• DOLAR 32.525
  • EURO 34.798
  • ALTIN 2421.415
  • ...
Hatice de İlim Kervanına Katıldı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
İbrahim Dağılma / İnzar Dergisi
 
Basık bir oda... Odanın sağ tarafında bir pencere vardı. Perdesi gündüz vakti olmasına rağmen çekiliydi. Bundan dolayı içeriyi dolduran ışık, loş bir aydınlık olarak kalıyordu. Odanın duvar diplerine sıralanmış minderler, bir şark köşesini andırıyordu.

Hatice, feracesini henüz çıkarmamış bir vaziyette odanın bir başından diğer başına gidip geliyordu. İki de bir oflayıp duruyor ve arada kendi kendine söyleniyordu:

- Medreseymiş, Arapçaymış, Tecvidmiş... Hatice`m okuyup gelecekmiş! Ne Medresee! Demiyorlar, kızım seni başımızdan attık! Ben şimdi burada, bu kapalı mekânda nasıl dayanacağım? Hem hocalar da işin çabası! Hele Adile Hoca yok mu;

"Yok, dışarı çıkılmayacak! Çarşı izni yokmuş! Aileniz gelince sadece avluya çıkacakmışız! Telefon kullanmamıza izin verilmeyecekmiş de de!"

Allah`ım, ben asla yapamam, duramam burada! Kesin bir yolunu bulup gitmeliyim!"

Birden kapı sesiyle irkildi ve ansızın "Kim o?" deyiverdi. Gelen Sevda`ydı. Sevda`yla birkaç saattir tanışmasına rağmen Sevda`nın muzipliği gözünden kaçmamıştı. Sevda, yine o muziplikle:

- O, ceylan`ım hayırdır! Yoksa kendi kendine mi konuşuyorsun? diye sordu. Sadece, "Hayır!" diyebildi. İçindense bin bir kızgınlıkla " Bu da nereden çıktı!" demekteydi. Sevda:

- Yo yo, ben bilirim! Sen daha yenisin! Biraz da alaycı bir dudak büküşle:

-Hemen her gelen, birkaç gün böyle sendromlar yaşar ana kuzusuu... Alışırsın! Bak, ben çoktaaan alıştım! Hatice, dayanamadı kızgınlığını dışa vururcasına:

- Kız, sen bela mısın? Beni tahrik mi ediyorsun yoksa yatıştırıyor musun? Anlamadım, dayanacakmışım, alışacakmışım! (Elini sallayarak) Bu nasihatler ve telkinler, bana vız gelir, tırıs gider. (İşaret parmağından başlayarak saymaya başladı.):

Neseree- Yensuru- Nesren- Nasirun... Fil çekecekmişim, daha ilk günden bir sürü ders, bir sürü ezber! Ben fili nasıl çekeyim, bari eşeği çekseydim!
Sevda, kendini tutamayıp bir kahkaha attı ve onu iter gibi yaparak:

- Bir âlemsin! Ne fili! Fiil çekimi... fiil çekimi... Yani bu kelimelerin nasıl kullanıldığını bilmek, onları zaman ve kişilerine göre öğrenmenin adıdır fiil çekimi...

Hatice, umursamaz bir vaziyetle omuzlarını silkti ve Sevda`dan bir iki adım uzak durdu. Belli olmazdı, şimdi kendini hafifçe iten bu muzip kız belki de onu çimdiklerdi:

- Bana ne, kelimelerden ve onların zamanlarından? Ah, anne! O tatlı dilin ve "Canım yavrum!" diyen şefkatli söylemin yok mu? Biliyorum, şimdi ne söylesem de sen yine: "Kızım, işte bu konuyu konuşmuştuk, söz vermiştin ya! Hem sen bize ikide bir okumamız gerektiğini, günümüz
Müslümanlarının bilgili olması gerektiğini söylemez miydin, der ve ( Hatice, bu arada kendini topladı ve edepli bir üslupla) ardından da beni ikna etmek için şu hadis-i şerifi söylerdin:

" Kim ilim tahsili için yola koyulursa Allah onun için cennete giden yolu kolaylaştırır. Melekler, yaptığı işten dolayı duydukları hoşnutluğu belirtmek üzere ilim öğrenenin üzerine kanatlarını gererler. Göktekiler ve sudaki balıklara varıncaya kadar yeryüzünde yaşayan tüm canlılar ilim öğrenen kimse için mağfiret dilerler."

Sevda da, Hatice`nin dilinden bir Hadis-i Şerif`in dökülmesiyle muzipliğinden vazgeçerek dikkatle Hatice`yi dinledi ve hemen ona biraz önceki duruşundan farklı bir tarzda Hatice`ye şefkatle yanaşarak onu kucakladı. Bu musafahayla arkadaşının sıcaklığını hisseden Hatice, biraz rahatlar gibi oldu. Sevda:

- Hatice, Hakkını helal et! Sana biraz takılmak istedim; ama gördüm ki sen bu işin ehli ve isteklisisin. Sadece, böyle bir ortama yeni geldiğinden veya evden ilk kez ayrılışından olacak veryansınların. Bir şey olmaz, inşaallah alışırsın! Hatice`nin kulağı tam Sevda da olmasa da:

- Hı, haklısın! diyebildi. Dışarıdan:

- Hadi, öğle yemeği için aşağı inin! Sesiyle iki genç kız aşağı indiler.
....
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir