• DOLAR 32.475
  • EURO 34.917
  • ALTIN 2427.792
  • ...
Romantizm Üzerine Kurgulanan Diziler
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Esra Toprak / Nisanur Dergisi
 
Dikkat çekici reklamlarıyla, usta oyunculuklarıyla, birçok gönlün favorisi olmuş karakterleriyle diziler... Birbiri ardınca haftanın her günü ve bazen her kanalda iki tane olarak evlere konuk olmuş. Gözlerse TV’ye kilitlenmiş ve birçok şeyi unutan insan dizilerin gününü unutmuyor, haftanın gelmesini istiyor...

Bizi bizden alan, özümüzü tahrip edip, ahlakımızı yozlaştırıp aileyi dağıtan diziler gözlerin vazgeçilmezi durumda. En çok da gençler esir bu hususta. Artık TV’nin zararını anlatmak için başka yönlerine değinmemize gerek yok, diziler yeterlidir! Ve artık ‘yapmalıyız, etmeliyiz’ kelimelerinden de ziyade ‘yapalım, edelim’ kelimelerini kullanmak icap ediyor. Bu konuda pratiğe geçişin acilen olması lazım. Zira unutmayalım ki her kötü ahlakı ve ahlak dışı bir şeyi normal görmeyi dizilere borçluyuz(!)…

Bu dizilerle gençleri uyutmuyorlar bilakis her pisliğe gözlerini uyandırıyorlar. Hemen her güne yayınladıkları diziler meşgalemiz olmuşken, o giden her saniye sadece harap olmuyor; ahlaksızlık öğretme anlamında da yeni bir ziyan getiriyor beraberinde... Yani sadece yokluğa sürüklenmiyor; yeni bir varla hayata dönüyoruz. Bu sefer her şeyi dizilerden öğrenip o yeni elde ettiklerimizi kendi hayatımıza giydirmeye çalışıyoruz. “Yapmıyoruz ki” demeyelim, “sadece senaryo üzerine yazılmış dizidir” hiç demeyelim! Duygu anı yaşanılan bir bölümde bizi ağlatabiliyorsa, eşini aldatan adam bize normal geliyorsa bizi etkisi altına almıştır ve o etki sadece anlık değildir, daimidir...

Gençlik için diziler ölümcül cihetinde bir hastalıktır. Çünkü bir gencin ahlakı hastalanırsa o insan ölümcül olacaktır. İnsaniyeti oluşturan ahlaktır ve bir insan Müslüman olmasa dahi iyi ahlaklı olabilir. Ahlak hastalanırsa insan ölü fakat yaşayan bir canlı halini alır. Aklın kâmil olmayıp, kararın sağlıklı alınmadığı daha çok duygularla hareket edilip en önemlisi şeytanın kol gezdiği bir genç, dizilerle haşir neşirse bunun etkileşim oranı çok daha yüksektir. O zaman gelecekten ümitvar olmak da zor olacaktır.

Bizim önümüze atılan bu dizi oyuncağıyla biz oynadıkça oynuyoruz ve bunun bir oyun olduğunu anladığımız gün gazete sayfalarında ‘izlenme rekorları kıran diziler’ diye bir bölüm olmayacaktır! Ama biz izledikçe, bir komedi dizisinin daha açık bir versiyonu yapılıyor. Biz izledikçe, iki bekâr insanın aşkı anlatılırken bir sonraki dizi de aldatan iki kişinin aşkı dizinin özü oluyor.

Hiç dizi izlemeyen kardeşlerim! Bir ara test etmek amacıyla komedi dizilerine göz kabartın dilinizi ısıracak ve “bu kadar mı” der gibi aile fertleri arasında yerin dibine gireceksiniz. İşte toplumun durumu da o anda anlaşılır belki de, hakeza gençliğin de... Sinemalarda dahi rekor kıran filmlerin durumu ülkemizin ahlak durumunu anlatması açısından kâfidir.

Bir ilaç sunabilmek için ilk önce nedenini bilmek gerekir. Ahlaksızlığa da ilaç vermeden önce eğer neden arıyorsak yönümüzü dizilere çevirmemiz gerekir. Bizler ahlak yozlaşmasını hiçbir yerde aramayalım, diziler yeterlidir! İlacı ise, ondan kurtulmak olacaktır haliyle...

Aslında dizilerle gençliğe verilen romantizm anlayışı üzerine kelam oynatmam istendi editörümüz tarafından. Ancak ben daha bu konuya girebilmiş değilim. TV ve TV dizileri üzerine kelam ettirmesi kadar pratiğe de dökülmelidir.

Evet, diziler esas itibariyle romantizm üzerine işleniyor. Beşeri aşkla harmanlanmayan bir dizi gördünüz mü hiç? Bir erkek ve bir bayan arasında gayri meşru bir ilişki ya da aldatan iki tarafın birbirine kavuşamama sendromu... Kavuşamama arasındaki engeller uzadıkça dizi de uzar. Tabi bu arada o iki başrol karakter arasında romantizm işlenir. Gerçekle ilişkisi olmayan bu romantizm öyle kurgulanır ki; kişi, meşru olmayan bu ilişkiyi meşru görmeye başlar ve keşke kavuşsalar türünden bir anlayış hüküm sürer beyinde. Ya da aldatılan suçludur hep, aldatan değil!

O romantizm vesilesiyle tüm gayrı ahlak dışı anlayış da değişime uğrar. Böyle bir ilişki böyle bir romantizm hayal edilir genç nefislerde... Saçma sapan yasak aşkların zorlu mücadelesi hoş gelir hislere...

Ya da iki başrol oyuncusunun her bölümde sevgilerinin şaha kalkıp aşklarının seneler geçmesine rağmen tavan yapması! Böylece evliliğin hep toz-pembe hayal edilmesi... Bu dizilerden esinlenilerek evliliği sadece romantizm üzerine kurgulayıp öylece hayal etmek ve bunu reelde istemek... Müslüman gençler evliliği dini kitaplardan ya da örnek kişilerden öğreneceğine dizilerden öğreniyor! Yaşanmışlıklar ve tecrübe edilmişler varken, İslam dışı ve kâğıt üzerine yazılmış senaryolardan esinleniliyor. Sonrası mı? Hayal kırıklığı... Kavgalar… Boşanmalar…

İçgüdülerdeki duyguları galeyana getiren diziler duygu yozlaşmasını da beraberinde getiriyor. Dikkat edelim dizilerin birçoğu duygu üzerinedir ve izleyicinin duygu yönüne eğilir. Çünkü akıl devreye girerse dizi de yaşanılanın doğru olmadığı ve ahlak dışı olduğu bilinecektir.

Aslında önce gençlik dizilerine bakmamız gerekir. Evlilikten de önce...
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir