• DOLAR 32.33
  • EURO 35.091
  • ALTIN 2299.224
  • ...
Bir Başkadır Zindanda Bayram
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Muhammed Şakir / Doğruhaber

Zindan, Müslüman, bayram etrafında bir hasbihale ne dersiniz? Bildiğiniz gibi Türkiye zindanlarında bugün hâlâ yüzlerce Müslüman mahkûm var. Siyasi olanlarından söz ediyorum. En azı 10 yıllıktır. 20 yıldır içeride olanları da var. Bir nesil 20 yıl ise, işte bu Müslümanlar tam bir nesildir zindanlarda. Halkının ekseriyeti Müslüman, şimdilerde idareciler de dindar bilinen bir ülkede oluyor bunlar.

Bazı insanlar bilmeyebilir belki, fakat Allah biliyor ki, bu Müslümanların tek suçları Müslümanca yaşamak istemeleri ve bu uğurda çalışıp çabalamalarıdır. Ancak bu ülkenin kanun ve kuralları Müslümanca yaşamayı kabul etmiyor, suç sayıyor. Siz Allah rızası için çabalarken, bu çabanız Allah’tan başka tanrıların, putların ve putlaştırılanların rızasıyla kafa kafaya gelip çarpışıyor… Sonra da siz kendinizi zindanda bulmuş oluyorsunuz. Yoksa bazı STK’lara verilen 50-100 yıllık hapis cezalarını ne ile izah edersiniz…

Biz asıl konumuza dönelim. Zindan, Müslüman, bayram…

Bayramın gerçekten kendine has bir iklimi var, doğrudur daha o gelmeden kalbimizde, ruhumuzda latif bazı kıpırdamalar, kabarmalar olur. Küçüğü-büyüğü, hepimiz bunu hissederiz. Telaşı ve heyecanı, sevenci ve hüznü, özlemi ve yoğun manevi havasıyla bayram, gerçekten müstesna bir gündür. Rabbani bir ikram olduğu âşikâr. Zindanda ya da dışarıda, hemen her Müslüman aşağı-yukarı bu duyguları yaşar. Zindandakiler bunu biraz daha farklı yaşayabilirler. O da âzad olmayışlarından, özgürlüklerinin kayıtlar altında olmasındandır. Yoksa bayramdaki mesajı yaşamada herhangi bir farklılık olmaz. İbrahim (as)’ı anmadan, İsmail (as)’ le konuşmadan. Bunlarsız bir bayram olmaz. İtaat, teslimeyet, tevekkül ve fedekârlıklarla alâkalı pratik sonuçlar çıkarmadan yapamayız. Akrabalarımızı, komşularımızı, yoksul, yetim ve muhtaçlarımızı düşünmeden edemeyiz. Dışarıdakiler bunu fiilî yaparlar, zindandakiler dualarıyla…

Allah’a yakın olmak için yapılan bütün eylemleri bayramın mânâsına oturuyor. Bayram bunları ve daha birçok şeyi ifade eder. Bu yönüyle dışarıdakiyle zindandaki Müslüman aynıdır. İnce bazı farkların farkındayım tabiî, fakat zindandakiler bunu taat, teslimiyet, tevekkül ve İsmailî bir ruh ile kuşanırlar, öyle değerlendirir ve inanırlar. Çünkü Allah’a kurban olmanın ve kurban vermenin birçok çeşidi var. Allah’a binlerce kez hamd olsun ki, zorluklara rağmen zindanlardaki kurban ruhu diri ve dinamiktir.

Eski sistemde daha kalabalık ortamlar oluşurdu. Bazen 50-100-200 Müslüman aynı ortamda bir araya gelebiliyordu. O kadar İsmail ruhlu Müslümanın bir arada bulunması bile manevi bir enerjinin yoğunlaşmasına vesileydi. O manzara tek başına bir mânâydı. Yaşayanlar bilir… Bir hafta öncesinden bayram hazırlığına girişilirdi. Dışarıdakiyle denk bir hareketlilik olurdu. Müthiş bir heyecan ve koşuşturma! Toplu etkinlikler, özel ve genel programlar, koğuşlararası ziyaret ve daha birçok şey…

O muhabbet ve uhuvveti görmeliydiniz! İmkânı yok, o coşku ve manevi havayı dışarıda bulamazdınız. Meleklerin ve mukaddes ruhların o muhabbetli ortamı alkışladıklarına şüpheniz kalmazdı. O iklimin cazibesine kapılıp giderdiniz. İnşallah bugün dışarıda o iklim var… veya olmalı. Toplu ve ferdi ibadetler, tesbihatlar, teheccüdler, Kur’an okumalar, ilahiler ve kalbleri ihya eden o inkilabî marşlar. Cennetten zindandaki Müslümanlara ikramen indirilmiş manevi bir sofraydı sanki. Sonra bu sofraya şehid haberleri düşerdi. Gazi ve gözaltı haberleri gelirdi. Cami ve ev baskınları… Kardeşlerimize, analarımıza, babalarımıza yapılan zulüm ve hakaretler... Büyük bir duygu yoğunluğuna neden olurdu. Bu, dışarıda olmazdı…
Allah’a hamd olusun yüzlerce, binlerce Müslüman bu ilmi ve manevi havayı gördü, teneffüs etti. Yine hamd olsun, bu manevi iklim sonraki yılların toprağına atılan bir tohum gibi oldu. Cemaat büyüdü. Halkımız cemaatı tanıdı, teveccüh etti. Haramiler ise operasyonlara giriştiler…

Ülkenin onlarca zindanı Hizbullahi Müslümanlarla doldu. O günlerden bu güne binlerce Müslüman zindanlara uğradı hala bu kervan devam ediyor. Azalmıştır doğru, fakat bitmemiştir. Belki eskisi gibi kalabalık ortamlar oluşmuyor. Sistem değişmiş fakat her bayram geldiğinde Müslüman mahkûmdaki heyecan, coşku ve manevi duygular yoğunlaşmaya devam ediyor. O günlerde toprağa giren tohumlar bugün çiçek çiçek açılıyor hamd olsun. Sözgelimi tecrid kurallarının hüküm sürdüğü F tiplerinde bile o İsmailî ruhu taşıyan muazzam örnekler biliyoruz. İki ya da üç kişinin bulunduğu bir hücrede sanki yüzlerce, binlerce müminin arasındaymış gibi bir coşku ve heyecanla bayramı karşılıyorlar. Tekbirler, salâvatlar, Kur’an okumalar, ibadet ve tatlar… Kalben ve ruhen cemaat ruhunda eridikleri için Müslümanların şahs-ı manevisinden istifade ediyorlar…

Fakat izin verseniz sizinle bir hissiyatımı paylaşmak istiyorum. Maneviyatı yoğun bu gibi ortamlarda bile, bayramın özelliğinden olacak, hüzün ve sevinçlerimize, özlem ve beklentilerimize mâni olamıyoruz. Daha bir hücuma geçerler. Birçok kimse zannediyor ki, bu sadece zindandakilere has bir şeydir. Değildir…

Dışarıda da var. Son yıllarda bir çok müminin bir araya geldiği bayramlaşmaları görüyorum. Görüntülerinde bile insan ruhuna feyiz ve huzur veren bir maneviyat var. Uhuvvet var. Muhabbet var. Buna rağmen insan bazı duygularını kontrol etmekten aciz kalabiliyor. Duygular sizi kilitleyebiliyor. Mesela o sevinç ve heyecanın tam ortasında şehid kardeşiniz kalbinizin kapısını çalıyor. Siz şehidleri hatırlamadan edemezsiniz. Davalarını, hizmetlerini ve emanetlerini hatırlarsınız. Çoluk-çocukları emanetinizdir, bunları unutup ihmal edemezsiniz.

Muhacirleri unutamazsınız. Esirleri anmadan edemezsiniz. Bunların davalarını, hizmetlerini, çoluk-çocuklarını unutamazsınız. Siz engel olsanız bile onlarla olan anılarınız, kardeşliğiniz, muhabbet ve ahitleşmeleriniz ve bir çok badireyi beraber atlamalarınız gelip kalbinizde oturacak, zihninizi meşgul edecek ve siz adamakıllı müteessir olacaksınız. Olmuyor mu yoksa bunlar!!? O büyük fedakârlıklar, kahramanlıklar, acı ve sevinci birlikte paylaşmalar…

Bunlar unutulur mu hiç !! İşte tüm bunlar içeride de var farkı, zindan kaydıdır, o kadar…

Fakat bayramın zindana taşıdığı duygular boşa gitmez, ekseriyetle manevi bir enerjiye dönüşür. Ruhun olgunlaştığını, kalbin Rabbanileştiğini, bilinç ve şuurun keskinleştiğini görürsünüz. Bayram, mesajıyla uyumlu bir ruhla karşılandığı zaman bunları yapar. Taat ve ibadet, uhuvvet ve muhabbet, fedakârlık ve diğergamlığı beraberinde getirir. Zindandaki Müslüman, bu kavramların lahuti manalarına nüfuz edebilir, bu fırsatı var. İbrahim (as)’in İsmail (as)’ini kurban etme teşebbüsü teori ve slogan değil, gerçek bir eylemdir. Dışarıdaki Müslüman için de böyledir. İçeride veya dışarıda İbrahimî bir imanla kurbanımızı ortaya koymak durumundayız.

Ben yakinen biliyorum ki zindandaki Müslümanın derdi davasıdır. Gözleri hizmetlerde, kardeşlerinin koşuşturmalarındadır. Dolayısıyla kardeşlerimiz bilsinler ki zindandan gözetleniyorlar! Hizmetlerdeki inkişaf zindanın Yusufunu müthiş sevindirir. Yine yakinen biliyorum ki yılların uzaması Yusufları ümitsiz etmiyor. Çoğu arkadaşımdan mektup alıyorum, mektupları muazzam bir enerjiyle yüklüdür. Bu enerji açığa çıkacağı günü bekliyor ve inşallah o gün uzak değil… Bekleyiniz!
Firakla imtihan olan her Müslüman gibi İsmail ruhlu Yusufların da özlemleri var elbet; ailelerini, çocuklarını, kardeşlerini, seferberlik öncüleri minik mücahideleri, arkadaşlarını, hizmet saflarında koşuşturmayı… daha birçok özlemleri var. Fakat “herkes bilsin ki” diyorlar “bizim en büyük özlemimiz İslamın hâkimiyetini görmektir ve işte asıl bayramımız o zaman olacaktır inşallah”

Böylece hasbihalimizin sonuna geldik.
Allah size ve bize hayırlar versin. Müslümanın derdiyle hakikaten ve fiilen dertlenenlerden eylesin. Firakları vuslata, hüzünleri sürûra kalb etsin. Ve kalplerimizi zatının ve Resulünün ve Müslümanların muhabbetiyle doldursun…

Amin. Amin. Amin.
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir