• DOLAR 32.487
  • EURO 34.96
  • ALTIN 2431.709
  • ...
İslami İstikameti Muhafaza Etmenin Gerekliliği
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Bismillahirrahmanirrahim

“Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Seninle beraber tevbe edenler de! Haddi de aşmayın! Şüphesiz O, yapmakta olduklarınızı hakkıyla görendir.” (Hud: 112)

“Bir Müslüman’ın, günah işlemesi emredilmediği sürece, sevdiği veya sevmediği bütün konularda idarecisine itaat etmesi şarttır. Bir günah işlemesi emredildiği zaman ise kimseyi dinleyip itaat etmez.” (Buharî, Müslim, Ebu Davud, Nesâî, İbni Mâce)

Hayat boyunca tüm işlerde ayet ve hadisler biz Müslümanlar için mihenk taşı olmakla beraber, zulmün, fitne ve fesadın dünyayı kasıp kavurduğu bu dönemde, Resulullah’ı ihtiyarlatan, sakalına ak düşüren Hud Suresi 112. ayetini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalı, bu konuda birbirimize hatırlatmalarda bulunmalı ve otokontrol ile birbirimizi muhafazaya almalıyız.

Her ne konum ve şartta olursak olalım, her ne hadise ile karşı karşıya gelmiş olursak olalım, zulüm de görmüş olsak, haksızlığa da uğramış olsak doğru düşünmek, doğru konuşmak ve doğru hareket etmek zorundayız. Arkadaş, dost ve tanıdıklarımıza bu ölçüye göre hareket etmelerini telkin etmeliyiz. Bu ölçüyü ihlal eden söylem ve tavır içine girenler ikaz edilmeli, düşmüş oldukları yanlışlıktan vazgeçirilmeli olmazsa İslamî ölçüler içinde gerekirse tavır bile takınılmalıdır.

İslam’a ve Müslümanlara düşmanlık yapan, Allah’a isyan içinde ve sürekli haram ve günah içindeki şahıs ve oluşumların hatalarına göz yummak, onlara destek olmak, onlardan hoşlanmak, onlarla hemhal ve hemfikir olmak dini hayatımızı bir takım zorlama açıklamalarla onlara göre yorumlamaya sebep olur. Bu davranış, bu hal ve bu düşünce Müslüman’ım diyen şahsın İslamî istikametini kaybetmesine ve sapıtmasına sebebiyet verir.

Birilerinin zulüm görmeleri, haksızlığa uğramaları, insani bazı haklardan mahrum olmaları, onların Allah ve Resulüne isyan içinde olmalarını gerektirmez. Yine mazlum konumda olan insanların haram ve günah işlemelerine müsamaha gösterilemez.

Bizler fert olarak, aile olarak, camia olarak ve halk olarak yaşadığımız baskı, zulüm ve bazı insani haklardan mahrum edilme karşısında verilmesi gereken tepki ve takınılacak tavır konusunda her şeye rağmen İslamî istikamet vurgusunu yapmak ve bu istikamete daha bir ciddiyetle sarılmanın zaruretini birbirimize hatırlatmak zorundayız.

İstikametten sapmalar genellikle rehavet dönemlerinde olur. Zorluk ve sıkıntı anlarında davaya sarılma oranı daha güçlüdür. Bununla birlikte sıkıntı ile yüz yüze iken ölçüyü yakalayamama, ölçüyü kaçırma riski de fazladır. Yani karşılaşılan baskı ve zulme tepki vermede gösterilen ölçüsüzlük de isabetsiz tavırlara sebebiyet verebilmektedir. Allah (cc), isabetli olmayan talep ve teşebbüslerden peygamberlerini bile sakındırmıştır.

İslam ve Müslümanlara tavır takınan, düşmanlık yapan, haram ve günah içinde olan ister çocuğumuz, ister kardeşimiz, ister akrabamız, ister kavmimizden birileri olsun bu hakikati değiştirmez. Her halükarda Allah (cc) ve Resulünün bize belirlemiş olduğu istikamette yürümek ve o istikamette tavır belirlemek zorundayız.

Birilerine şirin görünmek ve birilerinin kabulüne mazhar olmak için İslamî istikamet ve ölçüden taviz vermek ağır bir sorumluluk olup Müslüman’a yakışmaz. Müslümanlar olarak İslamî çizgimizi muhafaza etmek zorundayız. Bu noktadaki dik duruşu, Rabbimizin bize bir lütuf ve keremi olarak görüyoruz. Bütün ehl-i kıbleyi kardeş bilip kucaklamaya çalışarak, İslam’ın o vasat çizgisinde yürümeye devam edeceğiz inşallah. Bu istikametin muhafazası için bütün kardeşler olarak gayret sarf etmeli, bu konuda birbirimize destek olmalıyız.

İslam’ın vasat olan çizgisini aşan kesimlerin düşünce ve tavırlarını tasvip etmemekle birlikte, içinde bulundukları yanlış yönelişlerden bir an önce dönmelerini tavsiye ediyoruz. Hiçbir kardeşimizin Müslümanları olumsuz etkileyecek şahısların, oluşumların ve cereyanların etkisinde kalmasını istemiyoruz.

Allah (cc)’ın bizlere lütfettiği basireti iyi kullanmamız, hak ve batılı kendisiyle birbirinden ayıracağımız Furkan’a sıkıca tutunmamız gerekir. Allah’ın (cc); “dosdoğru olun” emri ile Resulünün; “Kur’an ve sünnete sarılın” emrini ölçü kabul edip her şeyi bu mizana göre yapmalıyız. Müslümanlar olarak bizler, şahıslara, meselelere, olaylara bu pencereden bakarsak, her şeyin bizim için açık ve net olduğu rahatlıkla anlaşılacaktır.

Kesin delillerle sabit olan İslam’ın naslarına aykırı bir şey emreden, aykırı bir şey yapan, aykırı bir şey yazan ve aykırı bir şey söyleyen her kim olursa olsun, kabul edilmemekle birlikte imkânlar dâhilinde karşı konulmalıdır.

Müslümanlar olarak aramızdaki akide bağını, müstakim duruş ve salih amellerle sağlamlaştırmamız gerekir.

Rabbimiz! Gönüllerimizi hak din üzeri sabit tut! Mücadele yolunda ayaklarımızı kaydırma! Düşmanlarımıza karşı bize zafer ihsan et! Bizi ve bizden önce imanla göçüp giden Mü’min kardeşlerimizi bağışla ve iman etmiş olanlara karşı kalplerimizde hiçbir kin bırakma. Rabbimiz! Kuşkusuz Sen çok şefkatli, pek merhametlisin.

Allah’a emanet olun

Başyazı / İnzar Dergisi – Eylül 2014 (120. Sayı)
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir