• DOLAR 32.494
  • EURO 34.766
  • ALTIN 2497.83
  • ...
Ramazan Programı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

 Her yıl hayır, bereket, nur ve feyizle gelen ve her gelişinde mü’min gönüllere huzur nakşeden mübarek Ramazan ayı her sene olduğu gibi bu sene de mü’min kullar için bir fırsat kapısı, arınma ve temizlenme ayı olmaya devam edecektir.

Rabbimizin ilahi çağrısına ‘Lebbeyk’ diyerek koşan, geçici dünyalık zevklerden sıyrılıp ebedi ahiret mutluluğuna talip olan her mü’min, bilhassa bu mübarek ayda hayatının her karesini gözden geçirerek titiz bir muhasebeye tabi tutmalı, eksiklik ve kusurlarını telafi etme gayreti içerisine girmelidir.

Bu kapsamda, her saati bir asra bedel olan bu mübarek zaman diliminden azami istifade edebilmek ve manevi atmosferini yakinen hissedebilmek amacıyla bireysel ve ailevi olmak üzere, aşağıda belirtilen çerçevede tüm kardeşlerimize Ramazan ayı boyunca uygulayabilecekleri programlar için bir dizi tavsiyelerimiz olacaktır.

Aşağıda belirtilen hususlar her ne kadar özelde Ramazan ayı tavsiyeleri olarak belirtilmişse de, esasen kardeşlerimizin bilhassa Ramazan ayını fırsat bilerek bu tavsiyeleri düzenli bir şekilde hayatlarında tatbik etmeleri ve kendilerinde bir meleke haline getirmeleri amaçlanmıştır. Dolayısıyla her kardeşimiz, Ramazan ayı boyunca, her bir tavsiyeyi layıkıyla icra etme gayretinde olmalı ve Ramazan ayı sonrasında da bu programa devam etme çabası içine girmelidir.

 BİREYSEL PROGRAM

1.  Kur’an Okuma, Mukabele, Ezber ve Anlayarak Okuma

*Rabbimizin “(Bu Kur’an), Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip ve övgüye layık olan Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır” (İbrahim: 1) diye nitelediği Kur’an-ı Kerim’i henüz öğrenememiş olan kardeşler, bu eksikliklerini giderebilmek için ivedi olarak yoğun bir çaba içerisine girmeli ve Kur’anı okumayı öğrenmelidir. Zira Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “sizin en hayırlınız, Kur’anı öğrenen ve öğretendir” diye buyurmaktadır. (Buhari, Tirmizi, Ebu Davud, İbniMace)

Kur’an okumayı bilip de tecvid kaidelerinden habersiz kardeşler ise tecvid öğrenmelidirler. Zira bilindiği üzere Rabbimiz “… Kur’an’ı ağır ağır, açık açık oku!” (Müzzemmil:  4) diye buyurmaktadır.

Kur’an okumayı öğrenen ve öğrenmeye çalışan kardeşler de bilhassa Ramazan ayında olmak üzere günlük olarak Kur’an kıraati yapmaya özen göstermelidirler. Bu konuda Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) şu hadisi hatırda tutulmalıdır: “Kur’an okuyun. Zira O, kıyamet günü sahibine şefaatçi olacaktır.”(Müslim)

* Ramazan ayı boyunca okunacak günlük cüzler, mümkün mertebe camide mukabele şeklinde okunmalıdır. Zira toplu olarak/cemaatle yapılan ibadetlerden elde edilen hayır ve hasenat, bireysel olarak eda edilen ibadetlerden kat be kat daha fazladır. Bu konuda Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:“Allah’ı zikretmek için oturan bir toplumu muhakkak ki melekler çevreler ve rahmet onları kaplar; üzerlerine huzur iner ve Allah Teâla bunları, kendi katında olanlara (meleklere) anlatıp över.” (Müslim, Tirmizi) Eğer ikamet edilen yerde cami bulunmuyorsa, ailede mukabele şeklinde okunmalıdır.

* Her kardeş yapabildiği nispette Kur’an ezberi ile iştigal etmelidir. En azından namazda okumak üzere 30. cüzden itibaren kısa sureleri ve Yasin, Mülk, Rahman… gibi sureleri ezberlemelidir. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “içinde (hafızasında) Kur’an’dan bir şey bulunmayan kişi harabe ev gibidir”(Tirmizi) diye buyurmuştur.

* Kardeşlerimiz, Kur’an’ı okurken surenin sonuna yetişme gayesiyle ve okuduğundan gafil bir vaziyette değil, bilakis tane tane ve huşu ile okumaya gayret göstermelidir. Her bir ayet, bizzat şanı yüce Rabbimiz tarafından kişinin kendisine indirilmişçesine okunmalıdır. Hasan-ı Basri’nin “kim Rabbiyle konuşmak istiyorsa namaz kılsın. Kim de kendisiyle Rabbinin konuşmasını istiyorsa o da Kur’an okusun” şeklinde ifade ettiği gibi, kardeşler Kur’an okurken Rablerinin bizzat kendileriyle konuştuğu şuuru içerisinde olmalıdırlar. Ayrıca okudukları her ayetle bütünleşmeli ve ayetleri yaşama gayretine girmelidirler.

2.       Cemaatle Namaz, Nafile Namazlar

* Kardeşlerimiz, dinin direği hükmünde olan namaz ibadetlerine hususi bir önem göstermelidirler. Vakit namazlarını (mutlaka) sünnetleri ile birlikte kılmalıdırlar. Ayrıca kardeşler teravih namazlarını camide kılacakları gibi vakit namazlarını da, ikamet ettiği yere en yakın camide, cemaatle kılmaya dikkat etmelidirler. Zira cemaatle kılınan namaz, ferdi olarak kılınan namazdan çok daha faziletlidir. Bu konuda Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Cemaatle kılınan namaz, yalnız kılınan namazdan 27 derece daha faziletlidir.” (Buhari). Yine bu konu ile ilgili olarak yatsı ve sabah namazlarının camide cemaatle kılınması da mühim bir meseledir. Zira bu konunun önemini Efendimiz şu hadis ile ifade etmektedir: “Yatsıyı cemaatle kılan, gecenin yarısını; sabahı da cemaatle kılan, gecenin tamamını ibadetle geçirmiş olur”(Müslim). Ayrıca Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) özellikle yatsı ve sabah namazlarınınmü’minlerimünafıklardan ayırdığını şu şekilde ifade eder: “Yatsı ile sabahı cemaatle kılmak, bizi münafıklardan ayıran alamettir. Münafıklar, yatsı ve sabah namazına devam edemezler”(Beyhaki). Bununla birlikte evi, camiye uzak olan kardeşler bunu camiye gitmeme gerekçesi olarak göstermekten kaçınarak, Peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem)  hadisini hatırlamalıdırlar: “Evi mescide uzak olanın (her adımına sevap verileceği için) sevabı daha fazladır” (Buhari). Dolayısıyla her kardeş, vakit namazlarını mümkün mertebe camide cemaatle ifa etmeye özen göstermelidir. Camiye gitmek mümkün olmuyorsa, aile fertleri cemaat halinde namaz kılmalıdırlar.

* Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) “Farzlardan sonra en faziletli namaz…” (Müslim) diye nitelediği gece namazı, her kardeşimiz için alışkanlık haline getirilmelidir. Davetçilik misyonunu taşıyan her muvahhit mü’min ve mü’mine kardeşimiz gecesinin bir kısmını rabbi ile başbaşa olarak geçirmelidir. Bu konuda Rabbimiz, gece uyanıp ibadet etmenin muvahhitlerin vasıflarından olduğunu belirterek, şöyle buyurmaktadır:“Onlar, korkarak ve ümid ederek Rablerine ibadet etmek için yataklarından kalkarlar…” (Secde: 16). Bununla birlikte gece namazına kalkan kardeşlerimiz, aile fertlerini de uyandırarak, onların da bu hayırdan nasiplenmelerine vesile olmalıdır. Zira Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: “Kim geceleyin uyanır ve hanımını da uyandırarak beraberce iki rekat namaz kılarlarsa, Allah’ı çok zikreden erkek ve kadınlardan yazılır” (Ebu Davud). Allah’ı çokça zikreden erkek ve kadınlar ise Rabbimiz tarafından şöyle müjdelenmişlerdir: “Allah’ı çokça zikreden erkeklerle çokça zikreden kadınlar var ya, işte onlar için Allah, bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzab: 35)

* Kardeşlerimiz farz ve sünnet namazlarının yanısıra nafile namazlarını kılma konusunda da gayretkâr olmalıdırlar. Bilinmelidir ki, nafile namazlar kulu Rabbine yaklaştıran en güzel ibadetlerdendir.

Duha (kuşluk) namazı: Kuşluk vaktinde kılınan namazdır. Hz. Aişe validemizin naklettiğine göre“Resulullah, duha namazlarını ikişer ikişer dört rekât olarak kılar, (bazen) dilediğince arttırırdı”(Müslim). Bu namazın fazileti ile ilgili olarak Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: “Bir kimse kuşluk namazının iki rekatına devam ederse, günahları deniz köpüğü kadar çok olsa bile affolunur.” (Tirmizi)

- Evvabin namazı:Evvabin, tevbe ve istiğfar ederek Allah’a çokça yönelen kişi anlamına gelmektedir. Evvabin namazı da akşam namazının sünnetinden hemen sonra, iki rekâttan altı rekâta kadar kılınır. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), Evvabin namazının fazileti ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: “Bir kimse akşam namazından sonra hiç konuşmadan altı rekat namaz kılarsa, o namaz (sevap bakımından) on iki senelik ibadete denk olur” (Tirmizi).

- Abdest namazı: Abdest veya gusül alındıktan sonra, alınan abdestin ıslaklığı kuruyacak kadar bir zaman geçmeden iki rekât kılınan nafile namazdır. Yine abdest namazı ile ilgili olarak fahr-i kainat (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Her kim şu benim aldığım gibi abdest alır ve aklından bir şey geçirmeyerek iki rekât namaz kılarsa geçmiş günahları af olunur” (Buhari).

- Tahiyyetü’lMescid namazı: Mescide girildiğinde henüz oturulmadan kılınan namazdır. Bu konuda Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: “Sizden her kim mescide girerse, iki rekât namaz kılmadan oturmasın” (Buhari).

* Namazlar ise sırf kılmış olmak için kılınmamalıdır. Zira bu durum, kulun namazından gafil olması halidir. Bilinmelidir ki Rabbimiz, namazından gafil olanları yermiş ve bu konuda şöyle buyurmuştur: “Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarından gafildirler” (Maun: 4-5). Dolayısıyla kardeşlerimiz namazlarını ifade ederlerken tam bir huşu halinde bulunmalıdırlar, en azından gayret göstermelidirler. Bu konuda Rabbimiz, namazı huşuyla kılmayı mü’minlerin vasıflarından saymakta ve “Mü’minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki namazlarında huşu içindedirler” (Mu’minun: 1-2) diye buyurmaktadır.

3.       İlim Öğrenme, Okuma

* İlim öğrenmek, her mü’min için farz hükmünde olmakla birlikte davetçi kimliğine sahip muvahhitler için çok daha önemlidir. Zira Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ilim öğrenmeyi, mü’minler açısından üstün bir vasıf olarak niteleyerek şöyle buyurmuştur: “Alimin, abide üstünlüğü; benim, sizden en basitinize olan üstünlüğüm gibidir” (Tirmizi). Ayrıca davetçi, gerek Rabbine kulluk vazifesini yerine getirebilmesi, gerekse de davet görevini layıkıyla icra edebilmesi için ilmi donanıma sahip olmak zorundadırlar. Bu bağlamda her kardeşimiz ilmi çalışmalarını bir program çerçevesinde yoğunlaştırmalı ve mümkünse belirli bir alanda ihtisas yapmaya gayret etmelidir.

* Rabbimiz, mü’min kulları için Resulullah’ta (sallallahu aleyhi ve sellem) en güzel örneklerin olduğunu ve mü’minlerin hayat modeli olarak Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) hayatını benimsemesi gerektiğini bizlere bildirmektedir: “Andolsun, Allah’ın Resulünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır” (Ahzab: 21) En güzel örneklerden en iyi şekilde istifade edebilmek için, Resul-i Ekrem’in (sallallahu aleyhi ve sellem) hayatını çok iyi incelemek gerekmektedir. Bu sebeple her kardeşimiz siyere ayrı bir önem göstermeli, birçok farklı kaynaktan Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) hayatını okumalıdır. Zira bir kaynak, siyeri davet açısından ele alırken, bir diğer kaynak Resulullah’ın ahlaki erdemlerini konu edinmiştir. Her kaynak farklı bir yönüyle Efendimizi (sallallahu aleyhi ve sellem) aktardığı için, birçok kaynaktan faydalanmak davetçi açısından elzemdir. Dolayısıyla her kardeşimiz siyeri kapsamlı bir şekilde okumaya gayret etmeli, hayatını O’nun (sallallahu aleyhi ve sellem) hayatına göre dizayn etmelidir. Vakit sıkıntısı olan kardeşlerimiz dahi Ramazan ayı içerisinde en azından küçük çaplı bir siyer kitabı okumalıdırlar.

* Kardeşlerimiz, Ramazan ayı boyunca en azından bir ilmihal kitabı okuyarak, fıkhi konulardaki bilgilerini pekiştirmeli, eksikliklerini gidermelidirler.

4.       Sıla-i Rahim ve Davet

* Her kardeşimiz, özelde Ramazan ayı içerisinde genelde tüm zamanlarda, akraba ve dostları ile olan ilişkilerini sağlamlaştırmalıdır. Zira Rabbimiz akrabalık bağlarının koparılmasını mutlak surette yasaklayarak şöyle buyurmuştur: “Allah’a karşı gelmekte ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının” (Nisa: 1) Yine benzer şekilde Resul-i Ekrem bu konunun önemine binaen şöyle demiştir: “Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse, akrabasını görüp gözetsin” (Buhari, Müslim)

* Kardeşler, yakınlarındaki ihtiyar ve hastalara ziyaretler düzenlemeli, onlara yardımcı olmaya çalışmalıdırlar. Ayrıca salih insanlarla da iletişimde bulunmalı, bu kişilerin İslami etkinlik ve çalışmalara mümkün mertebe iştirak etmelerini sağlamalı, mümkün olmuyorsa dualarını almalıdırlar.

* Ramazan ayının rahmet ayı olması münasebetiyle, bu ayda icra edilecek İslami hizmetlerde daha titiz ve programlı olunmalıdır. Dolayısıyla kardeşlerimiz “Bir insanın hidayetine vesile olmak, üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha hayırlıdır” (Buhari) hadisini düstur edinerek, çevresindeki insanlara İslam’ın mesajını (hikmet ve yumuşak bir üslupla) götürmelidir. Bu kapsamda yeni dostlar edinilmeli; dost, tanıdık, akraba, komşu, hasta ve muhtaçlar ziyaret edilmelidir. Ziyaret edilen bu kişilerin sorunlarıyla ve dertleriyle ilgilenilmeli, böylece İslami davetin ulaştırılmadığı bir tek kişi bırakılmamalıdır. Tabi kardeşlerimiz bu hizmetlerini gerçekleştirirken kendilerine bir hedef bırakmalı, bu hedef doğrultusunda programlı bir şekilde canla-başla çalışmalı ve bunu hizmetlerinin en önemli parçası olarak görmelidirler.

* Tüm kardeşlerimiz, hiçbir şahıs arasında fark gözetmeksizin Ramazan ayını vesile kılarak mutlaka ev ve işyeri komşularıyla kaynaşmalı, gerek komşularını gerekse de akrabalarını iftar yemeklerine davet etmeli ve onların davetlerine icabet etmelidir. Davet edemediği veya davetlerine gidemediği kişilerin de mutlaka bu ayın hürmetine hal-hatrını sorarak aralarına akrabalık ve komşuluk bağlarını güçlendirmelidir.

5.       İ’tikaf

* Ramazan ayı içerisinde, özellikle Ramazan’ın son on gününde, toplumumuzca unutulan i’tikaf sünneti ihya edilmelidir. Bilinmelidir ki Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) hayatı boyunca i’tikaf sünnetini terk etmemiş, i’tikafa ayrı bir önem vermiştir. Ve şöyle buyurmuştur: “Unutulmuş bir sünnetimi ihya edene yüz şehid sevabı vardır” (Hakim)

6.       İftar Davetleri, Sadaka, Fakirlere Yardım

* Her kardeş Ramazan ayı içerisinde, imkânları nispetince iftar yemeği vermeli, bu adeti yaygınlaştırmaya çalışmalıdır. Ayrıca iftar davetlerine de icabet etmeye özen göstermelidir. İftar davetinin fazileti ile ilgili olarak Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kim bir Müslüman kardeşine iftar vakti yemek yedirirse, onun sevabı kadar da kendisine sevap yazılır. Yemek yedirdiği kimselerin sevabından da hiçbir şey eksilmez” (Tirmizi, İbnMace)

* Kardeşlerimiz maddi imkânları nispetince sadaka ve infak verme konusunda duyarlı olmalıdırlar. Zira Resul-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) sadaka ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur: “Bir hurma tanesi de olsa sadaka verin; çünkü o, az da olsa açlığı dindirir ve suyun ateşi söndürdüğü gibi günahları yok eder” (İbni Mübarek). Kardeşlerimiz, Ramazan ayı içerisinde yapılan her hayrın fazlasıyla karşılık bulduğu düşüncesiyle, bu ay içerisinde sadaka ve infak vermeyi sıklaştırmalı, fıtr ve (düşüyorsa) zekâtlarını vermelidirler.

* Kardeşlerimiz, Ramazan ayının rahmet ayı olması vesilesiyle fakir ve muhtaç olan yakınlarına, komşularına veya tanıdıklarına yardım eli uzatmalıdırlar. Bu konuda Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: “Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir” (Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai). Kardeşler, bu hususun faziletini de göz önünde bulundurarak, Ramazan’ın rahmet ve bereket ayı olduğunu, fakir ve muhtaç kimselere de hissettirmelidir.

Virdler

Her kardeş gerek vakit namazlarından sonra gerekse de gün içerisinde düzenli ve programlı olarak uygulayacakları vird programına sahip olmalıdır. Bu kapsamda fazileti, hadislerle sabit olan bazı virdler şunlardır:

(Subhanallah  – Allah noksan sıfatlardan münezzehtir)

الْحَمْدُللّهِ (Elhamdulillah – Hamd Allah’adır)

اَكْبَرُ  اللّه (Allahu Ekber – Allah en büyüktür)

Bir gün başta Ebu Zer olmak üzere Muhacirlerin fakirleri peygamberimize gelerek şöyle dediler: “Ya Resulallah! Varlık sahipleri yüksek dereceleri ve daimi nimetleri alıp gittiler. Çünkü onlar da bizim gibi namaz kılıyorlar, oruç tutuyorlar. Ancak onlar sadaka veriyorlar, biz veremiyoruz; onlar köle azad ediyor, biz edemiyoruz.” Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) onlara şu müjdeyi verdi: “Ben size bir şey öğreteyim mi? Onunla sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem hiçbir kimse sizden daha faziletli olamaz; meğer ki sizin yaptığını gibi yapmış olsunlar: Her namazdan sonra otuz üç kere, otuz üç kere الْحَمْدُللّهِ , otuz üç kere اَكْبَرُ اللّهderseniz tamamı doksan dokuz eder; yüzün tamamında da ‘Lâ ilahe illallahuvahdehûlâ şerike leh lehû’l-mulkûvelehû’l-hamdu ve hüve âlâ külli şey’inkadîr’ derseniz, günahlarınız denizin köpüğü kadar da olsa bağışlanır.”(Müslim)

*2  (La ilahe illallah – Allah’tan başka ilah yoktur) : Bu sözün fazileti ile ilgili olarak Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: “Zikirde  ‘tan efdali yoktur.”(Taberani, Tirmizi)

4(Subhanallahiwelhemdulillahi ve lailaheillallahuwallahuekber – Allah eksik sıfatlardan beridir. Hamd Allah’adır. Allah’tan başka ilah yoktur ve Allah en büyüktür.): Bir hadiste Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: “Allah Teâla’nın indinde; tekbiri, tahmidi, tesbihi ve tehlili sebebiyle Müslüman olarak ihtiyarlayan bir mü’minden daha efdal kimse yoktur” (İ.Ahmed) Dolayısıyla bir kimse yukarıdaki virdi söylediği zaman, hem tesbih (sûbhanallah), hem tekbir (Allahu Ekber), hem tahmid (elhamdülillah), hem de tehlil (la ilahe illallah) söylemektedir. Ayrıca bu virdin fazileti ile ilgili olarak başka bir hadiste Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: “Muhakkak ki benim4، demem, benim için üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha sevimlidir.” (Müslim). Bu vird ile ilgili olarak bir başka rivayet şöyledir. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “Korunmak için bir zırh kullanın” diye buyurduğunda, oradakiler: “Şu anda karşımıza çıkacak bir düşmandan mı korunmayı kast ettiniz?”diye sordular. O da: “Cehennem ateşinden korunmak için    duasını okuyun. Şüphesiz bunlar, kıyamet günü takdim edicidir (insanların cennete girmelerine önlük ederler), tehir edicidir (okumayanların cennete girmelerini geciktirenlerdir), müncidir (cehennemden kurtarırlar), bunlar bakî olan salih amellerdir” buyurdu. (Taberani)

*   3 (Subhanallahi ve bihamdihi–Allah’a hamd ederek O’nu noksanlıklardan tenzih ederim): Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kim  derse, denizin köpükleri kadar bile günahı olsa bağışlanır.” (Buhari) Bir başka rivayette de Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle demiştir:

“Allah indinde en kıymetli söz 3  ‘dir.” (Müslim) Yine benzer bir rivayet şöyle gelmiştir: “İki söz vardır ki onlar dile hafiftirler, terazide ağırdırlar; Rahman olan Allah’a sevimlidirler, bunlar:   (Buhari)

*  6(Lâ ilahe illallahuvahdehûlâ şerike leh lehû’l-mulkûvelehû’l-hamdu ve hüve âlâ külli şey’inkadîr – Allah’tan başka ilah yoktur. O birdir, ortağı yoktur, mülk ona aittir, hamdler de ona layıktır. O her şeye kadirdir): Bu kıymetli vird için Resulullah(sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:“Duaların en faziletlisi Arefe günü yapılan duadır. Ben ve benden önceki peygamberlerin söyledikleri en faziletli söz “  6 ”sözüdür.” (Muvatta, Tirmizi)

Bir başka hadiste de şöyle demiştir:

Kim6duasınıbirgündeyüz kere söylerse, kendisine on köle azad etmiş gibi sevap verilir, ayrıca lehine yüz sevap yazılır ve yüz günahı da silinir. Bu, ayrıca üç gün akşama kadar onu şeytana karşı muhafaza eder. Bundan daha fazlasını okumayan hiçbir kimse, o adamınkinden daha efdal bir amel de getiremez. Kim de bir günde yüz kere

3  
   derse hataları dökülür, hatta denizin köpüğü kadar (çok) olsa bile.”(Buhari, Müslim, Tirmizi, Muvatta)

* Ayet-el Kûrsi: Fazileti ile ilgili birçok hadis mevcuttur. Bir hadiste Resulullah(sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:“Her farz namazdan sonra Ayet-el Kûrsiyi okuyanın Cennete girmesi için hiçbir engel yoktur.” (Nesai, İbnHibban, Beyhaki, Taberani) Ayet-el kûrsininkoruyuculuğu ile ilgili de hadis mevcuttur. Resulullah(sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:“Ayet-el Kûrsi, ayetlerin seyididir. Bir yerde okununca şeytan orada tutunamayıp mutlaka çıkar.” (Hakim)

AİLEVİ PROGRAM

* Kardeşler, aile bireylerinin Kur’an eğitimi ile ilgilenmelidirler. Kur’an okumayı bilmeyen aile bireylerine temelden başlamak suretiyle yardımcı olmalı, Kur’an okumayı bilip de tecvid kaidelerini bilmeyenlere de tecvid öğretmelidirler.

* Kardeşlerimiz, ferdi olarak ilmi çalışmalarda bulunacakları gibi, aile bireylerinin de faydalanacakları programlar hazırlamalıdırlar. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun” (Tahrim: 6) Bu kapsamda aile içindeki eksiklik ve yetersizlikler ve aile bireylerinin seviyeleri de göz önüne alınarak adap, ilmihal, siyer vb. konular düzenli bir program çerçevesinde işlenmelidir.

* Aile içerisinde uygulanacak ilmi program çerçevesinde küçük ebatlı bir siyer kitabı, tüm aile fertlerinin katılımıyla birlikte ders şeklinde işlenmelidir.

* Her kardeşimiz, özellikle çocuklarına/kardeşlerine ilmihal dersi vermelidir. Daha önce verilmiş olsa dahi, tekrarda hayır olacağı unutulmamalıdır.

* Ebeveynler, çocuklarının ibadi programlarını kontrol etmeli, onlara hikmetle ibadetlerin öneminden bahsetmelidir. Çocuklar ibadete yönlendirilirken en güzel üslup ile yaklaşılmalı, ibadetlerini yapan çocuklar ödüllendirilerek, ibadetler sevdirilmelidir.

* Kardeşler, yedi yaşına gelen çocuklarını/kardeşlerini namaza teşvik etmeli; yaşı daha olgun olan çocuklarını ise (en azından) haftanın belirli günlerinden gece namazına kaldırmalıdır.

* İslami dernek ve kuruluşların icra edecekleri etkinlik ve programlara mümkün mertebe ailecek iştirak edilmeli, bu tür hayırlı faaliyetlere katılmaları sağlanıp ümmetin sevinç ve üzüntülerini ailece hissetmeleri sağlanmalıdır.

* Özellikle bayan kardeşlerimiz, her mahalle ve binada hatim programları yapmalı, yakınlarını ve komşularını da bu programdan haberdar ederek onların da mukabeleye katılımlarını sağlamalıdır. Kardeşlerimiz, bu vesile ile gevşeyen komşuluk ilişkilerini canlandırmalı, Ramazan sonrası yapacakları hayırlı hizmetlerden komşularının ve yakınlarının da nasiplenmesine ön ayak olmalıdır.

* “Ağızların tadını kaçıran ölümü çokça hatırlayınız” (Tirmizi) hadisine binaen kardeşlerimiz, aile bireylerini de yanlarına alarak (özelde Perşembe günleri olmak üzere) kabir ziyaretlerinde bulunmalı, İslam için mücadele edip şehid düşenler için dua etmeli ve bu ayda ölümü çokça hatırlayarak, sonu ölüm olan bu dünyadan en hayırlı şekilde ayrılmanın hesaplarını yapmalıdırlar.

* Kardeşler, özelde Ramazan ayının son on günü olmak üzere, Ramazan gecelerini ibadet ve dua ile ihya etmelidirler. Gece ibadeti için uyanan kardeşlerimiz, ailelerinin de uyanmasını sağlayarak, bu hayırdan onların da nasiplenmelerine vesile olmalıdır.

* Rahmet kapılarının sonuna kadar açıldığı Ramazan ayı boyunca özellikle vakit namazlarından sonra, seher vakitlerinde, Cuma gecesinde ve gününde, Kadir gecesinde ve Kadir gecesinin arandığı tekli gecelerde, başta ilay-ı kelimetullah uğruna mücadele edenler ve bu yolda bedel ödeyerek hicret edenlere ve zindana düşen Yusufilere olmak üzere tüm dünya Müslümanlarına dua edilmelidir.

* Kardeşlerimiz, bayram namazlarını kendilerine en yakın camide eda etmeli, namazın ardından cami cemaati ile tebrikleşmelidirler. Camiden sonra mümkün mertebe mezarlık ziyareti yapılmalı ve daha sonra ailesi, komşuları, akraba ve dostları ile bayramlaşmalı, rahmet ve esenlik günleri olan bayram günlerini de en iyi şekilde geçirmeye özen göstermelidir. Zira bayram günleri Müslümanlar için kaynaşma ve uhuvvet ortamının oluşması için bir fırsattır. Dolayısıyla kardeşler, tüm akrabalarına ve dostlarına ulaşmalı, ulaşamadıklarına da telefon vb. gibi araçlarla ulaşmaya çalışmalıdır. Hiçbir kardeşimizin kat’i surette hiçbir yakını veya dostuyla dargınlığı kalmamalı, böyle bir durum varsa haklı-haksız tartışmasına girilmeden bu durumun izalesi yapılmalıdır.

* Bütün Müslümanların sevgi ve saygı atmosferine büründüğü bayram günlerinde, İslami dernek ve kuruluşların düzenledikleri toplu bayramlaşma etkinliklerine kardeşlerimiz de iştirak etmeli, bu atmosferden feyzlenmelidirler.

söz&kalem dergisi yaz özel sayısı

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir