• DOLAR 32.567
  • EURO 34.897
  • ALTIN 2427.958
  • ...
İstiklal Mahkemeleri Sadece Kabuk Değiştirmiş!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

DİYARBAKIR - Aralarında Mustazaf Der`in de bulunduğu 11 Sivil Toplum Kuruluşu, Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin Adıyaman`daki İslami STK üyelerine verdiği 50 yıllık hapis cezasına tepki gösterdi. Basın açıklamasını STK`lar adına Mustazaf Der Diyarbakır Şube Başkanı Nuri Güler okudu.

Daha önce Elazığ İhya-Der`e polisin kurduğu komplolar sonucu hak ve hukuka sığmayan sözde adalet adına haksız bir şekilde derneğin yönetici ve üyeleri olan 18 kişiye 150 yıl ceza verildiğini hatırlatan Güler, şimdi de Adıyaman`da İslami duyarlılıklarıyla bilinen Adıyaman Vahdet-Der ile Kahta Mustazaf-Der`in 4`ü yöneticisi olmak üzere toplam 6 üyesine yine Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından50 yıl ceza verilerek hukukun bir daha ayaklar altına alındığını söyledi.

İstiklal Mahkemeleri Sadece Kabuk Değiştirmiş!

Bazı kurumların adeta kendi aralarında paslaşarak bir takım entrikalarla İslami Sivil Toplum Kuruluşları`na haksız ve hukuksuz bir şekilde sözde hukuk alet edilerek sindirme amaçlı ve hiçbir vicdan sahibinin kabul edemeyeceği ağır cezalar verdiğini ifade eden Güler, bu da gösteriyor ki "Üç Alilerin" yönetimindeki hukuku katleden istiklal mahkemelerinin aslında kapatılmadığını, sadece isim ve kabuğunun değiştirildiğini söyledi. Güler, "Rejim canı istediği zaman kendisine muhalif olarak gördüğü kesimleri günümüz `Malatya istiklal mahkemesinin` verdiği karar örneğinde olduğu gibi yargıyı ve hukuku araç olarak kullanarak sindirme yoluna gitmektedir. Aslında bu kuzuyu yemeyi aklına koyan kurdun aşağısında su içen kuzuya `suyumu bulandırıyorsun` bahanesinden başka bir şey değildir" dedi.

Hayır Faaliyetleri Terör Kapsamı İçine Alınıp En Ağır Cezalarla Cezalandırıldı

Kendilerine terör örgütü suçundan ceza verilen bu insanların çevreleri tarafından mütedeyyin, hayırsever kişilikler olarak bilindiğini söyleyen Güler, "hayırlı faaliyetler yapan insanlar olup, tamamen yasal olan dernekler bünyesinde çalışmalarını sürdürmüşlerdir" dedi. Faaliyet olarak da fakir insanlara yardım dağıttıklarını belirten Güler, "taziye ve hasta ziyaretleri yapmışlar, üniversiteye gelen fakir öğrencilere ev açmış ve gıda yardımında bulunmuşlar. Kur`an-ı Kerim`i yaktıkları için Amerika`yı, Filistin`e saldırdığı için de İsrail`i protesto etmek amacıyla basın açıklaması yapmışlardır. Bütün bu faaliyetler terör kapsamı içine alınıp en ağır cezalarla cezalandırılmıştır" diye konuştu.

Niyet Okumayla Cezalar Verildi

Güler sözlerini şöyle sürdürdü; "Bütün bunlarda gösteriyor ki ortaya konulan bir tezgâh ve oyundan başka bir şey değildir. Emniyet suç ihdas etmiş, komployu hazırlamış, mahkemede buna dayanarak ceza yağdırmıştır. Böylece bu oyun başarıyla sahnelenmiştir. Çünkü suç vasfı olarak gösterilenler Türkiye`de birçok sivil toplum kuruluşunun yaptığı etkinliklerdir. Eğer bu etkinliler suç ise bu ülkede ceza alamayacak sivil toplum kuruluşu kalmayacak demektir. Yok eğer bazı STK`lar yaptığında suç unsuru, bazıları içinse suç teşkil etmiyorsa, o zaman niyet okumalara dayanılarak bu cezalar veriliyor demektir. Ki o zaman bu kararları veren hâkimlerin hukuk yerine kâhinlik ilmini okudukları izlenimini bizde uyandırmaktadır."

Hükümetin Sessizliği Samimiyetsizliğini Gösteriyor

Dünyanın hiçbir yerinde böyle gülünç sebeplerle insanlara bu kadar ağır ceza verilmediğini ifade eden Güler, Belki de bu hukuk tarihine `hukukun devletin daha doğrusu bazı kesimlerin ali menfaatleri için nasıl çarpıtıldığının ve katledildiğinin` en güzel örnekleri olarak geçeceğini söyledi. "Engizisyon mahkemelerini aratmayan bu kararları verenler ve sebep olanlar acaba nasıl rahat uyuyorlar? Veya vicdanları rahat mıdır?" diye sorun Güler, "Hiç yere masum insanların mağdur, ailelerinin ise perişan olmalarını içlerine sindirebiliyorlar mı? Merak ediyoruz doğrusu! Öte taraftan yeni bir dönem başlattığını iddia eden, daha önce işlenen hukuksuzlukların hesabını soracağını vaad eden hükümetin kendi döneminde yapılan bu haksızlıkları görmezden gelmesi ve en önemlisi kendi emrinde olan emniyetin ve polisin yaptığı bu komplolara karşı duyarsız kalmaları manidardır. `Ele verir talkını kendi yutar salkımı` misali Arap ülkelerine insan hakları ve özgürlükler hakkında akıl veren hükümetin, kendi ülkesinde ki özgürlüklerin katledildiği bu kararlar ve insan hakları ihlallerine karşı sessiz kalması, aslında bu konuda ne kadar samimi olduklarının da bir göstergesidir" dedi.


Bütün Bunlar `Dış Güçlerin` Oyunu demek İşin Kolayına Kaçmaktır

Hükümetin Türkiye`deki jakoben laiklik anlayışını ve hukuk zorbalıklarını başka ülkelere tavsiye edeceğine, bu uygulamaların ülkede sebep olduğu faciaların ve travmaların giderilmesi için çalışmaları daha gerçekçi olacağını söyleyen Güler, bu zalimce uygulamalara maruz kalan bir kesim olarak bunların hükümet tarafından başkalarına örnek alınması konusunda tavsiyede bulunmaları hayret ve ibretle izlediklerini belirtti. Güler, "Madem savunduğunuz bu düzen çok adaletlidir. O zaman ülkede bu kadar çok sorunların olmasını neye bağlıyorsunuz. Bütün bunlar `dış güçlerin` oyunu diyerek işinden çıkmak sadece işin kolayına kaçmaktır. 90 yıldır sürdürülen bu inkar, sindirme ve imha politikalarının sadece bir takım palyatif çözümlerle çözümlenmeye çalışılması, haksızlıkların üzerinin şal ile örtülmesinden başka bir şey değildir. Bu da olayların içinden çıkılmaz haline gelmesinden başka bir işe yaramayacaktır" dedi.

Sizi Halka ve Hakk`a Şikâyet Etmeye Devam Edeceğiz

Hükümete çağrıda bulunan Güler, "Bu kararın verilmesi sürecinde aktif rol oynayan kolluk, yargı ve istihbarat güçlerine karşı adliye, mülkiye müfettişlerini harekete geçirmediğiniz ve HSYK aracılığıyla insanların temel hak ve hürriyetlerini çiğneyen bu insanlık dışı karara imza atanlar hakkında gerekli soruşturmaları açmadığınız ve cezalandırmadığınız müddetçe, bu sürecin tüm sorumluluğu size aittir. Allah şahittir ki bu haksızlıklara karşı duyarsız kaldığınız müddetçe sizi hem halka hem de Hakk`a şikâyet etmeye devam edeceğiz" dedi.

Mazlumun Duası ile Allah Arasında Perde Yoktur

28 Şubat sürecinde partilerinin kapatılmasından sonra Bülent Arınç`ın feveran halinde yaptığı açıklama da "Hepimizi içeri atsanız bile bu yolu çocuklarımız devam ettirecektir" dediği hatırlatan Güler sözlerine şöyle devam etti; "Bülent Arınç`ın dediği gibi değil; eğer bizi de çocuklarımızı da içeri alsanız bu sefer torunlarımız bu kutlu davayı sürdürecektir. Ve bugün dün size zulüm edenlerin yerini sizin aldığınızı, Müslüman kimlikli insanlara zulüm ettiğinizi dönüp ibretle bakmanızı öneririz. Bu arada bu zulme maruz kalan insanların ve onların gözü yaşlı anne babalarının, eş ve çocuklarının mazlumiyet beddualarına muhatap olduğunuzu ve `Mazlumun duası ile Allah arasında perde olmadığını` da sizlere hatırlamak isteriz.`Üzülmeyin gevşemeyin. Eğer inanıyorsanız, en üstün olacak sizsiniz.` (Al-i İmran,139) Bize yapılan bu maksatlı ve zalimce uygulamaları hâkimlerin hâkimi, cebbar ve kahhar olan Allah`a şikâyet ediyoruz."

 

M. Salih Keskin - İLKHA


 

Bu haberler de ilginizi çekebilir