• DOLAR 32.507
  • EURO 34.978
  • ALTIN 2430.558
  • ...
ABD niçin Uganda`ya ASKER GÖNDERİYOR?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Obama geçen hafta kongrede yaptığı konuşmada Uganda’ya 100 asker göndereceğini açıkladı. İyi donanımlı ve yüksek teknik potansiyele sahip bu özel kuvvetlerin Uganda’ya konuşlandırılmasının amacı Orta Afrika, Kongo, Sudan ve Uganda’da yaptıkları vahşet ve saldırılarla tanınmış Uluslar arası Ceza Mahkemesi’nin hakkında tutuklama çıkarttığı Joseph Kony liderliğindeki Tanrının Direnişi ile mücadelede Uganda hükümetine destek vermek olduğu belirtildi.
Fakat Obama’nin Afrika’da ki bu hamlesinin salt barış amaçlı olduğunu söylemek oldukça iyimserlik olur. Çünkü sayıları 1000-1500 arasında değişen bir isyancı harekete karşı, destek vermek amacıyla Uganda’nın tercih edilmesinin özel bir anlamı olduğu kuşkusuz. ABD’nin AFRİCOM dışında bu yeni hamlesinin arkasında, çok uzun süreli bölgesel niyetlerinin olduğu görülüyor. Kenya’nın Şebab’a karşı Somali’de işgale başlaması, Çin ve Uganda arasında petrole dayalı anlaşmaların yenilenmesi, Uganda Devlet Başkanı Yoweri Museveni’nin hizaya getirilmesi, Güney Sudan ile gözle görünür bir İsrail ittifakının başlaması arasında ilişkinin de payı olduğu açık.

Sıcak savaşa girmeyecek deneyimli asker ve CIA görevlilerden oluşan bu özel birlik, danışmanlık, istihbarat bilgilerinin paylaşılması ve ordunun eğitilmesi için uzun bir dönem görev yürütecek. Geçen Çarşamba Amerika’dan yola çıkan askerler iki ay içerisinde Güney Sudan, Kongo ve Orta Afrika Cumhuriyeti’nde de konuşlanacak. “Sınırlı müdahale” gücüne sahip olacak Amerikan askerlerinin sivilleri koruma, çatışmalara müdahil olma gibi görevleri olmayacak. Uganda, Güney Sudan, Kongo ve Orta Afrika Cumhuriyetinin operasyonel askerlerine eğitim ve lojistik destek sağlayacak.

Bu dört devletin ortak özelliği Sudan’la sınırı olan devletler olmasıydı. Bu bağlamda Sudan’ın çevrelendiğini söylemek mümkün. Tanrının Direniş Ordusu’nun sınırlarda etkili olduğu düşünülürse asıl hedefin, 4 milyon kilometrekarelik bir bölgenin ABD’nin kontrolüne girmesi, istikrar ve güvenlik adına Sudan’ın istikrarsızlaştırılması ve Somali’de Kenya operasyonlarında görüldüğü gibi bu bölgenin uluslararası müdahaleye açık olması anlamına geliyor. Güney Sudan bağımsızlığını elde ettikten sonra ABD ve İsrail bu çiçeği burnunda ülke ile ilişkilerini geliştirmeye başladılar. Sudan ve Çin arasında petrole dayalı partnerliğe karşı ABD, İsrail ve Güney Sudan arasında yeni bir ortaklık kuruldu. Uganda, bu eksene dahil edilerek Çin ve Sudan’a karşı güç ortaklığı gerçekleştirilmekte ve Güney Sudan sınırındaki istikrarsızlık Darfur bölgesine kaydırılmak istenmektedir.

Tanrının Direniş Ordusu’nun geçmişine baktığımızda, hareketin etnik temelli bir hareket olduğunu görebiliriz. Çünkü hareketin destekçileri, kuzey Ugandalı Akholi kabilesine mensup olanlardan oluşuyor. Uganda’daki yönetim ve ekonomik güç ise güneyli Ganda kabilesine ait. Uganda bağımsızlığına kavuştuğu 1962’den beri bu etnik ve siyasi kavganın içinde. Fakat son iki yılda hükümet petrolden elde etiği gelirlerle, Kuzey Uganda’nın kalkınmasına yönelik önemli projeler başlatmışken, iç savaşı tetikleyecek bir güç dalaşı, Museveni yönetimini güçlendirebileceği gibi Uganda halkını zayıflatacaktır.

2008’den beri bu örgütün Uganda’da hiçbir eylemi yok. Örgüt eylemlerini Kongo ve Orta Afrika Cumhuriyeti’ne kaydırdı, üstelik geçen ağustos ayında Güney Sudan’ın başkenti Cuba’da Kony’nin adamları ile Güney sudan hükümeti arasında saldırmazlık anlaşması imzalandı. Kony’nin Güney Sudan’daki askerlerini güney batı Sudan’a kaydırdığı bilinmesine rağmen Obama’nın Güney Sudan’a bu örgütle mücadele etmek için asker göndermesi pek inandırıcı gözükmemekte.

ABD Uganda’yı Somali’yi işgale mi zorlayacak?

Aslında ABD’nin Uganda’daki Tanrının Direniş Ordusu ile ciddi bir sorununun olduğunu göremiyoruz. Bu gerilla örgütünün ABD ve batılılara karşı hiçbir eylemi yok. Eylemlerini daha çok Müslüman gruplara karşı gerçekleştirmekte ve yerli sivil halka yönelik öldürme, çocuk kaçırma, tecavüz gibi suçlar işlemektedir. ABD’nin, Tanrının Direniş Ordusu’nu bahane göstererek Uganda’ya askerlerinin konuşlandırılmasının öncelikli hedefinin Somali olduğunu söyleyebiliriz. Bilindiği gibi ABD’nin 1993’ten beri Somali’de askeri bir operasyonu bulunmuyor. Yalnız, İslami Mahkemeler Birliğinin Somali’de iktidarı devralması ile Etiyopya’nın işgalinin arkasında ABD’nin olduğu biliniyordu.

Çünkü Etiyopya Başbakanı Males Zenavi, Bush yönetiminin isteklerini gerçekleştirmek için Somali’yi işgal ettiklerini birkaç kez Etiyopya devlet televizyonunda belirtmişti.


Kenya’nın Somali’nin Kismuyu ve diğer güney kentlerinde Şebab’a karşı bir operasyon başlatması ile Obama’nın kongrede yaptığı konuşmanın aynı tarihlerde olması bu ittifak ilişkisini doğrulamaktadır. ABD, Kenya’nın Şebab’a karşı zayıf bir güç olduğunun farkında ve uzun soluklu olarak Uganda askerlerini olası Somali işgaline hazırlamaktadır. Çünkü ABD’nin konuşlandırılacak askerler için 2 milyar dolarlık bir paket hazırladığı sızan haberler arasında. Uganda, ABD için Kenya’dan daha iyi bir tercih.

Geçtiğimiz yıl Uganda’nın Somali’deki Afrika Birliği Barış gücü AMİSOM’a asker takviyesi bulunmasına tepki olarak Şebab tarafından yapıldığı iddia edilen başkent Kampala’da şehrinde eş zamanlı iki restoranda yapılan saldırıda 100’e yakın insan maç izlerken öldürülmüştü. Başta Saroz destekli Open Society olmak üzere bazı think tank kuruluşların uzmanları, Tanrının Direniş ordusunun Şebab’a destek verdiğini iddia ettiler. Bu iddia saçma ve gülünç gözükse de ekonomik çöküntü yaşayan ABD’nin Uganda’ya safari için gitmediği orta ve doğu Afrika’nın yeniden tanzimine yönelik işgal dalgasının ilk hamlesini başlatmak için meşruiyet aradığı söylenebilir.

İbrahim Tığlı/ Dünya Bülteni

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir