• DOLAR 32.594
  • EURO 34.816
  • ALTIN 2422.328
  • ...
Naime Bayram ile ayın röportajı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
“Eşimin Gönül Zenginliği, Benim İçin Tüm Servetlerin Üzerinde”

Bu ay sizler için 15 yıllık esaretin ardından 1 yıl önce serbest bırakılan zindan Yusuflarından Fikret Bayram`ın eşi Naime Bayram Hanımefendi ile röportaj yaptık. Kendisi dindar bir ailenin kızı olmasına rağmen 90’lı yıllarda Müslümanlara yönelik karalama ve suçlama kampanyalarına bir anlam veremediğini ve hatta onlar hakkında şüpheye düştüğünü ancak abisi ve arkadaşlarının hayatlarına yakinen şahit olduktan sonra kafasındaki soru işaretlerinin silindiğini belirterek; “Kendi gözlerimle bu iftiraların/söylentilerin asılsız olduğunu görmüştüm ve Kalben artık İslamiyet’i sevmiştim” diyor.

Evliliğiyle büyük bir fedakârlık örnekliği sergileyen Naime Hanım; “Ben Fikret Beyle yalnızca Allah rızası için evlendim” diyor.

Vücudunun %92’sini kullanamayan kocasının cezaevi süreciyle ilgili paylaşımlarda da bulunan Bayram “Onun zorluk çekmesi bizim de zorluk çekmemize sebep oluyordu” derken aslında eşlerin birbirlerinin acı ve sıkıntılarını, zaman ve mekân farklı olsa bile nasıl da gönülden paylaştıklarını gözler önüne seriyor.

Sizleri; Naime Hanım’ın hayatını, örnek olacak fedakârlığını ve eşinin cezaevi sürecini konu alan röportajımızla baş başa bırakıyoruz...

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Adım Naime Bayram. Aslen Şırnak`lıyım. İdil`in Çukurlu Köyü`nde doğdum. İlk evliliğimden sonra şu an oğlum ve eşimle (Fikret Bayram) birlikte Batman’da yaşıyorum.

“MOLLA FEHMİ`NİN ŞEHADETİ, HİDAYETİME VESİLE OLDU”

İslam’ın güzide kokusunu ilk nasıl fark ettiniz?

Dindar bir ailenin kızıydım. 6 kardeştik ve sakin bir köyde yaşıyorduk. Maddi açıdan da durumumuz iyiydi. 90 ve 2000`li yıllarda ve o karışık ortamda köyümüz de alt üst olmuştu. Öyle ki; abim askere gidip geldikten sonra köyün karmaşıklığından uzaklaşıp Mersin`e diğer abimin yanına gitmişti. Babam abimin öldürülmesinden -şehit olmasından- korkuyordu. Zira takıldığı çevre bize göre farklıydı. Oysa abimin ne bize ne de başkasına herhangi bir zararı dokunmuştu. Çok iyi birisiydi ve ondan çok razıydık…

O zamanlar 15 yaşlarındaydım. Bana evlilik teklifleri geliyordu. Dağa çıkma teklifi de gelmişti. Ama henüz küçük olmama rağmen Şeyhlere bağlı birisiydim, ailem gibi... O aralar küçük bir rahatsızlığım dolayısıyla Mersin`e gittim. Dayımlar Mersin`de oturuyordu. Abim orda olduğumu öğrenince beni yanına aldı. Abimin içerisinde bulunduğu çevre –dini yönden- bir başkaydı. Öyle ki dindar olduğum halde bu Müslümanlara atılan iftiralar kafamı karıştırıyordu. Abimin apartmanında oturan Şeyh Molla Fehmi evimize geldiğinde tesettürümü güzelleştirmem yönünde şaka yollu atıflarda bulunurdu. Ama dediğim gibi kafamı karıştıran düşünceler vardı. Ta ki onun şehit olması beni derinden etkiledi. Suçsuz, masum ve ahlakı güzel bir insanın öldürülmesi... Molla Fehmi`nin şehadeti benim hayatımı da değiştirip, hidayetime vesile oldu. Kalben artık İslamiyet’i sevmiştim. Kendi gözlerimle bu iftiraların/söylentilerin asılsız olduğunu görmüştüm zira.

İlk evliliğiniz ne zaman ve nasıl oldu peki?

Bir rahatsızlığım dolayısıyla Mersin`e dayımlara gittiğimi söylemiştim. O zamanlardı. Abimin komşularının oğlu vardı. Israrla evlenmemiz istendi. Ve Mersin`de evlendik. O daha 14 yaşındaydı, ben ise 15.

Neden boşandığınızı sorabilir miyim, sizce sakıncası yoksa?

Yo, anlatayım inşallah. O henüz çocuk denebilecek yaşlarda hayatımız güzel geçmiyordu. Eşimin babası çok iyiydi. Ama eşim İslam`dan uzaktı. Sürekli hatalar yapıyordu. Şehid Rehber`in şehadetine kadar birlikteydik. Bu arada bir kere boşanma eşiğine geldik. Kıymetli abilerin araya girmesiyle tekrar bir araya geldik. Ancak Rehberin şehadetinden sonra daha çok İslam`dan uzaklaştı ve artık idare edemiyordum. Sonra annemin evine gittim. 2 yaşında da oğlum vardı ve onu da yanıma almıştım. Zaten çocuğuma bakamayacağını söylemişti. Boşandık. Sonrasında ise kendisi gibi düşünen/yaşayan birisiyle evlendi...

“KOMUTAN, DÜZMECE TUTANAĞI İMZALAMADIĞIM İÇİN BANA TOKAT ATTI”

O dönemlerde çektiğiniz sıkıntılar oldu mu?

İki abim de İslami hassasiyetlerinden dolayı tutuklanmıştılar. Ben de ablamın yanına gittim. Haliyle hayatımız alt üst olmuştu. Eniştem için de her gün jandarma kapıya geliyordu. Bir gece 2`de kapı çalınmıştı. Ben gelenin jandarma olduğunu görünce kapıyı açmayacağımı söyledim. Çünkü eniştem ve ablam evde değildi. Sadece oğlum ve yeğenlerim vardı. Onlar ise eniştem için gelmişlerdi. Jandarmalar ısrar edince; gidip ya eniştemin babası ya da muhtarla gelmelerini söyledim. Muhtarı çağırmaya gitmişlerdi. Muhtar, onları sol örgütlü adamlar (PKK) zannetmişti. Muhtarı yanlarına alıp ablamın bodrumuna girmişler ve muhtarı duvara dayayıp silahları bodruma yerleştirmişlerdi. Bu esnada eniştemin babası gelip korkmamamı ve kapıyı açmamı istedi. Ben kapıyı açar açmaz içeri girip eniştemin nerde olduğunu sordular. Ben de evde olmadığını söyledim.

Sonra evi aramaya başlayıp bodruma koydukları o silahları çıkardılar. “Sizin evden çıkardık” dediler ve bir imza atmamı istediler. Ben de imzalamayacağımı söyledim. Çünkü keçiye bakmak için her gün gidiyordum bodruma. Orda silah falan olamazdı. Bunu biliyordum. Muhtar da bu silahların kendilerine ait olduğunu yüzlerine söyledi. Bilerek tüm dindarların evlerine silah koyuyorlardı o zamanlar. Muhtara kızan komutan sinirlendi. Eniştemin babasının ayağına silah dayadı. Ve eniştemin babası korkusundan dolayı imzaladı. Sonra komutan, bir telefon görüşmesi yapıp benim hiç bir soruya cevap vermediğimi söyledi. Görüştüğü kişi de beni dövmelerini istedi. Bana öyle bir tokat attı ki başımdaki yazma gibi yüzüm simsiyah oldu. Gözlerimi açamadım ve kör olacağımı sanmıştım. Elhamdülillah bir şey olmadı. Başımı duvara çarptılar. Bu olaydan kısa bir zaman sonra eniştem gelip bana müjde vermiş ve o komutanın Rusya`da yakalanıp 80 yıl ceza aldığını söylemişti.

“BU EVLİLİĞİ RIZA-I LİLLAH İÇİN İSTEDİM”

Bizim de Rabbimizden niyazımız odur ki; zalimleri –ıslah olmayacaklarsa- kahr-u perişan etsin. Peki, ikinci evliliğiniz nasıl oldu?

İki abim tutuklanmıştı zaten. Ben annemlerle birlikte kalıyordum. O zamanlar beni isteyenler de oluyordu. İlk evliliğim kötü geçtiği için evlenmeyi hiç düşünmüyordum. O sıralarda çok güzel rüyalar görüyordum. Eniştemle ablam Fikret Beyden bahsettiler ve Allah rızası için onunla evlenmemi istediler. Vücudunun yüzde 92`sini kullanamayan birisiydi Fikret Bey.

Fikret beyden evlilik teklifi geldiğinde; ben Molla Zeki`nin eşine danıştım. Kendisi görüşlerine saygı duyduğum bir ablaydı. Biraz da şakayla karışık “İki kişi beni istiyor. Birisi memur diğeri sakat… Sen hangisini tercih edersin?” dedim. O da “Iraklı genç kızlar bilerek gazilerle, sakatlarla evleniyor. Sen eğer bununla Allah rızası için evlenirsen cennete girersin inşallah” dedi. Allah rızası ve cennet için ben de diğerlerini düşünmeyip ‘Fikret Beyle evleneceğim’ dedim ve onun dediğini yaptım.

Biz hayatımızı Allah rızası doğrultusunda şekillendirmeye çalışıyorduk. Bu durumda da bana bu yönde tercih yapmam gerektiğini düşündüm. Bu evliliği rıza-ı lillah için istedim. Tabi evlenme isteğime ailem karşı çıktı. Babam çok sinirlendi. Abim hariç ailemdeki hiç kimse istemiyordu sakat birisiyle evlenmemi. Hatta hala söylüyorlar... Ama elhamdülillah engel teşkil edecek hiç bir sorun olmadı.

Unutamadığım bir nokta da, bir teyze onu sırf maddiyat için kabul ettiğimi söylüyordu. Hâlbuki maddi durumu hiç yoktu… Eşimin gönül zenginliği –abartısız- tüm servetlerin üzerinde benim için. 9 yıldır evliyim, kendisiyle ne bir tartışma ne de bir kırgınlık oldu aramızda. Nihayetinde her şeyin başı İslam`dır ve her şey İslamiyet`le güzelleşiyor. Genç kızlar evleneceği kişinin güzelliği, memurluğu ve zenginliği hatta sağlığı endişesinde olmasınlar. Bugün güzel ve yakışıklı olan bir anda çirkinleşip pörsüyebilir. Bu gün sapa sağlam olan yarın bir kazaya kurban gidip sakat kalabilir. En güzel, en önemli nokta İslami ahlakta olup olmadığıdır...

Fikret Bey doğuştan engelli değil diye biliyorum. Öyle değil mi?

Evet, sonradan öyle bir durumu olmuş. Aslına bakarsanız sadece engelli olması değil; sapa sağlam bir vaziyette Allah yolunda mücadele ederken gazi olması, beni çok etkiledi. Ve kendisine hizmet etme adına bu teklifi kabul ettim.

“ÖZ BABA BİLE ÇOCUĞUNU BU KADAR SEVMEZ”

Genç kızlara örnek olacak bir fedakârlıkta bulunmuşsunuz. Peki, çocuğunuzla eşiniz arasındaki ilişki nasıl?

Dediğim gibi 9 yıldır evliyim. Ve şunu rahatlıkla belirtebilirim ki; öz baba bile çocuğunu bu kadar sevmez. Ben oğlumla ara sıra tartışsam da onların arasında en ufak bir olumsuzluk/anlaşmazlık olduğunu görmedim. Gayet güzel, olumlu, sağlıklı bir ilişkileri var. Onu çok düşünür. Hatta cezaevinde olduğu sıralarda arkadaşlarının ona gönderdiği paraları kendisi harcamazdı. Bana verip oğluma harcamamı ve ona vermemi isterdi. Bazen eşimin oğlumu bu kadar sevmesinin ona kızmama neden olduğu bile oluyor… Oğlum da babasına çok saygılıdır. Eşim “Selman” deyince o hemen “Efendim” der yakın ilgi gösterir. Aralarında çok güçlü bir bağ var. Ben bunun kesinlikle Allah`ın bana bir lütfu olduğunu düşünüyorum. Zira böyle bir zamanda tek başına bir erkek çocuğunu yetiştirmek çok zor olurdu benim için.

“TOPLAMDA 15 SENE CEZAEVİNDE MAĞDUR HALİYLE KALDI”

Eşiniz kaç sene cezaevinde kaldı? O dönem neler yaşadınız?

Ben kendisiyle evlenmeden önce iki defa girip çıkmıştı. Ben evlendikten 3-3,5 sene sonra yine tutuklandı. Ve 5 sene kaldı. Toplamda 15 sene cezaevinde mağdur haliyle kaldı. O tutuklanınca çok üzülmüştüm. Bende de kalp romatizma hastalığı var. Bazı zamanlar fenalaşıyordum. Ama hep gözümün önüne geliyordu eşim. Batman`daki cezaevi koşulları zordu ve felçli bir kişi için müsait değildi. Yemekhane aşağıda; banyo, tuvalet ve yatak yukarıdaydı. Koğuş arkadaşları sürekli onu taşımak zorunda kalıyorlardı. Onun bu hasta ve tutsak hali beni çok üzüyordu. Bana fark ettirmemeye çalışıyordu ama sıkıntısı çoktu. Kilo almıştı. Bir ziyarette, eşimin tuvalet ihtiyacı duymamak için yemek yemediğini söylemişlerdi.

Cezaevindeki sıkıntı ve zorlukları bana anlatmadığı gibi benden bir şey de istemiyordu. Kendi ihtiyaçlarını karşılıyordu. Allah kendilerinden razı olsun, duyarlı Müslümanlar gereken yardımı ve kitabının (İlk Dokuz Söz Üzerine Notlar) takibini yapıyorlardı. Her şeye rağmen onun zorluk çekmesi bizim de zorluk çekmemize sebep oluyordu. Bir ara Batman`dan Bayburt`a sevk edilme ihtimali vardı. Bunu duyunca öyle üzüldüm ve içime öyle attım ki sabah kalkınca vücudumun mosmor olduğunu gördüm… Şükürler olsun ki sevk edilmedi.

Eşinizin serbest bırakılışına da değinelim isterseniz…

Cuma günü (14 Haziran 2013) Eşim beni aradı. Televizyon alıp uyduya bağlayıp bağlamadığımızı sordu. Ben henüz bağlamadığımız söyleyince “neden bağlamadınız?” diye sordu. Ben de seni bekliyoruz, diye cevap verdim. “Niye; çıkacağıma dair bir keramet mi var” dedi. Ben de “Allah için her şey kolaydır, O dileyince hemen olur” dedim. Sonra o da ben de dua ettik ve telefonu kapattık. Telefonu kapattıktan az bir zaman sonra kayın biraderim aradı. Ve eşimin o gün cezaevinden çıkacağını söyledi. Şaşırmıştım. “Keşke daha önce söyleseydin! Fikret`le konuştuğumda ona söylerdim” dedim. Tam o sırada da bir tane adam elinde kâğıtla bize doğru geliyordu. Tabi daha önce de böyle bir adam gelmiş ve eşimin çıkacağına dair imza atmam için beni karakola götüreceğini söylemişti. Ama asılsızdı ve maksatları ağzımdan bilgi almaktı. Ondan, bu adamın da amacından endişe duydum. Daha sonra eşimin avukatı aradı. Ve akşam ya da sabaha kadar çıkacağını söyledi. Eşim akşam vakti bırakılmış ve eve gelmişti elhamdulillah.

“EŞİM TAHLİYE OLDU AMA AKLI HALA CEZAEVİNDEKİ ARKADAŞLARINDA”

Eşiniz o anları size anlatmıştır. Bizimle paylaşır mısınız?

Evet, tahliye edileceği zaman ki duyguları anlattı... Eşim bir arkadaşıyla yukarı katta oturuyorlarken onun tahliye haberini duyanlar aşağıda tekbir getirmişler. Eşim ve arkadaşı da “Bunlar niçin tekbir getirdiler” diye merak edip aşağıya inmişler. Tahliye olduğu haberini duyunca çok şaşırmış ve hazırlanmaya başlamış. Eve gelince bana dedi ki; “Hiç bir zaman ağlamadım ama cezaevinden çıktığım gün ağladım. Arkadaşlarım adına çok üzüldüm. Öyle ki tahliye haberine yeterince sevinemedim.”

Eşim tahliye oldu ama aklı hala cezaevindeki arkadaşlarında. Eve geldiğinden beri her akşam onlara dua etmemi istiyor... Rabbim cezaevinde olan tüm Müslümanların yardımcısı olsun.

“GÜZELLİK GEÇER GİDER AMA İSLAMİ AHLAK SON NEFESE KADARDIR”

Âmin… Peki, son olarak Nisanur okurlarına neler söylemek istersiniz?

Âcizane tavsiyem hiç bir zaman maddiyat peşinde, güzellik peşinde, zevk ve keyf peşinde olmasınlar. Özellikle genç kızlar için söylüyorum. Kesinlikle ilk olarak güzelliğe bakmasınlar. Güzellik geçer gider ama İslami ahlak son nefese kadar o insanla beraber olacaktır.

Röportaj: Esra Toprak / Nisanur Dergisi - Eylül 2014 (34. Sayı)
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir