• DOLAR 32.519
  • EURO 34.821
  • ALTIN 2427.769
  • ...
ŞEHİD ŞAHİN BÜNÜL - 2
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İbrahim Dağılma

Geçen hafta şehid Şahin’in hayatını konu edinmiştik. Bu hafta kardeşleri Yasin ve Osman, kızı Meryem ve bir arkadaşının dilinden şehidin hayatını vermeye devam ediyoruz.

KARDEŞİ YASİN’İN DİLİNDEN

“Bir akşam eve geldiğimde şehidin iki ayağında ciddi yanıklar gördüm. Ne olduğunu sordum, bir arkadaşının evinde çay içerken ayaklarının üzerine kaynar su döküldüğünü söyledi. O gece neredeyse sabaha kadar bir ayağını annem üflüyordu, diğerini de ben üflüyordum. Sabah namazından sonra baktık, ayaklanmış gidiyor. ‘Bu halde nereye gidiyorsun, ayakkabılarını bile giyemezsin!’ dedik. ‘ Olsun, gitmem lazım!’ dedi. ‘Bari kahvaltı yapıp öyle git!’ dedik, dinletemedik. Ayakkabılarının arkasını kırdı, yarı buçuk ayakkabılarını giydi ve şöyle dedi:

‘İslam davasının kaybedeceği bir dakikası bile yok, Müslümanlar bu kadar ağır şartlarda gece gündüz çalışacaklar, ben bir yanığı bahane edip evde oturacağım, öyle mi?’ Ben: ‘Bari ben seninle geleyim! En azından bana yaslanarak yürürsün.’ dedim. Kabul etmedi ve gitti. Ben ve annem evimizin dış kapısına kadar onun arkasından gittik, arkasından öylece bakakaldık. O an, ondaki davasına olan sadakati ve İslam’a olan aşkını fark ettim, büyülenmiştim. Ne ben ne annem tek kelime bile birbirimize söyleyemeden tekrar eve döndük.

Yine bir sabah annem, şehid ve ben kahvaltı yapıyorduk. Şehid, anneme İslami davayı anlatıyordu. Annem ortamın çok karışık olduğundan bu zalimlerin Allah’tan korkularının olmadığını ona bir şey olmasından korktuğunu söylüyordu. Şehid ise sahabelerden örneklerle annemi yatıştırmaya çalışıyordu. Öylesine bir kaptırmıştı ki şehid kendini, bir an durdu ve ‘Şehid Şeyh Said!’ dedi, boğazı düğümlendi. Gözlerini belirsiz bir yere dikti ve birkaç dakika öylece durdu, ben de annem de ne diyecek diye meraklı gözlerle kendisine bakarken şöyle dedi:

‘Bizim kanımız, Şeyh Said’in kanından daha mübarek değil!’ deyip hıçkırıklarla ağlamaya başladı, annem kendisini ne kadar yatıştırmaya çalıştıysa da başaramadı. En son annem de ağlamaya başladı, şehid annemin ağladığını görünce sakinleşip bu defa annemi daha fazla üzmemek için onu sakinleştirmeye başladı.

Rabbim, onun bu samimiyetini şehadetle taçlandırdı. Rabbim bizi onun şefaatinden mahrum etmesin ve bizleri onun arkasından sırasını bekleyen erlerden eylesin! Rabbim yar ve yardımcımız olsun!

Ey şehid abiciğim, biz senin İslam’a olan aşkını, yaşadığın acılarda gördük!

Ey şehid abiciğim, biz senin İslam’a olan sevdanı, gözyaşlarında gördük!

Ey şehid abiciğim, biz senin şehadete olan özlemini, akıttığın kanında gördük!

Ey şehid abiciğim, biz senin gittiğin yeri, şehadetin sonrası ay misali parlayan o güzel yüzünde gördük!”


KARDEŞİ OSMAN’IN DİLİNDEN

“Bir gün babam şehide: ‘Oğlum, ortalık çok karışık! Eve de gelmiyorsun, nerede kalıyorsun? Gel evinde namazını kıl, Kur’an’ını oku! Sana bir şey olmasından korkuyorum.’ dedi. Şehid: ‘Baba, Hz. Hüseyin onlarca kılıç yarasıyla şehid oldu. Ben Hz. Hüseyin’den daha mı kıymetliyim?’ şeklinde cevap verdi. Ve şehid de aynen yirmi yerinden bıçaklanarak şehid edildi.

Yine bir gün eve geldiğimde odadan küçük bir fısıltı geldi, odaya baktım şehid namaz kılıyor. Kıyamda öyle heyecanlı Fatiha’yı okuyordu ki adeta kendinden geçmiş gibiydi. Fatiha’yı hafif sesle heyecanlı bir şekilde okuyordu, nefes nefese kalmış gibi, Rabbiyle baş başaymış gibi... O anı görmekle anlatmak bir değil; on beş yaşındaydım. Namaz kılan çok görmüştüm; ama hani her zaman namaz kılışımız bir olmaz ya, bazen de kişi o huşuyu yakalar. İşte, ben tam o anına denk geldim şehidin. Dondum, kaldım. Bir süre onu izledim ve hala gözlerimin önünden gitmiyor...

Şehid, temiz bir ahlaka sahip halim selim biriydi. Hiç kimseyi kırdığını görmedim. İslami davada samimiydi, hizmet ehliydi ve hani derler ya: ‘Şehadet en büyük aşk, şehid en büyük aşıktır!’ İşte şehid de aynen böyle aşıktı şehadete... Müslümanları gerçekten çok severdi. Bana Müslüman insanları o sevdirtti. İslam düşmanlarından bahsederken sinirlenirdi, öfkelenirdi... Şehid olacağı akşam eve gelmişti. Her zaman ki gibi ajandası koltuğunun altındaydı. Akşam namazını kıldı, çıkacağını anladım. Ayakkabısını yani daha doğrusu şekallerini  (şekal diyorum çünkü hizmet ehliydi, ayakkabısı eskiydi, büzüşmüştü) düzelttim, giydi ve çıktı. Rabbim istediği gibi bir şehadet nasip etti.

Rabbim zalimlere, hainlere eman vermesin ve ey şehid yolun yolumuzdur, biiznillah. Sana sarılmayı, sana kavuşmayı Rabbim bir an evvel nasip etsin! Seni çok özleyen, hasretle sana: ‘Can abim!’ demeyi bekleyen kardeşin Osman...”

...

HAFIZLIK ÖĞRENCİSİ KIZI MERYEM’İN DİLİYLE

“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla!

Ben babamı on bir aylıkken kaybettim. Yani babama dair hiçbir şey hatırlamıyorum. Fotoğraflarına bakıp hasret giderebiliyorum, sadece. Ailemden ve çevreden duyduğuma göre babam çok güzel bir ahlaka sahipmiş. Etrafındakilere sürekli iyilik yaparmış.

Babam, kardeşlerinin büyüğüdür. Çok çalışkan ve zekiymiş. Beni de çok severmiş, zaten babamla çekilmiş sadece birkaç fotoğrafım var. Onların hepsinde de benimle oynuyor. Ben bugüne kadar hiçbir şeyimi babamla paylaşamadım. Mesela çarşaf giyindiğimde ilk ona gösterip: ‘Baba, bak! Ben çarşaf giyindim.’ demek isterdim, ya da okula giderken takdir aldığımda ilk ona göstermek isterdim. Babam benimle oynarken hep: ‘Benim kızım mücahide olacak inşallah!’ dermiş, tek amacı beni mücahide olarak yetiştirmekmiş… Babamın mezarına gittiğimde önce dua edip sonra konuşmaya başlıyorum:

‘ Baba, bak! Ben büyüdüm, çarşaf giydim, bilmiyorum senin istediğin gibi bir mücahide olabildim mi babacığım?’ diye soruyor (ve devam ediyorum, onunla konuşmaya):

‘Babacım, inşaallah seni üzecek bir şey yapmıyorumdur. Elimden geldiğince sana layık bir evlat olmaya çalışıyorum. Ama biliyorum, ne kadar uğraşsam da sana hakkıyla layık olmayacağım.’

Yani ben bu yaşıma kadar baba hasreti çektim, çekmeye devam edeceğim. Biliyorum, benim gibi nice çocuklar var baba hasreti çeken! Sırf bir defa baba diyebilmek için isteseler canını bile verecek olan birçok İslam kardeşim var. O yüzden her zaman Rabbime hamd ediyorum! O’ndan gelen her şey bizim için bir imtihandır. Ve inşaallah ben ve tüm şehit çocukları bu imtihandan pekiyi ile geçeriz. Rabbimiz bizden razı olarak ve babalarımızın istediği şekilde bir İslami hayat yaşayarak geçeriz bu imtihanı.

Ben babamı göremesem de onun beni gördüğünü biliyorum! Tek tesellim de budur. İnşaallah cennette bir arada olacağız! Bütün şehid ailelerine Allah sabır versin!


YAKIN BİR ARKADAŞININ DİLİYLE

Hamd Allah’a, salat ve selam Hz. Muhammed(sav)’e, aline ashabına ve kıyamete kadar yolunu takip edenlerin üzerine olsun.

Şehid Şahin’i tanıtmak gerçekten zor bir iştir. Onu tanıdığım kadarıyla tarif etmeye çalışacağım, o müminlere karşı şefkatli ve merhametliydi, çok halim selimdi. Her zaman hak ve hukuka riayet eden, bir karıncayı bile incitmeyen biriydi. Mümin kardeşinin nefsini kendi nefsine tercih eden, yardımlaşma ve dayanışmayı seven, her zaman hizmette en önde giden, kendini tümüyle İslam’a adayan fedakar, cefakar ve vefakardı. Onda nefis ve kibir namına bir şey göremezdin. Çok mütevazi, içten ve çalışkandı.

Çocukları çok seven, çocuklarla çocuklaşan halden iyi anlayan biriydi. Daima güler yüzlü, kızdığında dahi karşısındakine kızdığını belli ettirmeyen, dünyanın çekici bütün zevk ve sefasından uzak durmaya çalışan, aza kanaat eden, gönlü zengin, yemesi içmesi az olan zahit bir insandı. Doğru sözlü ve hayalıydı. Kısacası, her yönüyle kendini İslam’a ve Kuran’a adamıştı. Özü ve sözü birdi. İslam’ı, her yönüyle hayatına pratize etmeye çalışan zamanının muvahhidiydi. Gerçekten örnek bir şahsiyetti. Şehadete layıktı. Allah şehadetini kabul etsin. Bizleri şefaatinden mahrum etmesin. Allah, eşine, annesine, çocuğuna ve sevenlerine kendi katında sabrı cemil versin!”

 

Şehid Bedri`nin Şehid Şahin`e ithafen yazdığı iki şiir

ŞAHİNİM

Mazlum yiğidim güzel Şahinim

Beklediğim gün niye gelmedin

 

Tez yetişti kara haberin

Kırıldı kanadım, yandı yüreğim

Önce cigaranı bıraktın, sonra beni terk ettin

Ne sen çıktın aklımdan ne de Meryem’in

Aklımdan çıkmaz bilesin kanayan yüreğin

Borcumdur kahpeyi vurmak bilesin

Gizlice gelip kabrin bekledim

Perşembe günleri beytin eyledim

Gece geldim Allah’tan duanızı istedim

Pek çabuk duanızla Allah yardım eyledi

Başımı elime tutup hayallere dalarım

Senle birlikte daracık balkonlarda hayaller kurardık

Nice dünyalar yıkıp nice dünyalar kurardık

Gökyüzü bizim, yıldızlara bakardık

Şehadete kavuştu güzel ahlakın

Örnek oldu bize tavr u adabın

Hiç unutmadım yırtık şekalin

Halay başı kim çeker Şehid Şahinim  

( 30 Eylül 2000)

 

ŞEHİDE ÖZLEM

Şahsı örnektir, Amed’in ahlak timsali

Şiarımızdır Hüseyni şehadetler misali

Arzumuzdur gerçek aşka visali

Tesellimizdir her dem rüyadaki hayali

Secde izli vechine kurban

İslam için beden, küfre karşı kalkan

Kurtuluşsa Allah indinde müjde al kan

Şehit Şahindir cennette seyre dalan

Hatırandır gülen gözle bize bakan Meryem’in

Anandır gözyaşı, durmaz yaş değil belki tufan

Baba ocağın da yüreklere ateş koyan

Sensiz dünyada saraylar neyleyim

Dua et ki şehadetle yanına geleyim

Kevserde yıkanırken yüzün göreyim

Müjdeler olsun Şahin’im

Hak geldi batıl zail oldu diyeyim

( 27.12. 2000 gece/ Ramazan Bayramı 1. gece)

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir