• DOLAR 32.372
  • EURO 34.985
  • ALTIN 2325.74
  • ...
Batı, İslam âlemine yönelik denge politikası güdüyor
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

MEHMET ÖZCAN / DOĞRUHABER –RÖPORTAJ

Körfez ülkelerinin Yemen`e yönelik hava saldırılarının üzerinden bir hafta geçti. Ancak ne saldıran ülkeler geri adım attı ne de Husiler ele geçirdikleri yönetimden vazgeçti. Saldırıların durması için arabulucuların devreye girmesi gerekirken karşılıklı sert söylemlerin arttığı Yemen için avuç ovuşturan batı ise başta İran ve Suudi olmak üzere çevre İslam ülkelerini birbiriyle savaştıracak kanlı planlar peşinde… Arap Baharı`nın uğradığı ülkede dört yıldır devam eden kaosun ardından Hussiler yönetimi ele geçirmiş, Hadi Mansur`un başında bulunduğu mevcut yönetimse merkezini Aden`e taşımıştı. Bir bölgesinin de el Kaide`nin kontrolünde olduğu ülkeye Amerikan İHA`larının saldırıları ve süren iç çatışmalar, diğer yandan körfez ülkelerinin başlattığı hava saldırılarında en büyük kayıp ve zararı ise her zaman olduğu gibi büyük trajediler yaşayan sivil halk görüyor.

Oldukça fakir olan Yemen`de bilinenin aksine aslında dünyanın en büyük petrol kaynağının bulunduğu da iddia ediliyor. Sky News Amerikan Televizyonu, dünyanın en büyük petrol kaynağının yeraltı petrol rezervleri ile Yemen`de bulunduğunu, bu rezervlerin bir bölümünün Suudi Arabistan`a uzandığını ancak asıl büyük rezervin Yemen toprakları altında olduğunu açıkladı. İddia doğruysa Yemen`de arka planda batının olduğu bu kaosun hangi amaca hizmet ettiği anlaşılabilir. Ancak batının asıl amacının Yemen`in Irak ya da Suriye gibi olmasını sağlamak olduğu daha ağır basıyor gibi. Lojistik destek ve istihbarat desteği sunan Batının, aslında gelişmelerin planlayıcısı olduğu Irak ve Suriye`de milyonları bulan insan ölümlerine rağmen başlamayan, mezhepsel alt zeminli İslam ülkeleri arası bir küresel savaş başlatmak istiyor. Öte yandan öyle bir tezat durum var ki ortada, şaşmamak elde değil; Suudi yönetimi Mısır`da İhvan`a karşı darbeci Sisi`yi destekliyor. Yemen`de ise İhvan`ın siyasi partisi Islah Hareketi`ne karşı Ali Abdullah Salih`i destekliyordu ki şimdi Abdullah Salih Hussiler`le birlikte ve Suudi koalisyonu Salih`in de içinde bulunduğu Hussiler`e savaş açmış durumda. Ancak düşman görülen İhvan, Suudi`nin de destek verdiği merkezini Aden`e taşıyan Hadi yönetimi içinde yer alıyor.

Yemen`deki son gelişmeleri konuştuğumuz Katar İslami Araştırmalar Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Muhammed Muhtar Şankıti, bölgenin geleceğine dair çok önemli açıklamalarda bulundu. Koalisyonun saldırılarını değerlendiren Moritanyalı Yazar Şankıti, Suudi`nin, birçok açıdan İran nüfuzuyla kuşatılmışlık hissine kapıldığını ve bunu kırmak için saldırılar başlattığını ifade etti. İran`ın hiçbir şekilde düşman görülmemesi, ilişkilerin sürmesi gerektiğine dikkat çeken Dr. Şankıti, ancak İran`ın da kendi doğal sınırlarına çekilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Batının İslam âlemine yönelik bir denge politikası güttüğünü söyleyen Şankıti, “Batı, 80`lerden 90`lı yıllara kadar Arapları İran`a saldırtmıştır. İran`ı Araplarla dengelemeye çalışmıştır. Daha sonra iş tersine dönmüş ve şimdi İran`ı Arap dünyasının üzerine salıyor. Yani görülüyor ki batılılar için şu veya bu fark etmiyor, mesele kendi çıkarıdır” diye konuştu. İşte Dr. Muhammed Muhtar Şankıti`nin sorularımıza verdiği cevaplar…

SUUDİ, KUŞATILMIŞLIK   HİSSİNİ KIRMAK İSTİYOR

Yemen, Irak ve Suriye olma yolunda. Suudi`nin başını çektiği körfez ülkeleri, Mısır, Sudan ve Pakistan`ın da desteğiyle ülkenin kritik noktalarını havadan bombalıyor. Yemen`in bu duruma gelmesindeki etkenler ile geleceğe dair yaşanacakları değerlendirecek olursanız neler söylemek istersiniz?

Yemen`de aslında şu an itibariyle olan şudur; Suudi Arabistan, en kuzeyde Irak, en güneyde Yemen ile İran`ın nüfuzuyla kuşatıldığını hissetmiştir. Gerçekten en kuzeyde ve en güneyde bir de Suudi`nin içinde doğuda bir Şii azınlık var ve bunlar üzerinden bir kuşatılmışlık hissine kapıldı Suudi yönetimi. Yemen, Suudiler için hem coğrafik, hem siyasi, hem sosyolojik olarak çok mühim bir yer. O bakımdan Suudi Arabistan, bu kuşatılmışlık hissini ortadan kaldırmak için böyle bir yola başvurmuştur. Aslında şu anda olan özetle budur.

MISIR`IN DESTEĞİ SEMBOLİK,  SUUDİ YEREL GRUPLARI DA  SİLAHLANDIRABİLİR

Sayın Şankıti, Arap ülkelerinin başlattığı saldırı koalisyonu içerisinde Mısır`ın pozisyonu ile ilgili bazı çelişkiler mevcut. Biliyoruz ki Mısır bu koalisyona girmekte pek gönüllü değil. Siz neler söylemek istersiniz?

Doğrusu ben Suudi`nin Mısır`ın desteğine ihtiyaç duyduğuna inanmıyorum. Kesinlikle Suudi`nin Mısır`ın desteğine ihtiyacı yoktur. Zaten hava gücü açısından Suudi`nin buna ihtiyacı yok. Ayrıca kara gücü açısından da buna ihtiyacı yok. Çünkü Yemen halkı içerisinde Suudi`ye yakın zaten bazı gruplar var. Suudi, bunları silahlandırabilir, bunların üzerinden savaş gücü oluşturabilir. Dolayısıyla Mısır`ın desteği aslında sembolik bir destek olmuş oluyor. Zaten Sisi`nin vereceği destek çok önemsenmiyor. Yani Sisi`den gelecek destek sembolik olarak görülüyor. Bunun pratik bir değeri ve sonucu yoktur.

İRAN DÜŞMAN GÖRÜLMEMELİ,  İLİŞKİLER SÜRMELİ

Sayın Şankıti, Suudi Arabistan, Türkiye ve Pakistan`ın üçlü bir çekirdek yapı ile güçlü bir birliktelik oluşturmasına nasıl bakıyorsunuz?

Ben bunu çok doğal ve iyi bir gelişme olarak görüyorum. Zaten bölgede gerçekten bir boşluk var. Özellikle Sünni İslam âleminde ciddi boşluk vardı ve bunun bir şekilde doldurulması gerekiyordu. Bunu kabul etmek lazım, İran yayılmacı bir politika izlemiştir. Kendi doğal nüfus alanını aşmıştır. Bunun da kabul edilmesi mümkün değildir. Ben bu üçlü ittifakın, İran`a düşmanlık yapmasını da savunmuyorum. Elbette İran`la ilişkiler olmalıdır, kesinlikle İran düşman görülmemelidir. Ancak kendi doğal sınırlarına da çekilmesi gerekir. Aksi takdirde bu yayılmacılığın hiç kimseye faydası yoktur. Bundan sadece bir taraf değil hem Sünniler, hem Şiiler zarar görecektir. Doğal bir ilişki için yapılması gereken ilk olarak ve mutlak surette İran`ın kendi doğal sınırlarını bilmesi ve oraya çekilmesidir. Bundan sonra ilişkiler gayet doğal bir şekilde devam edecektir. Ben kesinlikle İran`a karşı düşmanlığa karşıyım.

BATI, KENDİ STRATEJİSİ GEREĞİ KOALİSYONA DESTEK VERİYOR

Suudi, Pakistan ve Türkiye`nin biraraya gelmesi sizce batıyı rahatsız ediyor mu?

Ben bu konuda bir şey söylemek istemiyorum, ancak görünüşte batı bu koalisyonu destekliyor. Çünkü bu koalisyonun içinde stratejik öneme sahip Suudi var. Ama şunu da görmek lazım, batının şu anki siyasi tavrı ve duruşu şudur; bir tarafın diğer tarafa karşı üstünlüğünü istemiyor. İran`ın Yemen`deki etkinliğinden onlar da belki rahatsız olmuşlardır. Böylece denge siyaseti izliyorlar. Yani bir tarafın diğer tarafa üstün gelmesini de istemiyorlar. Herkesin biraz da birbirini dengelemesini istiyorlar. Avrupa`lılar aslında bir denge politikası istiyor İslam aleminde. O bakımdan şu anda bu koalisyonu destekliyorlar ama bu desteğin koşulsuz ve şartsız olduğunu da söylemeyiz. Herkesin kendi hesabı vardır; Suudi`nin ya da bir başka kimsenin hatırı için de desteklemiyorlar. Ama burada çok ümitlenmemek lazım, Batı, kendi stratejisi gereği koalisyona bu desteği veriyor.

BATININ AMACI BU AMA   SORUMLULUK İRAN`DA

Amerika ve batılıların, lojistik destek ve istihbarat desteği sunduğu Yemen`e saldırı, Irak ya da Suriye`de başarılamayan gruplar arası mezhepsel savaşın İslam ülkeleri arasında yaşanması amaçlanıyor olabilir mi? 

Evet, tabii. Batı, bu konuda kesinlikle acımasızdır. Biz batının bunu kullandığını biliyoruz. Nitekim 80`lerden 90`lı yıllara kadar Arapları İran`a saldırtmıştır. İran`ı Araplarla dengelemeye çalışmıştır. Daha sonra iş tersine dönmüş ve şimdi İran`ı Arap dünyasının üzerine salıyor. Yani görülüyor ki Batılılar için şu veya bu fark etmiyor, mesele kendi çıkarıdır. Yani 80`li yıllarda herkes biliyor ki saldırgan taraf Irak`tı ve dolayısıyla Arap dünyasıydı, herkes destekliyordu. Ama şu anda herkes biliyor ki yine Irak`ta saldırgan taraf İran`dır. Yani herkesin bunu görmesi lazım; Batı için şunun buna saldırması gerçekten fark etmiyor. Önemli olan batının çıkarı ve denge politikasıdır. Ama burada bana sorarsanız şu an itibariyle sorumluluk İran`ın üzerindedir. Çünkü yayılmacı politika izleyen İran`dır. Kendi hinterlandını, kendi doğal sınırlarını aşarak Ortadoğu`da bir etki alanı oluşturan İran`dır.

MÜSLÜMANLARIN    TAVRI NET OLMALIDIR

Tüm bu olup bitenler dolayısıyla kafası karışık bir hale gelen İslam ülkeleri Müslüman halklarına yönelik tavsiyeleriniz nelerdir?

Ben şunu söylüyorum; her Müslümanın burada mezhebi ve aklî taassuptan uzak bir şekilde adil olması, adaletle davranması gerektiğine inanıyorum. Bu tavır, peygamberlerin mesajının en önemli ve temel yönü ve boyutudur. O bakımdan Müslüman, mezhebe, ırka, şuna - buna bakmadan mazlumun yanında yer almalıdır. Mazlumun kimliği olmaz, zalimin de kimliği, dini, mezhebi sorulmaz. Zalim zalimdir, mazlum mazlumdur.  Nereden ve kimden gelirse gelsin bu konuda tavrımızın net olması gerekir. Benim kanaatime göre şu anda mazlum olan Suriye halkıdır, Yemen halkıdır, Irak`taki Sünni halktır. Dolayısıyla şu anda mazlum olan bunlardır, bizim bunları desteklememiz gerekiyor. Zalim olan tarafın da zulmünden alıkonulması lazım. Benim İslam alemindeki halklara tavsiyem budur.

TÜRKİYE KENDİ AĞIRLIĞINA  YAKIŞAN TAVRI SERGİLİYOR

Türkiye, Yemen`e yönelik saldırıları desteklediğini açıkladı ve bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran`ın bölgeyi domine etme gayretinde olduğunu söyledi. Yemen`de işlerin çığırından çıkması İran`la komşu olmamız sebebiyle Türkiye`yi ne derece etkiler ve Türkiye`nin takındığı tavrı nasıl buluyorsunuz?

Doğrusu ben, Türkiye`nin tavrını iyi görüyorum. Şu anda Araplar da, İran`lılar da mezhep psikolojileri içinde büyük bir enerji kaybına uğruyorlar. Türkiye baştan beri bundan kendini korumayı başarmıştır. Sünni İslam alemine dahil kabul ediliyor Türkiye ama kesinlikle bu savaşlarda yer almamıştır. Fiilen bu yönde enerjisini tüketmemiştir. O bakımdan Türkiye`nin tavrının çok akılcı ve doğru olduğuna inanıyorum. Son derece isabetli ve kendi ağırlığına yakışan bir tavır sergiliyor. Şu anda taraflar enerji ve güçlerini boş bir savaş uğruna tüketmiş bulunduğu bir ortamda Türkiye`nin daha avantajlı bir konumda olduğuna inanıyorum.

YEMEN İÇİN ÇÖZÜM; HALKIN İRADESİ

 Sayın Şankıti sizce Yemen için çözüm nedir?

Yemen`in çözümü, yemen halkının kendi iradesine dayalı, özgür seçimlerin olduğu demokratik bir yönetimdir. Herkes böyle bir ortamda kendini ifade eder, kendi payını alır. Evet geçmişte Hussiler ve Zeydiler mazlumdular, zulme maruz kaldılar bunu kabul etmek lazım.

Ama bugün kendileri zulmediyor. Ne zalim ne mazlum olmak lazım, adil olmak lazım. Ben Yemen`in halkının bütünlük içinde kendi iradesiyle ideal bir şekilde kendisine yaraşır bir yönetim modeli ortaya koyabileceğine inanıyorum. Ama bunun için öncelikle bir tarafın diğerlerini ezmesi ya da dışlaması politikasından ve hesabından vazgeçmesi gerekir. Şu anda Yemen için en ideal çözüm; herkesin ortak bir paydada buluşarak milli bir iradeye, halk iradesine dayalı bir yönetim tarzını ortaya koymalarıdır.

Sayın Muhammed Muhtar Şankıti, verdiğiniz bu bilgiler için teşekkür ediyoruz.

Ben teşekkür ediyorum.

Bu haberler de ilginizi çekebilir