• DOLAR 32.504
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...
Takva Sahibi Bir Topluma Önder Olmak
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Furkan suresinin son bölümünde, Rahman’ın kullarının özellikleri zikredilmektedir. İşte o özellikler: “Mütevazılık, hilm/yumuşak huyluluk, teheccüd namazı, Allah’tan korkmak, israftan ve cimrilikten uzak durmak, Allah’a ortak koşmamak, zinadan korunmak/uzak durmak, yalancı şahid olmamak, Kur`an ayetlerine ihtimam gösterip onlara tabi olmak, salih bir zürriyet ve muttakilere önder olmayı istemek.” Bu on özellik, Rahman’ın kulları olan her mü`minde bulunması gereken özelliklerdir.

Bu özelliklerden olan “salih zürriyet ve muttakilere önder olma isteği” üzerinde durmaya çalışacağız. Bir Müslüman’ın en öncelikli vazifesi, evlatlarının ve ailesinin salahı ve İslami bir istikamet üzeri olmaları için ciddi bir çaba içinde olmasıdır. Zürriyetin salih olması, Allah (cc)’a kulluk dairesi içinde olması, kuşkusuz her Müslüman için, bir sürur vesilesi ve göz aydınlığıdır. Allah (cc) korusun aksisi ise, adeta cehennem azabıdır.

Toplumların, aileler kümesinden oluştuğu bilinen bir gerçektir. Aileler salih olunca, buna paralel olarak toplum da salih olur ve gerçek huzuru bulur. Her bir ailenin salahı ve İslami şekle bürünüşü, toplumun huzur ve salahına yönelik atılmış bir adımdır. İslami aileler çoğaldıkça, toplumun İslami bir çehreye bürünmesi de o nispette hızlanacaktır. Müslümanlar açısından İslami ailelerin önemi ne kadar büyük ehemmiyet arz ediyorsa, toplumların salahı ve huzuru için hayatiyet derecesinde ise; kuşkusuz ifsadçılar için de fesatları ve yıkımları için aileler aynı önemi arzetmektedir. Onların amacı da aileleri ifsad edip dağıtmak, ruhsuz, cansız ve maneviyatsız kılmaktır. Bunun için her türlü çabayı sarfettikleri, imkanlar kullandıkları, ailelerin en mahrem yerlerine kadar sokulup bozduklarına şahid olmaktayız…

İfsadçıların amacı ve hedefi olan yıkımın, kolay olduğu hepimizin malumudur. Bu konuda Rabbimiz, şeytan ve onun taifesine bir çok imkanlar sunduğu da diğer bir hakikattir. Gerek Kur`an-ı Kerim’de gerekse de hadis-i şeriflerde bu konuda birçok haber verilmiştir. Şeytan ve taifesi zaman zaman o kadar etkili olmuşlar ki, yeryüzünde yaşayan bütün insanları hâkimiyeti altına almışlardır. Hz. İbrahim (as), bisetinin ilk döneminde diyor ki: “Rabbim! Şu an yeryüzünde Sana iman eden, bir tek benim!” (Fethü’l-Bari) Hz. Resulullah aleyhi`s-salatu ve`s-selama nübüvvet/risalet görevi verildiğinde, yine yeryüzünde sahih manada, iman eden bir tek O idi. Şeytan ve taifesinin yıkımının etkisini ve boyutunu iyi anlamak gerekir ki, Müslümanlar olarak ona göre tedbir alalım ve tedbir alma konusunda daha ciddi olalım.

Yıkım kolaydır dedik, yalnız inşa/imar ise çok daha zordur. Bir tarafta yıkıma karşı dururken, onu etkisiz kılmaya çalışırken, diğer tarafta da inşa etmeye çalışıyorsun. Yıllar yılı inşa ettiğin, bir anlık gafletle yerle bir olabiliyor. Hassasiyet sahibi Müslümanların, ailenin korunması ve İslami inşası için, seferber olmalarına tanık olmak, Rabbe şükür sürur veriyor. Her alanda seferberlik halini yaşamaktadırlar. Seferberlik halinde olan Müslümanların bastığı toprağın zerresine ruhum kurban olsun. Özellikle çocukların ve gençlerin İslami eğitimlerine yönelik ciddi çabalar, en mebrur ameller olarak Arş’a yükselmekte ve Rabbimizin lütuf, bereket ve inayetiyle her geçen gün, toplumun daha bir İslami şekle büründüğü ve İslam’a daha bir sarıldığı görülecektir.

Müslümanların bu çabalarına karşı ifsadçıların da boş durmayacağı bilinen bir gerçektir. Ancak fesadçılar bilmelidirler ki, artık onların tüm karşı atakları boşa çıkacak, karartma işlemleri Kur`an’ın güneşi karşısında zeval bulacaktır. Devir artık Kur`an’ın devridir. Zaman, Hz. Resulullah aleyhi`s-salatu ve`s-selam’ın siretinin tekrar hayat bulacağı ve hâkimiyet kuracağı zamandır. İslam’ın güneşi tekrar doğmuştur, bu güneş balçıkla sıvanamayacaktır.

Bizi muttakiler için önder kıl!” Müslümanlar, önderlik konusunda liyakat kaybedince ve bu önderlik müessesine gerekli İslami hassasiyeti göstermeyince, Rabbimiz de ceza olarak zalim ve insafsız tağutları bize musallat etti. Uzun bir süredir İslam ümmeti olarak bu azgın tağutların zulmü ve tasallutu altında inim inim inledik, değerlerimiz ve kutsallarımız çiğnendi, heybetimiz söndü, kıymet ve değerimiz sıfırlandı. İşin en korkunç tarafı da yığınlarca insanın dünya ve ahiretlerinin helak olmasıdır. İnsanlar, basit menfaatler, mevkiler, makamlar, menasıplar uğruna dünya ve ahiretlerini sattılar, iman ve İslamlarını feda ettiler. Bu korkunç dönemin en karanlık kesitine yarım asırdır bizzat tanık olmaktayım. Ancak Müslümanlar olarak yanlışımızı anladık, nerede hata ettiğimizi fark ettik ve ölüm pahasına da olsa, tekrar sorumluluklarımıza sarılmaya döndük ve Rabbimizin inayetiyle ciddi mesafe de aldık. Bugün İslam ümmetinin birçok bölgesinde azgın tağutlar devrilmekte ve Müslümanlar, idareye ve hâkimiyet kurmaya asılmaktadırlar. Bu işe o kadar sarılmışlar ki, adeta dişleriyle ısırıp yapışmaktadırlar. Elbette şeytan ve taifesi, Müslümanları bu işten uzaklaştırmak için uğraşacaklardır. Ancak Allah (cc)’ın lütuf ve keremiyle artık meydana inmişiz, bu işin dönüşü yoktur.

Her Müslüman, önderliğe liyakat kesbetmek için uğraşmalı ve daha donanımlı olmak için çaba sarf etmelidir. Müslüman güdülen değil, güdendir. Resulümüz (salallahu aleyhi ve sellem): “Küllüküm Ra’ın/hepiniz çobansınız” buyurmuştur. Hem erkeği, hem kadını, hatta Müslümanların köleleri için bile “rain/çoban” vasfını kullanmıştır. Müslümanların kölesi bile, kâfirlerin ve fesadçıların en tepede olan reislerinden çok daha üstündür. Şeyh Sadi Şirazi diyor ki: “Mutlaka baş olmaya çalış, velev ki eşeğin başı bile olsa!” evet, Müslüman toplumun önderi ve rehberidir. Bu vasfı, Rabbimiz bize vermiştir ve bu vasfımızdan dolayı bizi “En hayırlı ümmet” (Al-i İmran: 3/110) kılmıştır.

İslam âlimlerinin ittifakıyla her önder olan Müslüman’ın, “adil olması, ihsan ve fazilet sahibi olması gerekir. Bir de bunları ikame etmesi için güç kuvvet sahibi olması gerekmektedir.

Hz. Ömer (radiyallahu anh), hilafeti döneminde liyakat sahibi Müslümanlardan kimisinin, sorumluluk almaktan kaçındıklarını görünce üzülmüş ve şöyle demiştir: “Siz sorumluluk üstlenmeyince, haliyle layık olmayanlar bu sorumluluğu üstlenecek ve işin hakkını da vermeyeceklerdir. Ortaya çıkacak haksızlıklardan dolayı da siz de vebal altına girmiş olacaksınız.” Eğer Müslümanlar, olan haksızlıklara, hukuksuzluklara ve İslam dışı uygulamalara sessiz kalır, müdahale etmez ve ehil olmayan/zalim idarecileri devre dışı bırakıp kendileri işi/sorumluluğu üstlenmezlerse, olup biten tüm icraatlardan dolayı sorumlu tutulacak ve vebal altına gireceklerdir.

İbrahim (as)’a Rabbi: “… Şüphesiz Ben seni insanlara imam/önder yapacağım” buyurdu. (İbrahim (as) ise; “Neslimden de!” dedi….”(Bakara:2/124) işte her Müslüman’da bulunması gereken İslami sorumluluk anlayışı! Yalnız kendisi önder olmakla yetinmeyecek, aynı şey için zürriyetini de hazırlayacaktır.

Önderlik idarecilik konusunda Müslümanların biraz ürkek davrandıkları bir gerçektir. Bu ürkeklikten Müslümanların kurtulmaları ve aslanlar gibi öne atılmaları gerekir. İnsani değeri teraziye gelmeyen nice insan müsveddesi yıllar yılı başımızda idareci olarak durdu, dünya ve ahiretimizi zehir etti. Aynı şekilde Müslüman suretinden görünüp, Müslümanların omuzları üzerinde idari mevkie gelen ve daha sonra gerçek şeytani yüzünü gösteren, toplumu ve hatta ümmeti ifsad etmeye, sahih İslam’dan koparmaya çalışan nice bedbahta da şahid olunmuştur. Müslümanlar artık kendi önderlerini öne almalı, onların etrafında bütünleşip ilerlemeleri gerekir. Rabbimiz: "Sizden olan idarecilere itaat ediniz!” (Nisa: 4/59) buyurmaktadır. Her alanda Müslüman idarecileri ve önderleri öne çıkarmamız ve yetkiyi onların eline teslim etmemiz, İslam ümmeti olarak üzerimize kat’i bir farizadır! Bunun için Müslümanların bir bütün olarak seferber olmaları büyük bir zorunluluktur. Devir, Müslümanlar için atılım devridir.

İnzar Dergisi - Kasım 2011 / Faruk Hamza

Bu haberler de ilginizi çekebilir