• DOLAR 32.381
  • EURO 35.192
  • ALTIN 2324.343
  • ...
Siyere ve İslam Tarihine Bakış - 1
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Mehmet Zülküf Yel / İnzar Dergisi

“And olsun, sizin için, Allah´ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah´ı çokça zikredenler için Allah´ın Resûlü´nde güzel bir örnek vardır.” (Ahzab Suresi, 21)

‘’And olsun ki, onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır. Kur’an, uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi ayrı ayrı açıklayan ve inanan bir toplum için de bir yol gösterici ve bir rahmettir.’’ ( Yusuf:111)

Siyer, İslam’ın temel kaynaklarından biridir. İslam’ın hakikatinin anlaşılabilmesi için siyerin iyi okunup anlaşılması lazımdır. Siyer, her çağa hitap eden, insanlara şümullü bir vizyon sunan bir kaynaktır. İnsanlık için bir medeniyet projesi ve toplumların Rabbani mecrada şekillendirmesinin vasıtasıdır. Siyer ve aynı zamanda peygamber kıssaları, salt tarih değildir. Tüm beşeriyete ait olan bu mirasın, tarihin ötesinde ifade ettiği bir anlamı vardır. O halde hem peygamber kıssaları, hem de siyer tekrar tekrar okunmalı, analiz edilmeli ve bunların asrımıza bakan yönleri tespit edilip istifade edilmelidir. Vahiy ekseninde şekillenen ve insanlığa yol gösterme noktasında zengin bir kaynaktan membaını alan bu hazinenin, insanlığın her alanına dair söyleyeceği bir söz, ortaya koyduğu bir perspektif vardır.

Öncelikle bu bağlamda olmak üzere, kıssaları ele alalım.

Kur’an-ı Kerim gibi en muhkem kaynakta kendisine yer bulan peygamber kıssaları, salt tarih değildir. Sırf insanlar geçmiş zamanlardaki vuku bulmuş tarihsel olaylardan haberdar olsunlar diye bu kıssalar anlatılmamıştır. Tarihten süzüle gelen nebevi tecrübenin, başta tevhidi mücadele veren muvahhitler olmak üzere, tüm insanlığa yol göstermesi için bu kıssalar anlatılmıştır. Akıl ve fikir sahibi olan insanların, tefekkür etmesi ve hayatın satır aralarını iyi okuyabilmeleri, edindikleri tecrübeleri kendi hayatlarına aktarmaları için bu kıssalar anlatılmıştır. Binlerce yıllık insanlık serüveninin farklı boyutları olsa da ortak noktaları hiçbir zaman değişmemiştir. Bu itibarla nesiller arası tecrübelerin aktarımı son derece önemlidir. İnsanlık mirasının bir külliyata dönüşmesi için bu tecrübelerin sonraki nesillere aktarılması gerekir. Burada önemli olan şahıslar ve mekân değil, olay ve süreçlerin içerdiği ortak mesajlar ve evrensel değerlerdir. Kıssaların anlatılış tarzı mütalaa edildiği zaman bu hakikat görülecektir. Risalet zinciri, tüm insanlığın ilahi kaynaklı ortak mirasıdır. Her peygamberin hayatında tevhid-i mücadelenin temel esasları ve şiarları ortaya konulmakla beraber, mücadelelerinin farklı boyutlarına dikkat çekilmektedir. Temel konuların sürekli işlenmesi, bu konuların ehemmiyetini ortaya koyarken; farklı boyutlara vurgu yapılması ise, her peygamberin hayatındaki tecrübeleri asırlar sonrası gelen mü’minlere zengin bir miras olarak takdim etmektedir. Tüm insanlık; risalet sofrasının ilim, amel, irfan ve hikmet sofrasından nasiplenmektedir.

Kur’an’da kıssaları anlatılan her peygamberin hayat, mücadele ve davetinden günümüze ışık tutan ayrıntılar mevcuttur. Kur’an’daki kıssaların verdiği mesajlar bir araya toplanacak olursa, bugün hayatımızın birçok alanına ışık tutan hakikatleri taşıdığı görülecektir. Özellikle İslam davetçileri açısından Kur’ani uslüp ile dile getirilen davet, terbiye ve eğitim metotları; Rabbani kişiliklerin inşasında, toplumların Rabbani mecrada değişim, dönüşüm ve ıslahlarında büyük ehemmiyet arz eder.

Hazreti Adem kıssasına baktığımız zaman, gözümüze kısaca şunlar ilişir:

1- ) Şeytan her hal u kârda insanın en büyük düşmanıdır ve insanın yaradılışı ile başlayan bu düşmanlık kıyamete kadar sürecektir. İnsanlık tarihi, Hak ile Batılın mücadele tarihinden müteşekkildir. Babamız Âdem ve annemiz Havva’yı cennetten çıkaran, üzerlerindeki elbiseleri çıkartan iblis, bugün de hak yol üzere oturmuş ve...

 

MAKALENİN TÜMÜNÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN!

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir