• DOLAR 32.588
  • EURO 34.908
  • ALTIN 2440.536
  • ...
Yüksek  tansiyon böbrekleri tehdit ediyor
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Dünyadaki önlenebilir ölüm nedenleri arasından ilk sırada yer alan hipertansiyon, birçok kalıcı rahatsızlığın da başlıca nedenleri arasında yer alıyor.

Kan basıncının, sürekli olarak 140/90 mmHg veya daha yüksek olarak seyretmesinin hipertansiyonu oluşturduğunu söyleyen İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Önder Koçak, “Hipertansiyon, günümüzde dünyadaki en önemli sağlık sorunlarından birisidir” dedi.

Hipertansiyonun dünyada önlenebilir ölüm nedenleri içerisinde bir numaralı risk faktörü olduğunun altını çizen Dr. Koçak, bu değerlerin yaş gruplarına ve cinsiyete göre düzeltildiğinde, Türkiye’de hipertansiyon sıklığının yüzde 31.8 olduğuna işaret ederek “75 yaş üstü grupta ise yaklaşık dört kişiden üçünde hipertansiyon bulunmaktadır” diye konuştu.

Türkiye toplumu açısından bakıldığında kadınların yüzde 31,6 ile erkeklere (yüzde 27,5) oranlara daha fazla hipertansiyon hastalığına yakalandığını kaydeden Koçak, “Hipertansiyon baş ağrısı, baş dönmesi gibi bir takım yakınmalara yol açabildiği gibi, hiçbir şikâyete yol açmadan da ortaya çıkabilir. Hipertansiyon, herhangi bir şikâyete yol açmasa da uzun vadede felç, kalp hastalıkları ve kalp yetmezliği ile böbrek hastalıklarının en önemli sebeplerindendir ve yalnızca kan basıncı ölçümü ile teşhis edilir” şeklinde konuştu.

Yüksek tansiyon kontrol edilebilir

Türkiye’deki yüksek tansiyonlu kişilerin yaklaşık yüzde altmışın hastalığının farkında olmadığını aktaran Dr. Koçak, nedeninin ise düzenli kan basıncı ölçümü yaptırmamak olduğuna işaret etti. Farkına varıldığı takdirde kan basıncı yüksekliğinin sıklıkla kontrol edilebileceğini belirten Koçak, “Beslenme alışkanlıklarındaki değişiklikler ve egzersiz sıklıkla kan basıncını düşürür. Bunun yanı sıra, doktor önerisi ile çeşitli tansiyon ilaçları kullanılarak kan basıncı kontrol altına alınabilir.  Tanı konmuş ve tedavi uygulanmakta olan hastalarınsa sadece yüzde 20’sinin kan basınçları kontrol altındadır. Kan basıncının kontrol altına alınması, kalp hastalıkları ve inme gibi serebrovaskuler hastalıklar nedeni ile olan ölümleri azaltmakta, böbrek yetmezliğinin ilerlemesini yavaşlatmakta ve insanların korkulu rüyası olan diyaliz gereksinimi ortadan kalkmaktadır” dedi.

Koçak, Dünya’da ve Türkiye’de de sayıları hızla artan diyaliz ve böbrek nakli hastalarının yanı sıra primer hastalığının nedenlerinin başında birinci sırada diyabet, ikinci sırada ise hipertansiyonun gelmesinden kaynaklandığını söyledi.

 “Kronik böbrek yetmezliğinin önlenmesi bir bakıma hipertansiyonun kontrolü ile yakından ilgilidir” diyen Koçak, böbreklerin hipertansiyonun hem nedeni hem de kurbanı olduğunun altını çizdi.

Hipertansiyon kalp ve beyni de etkiliyor

Hipertansiyonun damarları etkileyen bir hastalık olduğu için kalp ve beyin gibi böbrekleri de hedef organ olarak seçtiğini aktaran Dr. Koçak, “Buna biz hipertansif böbrek hastalığı diyoruz. Bunun nedeni böbreğin en küçük fonksiyon gören organcığı olan kılcal damarlardan oluşan glomeruller (yumakcık) içindeki basıncın artışı bu dokunun fonksiyon kaybına neden olmakta, böbrekler büzüşmekte ve yetmezliğe gitmektedir. Bu nedenle böbrek rahatsızlığı olmayan bir tansiyon yüksekliği hastasında tedavi hedefi 140/90 mmHg iken böbrek hastalığı var ise hedef daha düşük değer 130/85 olarak kabul edilmektedir. Belirtilmesi gereken önemli bir nokta da şudur: böbrek yetersizliği  damar sertliği sürecini hızlandırmakta kalp damar hastalıklarını ortaya çıkarmakta ve bir kısır döngüye girilip kan basıncı yüksekliği böbrek fonksiyonlarının kaybını daha da ilerletmektedir. Bu tehlikeli,  yaşamı tehdit edici süreçte tetiği hipertansiyon çekmektedir” şeklinde konuştu.

Tuz ve hipertansiyon ilişkisi

Dr. Koçak, hipertansiyon ve tuz kullanımı arasındaki ilişkiyi ise şu şekilde açıkladı: “Böbreklerin tuz atma kapasitesini aşan boyutta diyette tuz alımı, ya da  kronik böbrek hastalıkları ve ileri yaş nedenli böbrek kitlesinin azalmasıyla tuz atma kapasitesinde azlık hipertansiyonun sık nedenidir. Türk toplumu günde yaklaşık 20 grama yaklaşan tuz tüketimine sahiptir; bu durum olması gerekenin yaklaşık beş katıdır. Günümüz toplumunda hazır, hızlı-yemek yeme alışkanlığı, dışarıda yemek yeme zorunluluğu, konserve edilmiş tuzda hazırlanmış yemeklerin sofralarımızda artışı hipertansiyonu olan kişi sayısını artırmış ve artırmaya devam etmektedir.  Hipertansiyon tedavisi olan bir hasta yemeklerde tuz kısıtlamasını sağlayamıyorsa ilaçlarda da yarar sağlayamamakta, hipertansiyonun tehlikeli yaşamsal sonuçlarına katlanmak zorunda kalmaktadır.” (İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir