• DOLAR 32.523
  • EURO 34.786
  • ALTIN 2421.6
  • ...
Sabrın Sonu Selamettir
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

“Bir Müslüman erkeğin ve kadının başına canı, çocuğu ve malı ve bunlarla ilgili olarak durmadan öyle belalar gelir ki Allah’ın huzuruna çıktığı zaman üzerinde hiçbir günahı kalmaz.” (Tirmizi)

Küfrün isyanın en yaygın olduğu bu asırda içerisinde faydalandığımız sayısız nimetini kesmekte veya içimizde yaşayan ahmakları başka bir varlığa dönüştürmekte acele etmemekle sabrın en kâmilini bizlere gösteren ES SABUR olan rahman’ın adıyla…

Evet, yukarıdaki ayeti kerime ve onun izahatını güçlendiren hadisi şerifin de ifade ettiği üzere hepimizin hayatı sabır mücadelesi verdirecek sıkıntılarla donatılmıştır. Aslında gözlerimizi ilk açtığımız an bizler için içerisinde geçireceğimiz zaman zarfında, her devresinde farklı imtihanlarla tasarlanmış olan hayatı taşıyan dünya, o meşakkat dolu soğuk yüzüyle bizleri ağlatarak henüz ilk devrenin ilk göz açışında bizleri nelerin beklediğinin sinyalini vermiştir. Artık her devrede farklı gelişmelerin oluşmasıyla hiç kimse pürüzsüz bir hayatı, ne kendi adına ne de başkası adına garantilemeyeceğinin farkına varır.

Sıkıntı ve imtihanların en büyüğüyle muhatap olup, aynı zamanda sabrın zirvesinde bulunan peygamberler ve bunların ardından sırasıyla efendimizin de buyurduğu gibi “diyaneti nisbetinde” sabrı gerektirecek bela ve musibetlerle karşılaşan her mü’minin, rabbimizin nazarında ulaşacağı derece yine sabrı nisbetindedir.

Bela ve musibet her kulun karşılaştığı ve daha da karşılaşacağı sıkıntılardır. Bu sıkıntıları dahi ahiret nimetlerine çeviren tek iksir sabırdır. Ve çoğu zaman bu sıkıntıları minnete çevirerek daha dünyada iken ne büyük bir nimet olduğuna bizleri şahit kılmaktadır. Şöyle ki; bazen bir ailenin veya bir şahsın başka birileri ile sebebi akrabalık, arkadaşlık İslam kardeşliği dostluk vs. ne olursa olsun yaşama ve birlikte zaman tüketme gibi bir ihtiyacı doğar. Buna muhtaç olan kimsenin karşı taraftan dile getirilen sıkıntılar ve katlanmaya mecbur olduğu zorluklar ve belki de kimi zaman içinde iz bırakacak sözler ve bakışlar karşısında göstermiş olduğu tahammül, günün birinde hiç beklemediği bir anda karşısına, geçmişte ekmiş olduğu bir nimet olarak dikilir. İşte o an dünya nimetleri arasında tadılası en güzel meyveyi, yani sabrın meyvesini tatmak ne mutlu edici bir mükâfattır… Buna benzer daha birçok şekilde sabır, başı zorluklarla sıksa da sonundaki selametiyle mü’min ve muttakilerin dünya hayatlarında ayrılmaz bir haslet oluveriyor. Bunun ahiretteki karşılığı ise akılların ve nefislerin idrak edemeyeceği derecede güzeldir. Her şeyden öte bu silahı kuşanarak aşmış olduğun her adım, seni Rabbinin rızasına ve peygamberlerin aşmış olduğu bir mertebenin yolunda, onların izini sürmek gibi ulvi makama kavuşturmaktadır.

Rabbimizin Kur-an’ı Kerimin yetmiş küsur ayetinde söz ettiği ve her defasında Onunla kuşananları övdüğü, sıkıntıların karşısında rıza olarak, tahammülsüzlük anında metanet olarak, nefsin bitmeyen istekleri karşısında kanaat olarak, korkaklığa duçar olduğun bir anda şecaat olarak çıkan sabrı, efendimiz üçe ayırarak şöyle buyurmuştur. “Sabır üçtür: Musibetlere karşı sabır, taatte (kullukta) sabır, günah işlememekte sabır. Kim, kaldırılıncaya kadar musibete güzelce sabrederse Allah ona üç yüz derece yazar. Her iki derece arasında sema ile arz arasındaki mesafe kadar yücelik vardır. Kim de taatte sabrederse Allah ona altı yüz derece yazar. Her iki derece arasında arzların başladığı hudutla, arzların bittiği son nokta arasındaki mesafe kadar yücelik vardır. Kim de masiyete (günaha) karşı sabrederse Allah ona dokuzyüz derece yazar. İki derece arasında arzların hududu ile Arş`a kadar olan mesafe arasındaki yücelik vardır." Bu hadisi şerifte her bölüm kendi arasında birçok başlıkla açıklama ve detay içermektedir. Bundan dolayı sabrı her yönüyle açıklayamasak da hayatımızın her alanında ihtiyaç duyduğumuz ve Müslüman olmamız gerekçesiyle dünyanın neresinde olursak olalım, farklı bir sahnede farklı bir tablo ile bizlere ellerini uzatan sabra bir kez daha dikkatlerimizi çekmek istedik. Zaman geçtikçe Müslüman kardeşlerimizin hayatında devam eden sıkıntılar karşısındaki tahammülün sıradanlaşmadığına, aksine geçen her saat her dakika Allah katında yeni bir cennet bahçesine dönüştüğünü hatırlatmak istedik. İçinden çıkamayacağımızı düşündüğümüz ve katlanamayacağımız ağırlıkta bir yükün üzerimize yıkıldığı anda iki cihan güneşi gözlerimizin nuru efendimizin şu hadisi ile teselli bulup, sabra sarılmamız temennisi ile en emin olana emanet olun. “Kim bir musibete uğrarsa, benim yokluğum sebebiyle maruz kaldığı musibetini hatırlasın. Çünkü bu, en büyük musibettir”

NURHÜDA SİVİ / Doğruhaber


 

Bu haberler de ilginizi çekebilir