• DOLAR 32.509
  • EURO 34.97
  • ALTIN 2431.494
  • ...
Yaşananların faili çözüm sürecinde halkı kayda almayanlardır
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

DİYARBAKIR – Güneydoğu Bölgesi’nde son günlerde yaşanan gerginlikler nedeni ile çözüm sürecine değinen sivil toplum kuruluşları, çözüm sürecinin sadece PKK yerine Kürdistan’daki tüm halka ve mağdur olmuş tüm kitlelere yönelik olması gerektiğini belirttiler.

Yaşanan olaylara ve çözüm sürecine değinen İnsani Hak ve Hürriyetler Derneği (HÜR DER) Başkanı Av. Şaban Dalgın, önceki devletin faşist uygulamaları ve yargılamaları neticesinde cezaevlerinde bulunan binlerce değişik kesimlerden olan insanların biran önce bırakılması gerektiğini ve bırakılmaları halinde toplumda rahatlamanın olacağını dile getirdi.

Hür Der: Çözüm sürecini sabote etmeye yönelik uygulamalar var

Son günlerde yaşanan olaylara da değinen Av. Dalgın, “Çözüm sürecini sabote etmeye yönelik son bir haftadır çatışma anlamına gelebilecek değişik uygulamalar görüyoruz. Örneğin teğmenin öldürülmesi, Lice’de bir şahsın ölmesi ve heykel meselelerini görüyoruz. Daha önceden de hatırladığımız gibi çözüm sürecinin önemli aşamalarında yapılan görüşmeler ve sonradan o çözümü baltalamak için deşifre edilmiş, kamuoyuna yansımış ve hükümet kendince böyle bir işe girişmediğini beyan etmek zorunda kalmıştır ve büyük bir ihtimal ile Hükümet ile PKK görevlilerinin Erbil’de oturup konuşup müzakerelerde bulunmaları bekleniyor” dedi.

“Çözüm süreci Kürdistan’daki tüm halkı kapsamalıdır”

Çözüm sürecinin sadece PKK’ ya yönelik yapıldığını söyleyen Av. Dalgın, “Çözüm süreci açısından hükümetin elini çok çabuk tutması gerekiyor ve cezaevlerindekilerin dışarı çıkarılması, dağdakilerin ise indirilmesi konumunda somut adımlar atması zorundadır. Eğer bu adımları bu iki üç ay içerisinde atmaz ise seçim sürecinde kesinlik ile atamayacaktır. Bu nedenle kamuoyunun duyarlı olması ve biran önce harekete geçip hükümeti somut adımlar atmaya yöneltmesi bizim temennimizdir. Çözüm süreci ise sadece PKK’ye yönelik değil, Kürdistan’daki bütün halka, oluşumlara ve mağdur olmuş bütün kitlelere yönelik olmalıdır” şeklinde konuştu.

“Heykel dikmenin ne anlamı var?”

Cezaevlerinde bulunan binlerce değişik kesimlerden olan insanların biran önce bırakılması ile toplumun rahatlayacağını söyleyen Av. Dalgın, “Daha önceki devletin faşist uygulamaları ve yargılamaları neticesinde cezaevlerinde bulunan binlerce değişik kesimlerden olan insanların biran önce bırakılması ile toplumda bir rahatlama olacaktır. Çözüm sürecinde hükümetin ağır davrandığı bilinen bir gerçektir. PKK ve HDP cenahının da çözümü çok isteyerek yaptığı ve çözüm sürecinde katkıda bulunduğunu da görmedik. Yani şu son günlerde kalkıp ta bir heykel dikmenin ne anlamı vardır? Sonuçta o heykelin taşıdığı anlam ve maliyeti insanları dağa çıkarma benimseme amacıdır. Yani insanları savaşa silaha sürükleme yönünde teşvik amaçlıdır. Böyle bir teşvikin şu anda ne anlamı var? Bunun iyi niyette anlatılacak bir yönü de yoktur” ifadelerini kullandı.

Din Bir Sen: Çözüm süreci eksik başlatıldı

Uzun bir zamandır kan akmamasının bölgeyi rahatlattığını söyleyen Din Bir Sen Bölge Başkanı Mehmet Özer, “Çözüm süreci başlatılırken eksik başlatıldı. En önemlisi ne yapıldığı kamuoyuna duyurulmuyordu ve halende bilinmiyor. Şeffaf ve berrak olmadığı için de bazı sıkıntılar yaşandı. Şuan da bu çözümde taraf olmayan ve bundan nemalanmak isteyen güç odakları vardır. Her iki tarafın içinde de bu kişiler yer alıyor. Bu çatışmalardan getirim elde etmek isteyenler rahat durmayacağı belliydi. Taraflar bu çözüme biraz daha aklıselim yaklaşmaları gerekir. Yani 30, 40 yıllık bir çatışma ortamıdır. Bu çatışma ortamı elbette bir iki görüşme ile çözülecek bir durum değildir” dedi.

“Çözüm sürecinde toplumun büyük kısmı görmezden gelindi”

Süreç içerisinde sadece PKK ve HDP çevresindeki insanların kayda alındığını toplumun büyük kısmının görmezden gelindiğine dikkat çeken Özer, “Toplumun büyük bir kısmı görmezlikten gelindi. Bu kesimlerle de mutlaka görüşülmeli ve görüşleri alınmalıdır. Bizler Türk, Kürt, Arap ne olursa olsun bu toplumda yaşayan bireyler olarak artık birilerinin rantı için verecek çocuklarımızın olmadığını herkesin bilmesi gerekir. Bu konuyu her iki tarafa anlatıp size kurban verecek çocuğumuzun olmadığını bildirmemiz lazım. Eğer o insanlarla da görüşülmüş ve görüşleri alınsaydı tüm bir halk çözümün içerisinde olacaktı. Ondan dolayı şuan heykeller savaşı yaşanıyor. Bu yaşananlar halkımızla hiç uyuşmayan ve geleneklerimize uymayan cürümlerdir.” ifadelerini kullandı.

İmam Hatip Der: “Bu toprakların asıl sahipleri halktır”

İmam Hatiplilerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Sözcüsü Kasım Akgönül ise,  “Çözüm sürecinin şuana kadar geldiği adımla ilgili her iki tarafta halkımız bilgilendirilmiyor. Halk iki taraftan dahi eziliyor, ne üzerine veya nasıl yürütüldüğü bilinmiyor. Kapalı kapılar ardında yapılanların da halka bir faydasının olmadığının kanaatindeyim. Yani sanki bölgede kim ne yapar ise yanına kar kalıyor misali gibidir. Bu tür uygulamalar da hiçbir tarafa yarar sağlamayacaktır. Çünkü bu toprakların asıl sahipleri halktır ve bundan dolayı halktan gizli ve halkın değerleri çiğnenerek projeler üretilemez ve üretildiği zamanda bu çöker” dedi. 

“Kürt halkının ne inancında ne de geleneğinde heykel dikme yer almamıştır”

Kürt halkının ne inancında ne de geleneğinde heykel dikme ve heykeli kutsiyet diye bir durumun olmadığının altını çizen Akgönül, “5 bin yıllık bir tarih boyunca da Kürtlerin heykele taptığı veya heykeli kutsadığı ile ilgili her hangi bir durum hiçbir şekilde görülmedi. Gel gör ki bu da halkı dönüştürme projesidir. Biz buradan uyarıyoruz sakın sizi temsil etmeyen, sizin inanç değerlerinize değer vermeyen ve sizi kültürden geleneğinizden göz ardı eden bir yapının ardına takılıp ta sakın onların maşası konumuna düşmeyin” şeklinde konuştu. (Ali Adiyaman/Fikret Kavgalı-İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir