• DOLAR 32.504
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...
Zalimler İman İnkılabıyla Devrilmektedirler
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Allah (cc) insanı vasıflandırırken; “… Gerçekten o zelum(çok zalim)dur, cehul(çok cahil)dur.” buyurmuştur. “Zalim”lik vasfı, insanın genlerinde taşımış olduğu bir özelliktir. Ancak insanoğlu, vahiyden aldığı terbiye ve onun öğretisinden almış olduğu anlayış ile kadim olan bu vasfını dizginleme, kontrol altına alma ve hatta merhamete dönüştürme imkânına hep sahip olagelmiştir.

İlahi vahyin öğretisine sırt çeviren ve doğal olarak azgınlıkta haddi aşan insanlar, tarih boyunca hep zulüm işlemiş ve zalimlikleriyle nam salmışlardır. Zulüm saltanatlarına zarar gelir endişesiyle yeni doğan bebekleri dahi boğazlamış, insanların el ve ayaklarını çaprazlama kesip asmışlardır. Firavun denilen zalimden söz ediyoruz.

Allah (cc)’ın birliğini haykırdığı ve yegâne ilah olduğu gerçeğini dillendirdiği ve onun bu haykırışına kalabalık bir topluluk da eşlik ettiği için, zalim hükümdar tarafından çukurlara doldurulan ateşlerde hep diri diri yakılmışlardır. Ashabü’l-Uhdud hadisesi bu tarihi gerçeği canlandırmaktadır.

Zamanın azgın hükümdarı Dakyonus karşısında ayağa kalkıp: “… Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Ondan başka herhangi bir ilaha tapmayacağız…” dedikleri için ölüm fermanına çarptırılan ve bir mağaraya sığınarak zalim hükümdarın zulmünden kurtulmaya çalışan Ashabü’l-Kehf…

Şüphesiz insanlık tarihi, zalim hükümdarların sergilemiş oldukları zulüm hadiseleriyle doludur. İnsanoğlu, vahyin gölgesinde zaman zaman adaletin, hakkın ve hukukun nefesini solumuş ve insanca bir yaşam sürdürme imkânı elde etmiştir. Ancak genlerinde hep var olagelen o zalimlik vasfı depreştiğinde yine zalimliğe meyletmiş ve zulüm icra edilmiştir. Hülefa-i Raşidin dönemi ve ondan sonra yaşanılan dönem bunun açık delilidir.

Uzun bir süredir İslam ümmetine ve Müslüman topluluklara musallat olan ve zulümde seleflerini aratmayan çağdaş Firavunlar, Nemrutlar, Dakyanuslar, Ebu Cehiller ve Yezidler, gerçekten azgınlaştılar ve işlemiş oldukları zulümleriyle insanlığı mahvettiler, insani değerleri tarumar ettiler. Yaptıkları zulüm ve haksızlıklarının Allah (cc)’ın gayretine dokunacağını ve Gayretullahı harekete geçireceğini hiç akletmediler. O kadar zulme dalmışlardı ki, sünnetullahın tecelligahı olan tarihin ibret dolu levhalarına bakıp tefekkür etme fırsatını bulamadılar.

Tağutlar ve azgınlaşmış zalimler, bu devranın hep böyle devam edeceğini sandılar. Üzerlerine “Savta azab/azap sopaları”nın ineceğini hiç düşünmediler. “Onun yakalayışının çok şiddetli olduğunu” hiç umursamadılar. “Zulümle abad olacakları” yanılgısına kapıldılar. Sünnetullah gereği, “hangi inkılâpla devrileceklerini (ve bunu) yakında göreceklerini” anlayamadılar. Oysa bunun işaretlerini Rabbimiz bir zamandır veriyordu. Artık zalimlerin ve zulüm sistemlerinin miadının dolduğunu gösteriyordu. Çok kısa denilebilecek bir zaman içinde İslam ümmeti ölçeğinde gerçekleşen hadiseler ve Allah (cc)’ın açık olan yardımı, aslında bu yeni dönemin işaretini güçlü bir şekilde veriyordu. Ancak zalimlerin gözleri kör olduğu için bu gerçeği göremediler. Göremediler de bu mukadder olan akıbetten kurtuldular mı? Allah (cc)’ın lütuf ve inayeti, Müslümanların cehd ve gayretleriyle, tağutlar ve zalimler bir bir devrilmektedirler.

Hasan el-Benna’nın, Seyyid Kutub’un, Mervan Hadid’in, Şeyh Said’in ve yüz binler, milyonlar şehidin kanı boşa mı gidecekti. Müslümanlara yapılan onca katliamlar ve zulümler ile Müslümanların yaşamış oldukları onca perişanlıkların Allah (cc) katındaki terazide hiçbir ağırlığı ve değeri olmayacak mıydı?

Gelişen hadiseleri ve vuku bulan olayları analistler değerlendirmekte ve herkes inancı/meşrebi doğrultusunda yorum getirmeye ve kitleleri o doğrultuda yönlendirmeye çalışmaktadırlar. İslam düşmanlarının bu doğrultudaki değerlendirmelerini ve yönlendirmelerini anladık da, Müslüman görünümünde olan zevatın da aynı ağzı kullanmasına ne demeli! Gerçekten hayret edilecek bir durum. Bunlar ya çok saftırlar ya da bilinmeyen bazı hesaplar içindedirler. Güya bu hadiseleri büyük şeytan Amerika ve avenesi organize ediyormuş. Oysa Amerika ve avenesi gerek ekonomik gerek askeri ve gerekse de sosyal olarak öyle bir bataklığın içine saplanmışlar ki, can çekişmektedirler. Bugün onları pazara çıkarsan beş para verecek alıcı bulamazsın. Buna rağmen bunları o kadar şişiriyorlar ki, aynen balon gibi… Allah (cc)’ın iradesiyle o balona bir dikenin batırılacağı gün de fazla uzak olmayacaktır.

Öyle bir kıyam ki, kıyamın merkezi camiler, direnişin alevlendirildiği gün Cuma, kıyam ruhunu aşılayan Cuma namazı, kıyam fermanının okunduğu yer minberler ve orada irad olunan hutbeler, bütün dillerin haykırdığı tek sözcük “Allahü Ekber!” önlerine koydukları tek hedef İslam’la yeniden diriliş… Bütün bu olup bitenler karşısında bir takım evhamlara kapılmak, Müslümanlar için tasvip edilecek bir durum değildir. Hama, Humus, Bingazi, İskenderiye halkı Amerika ve İsrail için kıyama kalkacak! İnsaf sahibi olmak gerekir.

Elbette şeytan ve onun avenesi boş durmayacaktır. Müslümanların umutlarını boşa çıkarmak, dökülen kanları heder etmek ve şeytani planlarını yeniden devreye sokmak için her türlü entrikaya başvuracakları kuşkusuzdur. Bu onların misyonu ve değişmez karakterleridir. Ancak unutulmamalıdır ki, Müslümanlar da feleğin çemberinden geçtiler, birçok acılar ve tecrübeler yaşadılar. Öyle şeytan ve avenesine yem olacak basitlikte değildirler. Müslümanlar, Allah (cc)’ın nuru, Kur`an ve sünnetin zaviyesinden meselelere bakmaktadırlar. Müslümanlara tuzak kuranlar, tuzaklarının boyunlarına dolandığını Allah (cc)’ın izniyle göreceklerdir.

Kürdistan’da da aynı şeytani tezgâhlar kurulmakta ve İslamsız bir çözüm için her türlü plan ve desise ortaya konulmaktadır. Allah (cc) ve Onun hizbinin hesabını yapmamaktadırlar. Bütün planları boşa çıkmış, hesapları akamete uğramıştır. Açık ve net olarak söyleyebiliriz ki, Kürdistan’da da galip gelecek Müslümanlar ve ilahi bir inkılâpla devrilecekler de zalimler ve tağutlar olacaktır. Bu, Allah (cc)’ın değişmez sünneti ve mukadderatıdır.

Allah (cc)’ın şu iradesinin tecelli bulacağı zamanın geldiği konusunda Müslümanlar olarak en küçük bir şüphe taşımamaktayız: “… Hâlbuki Allah sözleriyle (hükmüyle) hakkı gerçekleştirmek ve kâfirlerin ardını (kökünü) kesmek istiyordu.”(Enfal suresi: 8/7)

Hz. Resulullah aleyhi`s-salatu ve`s-selam buyuruyor: “Bu ümmet, muhaliflerine/düşmanlarına hep üstün gelecektir. Allah (cc)’ın emri/kıyamet gelinceye kadar da onların bu üstünlüğü devam edecektir.” (Buhari)

İslam düşmanlarını mağlup etmek, zalimleri alaşağı edip zulüm sistemlerini dağıtmak Müslümanlar olarak değişmez özelliğimiz ve karakterimizdir. Müslümanların her bir başarısı gönüllerimizi ferahlatmakta ve yapımızı daha bir tahkim etmektedir. Müslümanların muhteşem direnişleri karşısında gereksiz evhamlara kapılmanın artık zamanı geçmiştir. Zaman, imanla kıyama geçme ve bütün varlığımızı Aziz İslam davası uğruna seferber etme zamanıdır. Müslümanların kıyamıyla kalplerimiz ihtizaza geçmekte, dillerimiz zafer şarkılarını terennüm etmektedir. Artık düşmanın sahasına inmişiz. Zalimlerin sabahı ne kötü olacaktır!

FARUK  HAMZA / İnzar Dergisi / Ekim 2011

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir