• DOLAR 32.323
  • EURO 35.085
  • ALTIN 2282.341
  • ...
`Kürt Baharı` PKK`ya karşı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İşte o makale

"Kürt Baharı" PKK`ya karşı

PKK`nın 14 Temmuz`dan sonra başlattığı saldırıların nihai anlamda kendi işine yarayan bir tarafı yok. Birçok kişinin ifade etti gibi PKK aslında bu saldırılarla bir nevi intihar ediyor. Çünkü şimdiye kadar Türkiye`nin hem genel kamuoyu nezdinde ulaşmış olduğu bütün kazanımları heder etmiş oluyor hem de devlet ve siyaset nezdinde kazanmış olduğu kendi pozisyonunu bozuyor ve meçhul bir pozisyona doğru yol alıyor.

Türkiye kamuoyu ve devlet nezdindeki konumunu bıraktık, PKK bu son saldırılarıyla kendi hedef kitlesi nezdinde bile çok önemli bir meşruiyet sorununa saplanıyor. Bölgede ilk defa bu kadar yüksek sesle eleştiriliyor hatta tam anlamıyla bir halk isyanına maruz kalıyor. Arap Baharı başladığından beri tırmandırmaya çalıştığı eylemleriyle bir özdeşlik kurmaya çalışan PKK, Türkiye Baharını harekete geçirmeyi hedeflerken bu eylemleri yüzünden kendisi bir Kürt Baharı ile karşılaşacak duruma geldi.

Siirt, Diyarbakır ve Batman`da geniş halk kitleleri PKK`nın bütün bu acımasız, hukuksuz, merhametsiz potansiyelinden çekinmeksizin isyanlarını dile getiriyor. Batman`da eylem yapan PKK`lılar kendilerini en güçlü hissettikleri bilinen yerde halk tarafından desteklenmek ve yataklık bulmak bir yana halk tarafından ihbar ediliyorlar.

Kürt halkının beklenen isyanı devlete karşı değil PKK`ya karşı gerçekleşiyor.

Arap Baharının sembolik mücadele alanı olan internet de bugünlerde Kürt gençlerinin isyanına sahne oluyor. Facebook üzerinden örgütlenen ve Kürt sorununa da duyarlı olan Kürt gençleri PKK`ya isyanlarını "benim için ölme, öldürme" diye haykırıyor. Üstelik bu isyan devletin yakın zamanlara kadar uyguladığı inkâr, asimilasyon ve imha politikalarını asla onaylıyor değil. Aksine o tutumu eleştirse bile PKK`nın Kürt sorununun çözümü için benimsediği bu yolla arasına bir vicdan mesafesi koyarak muhalefet ediyor.

PKK, devlet ile müzakere aşamasına gelmişken savaşı bu kadar şiddetli bir biçimde tırmandırarak kendi kitlesini kaybedeceğini hesap edemedi mi?

Bir rivayete göre bütün bu saldırılar bir stratejik plan çerçevesinde cereyan ediyor. PKK devlet ile görüşmelerini bile asıl niyetini gizleyerek, hatta bu görüşmeleri bile devleti oyalama ve bu esnada sağladığı hareketsizliği kendi savaş mevzilerini tahkim etmek için kullandı. Devletle görüşmeleri ayna zamanda devletin planları hakkında bir istihbarat vesilesi olarak değerlendirdi. Yani MİT ile görüşürken amaç çözüm değil, devletin niyeti hakkında istihbarat toplamaktı.

Bu görüş doğruysa PKK`nın stratejik planı içerisinde sivillerin, anne karnındaki çocukların, kadınların bu kadar acımasızca katledilmesi de kaza değil, ancak bu planın içerisinde değerlendirilebilir. PKK bu yolla aslında ne kadar acımasız olduğunu kanıtlayarak kendi hedef kitlesini kendisine tabi olmaya ikna etmeye çalışmış oluyor.

Şiddet ne yazık ki, geçerli bir propaganda yöntemidir. Bazı insanlar sempatiyle bağlanırken bazı insanlar da korktuklarından dolayı "ikna" olurlar. PKK`nın ne kadar sınır tanımaz, acımasız, hunhar bir cinayet örgütü olduğunu göstermeye çalışan yayınlar da aslında tersinden bu propaganda yönteminin etkinliğine inanan örgüte çalışmış oluyorlar.

Örgütün böyle bir propaganda yöntemine inandığına ve bunu da epeydir uyguladığında bir kuşku yok. Burada hedef sadece düşman olarak kodlanan kesimler olmuyor. Aksine kendi hedef kitlesi de bu acımasızlıktan nasibini alıyor. Diğer yandan bu propaganda kendi hedef kitlesine de, yani kurtarmaya çalıştığı kesimlere de hiçbir saygısı olmadığını göstermiş oluyor. Kürtleri kurtarma iddiası taşıyan bir örgütün Kürtlere en büyük hakareti de budur. Korkutarak kurulan imparatorluğun hiçbir onuru yoktur ve şiddet yoluyla ikna, bir halkı onursuzluğa mahkûm etmektir.

Bunun sonucunda Kürt sorunu asıl yeni başlamış oluyor. Kürt halkı bu kadar aşağılanmayı hak etmiyor. Siirtli Kürt Evin ailesinin annesi "iki kızımı katlettikten sonra ne yapayım ben Kürt devletini!" diye bu yüzden haykırıyor.

İnsan onurunu, hayatını, annelerin duygularını, ahlakı, hukuku, insanlığı bu kadar hiçe sayarak bir şeyler talep eden hiç kimseye, ne talep ediyorsa o şey verilmez. Hele istediği insanları yönetmekse, özerklik veya devlet iktidarı ise, bu yaptıkları tam da bu hakkın onlara neden verilemeyeceğinin en iyi göstergesidir.

Kürt sorununu demokratik bir çerçevede sonuna kadar tanımak ve kabullenmek haktır. Ancak PKK`nın talepleri hususunu bu ahlaki çerçevede yeniden değerlendirmek de ayrı bir insani yükümlülük. Kürt halkı, acımasızlığını kanıtlamayı bile marifet sayan PKK`nın insafına terk edilemez. Kürt halkının duyulmakta olan haykırışları PKK`nın bu konudaki hesabının da tutmadığını gösteriyor

Yasin Aktay / Yenişafak

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir