir. Bu değerler siyasi partilerin ilkeleri ve varlıklarının da üzerindeki değerlerdir. Dolaysıyla bu ülkedeki her siyasi parti öncelikle, ön kabul olarak bu ülkenin hepimiz için olmazsa olmaz değerlerinin önemini kabul ederek ondan sonra kendi siyasetlerini şekillendirmek durumundadırlar. Böyle midir? İlke olarak böyledir. Böyle olmuş mudur? İstisnaları vardır. Bugün var mıdır? Bu günde maalesef vardır. İşte devlet olarak, devleti idare eden hükümet olarak, hükümeti kuran AK Parti olarak biz böyle bir gerçekle de karşı karşıyayız. Bir tarafta bu ülkede milletin birliğini, bölünmezliğini, misak-ı milliyi kabul eden siyasi partiler, bir tarafta da bu ülkede, bu ülkenin özgürlüklerinden, demokrasisinden, hukukundan yararlanarak, bu ülkeyi varlığı ile birliği ile sıkıntılı hale getirmek isteyen siyasi partiler de vardır. Bu partiler toplum tarafından benimsenirler mi? Bana göre mümkün değil, 200 yıl geçse yine benimsenmez, o halde sıkıntı nedir? Sinek küçükse de mide bulandırıyor.`` şeklindeki sözleriyle de üstü kapalı BDP`yi eleştirdi.

Sorunu Tespit Edemeyen, Sorunu Nasıl Çözsün

PKK`yı “cinayet şebekesi” olarak nitelendiren Bakan Şahin, ``O şebeke uzaklardan, sınır ötesinden sınır içerisine, dağlara, tenha yerlerden son zamanlarda şehir merkezlerine kadar toplumun farklı kesimlerine kadar, üniversitelerine, bir kısım basın kurumlarının içerisine, ekonomik yapıya, sokağa kadar inmek suretiyle, gündüz külahlı gece silahlılardan oluşan bir büyük yapıyı adeta ahtapotun kolları gibi bu devletin varlığına kastetmek için oluşturmuş durumdalar. Bu yapı şehirde oluşmuş. Böyle bir yapıyı, geçmişte de bu millet, bu devlet bertaraf etti. Bunun nice benzerleri cebelleş oldu. Yerel tabiriyle bela oldu. Her defasında, belki hızımızdan gücümüzden kaybederek bu belalar defedildi, bugün yine defedilecek. Def edilmeye de başlandı mı? Başlandı. Devam edebilir mi? Edecek`` diye konuştu.

TSK operasyonunda öldürülen oğlunun taziye çadırına bayrak asan Mehmet Arslan`ı salondakilere "örnek Kürt" olarak sunan Şahin, ``İşte Sezer Aslan`ın babası dedi ki `hadi oradan, yeter atık düşün yakamızdan, pis yılanlar, zehirli yılanlar, keneler, düşün artık Kürt insanının da bölge insanının da yakasından. Ben söylemedim bunu. Hatta bana dendi ki Bakan olarak, `ertesi gün şu Sezer`in babasını arasanız da tebrik etseniz`. ``Hayır` dedim. Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki maalesef uzaktan Çankaya`dan, Nişantaşı`ndan, Etiler`den boğaza bakarak denizi seyrederek, yeşilliklere bakarak, kağıdı kalemi eline almış, muhtemelen de saatine bakarak, içeceğini yudumlayarak yazı yazan birileri benim yaşadığım gerçeği, benim gördüğüm Hakkari`yi, Muş`u farklı yazıyorlar. Bunu da farklı anlatırlar. Ben ertesi gün Mehmet Arslan`ı ararsam, pekala diyeceklerini biliyorum ki, `Mehmet Arslan`ı bu İçişleri Bakanı önceden veya sonradan yönlendirdi. O da onun için belki bir bayrak astı diyeceklerdir. Bu kadar da gafiller var. Bu kadar da hıyanete yakın tutum ve davranış içerisinde olanlar var. Bu memleketin acı gerçeği karşısında. Ben Mehmet Arslan`ı gazetelerden öğrendim. Mehmet Arslan memleketini vatanını çocuğundan da daha çok sevdi ki vatanın bağımsızlığını sembolize eden bayrağı önce evine, sonra da hislerine hakim olamadı, oğlunun mezarının başına dikti. İşte gerçek Türk insanının, Kürt insanının mertliği, yiğitliği, inancı budur. Kürt insanı hiçbir zaman bölücü değildir, olmamıştır.`` dedi.

`Sorun Vardır`dan Adım Adım `Sorun Yok`a!

Konuşmasının sonunda Kürtlerin esas itibariyle herhangi bir sorununun olmadığını ileri süren Şahin, ``Sorun sorun diyorlar. Sorun ne? Ben arıyorum sorunu bulamıyorum. Sorun yol mu? Sorun şarkı mı? Sorun kıyafet mi? Sorun ibadet mi? Sorun hastane mi?`` şeklindeki sözleriyle sorunu şarkıya, yola, hastane ve camiye indirgeyerek neden bugüne kadar meselenin çözülmediğini açık bir şekilde ortaya koyduğu konuşmasını şu sözlerle bitirdi: ``Havadan geziyorum bölgeyi, bir şantiye halinde. Karadan geziyorum bölgeyi, her taraf imar halinde. Bir şey eksik, halka zorla sandık başına yönlendirilerek verdirilen oylarla seçilmiş belediyelerin pislikleri ortada dolanıyor o bölgede. Bir şey eksik o. Hakkari`ye gidiyorum. Belediye Başkanına örgüt, hangi örgüt? Ezberlediniz artık, KCK. Ne demek bu KCK bilirsiniz. Kürtleri cebren köleleştirme hareketi. Emir veriyor Yüksekova Belediye Başkanı`na, `İçişleri Bakanı geliyor. Bölgeyi terk edin.` Niye? İçişleri Bakanı gelecek. Hakkari`de kanalizasyon yok. Her tarafı pislik götürüyor. Ben de gidiyorum. Hakkari`nin kanalizasyonunu birlikte belediye başkanı ile konuşalım diye. Tarih ne zaman? Bu kayıtlar gidecek onlara. 14 Ağustos günü Hakkari`ye gideceğim. Yüksekova`nın içme suyu yok. İnsanlar gayri medeni bir şekilde yaşıyorlar. Gecekondu şehri. Her tarafını toz, kirlilik götürüyor. Ama orada bir partinin belediyesi var. Halka bakıyorsun, masum. Nasıl olmuş? Sözüm ona demokrasi. Adı barış, soyadı demokrasi. Ne dedim bir zamanlar. Tersten okursanız ne olduğunu çok iyi anlarsınız. Formülünü söyledim. Barış dedikleri yerde öldürme, demokrasi dedikleri yerde zulüm. Böyle okursanız, meseleyi kavrarsınız. Hakkari`ye gidiyor devletin İçişleri Bakanı, kanalizasyonu ve suyu çözmek için. Bütün samimiyetimle gidiyorum. Ondan sonra da doğal olarak bütün yetkimi kullanıyorum ve diyorum ki acaba bu Hakkari bu kadar rezil daha önceden Hakkari`de teftiş yapmış bir devlet memuruydum. O zamanın Hakkari`si şimdi ki Hakkari`sinden çok daha bakımlı, çok daha medeni bir şehirdi inanın. Bugün karmakarışık. Vali bey yol yapacak, kaldırım yapacak. O müteahhitlere saldıracaklar, tehdit edecekler. Nedir istediğin o zaman? Yatırım mı? İstediğin kadar. Özgürlük mü? Sınırsız. Ne kadar biliyor musunuz? Bölmek istediğin ülkenin, bölünmesi için çalışacak kadar özgürlük var orada.``

hurseda

Bu haberler de ilginizi çekebilir