• DOLAR 32.584
  • EURO 34.689
  • ALTIN 2526.988
  • ...
Metin Kaplan`ın Oğlu Yaşadıkları Mağduriyetleri Anlattı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

BERLİN - 28 Şubat sürecinde brifingli yargı tarafından, Anadolu Federal İslam Devleti-İslami Cemaatler ve Cemiyetler lideri olduğu iddiasıyla 17,5 yıl hapis cezasına çarptırılan ve 2004 yılından bu yana Edirne Kapalı Cezaevi`nde tutuklu bulunan Metin Kaplan’ın uğradığı haksızlıkları oğlu Fatih Kaplan İLKHA’ya anlattı.

Babasına yönelik birçok usulsüzlüğün yapıldığını anlatan Kaplan, yeniden yargılanma talebinde bulunduklarını ve babasının tahliye edilmesini umduklarını belirtti.

“Terör örgütü suçlamasıyla dava açıldı”

Dava açılması sürecini Anlatan Kaplan, “Almanya savcılığı 1997’de Metin Hoca Efendi hakkında ”Terör Örgütü Kurmak ve Yönetmek” suçlamasıyla bir soruşturma açmıştı. Sözde Anıtkabir olaylarının hemen akabinde, dönemin Emniyet Genel Müdürü Necati Bilican bu olaylardan 2 hafta sonra Almanya’ya gelerek meslektaşları ile bir görüşme yapmıştı. O tarihte sözde yakalanan kişilerin ifadelerini buradaki resmi kurumlara da vererek bu örgütün siyasi bir örgüt olduğunu ifade etmiş, delil olarak sunduğu belgelere dayanarak terör örgütü suçlamasıyla Hocaefendi ve diğer 4 arkadaşı hakkında “Terör Örgütü Kurmak ve yönetmek” suçlamasıyla dava açmıştılar.” dedi.

“Kurban Bayramı arefesinde gözaltına alındı”

25 Mart 1999 tarihinde Kurban Bayramının arefesinde babasının Alman özel timleri tarafından yapılan baskın sonucu gözaltına alınarak cezaevine konulduğunu söyleyen Kaplan, “1998 yılındaki sözde Anıtkabir olayına karışan kişilerin ifadeleri var. İfadelerinde kesinlikle Hocaefendiye yönelik böyle bir suçlamayı kabul etmiyorlar bunun bir oyun olduğunu, bir komplo olduğunu ifade ediyorlar. Türkiye devletinin resmi kurumu olan Adli Tıp Kurumunun raporları var. Bu şahıslara işkence yapılmıştır, bunlar baskı görmüştür, bu şekilde ifadeleri alınmıştır. Biz bu raporları tercüme ederek Alman mahkemelerine itiraz ettik. Mahkeme bunları kayda alarak ortada bir terör örgütü suçlamasının söz konusu olduğunu söyledi ve verilen karar yönünde tekrar karar verdi. 30 Haziran 1999’da ‘Metin Kaplan’ın kurduğu örgütün terör ve terminal örgüt kapsamına alınamaz’ şeklinde bir karar verdi. Buna rağmen hocamız burada yargılandı ve suça çağrı yani terör olayı söz konusu değil ancak terminal örgüt yani suç örgütü söz konusu değil sadece hoca efendinin konuşmalarından suça çağrı var diye hoca efendiye 4 sene Almanya’da hapis cezası verdiler.” ifadelerini kullandı.

“Hocamız adeta kaçırıldı”

Babasının 2003 yılı Mart ayında tahliye edilmesi gerekirken Alman İçişleri Bakanlığının itirazı sonucu bir buçuk yıl boyunca mahkemelerin devam ettiğini söyleyen Kaplan, “En son Hocaefendinin buradaki mahkemesi devam etti. Hocaefendinin buradaki rahatsızlığı ile ilgili tedavisi sürerken bir oldubittiye getirilerek, hukukun dışına çıkılarak daha önce havaalanında beklettirilen özel bir uçakla hocamız adeta kaçırıldı. 12 Ekim 2004’de yine Ramazan ayına bir hafta kala Türkiye’ye verilmesi kararlaştırıldı. Onlar bu tavırlarıyla kurban bayramından bir gün önce kaçırıp Türkiye’de hapsedilmesi için böyle bir şey yaptılar.  Bu şekilde Müslümanların dini günlerine de ne şekilde baktıklarını gösteriyor.” şeklinde yapılanları aktardı.

“Mustaz’af Müslümanlara karşı intikam hissi ile kararlar verildi”

Avukatların itirazlarına rağmen Türkiye’de babasına yönelik açık usulsüzlükler yapıldığını dile getiren Kaplan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Almanya’nın 2 mahkemesi, Türk adli kurumlarının ‘işkence görmüşlerdir’ şeklindeki kararlarını kayda geçerek Hocaefendiyi tahliye etmişler. Ama ne yazık ki, Türkiye’de gerek 14’üncü ağır ceza mahkemesi olsun, gerekse Yargıtay’ın 9’uncu ceza dairesi olsun ortada raporlar varken Hocaefendiyi en ağır cezayla ömür boyu hapsetmişlerdi. Avukatların itirazlarına rağmen, o dönemdeki mahkeme başkanı Metin Çetinbaş, Hocaefendi ile beraber daha birçok Müslüman’ı mağdur eden o hâkim, Hocaefendiye bu cezayı vermiştir. Hocaefendinin ek savunma istemi reddedilmiş reddi hâkim talebi de reddedilmiştir. Böyle bir oldubittiye getirilerek bu ceza verilmiştir.

Bu karar aslında, Türkiye’deki birçok Mustaz’af Müslümanlara karşı intikam hissi ile verilen bir karardır. Gerek ömür boyu hapis cezası olsun gerekse de daha sonraki 10 yıllık ceza olsun, yani sistemin öfkesinin bu harekete bu cemaate yönlendirmek açısından böyle bir komploya girişmişlerdir. Anıtkabir’e bomba yüklü bir uçakla saldırı olayı muhayyel (hayali) bir olaydır. Bu meselenin bizimle veya cemaatle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Bu gibi hareketleri de asla tasvip etmiyoruz zaten. Bu söylemler, Müslümanları karalamaya, kötülemeye yönelik olaylardır. Müslümanlar olarak bu gibi şeylere asla tevessül etmeyiz.”

“İçeride yatmasının tek sebebi: İslami bir düzen istemesi”

İslam’ın hâkim olmasını istediği için babasının cezaevine konulduğunu söyleyen Kaplan, “Hocaefendinin bugün içeride bulunmasının sebebi de Türkiye’ye verilmeden önce Almanya’da 4 sene cezaevinde yatmasının da tek sebebi terör olayları ya da kendisinde bir silah olayı olduğu için değildir.  Bunların hepsi göstermeliktir aslında.  Aslında hocamız İslami bir mücadeleden dolayı içeride yatıyor. İslam’ın hâkim olmasını, Anayasanın Kur’an’ın kanunlarından çıkarılmasını istediği ve topluma İslami bir düzenin hâkim olmasını istediği için bu gün içeridedir. Bunun mücadelesini verdiği için bu sıkıntılara maruz kalmışlardır.” dedi.

“Yasa değişikliği ile hareketimizi yasakladılar”

“11 Eylül olaylarından 3 ay sonra Almanya’da cemiyetler hakkında yasa değişikliği yapılarak hareketimizi yasakladılar.” diyen Kaplan, Almanya çapında birçok ülkede camiler kapatıldığını ve teşkilatlarının mallarına el konulduğunu söyledi.

“İlk baskılar Almanya’da başladı”

Hocalarına ilk baskıların Almanya’da 1996 yılında başladığını anlatan Kaplan, “Siyasi baskılar başladı. Para cezaları verilmeye başlandı. En son köyün dışına çıkmama yasası çıktı. Pasaportuna el koydular. Hocaefendi; ‘Elhamdülillah alnımız ak bir şekilde içeri girdik alnımız ak bir şekilde çıkacağız’ diyordu. Burada da mesela mahkemede olsun başka yerlerde olsun, çok insanlık dışı muamelelere tabii tuttular. 11 Eylülden sonra hoca efendi Almanya’da, Ankara’da yaşıyor gibi bir hava estiriyorlardı. Ayda sadece 45 dakika görüşebiliyorduk. Alman kurallarına göre bir kişi ilk defa ceza almış ise aldığı cezanın 3’te 2’sini yatıp çıkarılabiliyordu. Hocamıza bunu uygulamadılar. Ayrıca, Türkiye’de hocamızın adil yargılanmadığı, bu olayların bir komplo olduğu açıktı. Çünkü yaşanan bu olaylara kadar İslami Cemaatler Hareketi Türkiye’de yasa dışı bir örgüt kapsamında iken bu olaylardan bu cemaatin konumu Silahlı Terör Örgütü kapsamına alındı ve hocamızda bu örgütün lideri diye bu ithamla ceza verdiler. Ben 10 senedir hoca efendiyi göremiyorum. Türkiye’ye gidemiyorum. Bu da Almanya’daki olaylardan dolayı, isim soy isimden dolayı bazı çifte standartlarla karşılaştık. Doktorlarda olsun veya iş kurumlarında olsun, hissettiriyorlar kendilerini.” dedi.

“Uçak parası bizden istendi”

Babasının özel jet uçakla Türkiye’ye iade edilirken uçak parasının aileden istendiğini söyleyen Kaplan, “Hatta Hocaefendi özel jet uçakla Türkiye ye iade edilirken bunu da yanlış anlıyorlar. Hocaefendi sınır dışı edildi. Ve o özel jet uçak 26 bin Euro’ya mal edilmiş. O para bizlerden, aile mensuplarından istendi.” diyerek yaşananları aktardı.

“Sağlık yönünden sıkıntı çekiyor”

Babasının sağlık yönünden hapishane koşullarında sıkıntı çektiğini söyleyen Kaplan, “Hocamız prostat kanser hastası. Bu hastalığı Almanya hapishanesinde başladı. Tabi biz bunu kendisi burada tahliye olduktan 2003’ten sonra doktor muayenesine gittiğimiz zaman öğrendik. Burada 2004’te tedaviye başlandı. Lazer tedavisi uygulandı ve hastalık temizlendi. Doktorların ifadesiyle 6 ayda bir muayene olacak ve kontrole gelinecekti. Bu uygulama sürerken Hocaefendi Türkiye’ye iade edildi. Türkiye’nin hapishane koşulları uygun değilmiş. Bu hastalık sebebiyle 2 sefer Edirne Trakya Üniversitesinde ameliyat geçirdi. İkinci ameliyatı olduğunda bizim haberimiz yoktu. Biz telefonla Hocaefendiyi Salı günleri arıyorduk. Yine o hafta da telefon bekliyorduk, arayacak diye. Aramadı. Baya bir zaman geçince biz hapishaneyi aradık, ‘Hayırdır? Her zaman arıyordu, bugün neden aramadı?’ diye sorduk. ‘Hastaneye götürüldü ameliyata alındı’ cevabını verdiler. Tabi biz gidemiyoruz. Valide gitti, hatta valideyi de içeri almadılar. Bayağı bir sıkıntı çekti orada. Şuan elhamdülillah sağlık yönünden hastalığı atlatmış durumda. Ama 62 yaşında ve hapishanenin koşullarında oldukça sıkıntı çekiyor. Her ne kadar ‘Elhamdülillah sağlıklıyım, sıhhatteyim’ dese de her zaman görme imkânımız olmadığı için durumunu bilemiyoruz.” ifadelerini kullandı.

“Yeniden yargılanma ile ilgili girişimlerimiz oldu”

Yeniden yargılanma ile ilgili avukatlar nezdinde girişimlerde bulunduklarını ifade eden Kaplan, “Hocamız ile birlikte 5 kişi hakkında dava açılmıştı. Bunlardan birisi benim öz dayım Hasan Basri Gökbulut, diğeri de eniştem Harun Aydın. O da hocamız gibi 4 sene ceza aldı. Dayım 3 sene ceza aldı. Enişteme de savcı beraat istedi. Diğer o iki arkadaşı ise davadan çıkarttılar. Yeniden yargılanma ile ilgili avukatımız girişimlerde bulundu. Bundan 2 hafta önce’de İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesine yeniden yargılanma ve tahliye edilmesi yönünde dilekçe verildi. Şuan sanıyorum Türkiye’de adli tatil söz konusu olduğu için bu ayın sonuna veya Eylül’ün başına kaldı diye biliyoruz. Ümitliyiz, inşallah bu 10 seneden sonra Hocaefendi tahliye olur. Özgürlüğüne kavuşur diye ümit ediyoruz. Diğer taraftan da bizi mutlu eden, memnun kılan şey hocamızın İslam davası için Müslümanların ümmet noktasında bir araya gelip ittifak etmeleri için mücadele vermiş olmasıdır.” şeklinde konuştu.

Metin Kaplan’ın tutuklanma süreci

Anadolu Federal İslam Devleti-İslami Cemaatler ve Cemiyetler lideri olduğu öne sürülen Metin Kaplan, Türkiye Cumhuriyeti`nin kuruluşunun 75. yılı kutlama törenleri anında Anıtkabir`e patlayıcı yüklü uçakla kamikaze dalışı yaptırmayı planladığı, Beyazıt Camii ve Fatih Camii`ni kana bulayacakları iddiasıyla tutuklanmıştı.

17,5 yıl hapis cezasına çarptırılan ve 2004 yılından bu yana Edirne Kapalı Cezaevi`nde tutuklu bulunmakta olan Kaplan için avukatı Halit Çelik, 14. Ağır Ceza Mahkemesi`ne yeninde yargılama talebinde bulunmuştu.

28 Şubat sürecinde mahkûm edilen Metin Kaplan’ın yeniden yargılanarak tahliye edilmesi gerektiğini söyleyen Avukat Halit Çelik, 10 yıldır cezaevinde bulunmakta olan müvekkilinin ciddi bir hastalığı olduğunu kaydederek, ‘Herhangi bir suçu olmadığı halde 10 seneden bu yana cezaevi koşullarında bulunması onun hastalığını da depreştirmiştir` diyerek yeniden yargılanmasını talep etmişti. (Mehmet Kurt, Ramazan Mert - İLKHA)

Yargılanma talebi ile ilgili haberimiz:

http://www.dogruhaber.com.tr/Haber/Metin-Kaplan-Icin-Yeniden-Yargilanma-Talebi-139251.html

 

 

 

 

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir