• DOLAR 32.324
  • EURO 35.105
  • ALTIN 2300.905
  • ...
PKK’nin İslamsız Kürdistan Hayali
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
“Her nevi dinin köklerini dünya yüzünden kazımak da baş gayelerimizden biridir. Komünizm nizamının en büyük düşmanı Allah`tır. Allah`a olan imanı çürütmek için bütün kuvvetimizle çalışmalıyız...” (1)

Temelleri Marksist-Leninist ideoloji üzerine kurulu olan PKK’nın en büyük rüyası İslamsız bir Kürdistan’dır. Aslında; genelde din, özelde ise İslam düşmanlığı sadece PKK’nın değil, aynı kaynaktan beslenen diğer bütün batıl hareketlerin amaçlarına ulaşabilmek için olmazsa olmaz gördükleri bir tavırdır. Zira Lenin’in de dediği gibi “ateist olmak, her komünist için bir kuraldır.”(2)

Bu yoz düşüncenin uygulayıcıları, iş başına geldikleri zaman kitleleri dinden uzaklaştırmaya yönelik olarak yapılabilecek en aşağılık işleri dahi yapmaktan asla geri durmamışlardır. 20. yüzyılda yönetimi ele geçiren komünist rejimlerin halklarına uyguladıkları kasıtlı kıtlık politikalarını hatırlayın.

Bolşevikler iktidarı ele geçirdikten kısa bir süre sonra 1918 yılı içerisinde Lenin tarafından alınan bir kararla `özel mülkiyetin` ortadan kaldırılmasına yönelik bir politika uygulanmaya başlandı. Bunun neticesinde de Bolşevik militanlar, Kızıl ordu birlikleri ve Çeka polisleri, Rusya`nın dört bir yanında zaten zor şartlarda yaşayan köylülerin tek besin kaynağı olan mahsullerini silah zoruyla topladılar. Direnen köylüler en vahşi şekilde katledilirken, ellerindeki mahsulün tamamını kaptırmamak için saklamaya çalışanlar ise `devrime ihanet` ile suçlanarak akıl almaz işkencelere tabi tutuldular. Ve en nihayetinde milyonlarca insan açlıktan öldü, kalanlar ise birbirlerini yemeye başladılar.

“1921 ilkbaharında köylüler açlık nedeniyle ot, ağaç kabuğu ve kemirgenleri yiyorlardı. Yamyamlık olayları vardı. Kısa sürede milyonlarca sefil insan yemek bulabilecekleri bir yere gitmek umuduyla en yakın tren istasyonuna koşuyordu. …Hiçbir zaman gelmeyecek olan treni ya da onlar için kaçınılmaz olan ölümü beklediler. Şehri ziyaret edenler hiçbir hayat belirtisi görmeden gidiyorlardı, halk ya oradan gitmişti ya da evlerinde hareket edemeyecek kadar güçsüz bir şekilde yatıyorlardı. Şehir sokaklarını cesetler kirletiyordu.” (3)

Kasıtlı olarak uygulanan bu açlık politikasının görünürdeki hedefi, köylülerin mahsullerini toplayarak Bolşevik rejimini ekonomik açıdan güçlendirmek ve özel mülkiyeti kaldırarak komünist rüyayı (?) gerçekleştirmekti. Fakat insanları bile bile açlığa itmenin başka bir boyutu daha vardı. Lenin, kıtlığın insan psikolojisi üzerindeki yıkıcı etkisini biliyor ve bu yolla da insanların Allah`a olan inançlarını yok etmeyi hedefliyordu. Lenin`in bu zalim planı, Le Livre Noir du Communisme (Komünizmin Kara Kitabı) (4) isimli kitapta şu ifadelerle anlatılmaktadır:

“1891 yılında, genç avukat Vladimir İlyiç Ulyanov (Lenin), açlıktan en çok etkilenen eyaletlerden birinin merkezi olan Samara`da ikamet ediyordu. ...Arkadaşlarından birinin hatırladığına göre, Vladimir İlyiç Ulyanov, açlığın birçok olumlu yanları olduğunu açıkça ifade etmekten çekinmiyordu: ‘...Geri kalmış köylü ekonomisi yıkılırken, açlık bizi amacımıza yaklaştıracak ve kapitalizm sonrası aşama olan sosyalizme ulaşılacaktı. Açlık, yalnızca Çara değil, Tanrı`ya olan inancı da yok edecekti...’” (5)

30 yıl sonra, Bolşevik hükümetin başı olan bu genç avukat, yine aynı düşüncedeydi: açlık, `düşmanın başına ölümcül bir darbe indirmeye` yarayabilir ve yaramalıydı. Bu düşman, Ortodoks kilisesiydi. (6)

Lenin, açlık yoluyla toplumun dine olan bağlılığını kıracağını, onları tepkisizleştireceğini ve böylece dini kurumlara çok daha kolay saldırılar gerçekleştirebileceğini, 19 Mart 1922`de Politbüro üyelerine gönderdiği bir mektupta şöyle anlatıyordu:

“...Tüm bu aç insanın insan etiyle beslendiği, yolların yüzlerce, binlerce cesetle dolu olduğu tam da şu an, ancak kilisenin mallarına yaman, acımasız bir enerjiyle el koyabiliriz ve dolayısıyla da koymalıyız. Şimdi, yalnızca şimdi, büyük köylü kitleleri bizi destekleyebilir ya da bir avuç kara yüzlü ruhban ve gerici küçük burjuvaları destekleyemeyecek durumda olur... Herşey göstermektedir ki başka bir zaman amacımıza ulaşamayız, çünkü sadece açlıktan kaynaklanan ümitsizlik, kitlelerde bize karşı hoşgörülü davranışlara yol açabilir veya en azından bize karşı yansız olabilirler.” (7)

Neticede 5 milyon insan `açlık` silahı ile öldürüldü. Lenin, uyguladığı bu zulümle, komünist vahşetin ilk büyük örnekliğini sergiledi. Onu izleyen Stalin döneminde ise tarihin en büyük `insan yapımı kıtlığı` yaşandı ve 6 milyon erkek, kadın, yaşlı, çocuk ve bebek açlıktan öldü.

Marksist-Leninist yönetim, sırf ideolojileri uğruna milyonlarca insanı açlık gibi vahşi bir yöntemle katletmekte tereddüt dahi etmedi. Bununla birlikte `Allah düşmanlığı`nı sadece kıtlıklarla da sınırlamadı. Her ne şekilde olursa olsun dini eğitimi, faaliyetleri kaldırdı; dini kurumların bütün aktivitelerini yasakladı. Aynı zamanda ‘okullarda anti-din propagandası’ emrini verdi.

“Kollektivizasyon ile tüm bölgesel ibadethaneler kapatıldı. Dini hatırlatan şeylerin hepsi yakıldı...Bu kapama tüm dinlere uygulanıyordu... İslam da aynı şekilde baskı altındaydı. Komünist dönem boyunca binlerce cami kapatıldı ve çok sayıda din adamı “kulak”(8) olarak damgalanıp öldürüldü veya Sibirya`daki çalışma kamplarına gönderildi.”(9)

(Detaylı bilgi için tarihçi Robert Conquest`in, The Harvest of Sorrow (Hüzün Hasadı) adlı kitabında Bolşeviklerin din politikası incelenebilir)

Marksist-Leninist düşüncenin Çin`deki temsilcili olarak ortaya çıkan Mao da dine karşı düşmanlıkta onlardan geride kalmamıştır. Onun din hakkındaki şu ifadesi bile, dine olan düşmanlığının boyutunu göstermektedir:

“...Elbette, din zehirdir. İki büyük zararı vardır: Birincisi ırk anlayışını temelinden çürütür... (ve) ülkenin gelişmesini yavaşlatır...” (10)

Ve tahmin edileceği gibi Mao`nun hâkimiyetindeki Çin`de dine ve dindara karşı büyük bir savaş başlatılmış ve neticede Harry Wu`nun dediği gibi “Maoizm Çin`in yegâne yasal dini, Mao`nun Kızıl Kitabı ise yegâne kutsal kitabı olmuştur.” (11)

Aynı kaynaklardan beslenen Kamboçya`daki Kızıl Khmer rejimi de, yönetimi ele geçirdikten sonra tıpkı diğerleri gibi din düşmanlığı ekseninde politikalar geliştirmiştir. Fakat özellikle ülkenin müslüman azınlığı olan Çam topluluğuna sistematik bir şekilde zulmetmiştir.

“1973`ten itibaren kurtarılmış bölgelerde camiler tahrip edildi ve ibadet yasaklandı. 1975`ten başlayarak bu önlemler yaygınlaştı. Kuran`lar yakılmak üzere toplandı, camiler ya başka işlerde kullanıldı ya da yıkıldı. Haziran`da 13 dindar Müslüman, bazıları ibadeti mitinge tercih etmiş olmaktan, bazıları ise dini nikâh hakkına sahip olduklarını açıklamaktan dolayı idam edildi... Din adamları özellikle hedef alınarak öldürüldü. 1000 kadar hacının yalnızca 30 kadarı sağ kaldı. Öteki Kamboçyalıların aksine Çamlar sık sık ayaklandı; bu ayaklanmalar misilleme olarak birçok katliama neden oldu. Kızıl Khmerler 1978 yılı ortasından itibaren birçok Çam topluluğunun, kadın ve çocuklar da dâhil, sistematik biçimde soyunu tüketmeye koyuldu... Ben Kiernan, bunlar için genelde yüzde 50 ölüm oranından söz eder.” (12)

Marksist-Leninist ideolojinin din düşmanlığı sadece kendi topraklarında değil, işgal edilen topraklarda da kendisini göstermiştir. Bunun en somut örneği Sovyetler tarafından işgal edilen Afganistan’dagörülmüştür.

1978`de, Afgan topraklarında gerçekleştirilen darbe sonrasında, Marksist hükümetin ülkeye Sovyetleri davet etmesiyle birlikte dine karşı uygulanan zalim politikanın etkileri şu şekilde olmuştur:

“Kısa bir süre sonra komünist hükümet din karşıtı bir kampanya başlattı. Kur’an halka açık meydanlarda yakıldı. Dini yetkililer (imamlar) tutuklandı ve öldürüldü. Şii nüfus içinde çok etkili bir dinî grup olan Müceddedîler Aşireti`nden bir gecede, 6 Ocak 1979`da, aynı soydan gelen 130 erkek katledildi. Her din, her mezhep için dini ibadet yasaklanmıştı.” (13)

Dünyanın dört bir yanında Marksist-Leninist ideolojinin ‘din düşmanlığı’ konusundaki örnekleri arttırılabilir. Ancak asıl konumuza dönelim…

PKK, yukarıda ‘din düşmanlığı’ konusunda çok küçük bir kısmı anlatılan ideolojinin bölgemizdeki temsilcisi ve uygulayıcısıdır; ideolojisi ve geçmişi en az beslendiği kaynaklar kadar kirlidir. Dolayısıyla din konusundaki tavrı ve ‘İslamsız Kürdistan’ hayali bu çerçevede değerlendirilmelidir.Din konusundaki klasik Marksist ifadeye ekleme yapan Abdullah Öcalan şu ifadeleri kullanmaktadır: “Din, afyondur ve imha, işkence, açlık, hastalık gibi sorunların kaynaklarındandır.” (14)İslam dini ile ilgili olarak da şöyle demektedir: “İslamiyet, Ortadoğu’daki üçüncü büyük çıkış olarak rolünü oynadıktan sonra tarihte unutulmaya yüz tutacak, diğer bir deyişle lanete ve ihanete uğrayarak terk edilecektir. Bu, hazin ama anlaşılır bir sonuçtur.” (15) (Öcalan’ın, din ve mukaddesat ile ilgili çok daha ağır ifadeleri vardır, araştırmak isteyenler Abdulkadir Turan’ın 10-16 Ekim tarihli Doğruhaber Gazetesi’nde yayınlanan ‘Dindarlara Yönelik Saldırıların Zihniyeti’ başlıklı makalesini okuyabilir…)

PKK, Marksist-Leninist anlayışın en koyu halini temsil etmektedir. Geçmişte hâkimiyet kurduğu bölgelerde; tıpkı model aldığı rejimler gibi dine ve mukaddesata dair düşmanlıklar yapmıştır. Bu çerçevede bölgede birçok âlim şahsiyeti katletmiştir.

Bütün ömrünü İslami hizmetlere adayarak binlerce kişiye Kur`an-ı Kerim öğreten Molla Şükrü Yavuz`u ve arkadaşı Molla Muhyeddin Demir`i haince katletmiştir. Verdiği hutbelerde PKK`yı övmeyen Molla Abdurrahman Kaya, parmakları kesilerek ve saatlerce işkence yapılarak hamile eşinin yanında vahşice katledilmiş, köylülerin cenazeyi kaldırmalarına dahi izin verilmemiştir. Yine o günlerde, Zéwuké (Çavuşlu) köyünde imamlık yapan Molla Ramazan’ı, sırtını cami duvarına dayayarak kurşuna dizmişlerdir.(16) Köy köy gezip İslam`ı anlatan Molla Ali Elbahadır, sırf sakallı olduğu için alıkonmuş, imam olduğu anlaşılınca inandığı değerleri inkâr etmesi istenmiş, bu isteklerini kabul etmeyince ağır işkencelerle katledilmiştir.(17)

26 Haziran 1992`de camide yatsı namazını müteakip siyer dersi yapan müslümanlar, camiden çıkarılıp yaylım ateşine tutulmuş ve neticede 10 müslüman mazlum bir şekilde katledilmiştir,(18) hem de Kürt halkının haklarını savunma adına. Bu katliam, PKK’nın din ve mukaddesat düşmanlığı konusundaki pervasızlığını anlama açısından yeterlidir…

Gelelim günümüze…PKK’nın, Kobané bahanesiyle saldırdığı kurum, kuruluş ve şahsiyetlere bakınız:  İslami dernekler, İslami STK’lar, İslami partiler, Kur’an kursları, camiler, Müslüman şahsiyetler… Tamamının ortak özelliği İslami değerlere sahip olmasıdır. Ve tamamı, PKK’nın ‘İslamsız Kürdistan’ rüyasının önündeki en büyük engeldir. Bu sebeple Marksist-Leninist PKK’nın baş gayelerin biri, Lenin’in de dediği gibi ‘her nevi dinin köklerini dünya yüzünden kazımak’tır, tıpkı yukarıda örnekleri anlatılan diğer Marksist-Leninist oluşumlar gibi…

İşte Kobané bahanesiyle gerçekleştirilen tüm yakma, yıkma, yağmalama ve katliam bir de bu açıdan değerlendirilmelidir…

söz&kalem dergisi
 

1 Lenin Külliyatı, 1947-Moskova

2 Lenin, “Socialism and Religion”, http://www.marxists.org/archive/lenin/works/1905/dec/03.htm

3 Richard Pipes, A Coincise History Of The Russian Revolution, Vintage Books, Newyork, 1995, s. 357

4 Bu kitap, tarihçilerden ve öğretim üyelerinden oluşan bir ekip tarafından hazırlanmış olup, Komünizmin tüm dünyadaki vahşetini konu edinmektedir. Kitabın Türkçe baskısı mevcut olmakla birlikte, İngilizce baskısına da şu adresten ulaşabilirsiniz: https://archive.org/details/TheBlackBookofCommunism10

5Komünizmin Kara Kitabı s. 165

6 Komünizmin Kara Kitabı, s.165

7 Komünizmin Kara Kitabı, s.167

8 ‘Kulak’, komünizme karşı direnenleri fişlemek için Bolşevikler tarafından kullanılan bir tabirdir. Bir kişinin din adamı olması, onun ‘kulak’ olarak damgalanması için yeterli bir sebepti. Kulak olarak fişlenen kişilerin sonu, ölümdü. Günümüzde birilerinin sırf sakalından dolayı IŞİD`çi diye damgalanıp, öldürülmeleri gibi...

9 Robert Conquest, Harvest of Sorrow, s.200-212

10 Michael Buckley, Tibet, s.14

11 Harry Wu, Amerikan Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu, 16 Mart 2000

12 Komünizmin Kara Kitabı, s.779

13 Assem Akram, Histoire de la guerre d`Afghanistan, Paris, Balland, "Le Nadir" dizisi, 1996, s.516; Komünizmin Kara Kitabı, s.931

14 Sümer Rahip Devletinden Halk Cumhuriyetine Doğru, s.39

15 Sümer Rahip Devletinden Halk Cumhuriyetine Doğru, s.252

16 Doğruhaber Gazetesi, “Hayatlarını canlarıyla beraber Allah’a adadılar”, (26 Eylül 2014)

17 Doğruhaber Gazetesi, “Hayatını İslam’a Adayan Bir Şehid: Molla Ali Elbahadır”, (22Ağustos 2014) 

18Doç. Dr. İhsan Bal ve Emre Özkan, “PKK Terör Örgütü Kronolojisi” (1976-2006)

Bu haberler de ilginizi çekebilir