• DOLAR 32.59
  • EURO 34.773
  • ALTIN 2522.262
  • ...
Surların Ardına Geçmek…
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Bu ‘kutsal rejim’ in ve ideolojinin bekçilerinde veya nankörlüğü(!) sevmeyen sadık çalışanlarında ise inanılmaz bir ürkeklik, sadakat(!) ve paranoyaya şahit olmaktayız. Son zamanlarda bu yasakları ve paranoyayı en çok hissettiğimiz alanlardan biri eğitim-öğretim alanıdır maalesef. Bu alanda, ders kitaplarının rejimin ilkeleri doğrultusunda düzenlenmesinden tutun, yalan yanlış tarih bilgisine, insana ve insanlığa ihanet niteliğinde olan ideolojik marşlara veya karma düzene kadar pek çok önemli sorunu sayabiliriz. Bunlardan en önemlisi de belki, kılık kıyafet ve başörtü meselesidir. Bu alanda düzen için bir kılık kıyafet kalıbı olacaksa ve nitelikli eğitim adına bu önemli görülüyorsa; bunun bozucu, dikkat dağıtıcı, ifsat edici değil, yapıcı olması gerekir. Fakat bizde pek çok alanda olduğu gibi burada da olay tersten işliyor. Zira yıllarca mezkûr düzen adına giysiler hep basitleştirildi, örtü kaldırıldı, etekler kısaltıldı, çoraplar çıkartıldı vs. Tüm bunlar da sözde ileri bir eğitim-öğretim için Batı’dan esinlenerek yapıldı. Neticede şekilciliğe takılıp kalan –ki asıl değişmemesi gereken, özü üzerinde daha da olgunlaşması gereken kıyafet konusuydu- bu değişim, asıl hastalığı ve aksaklığı tespit edilip giderilemeyen sisteme yeni bir hastalık ve yük bahşetti. Bunun asıl sebebi ise, -tüm alanlardaki yenilikler gözetildiğinde- rejimin ideolojisinde gizlenen İslam düşmanlığı ile açıklanabilir ancak. Hiçbir ideoloji, rejim, yasa veya politika ile pazarlık konusu edilmemesi gereken inanç esasları ve ilahî emirler, büyük bir tasfiyeye, silinmeye; bunları özümsemiş, şiar edinmiş, iman etmiş insanlar ise yıllarca işkenceye, hak mahrumiyetlerine, dışlanmaya veya ölümlere maruz bırakıldı. Başörtü de bu ilahî emirlerin en önemlilerinden biridir ve kimsenin bunu ortadan kaldırmaya veya buna iman etmiş insanları en temel insanî haklarından mahrum bırakmaya hakkı yoktur. Ama bugün haddini bilmeyenlerin, Allah’ın mülkünü ve egemenlik hakkını gasp edenlerin; kendi ideolojilerine, menfaatlerine, kin ve düşmanlıklarına göre yasalar ve uygulamalar çıkardığını ve bazılarının da bu utanç verici uygulamalarda ısrar ettiğini görüyoruz. Bu keyfî uygulamaların ardında hiçbir mantıklı gerekçe yoktur. İnsanî ve bilimsel bir yönü de yoktur. Kurulan bu yasaklar imparatorluğunun altında, konumlarının el verdiği ölçüde düşmanlıklarının dışavurumundan ya da bu konumu koruma çabasından başka bir şey yoktur. Bu yasakların eğitime veya ilerlemeye bir faydasının olmamasına karşın, yasaklanan bu durumların toplumsal mantığı, eğitime ve insanlığa faydası tartışmasızdır. Fakat bu baskılar, yasalar ve yasaklar kalıcı değildir elbet. Bunun yıllarca hüküm sürmesinin tek sebebi, en temel haklarından soyutlanmış bu insanların; kendilerine lütufta bulunacakmışçasına bu hakların kendilerine geri verilmesini beklemeleridir. Bu zulmü kabullenmeleri, köşelerine çekilmeleri ve onursuz bir yaşamdan utanç duymamalarıdır. Allah’ın hükmünden çok bu kanunlardan korkmalarıdır. Oysa “size ait olan bir hakkı bırakmayacaksınız size vermelerine.” Onu kendiniz almalısınız. Bugünlerde Müslümanların bu hakları söküp alma ve onurlu yaşama kararlılığına şahit olmaktayız. Her Müslüman veya her vatandaş bu hak mücadelesinde kendini göstermelidir. ‘bu provokasyondur’, ‘süreç zaten iyi gidiyor, sabredin, daha önce bunlara kim inanırdı, başka kimse var mı?’ gibi söylemlere aldanmamalı ve bunların hiçbir yasal temel ve kararlılık geliştirmedikleri unutulmamalıdır. Gelişen veya gelişecek olumlu durumlar da kimsenin bir ‘iyilik’i değildir. Yalnızca yerine getirilmesi gereken bir sorumluluktur, fazlası değil.
 

Kızları başörtülü olarak okula göndermeler bir provokasyon değil, sorumluluktur. Bunlar birer girişimdir. Surların ardına geçmek için onları delmek gerek. Aynı şekilde bu yasakları kaldırmak için de onları delmek ve sonra ayaklar altında çiğnemek gerekir.
 

M. Ali Cihad / Van - Yaş: 21


Sevgili Genç Kardeşlerimiz!
Bir ay boyunca gelen tüm yazılar içerisinde en güzel yazıyı gönderen kardeşimize bir kitap seti veya kaset vb. bir set hediye edeceğiz. Posta ile yazı gönderecek kardeşlerimiz yazılarının “Ayın Yazısı” seçilmesi durumunda, bizimle iletişime geçebilirler. Fakat özellikle dikkat etmenizi istediğimiz iki nokta var. Birincisi; gönderdiğiniz yazıların tamamen size ait olması gerektiği, yazınızda alıntı cümleler varsa bunları belirterek göndermeniz. İkincisi ise adınızı, soyadınızı, yazıyı gönderdiğiniz memleketi ve yaşınızı mutlaka belirtmeniz gerekmektedir. Bu hayırlı çalışmaya (yarışmaya) tüm genç kardeşlerimizin katkıda bulunmasını bekliyoruz.

Doğrugenç sayfasında sizden gelecek karikatür ve mini bulmacalara da yer veriyoruz. İlginizi bekliyoruz.
Yayınlanmasını istediğiniz yazılarınızı dogrugenc@dogruhaber.com.tr e-posta adresine mail olarak veya posta yolu ile gönderebilirsiniz.
Yazılarınızı eğer bilgisayarda yazıyorsanız bir sayfayı geçmesin. El yazınızla gönderecekseniz bir beyaz kâğıdı aşmasın. Gönderdiğiniz mektuplara “Doğru Genç” için diye not düşürmeyi unutmayın.
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir